Gizem Gül’ün röportajı
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz subliminal (bilinçaltı) mesaj, televizyon, reklam, sinema, müzik ve çizgi film gibi birçok alanda maruz kaldığımız ve biz farkında olmadan bilinçaltına etki eden gizli mesajlar olarak tanımlanıyor.
25. kare gibi çeşitli yöntemler kullanılarak bilinçaltına etki eden subliminal mesajlarla insan beynine etki edilerek, insan davranışlarının ve algıların yönlendirilmesi sağlanıyor. Çoğu zaman maddi çıkarlar doğrultusunda reklam ve pazarlama sektöründe kullanılan bu tekniğe, örgütler ya da gizli tarikatlar tarafından da başvuruluyor. Peki farkında olmadan maruz kaldığımız bu subliminal mesajlar bizim zihnimizi yönlendiriyorsa, ne kadar büyük bir tehlikenin altında olduğumuzun farkında mıyız?
Kendimizi, ailemizi ve belki de en önemlisi çocuklarımızı yönlendirilmiş mesajlardan nasıl koruruz? Bu konuyu subliminal teknik kullanarak Gizli Telkin’le Kur’an Terapisi kitabının yazarı Kubilay Aktaş’la konuştuk. Kubilay Aktaş, bu çalışmasında bu zamana kadar olumsuz alanlarda kullanılan subliminal tekniklerin, müspet sahada nasıl kullanıldığını bize gösteriyor. Ayrıca Aktaş kirletilmiş ve sistemi allak bulak olmuş insan bilinçaltını Kur’an, Cevşen ve Celcelutiye üçlüsüyle yeniden inşa etmeyi amaçlıyor.
Subliminal mesaj nedir?
Subliminal mesajı “kişinin bilinçaltına gönderilen gizli mesajlar, telkinler” olarak tanımlayabiliriz. ‘Sub’ zaten kelime anlamı itibariyle alttan akan, gizli manasına geliyor. Subliminal mesajlar insan kulağının duyamayacağı belli bir duyum eşiğine belli bir frekansa getirilmiş telkinler içeriyor. Bunlar görsel de olabiliyor, işitsel de olabiliyor. Yani bu subliminal mesajlar görüntü, ses, elektrik, koku, dokunma gibi birçok yolla bilinçaltına gönderilebiliyor. Aslında evrenin yapısında gizlilik neden önemli bir şey? Gizlilik şu açıdan önemli; bilincimize muhatap olan verilere karşı yani farkındalık alanımız dahilindeki verilere karşı, bizler savunmaya geçebiliriz. Yani dışardan tehdit edici bir telkin karşısında rahatsız olduğumuz bir şey karşısında hemen iç verilerimizi kapatırız ve onun karşısında durabiliriz. Fakat bu gizli olduğu zaman, farkında olmadığımız noktada daha zarar verici daha tahrip gücü yüksek oluyor. Tıpkı normal bir su diyorsunuz ama suyun içine zehir katılmış gibi düşünün. Suyun tadını, kokusunu, rengini fark etmiyorsunuz ama belli bir seviyeye geldikten sonra o, artık vücut için zararlı bir hale geliyor. Telkinler de aynı şekilde… Açık telkinlerde siz onunla güreşiyorsunuz ama bu gizli olduğu vakit bilgi sonsuz bir alana akıyor. Aslında bilinç dar bir alan. Bilincimiz bir saniyede iki bin bit bilgiyi alabiliyor. Fakat bilinç altı dört yüz milyar bit bilgiyi işleyebiliyor.
Bilinç Yenidir, Topluma Aittir Ama Bilinçaltı Varoluşa Aittir
Bu bizim içgüdülerimizdir yani kalbimizin atması, kandaki basınç ve ph oranları, tenimizin üstündeki reaksiyonlar; yani bütün sistemler bilinçaltı dediğimiz yapımız tarafından koordine edilir. Bu yeni değildir, bizim bilincimiz yenidir, akıl yenidir, topluma aittir. Ama bilinçaltı varoluşa aittir. Varoluşun kendisine aittir. Onun için onun buudları yani boyutları ve alanları çok çok kapsamlı, çok geniştir. Dolayısıyla oraya veriyi gönderebilirseniz ve orada güzel kabul görürse bilinciniz artık ona göre işlemeye başlar. Bilinçaltının en önemli özelliği bilinçli zihnimizi etkilemesidir. Bilinçaltımıza ne ekersek o yeşeriyor. Bunu negatif anlamda da pozitif anlamda da kullanabilirsiniz.
Subliminal mesajlar insan beynine nasıl etki ediyor?
Beyinle ilgili bir bilimsel çalışma yapılmış oradan size bir örnekle bahsedeyim. 25. karelerle ilgili olarak beynine dijital cihazlar bağlanmış kişilere bazı renkler gösteriliyor ve şu renkleri gördün mü diye soruyorlar. Kişi de hayır görmedim diyor fakat kişinin beyni o renkleri gördüğünü söylüyor. Yani grafikler kişinin beyninin o renkleri gördüğünü bize gösteriyor. Yani bilinçaltı görüyor ama kişi fark etmiyor. İncil’de Hz. İsa’nın “Duydukça duyacaksınız ama işitemeyeceksiniz” diye bir sözü var. Biz duyuyoruz ama işitmiyoruz, fark etmiyoruz. Yani şu anda dışarıda kuş sesi var ama biz fark etmiyoruz. Dikkatle dinlersek biz bu sesi duyabiliriz. Bilinçaltı bunu alıyor çünkü… Beynin özelliği şudur, gerçekle hayali ayırt edemez yani hayal ettiğimiz şeyi gerçekmiş gibi algılar ve gerçekmiş gibi yaşar. Yani ister hayalinizde elma yiyin isterseniz gerçekten elma yiyin, aynı nöron ağları işlemeye başlıyor. Elektriksel sinyaller aynı nötron ağlarında işletime giriyor.
Peki beyin nasıl etkileniyor?
Beyin zaten evrenin kendisi olduğu için insan beyni dediğimiz o muazzam hard disk sonsuzluğun kapısı. O evrenin tohumu olduğu için tohumun içinde her şey var zaten. Sadece dışarıdan küçük bir uyaran, küçük bir tetikleyici onda açılımlar sağlayabiliyor. Tabi bu tek başına yeterli değil dışarıdaki içerden de bizim çalışmamız lazım. Yani içerisinin ve dışarısının bilgisini işleyip onu perçinlememiz, güçlendirmemiz lazım.
Bilinç, Olayları Fark Ettiğimiz, Anladığımız Saha, Anlamdıransa Bilinçaltı
Bilinçaltının algılama, karar verme ve insan davranışlarını yönlendirmede ne gibi bir etkisi var?
Bilinçaltı, bilinçten çok daha boyutsal. Bilinç, olayları fark ettiğimiz, okuduğumuz, anladığımız saha. Anlamdıransa bilinçaltı. Bir kere şu gök kubbe altında söylenmemiş hiçbir söz yoktur. Altı ve üstü olmayan bir evrende yaşıyoruz aslında bilincin altı bilincin üstü diye bir şey yok. Mutlak bir bilincin içinde yaşıyoruz biz. Buna bilinç dışı diyoruz ve bilinçaltı kavramıyla da bunu özdeş tutuyoruz sanki her şey buymuş gibi düşünüyoruz. Yani halbuki bilinç altının bir üstünde kozmik bilinç var, spritüel bilinç, nirvanik bilinç var saf mutlak bilinç var. İç içe alemlerden oluşuyoruz. Ama biz bilinç altını sonsuzluk tarlası olarak tahayyül edersek öyle düşünürsek biz seçimler yapıyoruz, bilincimizle kendi farkındalık alanlarımızla seçimler yapıyoruz. O seçimlerden ne kadarını toplayabildiysek, nasıl bir harmonizasyon oluşturduysak nasıl bir ilişki yaptıysak ona "ben" diyorum. Benim kişiliğim bu noktada oluşuyor. Dolayısıyla acaba bilinçaltını biz mi etkiliyoruz yoksa bilinçaltı mı bilinci etkiliyor? Aslında ikisi birbirinden ayrılmaz bir bütünlük arz ediyor. Bilinçaltı ve bilinç ikisi birbiriyle etkileşim içersinde. Mutlak olan hangisidir diyemeyiz. Mutlak olan tekliktir, ikisinin birliğidir, bunları birbirinden ayrı düşünmemek lazım. Ama n’oluyor alt boyut üst boyuttan hep etkilenir, üst boyut alt boyutu etkiler. Fakat bilinçaltının burada gücü şu anlamda yadsınamaz o daha ziyadesiyle geçmiş bilince ait olduğu için yeni olmadığı için gücü daha fazla.
Bilinçaltına verilen gizli mesajlarla nasıl bir tehlike altındayız?
Telkin gönderme yollarından en etkili olan sestir. Ses her şeyi etkiler, sesin bir de manası var yani mana nedir? Çünkü siz o manaya göre, o anlama göre hayatınıza yön veriyorsunuz ona göre belirleniyorsunuz. İnsan kelamla beslenir işin açıkçası kelam dediğimiz de manadır. Eğer o mana seni var oluşla bir senkronizasyonla dans ettiriyorsa, o zaman sen onla birlikte uçarsın ama seni var oluş ağacından kopartıyorsa o zaman çürürsün. Yani telkin almış olduğun o mana mesaj evrenin ana işletim formatı ile uyum içerisinde ise çalışırsa cennet, değilse cehennem olur. Biz bilgisayara virüslü bir program koyarsak işletim sistemine de zarar veririz. O açıdan önemli olan gelen verinin varlığın bütünüyle olan ilişkisinde.
Subliminal mesajların bilinçaltına çeşitli yöntemler kullanılarak empoze ediliyor. Bunların en bilineni 25. kare. 25. kare yöntemi nasıl uygulanıyor. Bu konu hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Televizyon veya sinema ekranında gördüğünüz bir saniyelik görüntü aslında 24 karelik ard arda çekilmiş resimden oluşur. 1 saniyelik görüntü eşittir 24 tane resim. Gözümüz saniyede 24 kare algılayabiliyor. Yani siz 24 kareyi fark ediyorsunuz. İki 24 kareyi birbirine ekleyen "25’inci kare", işte bunu bilinç fark edemiyor. Artık o kareye verilecek bilgi, kişinin insiyatifine kalmış, nasıl bir bilgi verirseniz o direkt bilinçaltına akıyor. Bu 25. kareye istediğiniz istediğiniz şeyi yerleştirebilirsiniz yazıyı, şekli, faydalı veya zararlı her şeyi… Örneğin çizgi filmlerde kullanılan ‘sex’ yazısı bir metefor yani bir sembol aslında. Siz o sembolü kullandığınız zaman gördüğünüz zaman evrendeki o sembolün arkasındaki bütün bilgilerle irtibata geçiyorsunuz.
Subliminal mesajlar televizyonlar, reklamlar gibi pek çok alanda karşımıza çıkıyor değil mi?
Reklamlarda, sinemada, büyük marketlerde kullanılan müziklerde, mp3’lerde, dinlediğimiz müziklerde subliminal mesajlar kullanılıyor. Örneğin, hipnotik reklamlarda bir ürünü pazarlayabilmek için ve ürüne karşı sizin tapar şeklinde zaaf gösterebilmeniz için iki duygunuza hitap ediliyor. Cinsellik ve korku… İnsan bunlara karşı savunmasızdır. Çünkü korku ve cinsellik ile ilişkili oraya objeler konulduğu vakit sizde cinsellik klasörü veya korku klasörü açılıyor ve o klasör ile ürün arasında bir ilişki kurulmuş oluyor. Mesela bir başka örnek de bir kola şisesini tuttuğunuzda bir kadının belini tutmuş gibi bir his uyandırması gibi. Ya da kokular da çok önemli.
Kolayı Ramazan’la Özdeşleştirdiler
Yazılı basında bunların örneklerini görmek mümkün mü?
Gazetelerdeki haberlere bakın, öyle bir cümle kullanırlar ki alttan mesajı gönderirler. Ya da haberde kullanılan fotoğraflarda kişiyle ilgili istenilen ilgiyi uyandırmak mümkün olabilir. Örneğin tam gaflet anında ya da tam esnerken kullanılan fotoğraflar bir kişiyi karalama noktasında kullanılır. Ama bu hayır noktasında da olur. George Bush’la alakalı bir şey izlemiştim. Bush denildiği zaman arkada sıçan, fare resimleri patlıyor. Ya da en son kolayı Ramazan’la özdeşleştirdiler. Reklamda Ramazan sofrası kuruluyor, kolalar açılıyor. Kolanın ne alakası var Ramazan’la… Ama çok faydalı bir şeymiş gibi sunuluyor. Manevi duygular, kadın, çocuklar insanın hassas noktalarıdır. Bu yöntemlerle insanların hassas noktalarını yakalayıp etki ediyorlar.
İlluminati kadim bilgiyi negatif biçimde kullanıyor
Sadece ticari kaygılarla değil, gizli tarikatlar ve Masonik örgütler, satanist tarikatlar de bu yolla insanların algılarını yönettikleri söyleniyor. Hatta ünlü şarkıcıların, sanatçıların da gizli filmlerde ve kliplerinde semboller yerleştirdikleri söyleniyor. Bu konuda neler söylersiniz?
Bu Masonlar ve Satanlar bizim zannettiğimiz gibi o kadar basit bir şeyler değil. Yani onların da arkasında çok ciddi bilgi var, çok ciddi semboller var. Yani onların köklerine doğru gittiğimizde kadim bilgeliğin negatife kullanıldığını görebiliriz. Firavun’la Musa a.s. arasındaki fark gibi. Firavun da bilgi noktasında en az Musa a.s. kadar biliyordu. Ama iman çok farklı bir saha bilgi ile değil teslimiyet ile ilgili. Evrenin yasası noktasında, sembollerin kullanımı noktasında Firavun bunu kendi nefsine kullandı. Yani bugün İlluminati tarzı bu tür şahısların arkasında çok ciddi bilgiler var. Ama bunlar nefisler adına, egolar adına kullanılıyor. Evrensel varoluş adına değil. Şarkıcılar da bu tür büyüler yapıyorlar, yapacaklar. Herkes kendi varlığını devam ettirmek için bunları yapıyor ve yapacak. Bu dünya bir imtihan dünyası derken, ceza ve mükafatın görüleceği bir mekan. Tekamül için olgunlaşmak için bunlar da gerekiyor. Bunlar olmazsa olmaz. Şeytan dediğimiz egosantrik yapı da kendini güçlendirecek, ruhani dediğimiz hüvesantrik, ilahi platformdaki şeyler de kendisini geliştirecek. Şarkıcılar kendilerince hem satışı arttırmak için hem o telkinleri bilinçaltlarına gönderip kendilerine yandaş edinmek için kullanıyorlar. Örneğin, metal müziklerin altında var bu mesajlar. “Şeytan sen bizim tanrımızsın” diyor. Bize 666’yi vereceksin diyor. “Ey gençlik! Haydi bakalım artık çıplaklık vaktidir, soyun!”, “Paranı bize ver…” gibi. Atari oyunlarında da gizli mesajlar ile homoseksüellik, ensest ilişkiler empoze ediliyor. Gayri ahlaki dediğimiz var oluşun yapısına, fıtratına uymayan, onu bozan mesajlara rastlıyoruz. Değer dediğimiz şey nedir? Evrenin sistemiyle uyum içerisindeki hallerimizdir. Ahlak dediğimiz ise yaratılışın formatıdır. Birileri bozacak, neyle bozacak müzikle bozacak, sinemayla bozacak. Müzik, sinema bunlar güzel şeylerken negatif anlamda kullanılacak.
Önemli olan zehiri pan zehire dönüştürmek
Çizgi filmlerde şiddet içerikli ya da pornografik görüntülerin yer almasıyla çocuklar nasıl bir tehlike altında? Ve aileler bu konuda ne yapmalı?
Çizgi filmde kullanılan subliminal mesajlar ile çocukların bilinçaltına ‘sex’ yazısı gönderiyorlar, ölüm korkusu aşılıyorlar. Çizgi filmlerde yer alan subliminal mesajları siz uzakta olduğunuz için göremiyorsunuz. Ama görüntüyü dondurup yaklaştırınca, laptopun üstünde çıplak kadınla karşılaşıyorsunuz. Masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğunuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve kişiliğinin oluştuğu o en önemli yaş diliminde bu görüntüler arasına hapsoluyor. Bunlar çocuklarımızın ahlaki yapısını bozuyor. Çocuğumuza çizgi film seyrettirmemek de çözüm değil. Çocuğunuz çizgi film seyretmese de bu tür mesajları başka yerden alacak. Şeytanı yok edemezsin. Ama evrende şeytanı yerinde kullanabilirsen, orada meleği göreceksin. O zaman sana gelmiş olan virüsler anti virüse dönüşebilir. Önemli olan zehiri panzehire dönüştürmekte. Peygambere vesvese gelir mi, ona şeytan yaklaşabilir mi? Bilinçaltına gelen negatif telkinler, virüsler dahi bizim faydamıza, bizi tekamül ettirebilmek için gerekli. Esas mesele şu, aileler seçici olmalılar. Seçici olmanın yanında bence biraz da televizyon izledikleri kadar evlerinde Kur’an da dinlenilmesi lazım. İlahi kelam ve manevi çalışmaların da girmesi lazım. Kokularla, renklerle, seslerle arınma, kendileriyle ilgili çalışmalar yapmalılar ki bu dengeyi muhafaza edebilsinler. Yoksa hepten bir kayma söz konusu olur. Çocuklar çizgi film izleyeceğine onlarla ilgilenmek daha önemli.
Biz bu olumsuz mesajlara bilinçaltımızı kapatabilir miyiz?
“Niyet ediyorum, dışarıdan gelecek olumsuz telkinlere karşı artık bunlar beni etkilemesin, etkilemeyecek, ulaşamayacak” dersin. Bu telkini söylersek, bu telkin üzerine güç verirsek ve doğru kokuları kullanırsak mesela bir lavanta, paçuli, tütsüler, ada çayı, çay ağacı, karabaş otu tütsüsü ve bu gibi tütsüler seslerin de negatif boyutunu engeller. Çünkü o sesleri taşıyan metafizik boyutta mahlukat vardır. Onların gelmesini engeller. Hacamat, sülük, acı kavun terapileri yapılmalı mutlaka.
Çocukların giysilerindeki resimler çok tehlikeli
Mesela en tehlikeli olan çocukların giysilerinin üzerindeki resimlerdir. Spidermanlar, Süpermenler, kuru kafalar gibi. Kendimizle alakalı olarak dışarıdan hiçbir şey bana etki etmiyor, iyi olanlar giriyor diye bunu bilincimize kodlayabilirsek, bunun duasında olursak, dua noktasında dikkat, rikkat noktasında olursak o zaman bize ulaşamazlar. Çünkü o zaman sen korunmuş oluyorsun, çünkü daha üst bir plana bağlanmış oluyorsun. Bismillah ile başlamak ve Allah isminin hatırlanması, Allah manasının hatırlanması, yani ben küçücüğüm ama benim bir sahibim var dediğin zaman, sırtını devlete dayamış oluyorsun. Bu sana güven veriyor. Ve bu güven içerisinde artık sana zarar verecek unsuru sen dönüştürüyorsun. Önemli olan bilincinle üst bilince bağlanmak. Oraya da ne ile bağlanırsın, telkinle, olumlamalar ile, hatırlamalar ile bağlanırsın. Biz böyle olursak, çocuklarımız da böyle olur. Çocuklarımızı hiç düzeltmeye uğraşmayalım, onlara gerek yok. Biz sadece önlerindeki engeli kaldıralım. Onların fıtratlarıyla oynamayalım.
Biz negatif bir mesajın etkisi altında olup olmadığımızı fark edebilir miyiz?
Tabi iç seslerimiz, eğer yapamam, ya olmaz ki, aman off, hep böyle negatif vesvese tarzı şeyler geliyorsa, seni böyle aşağı doğru çekiyorsa, seni başarıya adım atmaya doğru değil de, durmaya doğru çekiyorsa, uykuya doğru, yaşama coşkusundan seni kopartan şeyler, haller varsa o zaman sen işte cehenneme doğru çekiliyorsun. Cehennemin basit bir türevini burada yaşıyorsun. Ama insanlığa hizmet, varoluşa karşı sorunsuz bir hayret sevgi ve saygı besliyorsan, dans edebiliyorsan, sabah kalktığında güneşi seyretmek için böyle bir içinde şevk varsa o zaman sen yaşama coşkusu varsa o zaman bu mesajlara maruz kalmıyorsun demektir.
Dünyada 55 ülkede bilinçaltına yönelik mesajlar yasaklanmış durumda. İngiltere’de 1964, ABD’de 1974 yılında çıkarılan yasa ile subliminal mesaj verilmesi yasak. Ama bu yasağa rağmen bunu yine en çok kullanan ülkelerden biri ABD. Özellikle ABD’nin sinema endüstrisi Hollywood subliminal mesajları en yoğun olarak kullanan sektörlerin başında geliyor. Türkiye’de de 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 20 maddesine göre bilinçaltına gizli mesaj vermek yasak. Her ne kadar dünyada ve Türkiye’de yasaklanmış olsa da bu sadece kağıt üzerinde kalmış durumda. Kanun koyucuların bu noktada nasıl bir tavır alması gerekiyor?
Atilla Başoğlu bununla ilgili bir yasa taslağı hazırladı. Ama olmadı. Bu konular ne kadar gündeme gelirse halk bu konuda bilinçlenirse, yasası da çıkar. Meclis işin meyve vermesidir. Önce biz kökleri sulayalım filiz versin bu bilgiler, bu bir şekilde ulaşacak ve bununla ilgili yasalar da çıkacak.
2025’e kadar olan süreçte insanlar bütünüyle bu konulara, öz benin keşfiyle alakalı ciddi talepler içerisindeler. Bu ilahi planın ereği zaten. Çünkü insan evrimini tamamlıyor. Bilincin evrimi olması gereken kıvama doğru geliyor, evrim dediğim tekamül yani.
Bize biraz kitabınızdan bahsedebilir misiniz?
Kitapta bilinç, bilinçaltından, subliminallerden bahsettik. Orada bizim esas yaptığımız müspet olanları Kur’an, Cevşen ve Celcelutiye ile kişinin sorununa yönelik ayetler seçiyoruz. İki tane konu başlığımız var. Hem özel hem genel de olabiliyor bu.
Gizli Telkinle Kur’an Terapisi ‘nasıl olur da Kur’an’ın nazarını alabilirim düşüncesiyle’ ortaya çıktı
Bu yöntemi ayetler için uygulama fikri nasıl ortaya çıktı?
Ben zaten bunu yapıyordum çocuğum için. Sonra biz bu yöntemi radyo sohbetlerinde müziklerin altına yerleştirerek denedik. Ayetel Kürsi, Nas, Felak gibi sureleri radyo sohbetlerinin altına yerleştiriyorduk. Sonra sohbetlerde başka frekanslar altında insanların rahatlaması ve sohbetin daha etkinleşmesi için kullanıyorum. İlk kendimle alakalı olarak kullandım, sonra dinleyenlerle paylaştım. Sonrasında eğer bu teknik etkili ve faydalı bir teknikse bunun müspetini yapalım düşüncesiyle bu kitap ortaya çıktı. Bu bilgisayarı kullanmak gibi bir şey. Bilgisayar güzel, hızlı çalışıyor o zaman böyle bir hizmette kullanalım… Her peygamber mucizesinin bilime yansıması vardır. Musa a.s.’ın sondajına işarettir. Asasını vurması ve suyun fışkırması, İsa a.s. ölüleri meshederek diriltmesi, bitkisel hayata işarettir. Peygamber Efendimizin de en büyük mucizesi Kur’an’dır. Bir de nazar denen bir hakikat vardır. Nazar beyindeki enerjinin gözlerden karşıdakine aktarılıp bilgilerin kopyalanması gibi. Bu çalışma da aslında “Ben nasıl olur da Kur’an’ın nazarını alabilirim düşüncesiyle” ortaya çıktı. Fatiha Suresi’nin saf bilincini nasıl alabilirim? Şimdi biz Fatiha’yı kendi bilincimizle dinlesek bir sürü filtrelerimizden geçiyor bu. Ama bir de bunu saf olarak almak var. Sahabe’nin dediği gibi "anam babam sana feda olsun" diyor mesela, her iki lobu da çıkartıyor devreden. Boş kap olarak sunuyor ve o boş kaba ekilen gerçek kimliğiyle açığa çıkıyor, gerçek oluşuyla açığa çıkıyor. Yani kirletmeden ben nasıl o ayetleri saf haliyle alabilirim o yüzden aklıma geldi.
Siz bu kitap çalışmanızda subliminal mesajları yani gizli telkinleri kullanıyorsunuz. Peki sizin tekniğinizin diğerlerinden farkı ne?
Teknik olarak aynı, televizyon aynı televizyon ama biz televizyonda Kur’an izliyoruz, Kabe görüntüsü izliyoruz. Diğerleri de pornografi izliyor. Biz ilahi olan belgeselleri izliyoruz, diğerleri de materyalist evrimi izliyor. Kamera aynı kamera, gösterdikleri farklı.
Kitabınızda olumsuz alanlarda kullanılan subliminal tekniklerin, müspet alanda nasıl kullanıldığını anlatıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Bu bir tercih meselesi. Adama diyorsun ki bu bir su alkali, şöyle özellikleri vardır, iyonize sudur, bu suyun molekülleri daha inceltilmiştir. Sen bu suyu içtiğin zaman hücrelerine daha rahat bir şekilde su akacak ve dehidrasyon hücre susuzluğu ortadan kalkacak. Anlatıyorsunuz siz bunu, bunun şöyle şöyle faydaları vardır. Şu ilacın böyle böyle faydaları vardır diyorsunuz mesela. Otun, bu bitkinin, bu kıyafetin, manyetik alan kıran kıyafetler var mesela. Ben de diyorum ki Kur’an’ın bu telkinlerinin senin üzerinde böyle böyle şifalandırıcı etkisi var.
Kitabı alan bir okuyucuyu nasıl bir süreç bekliyor bu yolculukta?
Bu yolculukta ilk etapta kitabı okuduktan sonra CD’yi dinlemesinler. Yalnız şöyle bir şey olabilir. Kesin dediğim şekli ile olacak diye bir şey yok ama bu tür çalışmalarda ilk etapta olan birşey vardır. Sorun bir yüzeye çıkar. Kur’an ayetlerinin en temel özelliği sizi sorunla yüzleştirir, gerçekçi çözümler sunar. Yani bir kere olay Allah’ın kontrolünde gerçekleşiyor. Olay meleklerin kontrolünde gerçekleşiyor. Bunun içerisine negatif bir şeyin girmesi imkansız. Çünkü Kur’an var, Kur’an ayetleri var. Orada Ayetel Kürsi varsa, Nas, Felak varsa orada Vaka Suresi, Fetih Suresi varsa, Rahman Suresi varsa oraya şeytan giremez. Ve o melekler, evrendeki o kuvvetler, o frekanslar size en uygun şifa programını açar.
Peki bu uygulamaların işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarız?
Mutluluktan öte kabul ediş vardır. "Başıma ne geliyorsa hayır üzere geliyor" bilinci sizde olmaya başlar. Bu hayır bilincinde kıyama durabilirseniz ki amaç tek şifa budur. Hayır üzere kıyama durmaktır. O zaman olaylar olmaya devam eder yine negatiflikler ama siz etkilenmezsiniz. Köpekler yine havlar ama köpeklerin havlaması sizin uykunuza engel olmaz. Çünkü onlar kendi aralarında sohbet ediyorlardır. Seni ilgilendirmez. Çünkü uykuyu sen belli bir şarta bağlamadın. Köpekler susarsa uyurum demedin. Uyku ayrı bir şeydir, köpeklerin havlaması ayrı bir şeydir. Sen sadece uyuyacaksın basitçe. Ama eğer bir şeyleri şarta bağladıysan seni Kur’an şartsızlığa getirir. Evrenle muhatabiyetin değişmeye başlar. Bu sefer çabayla yapmazsın. Çabasızlık içerisinde kendiliğinden gerçekleşir. Bu çalışmanın dinlemenin ötesinde bu anlayışın farkındalığının oluşması çok önemli. Dinlemek önemli ama bu farkındalık ile dinlemek daha da önemli. Zaten bu çalışmayı dinleyip de bizim derslerimize gelmeyen bizimle muhatap olmayan insanlar yok. Bu CD’leri dinlediklerinde zaten bu haller kendilerinde var ve oluşacak, bunları hissedecekler, hissediyorlar. Mesela bazıları ben hiçbir şey hissetmedim hiçbir şey olmadı falan diyor. Bu imkansız bir şey. Etki ediyor ama yine farkında değiliz, kapatıyoruz kendimizi. Dışardan zorlamayla hiçbir şey olmaz. Oluyor fakat ama biz öldürüyoruz, çok zaman yok ediyoruz, bu cehenneme yaslanmak gibi bir şey. İnsanların karşılarına öyle fırsatlar çıkıyor ki geleneklerinden, örflerinden ya da kendi kurgulu zihinlerindeki tanrıdan kaynaklı, yeni olanı kabul edemiyorlar. Bu da saplanmaktır. Kuranla yapılan işler mutlak anlamda hayırdır, faydalıdır…
On5yirmi5