Reflü hastaları oruç tutabilir mi?

Ramazanda Sağlık
Uzmanlara göre alınacak bazı tedbirlerle reflüye bağlı şikayetleri artırmadan oruç ibadeti yerine getirilebilir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. A...
EMOJİLE

Uzmanlara göre alınacak bazı tedbirlerle reflüye bağlı şikayetleri artırmadan oruç ibadeti yerine getirilebilir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atıl Çakmak, ramazan ayında reflüye bağlı şikayetlerin azaltılması için kullanılan ilaçların doz ve saatinin doktor kontrolünde ayarlanması gerektiğini belirterek, “İftar ve sahurda aşırı miktarda ve hızlı yememek, hatta iki öğün yerine sık aralıklarla ama küçük miktarlarda yiyecek tüketmek oldukça faydalıdır” dedi.

Ramazan ayının gelmesiyle sindirim sistemi hastalıklarının daha fazla gündemde yer almaya başladığını ifade eden Çakmak, ‘gastroösefageal reflü’sü olan hastaların ramazan ayında orucun başlamasıyla endişeye kapıldığını, bu kişilerin bir yandan dini vecibelerini yerine getirmek isterken bir yandan da hastalığın şiddetinin artmasından kaygı duyduğunu anlattı.

Çakmak, şu bilgileri verdi:

“Mide normalde yiyecekleri sindirmek ve bakterileri öldürmek amacıyla asidik bir ortama sahiptir. Sağlıklı bir kişide, yemek borusu, bu asitten mideyle arasındaki kapakçık mekanizmaları ve vücudun kendi özel sıvıları sayesinde korunur. Eğer çok fazla asit üretilirse veya yemek borusunun alt ucundaki kapakçıkta problem mevcutsa reflü şikayetleri meydana gelir.”

Doç. Dr. Çakmak, midede asit üretilmesinin 3 farklı mekanizması bulunduğunu, bunlardan birincisinin asit salınımının yüzde 30’undan sorumlu olan yiyecek düşüncesi, görüntüsü veya kokusu olduğunu dile getirerek, “Uzun ve sıcak yaz ayları düşünüldüğünde oruç tutanlarda yiyecek düşüncesi biraz artar. Bu durum da, bu mekanizmaya bağlı asit salınımını artırır” dedi.

Asit salınımında ikinci ve en önemli, toplam asit salınımının yüzde 60’ından sorumlu olan mekanizmanın ise alınan yiyeceklerin mideyle teması sonucu ortaya çıkan asit salınımı olduğunu bildiren Çakmak, oruç boyunca mideye yiyecek veya sıvı girişi olmadığı için bu önemli mekanizmaya bağlı asit salınımının azaldığına dikkati çekti.

Doç. Dr. Çakmak, bu durumda gün içinde asit fazlalığına bağlı ortaya çıkan rahatsızlıkların azaldığını belirterek, şunları kaydetti:

“Ramazan ayı boyunca kilo verme eğilimindeki hastalarda, ayın sonunda karın içi basıncın azalmasına bağlı mekanik bir sorun yoksa reflü şikayetleri gerileyebilir ancak ramazan ayında reflü için faydalı oruç zamanından yararlanmak için mutlaka iftar ve sahur arasındaki zamanın dikkatli geçirilmesi gerekir. Bu dönemde gerekli önlemler alınmazsa ayın sonunda daha da şiddetlenmiş bir reflü hastalığıyla karşılaşılabilir.”

Oruç tutarken mide koruyucu ilaçların düzenli kullanılmaması, öğünlerde fazla miktarda ve hızlı yemek, yemekten hemen sonra yatmak, daha yağlı yiyecekler tüketmenin ramazan ayında reflü şikayetinin artmasına neden olabildiğine dikkati çeken Doç. Dr. Çakmak, “Alınacak bazı tedbirlerle reflüye bağlı şikayetleri artırmadan oruç ibadeti yerine getirilebilir” dedi.

-Hastalara öneriler

Doç. Dr. Atıl Çakmak, ramazanda reflü şikayetini azaltmak için şu önerilerde bulundu:

“Reflü için kullanılan ilaçların dozu ve saatleri mutlaka doktor kontrolünde ayarlanmalıdır. İftar ve sahurda aşırı miktarda ve hızlı yememek, hatta iki öğün yerine sık aralıklarla ama küçük miktarlarda yiyecek tüketmek oldukça faydalıdır. Çünkü fazla yemek, midedeki basıncı artırarak mide asidinin yemek borusuna kaçmasına neden olabilir. Yağlı yiyecekler sindirimi yavaşlatıp mide boşalmasını azaltacağından, baharatlı yiyecekler ise mide ağrısına neden olabileceğinden yağlı, kızarmış ve baharatlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Asit içeren limon, greyfurt, portakal ve domates gibi yiyeceklerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Soğan, sirke, hardal ve çok fazla şeker içeren yiyecekler ve gazlı içeceklerden uzak durulmalıdır. Buğday, yulaf, fasulye, mercimek, siyah pirinç, kepek ekmeği gibi yavaş sindirilen liften zengin gıdalar hızla acıkmamak için tercih edilmelidir.”

Fiziksel aktivitenin sindirimi kolaylaştırdığını ve sindirim sistemi kaslarının daha aktif çalışmasını sağladığını ifade eden Çakmak, bu nedenle iftar ve hatta sahurdan sonra yürüyüş gibi egzersizler yapmanın faydalı olduğunu belirtti.

-“En az 3 saat uzanmayın”

Doç. Dr. Çakmak, yerçekiminin faydalı etkisinden yararlanmak adına yemek yedikten sonra en az 3 saat uzanılmaması veya yatağın baş tarafının belden itibaren 15 derece yükseltilmesinin faydalı olduğunu da dile getirdi.

Yemek borusunun alt kısmındaki kapakçık kasını gevşetici etkisinden dolayı kafein içeren kahve ve çikolata gibi içecek ve yiyeceklerden kaçınılmasını öneren Çakmak, tükrük bezlerini etkilediği, sindirim sisteminde zararlı enzimlerin üretimine neden olduğu, midenin boşalmasını yavaşlattığı için sigaradan uzak durulması gerektiğini vurguladı.

Doç. Dr. Atıl Çakmak, “Ancak tüm bu önlemlere rağmen hastalarda reflü şikayetleri devam ediyorsa veya şiddetleniyorsa kişinin mutlaka doktoruyla görüşmesi gerekir” diye konuştu.