Ahmet Güneştekin Türk ressam.
22 Aralık’ta Batman’ın Garzan işçi kampında dünyaya gelir Ahmet Güneştekin… Çok küçük yaşlarda başlar resme olan tutkusu. İlk ödülünü de ilkokul 3’e giderken 9 yaşında alır. Ve ilk yağlı boya ile tanışıklığı da o zaman olur. Sonrasında devamlı olarak çalışmalarını sürdürür sanatçı. Bunun yanında edebiyata olan ilgisi de daha o yaşlarda belirir. Lise yıllarına gelindiğinde okulun salonunda ilk kişisel resim sergisini açar. Mezuniyetinin hemen ardından M.S.Ü. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girer. Bir süre sonra akademiyi bırakır, lisans eğitimini sonraki yıllarda Anadolu Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nde tamamlar. Bir süre ticarete atılır sanatçı ama sonrasında resme geri dönüş yapar. 1997’de Beyoğlu’nda ilk atölyesini kurar, karma ve kişisel birçok sergi açar. 2003 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nde açtığı ‘karanlıktan sonraki renkler’ sergisi ile sanat dünyasında adından giderek söz ettirir. Sonrasında onlarca kişisel sergiye imza atan Güneştekin’in eserleri, yurtiçi ve yurtdışındaki bir çok özel koleksiyona girer.
Belgeselciliği
Ahmet Güneştekin resim çalışmalarının yanı sıra belgeselciliğiyle de başarılı projeler yapar. Coşkun Aral’ın yönettiği Haberci belgeselinin uzun bir dönem sanat yönetmenliğini üstlenen Güneştekin, 2005 yılında kendi projesi olan ‘Güneşin İzinde’ adlı belgeseli hazırlamaya başlar. TRT 1 televizyonu için çekilen belgesel, Türkiye’de yapılmış sanat temalı ilk ve tek belgesel olma özelliğine sahip.
Ustalarla Anadolu Sergileri
Sanatçı, Türkiye’yi il il dolaşarak, efsanelerin izini sürüyor. Gittiği her ile, çağdaş Türk sanatının önemli bir ismini de taşıyarak, oradaki tarihi mekanlarda sergiler açıyor. Güneştekin “Ustalarla Güneşin İzinde” adı altında Anadolu’nun onlarca şehrinde hazırladığı açık hava sergileriyle kırılması güç bir rekora imza attı. Halen devam eden proje kapsamında sadece şimdiye kadar sadece büyükşehirlerde sergi açmış resim, heykel, fotoğraf ve güncel sanatlar alanındaki usta isimler, eserleriyle beraber Türkiye’nin en ücra köşelerine götürülüyor.
Çocuklarla Resim Atölyeleri
Ressam Ahmet Güneştekin’in bir diğer özelliği de, resim sanatını çocuklarla buluşturması. Türkiye’yi il il, belde belde dolaşan sanatçı, gittiği her yerde bir gün süren resim atölyeleri açıyor… 5 ile 12 yaş arası çocuklara dönük bu sanat performansının amacı çocukları resmin sihirli dünyasıyla, boyalarla, fırçalarla, düşlerle tanıştırmak. Sanatçı bu proje kapsamında şimdiye kadar beş binin üzerinde çocukla buluştu.
Sanatı
Ahmet Güneştekin yerel efsaneleri resim diline taşımıyor. Onlardan yola çıkarak kişisel bir dil kuruyor. Onun otantikliği kültürel kimliğe değil, varoluşun biricikliğine vurgu yapar: Tam da Heidegger’ci anlamda, kültürel otantiklik varoluşun verili alanı olarak anlamlıdır burada. Bu durum, Güneştekin açısından ayrıca manidardır. O bir otodidakttır çünkü resim tarihinin içinden gelmiyor, olanca ısrarıyla varoluşunun kaygılarına yaslanmış durumda. Bu tutum günümüzde iki anlamda önem kazanmaktadır. Birincisi, modernist ilerlemeciliğin, evrensellik kisvesi altında dayattığı Avrupa merkeziyetçiliğine sarsıcı bir yanıttır. Son yirmi yılda bu konuda tüm dünyada canlanan bir duyarlılık gözlenmekte, yani Güneştekin modernliğin sorgusundan başlamak zorunda olan bir özgünlüğe otantik yoldan varmış olduğu için şanslıdır önce. İkinci olarak da, ülkemizde, yerel değerlerden yola çıkan, hemen hepsi de folklora yenik düşen resimsel bir birikim karşısında örneklik değeri taşıdığı için anlamlıdır. Bütün bunlar bir yana, Güneştekin sıkı bir ressamdır; güçlü deseni, sağlam boyası, istifi, soyutlamasıyla tam bir yaratıcı ressam. Çok zengin bir mitolojiye ve efsane birikimine sahip Mezopotamya dünyasına ait kalıp figürler, onun elinde imgeye dönüşünceye kadar başkalaşmakta ama kaynağı unutturarak/bastırarak değil, tersine, bakışı kaynağa inmekte arzulu kılacak biçimde. Renklerse, olanca canlılığı ve saflığıyla bir Güneydoğu iklimi estirmekte, Van isi kilimden, bir Kürt gelinliğinden taşan o saf yaşama coşkusundan çok şey var bu renklerde.