Yılmaz Güney’in Kızı Konuştu

Diziler
Mutsuz ve acı veren bir çocukluk geçirdiğini söylen Pütün, yaşadıklarından da babasını sorumlu tuttu. "Babam hayatımı mahvetti." "Artık kendime ait bir hayat istiyorum. Birinin kızı olm...
EMOJİLE

Mutsuz ve acı veren bir çocukluk geçirdiğini söylen Pütün, yaşadıklarından da babasını sorumlu tuttu.

"Babam hayatımı mahvetti."

"Artık kendime ait bir hayat istiyorum. Birinin kızı olmak değil, kendim olmak istiyorum…"

Hürriyet’ten Ayşe Arman’a konuşan Elif Pütün Güney, tüm eğitimini Fransa’da almış bir pedagog. 20 yıldır otistik çocuklarla ilgileniyor. Aynı zamanda aile terapisti.

Babasıyla hayattayken hesaplaşamayan Pütün, onunla yazdığı kitap aracılığıyla hesaplaşıyor. Satır aralarında ise geride kalan bir yaşamın dramı ve bir çocuk da bıraktığı travmalar var…

Annesiyle de babasıyla hayatı tam olarak yaşamamış. Annesiyle 45 yıllık hayatı boyunca yalnızca 6 yıl birlikte yaşayabilmiş.

Annesiyle babasının tanışma öyküsü ise yine dramlarla dolu…

"Babam, yazdığı bir yazı yüzünden 18 ay hapis cezasına çarptırılıyor ve Konya’da zorunlu sürgüne yollanıyor. Orada tanışıyorlar. Annem, pavyonda şarkıcı… Sürgün bitince, annemi Adana’daki kız kardeşinin yanına bırakıyor. Sonra gelip alıyor, birlikte, beş parasız ıstanbul’a gidiyorlar. Babam, asistan, oyuncu ve senarist olarak birbiri ardına çeşitli filmlerde çalışıyor. Başarıya giden merdivenleri tırmanıyor ve meşhur Yılmaz Güney oluyor.

İLİŞKİLERİ KÖTÜYE GİDİYOR

… Günden güne kötüye gidiyor. Annem hamile kalıyor ama bebeği düşürüyor. Bir erkek bebek. Derken yine hamile. O işte benim. Bütün umudu erkek olmam, o zaman babamı elinde tutabileceğini zannediyor. Ben kız doğunca yıkılıyor. Erkeğinin çoktan kendisinden koptuğunu anlıyor. Artık babamın hayatında Nebahat Çehre var. Dört yaşına kadar annemle yaşıyorum. Sonra yatılı anaokuluna."

BABAN BU!

Babasını dünya tanırken o ise çok sonra kimin kızı olduğunu öğreniyor ve o günleri şöyle anlatıyor0

"… O zamana kadar babam, evdeki ‘sert bakışlı ve tüfekli büyük fotoğraf’. "Baban bu!" diyorlar. Fotoğrafa bakmaya bile korkuyorum. Olup biteni algılayamayan, şaşkın ve çoğu zaman üzgün bir çocuğum. Üzüntüme dayanabilmek için de sürekli yalnız kalmak istiyorum. Hep kıvrılıp uyuyacak bir köşe arıyorum. Kukumu elliyorum, sonra da elimi kokluyorum. Bir tek bu bana güven veriyor. Sonsuz bir sahipsizlik ve yalnızlık hissediyorum."

ANNEMİ KOKLUYORUM

… Annem Ankara’da çalışıyor. Tatillerde gidip geliyorum. Onunla uyumama izin veriyor. Burnumu, annemin koltukaltına dayıyorum, kokusunu içime çekiyorum. Zaman duruyor onunlayken. Sonunda dualarım kabul oluyor! Mavi bavulumla, anneme uzun süreli kalmaya gidiyorum. Yine şehirden şehire, evden eve, odadan odaya. Ama çok mutluyum. Annemin yanında bir de üvey baba var, bana iyi davranıyor…

BABAMLA HESAPLAŞAMADIM

… Evet, dünyanın en sevecen annesi değil. Ama olsun. Anne, şu hayatta koşulsuz sevgi, koşulsuz seversin. Ama babanın sevgisini hak edersin. Baba yasadır. Yasayı imgeler. Ve sana der ki, "Ha bunu mu almak istiyorsun hak etmen lazım!" Onun için babayla hesaplaşmak çok daha zordur. Anneme yıllar sonra her şeyin hesabını sordum. Çok kavga ettim, çok bağırdım, çok tartıştım. Onu gözyaşlarına boğdum. Ama ne yazık ki babamla hesaplaşamadım. Çünkü onu topu topu üç sene görebildim, sonra da kaybettim.

HAYATIMI MAHVETTİ

Annemi her haliyle kabul ettim çünkü hayattaydı. Onunla konuşabildim, hesaplaşabildim. "Niye beni terk ettin?" diye suratına haykırabildim. Belki de bugün babama karşı bu kadar sert olmamın nedeni, bunların hiçbirini babamla konuşamamış olmam. Belki babam hayatta olsaydı, böyle bir kitap yazmazdım. Çünkü onunla çatır çatır kavga ederdim.

"Baba, sen davanın bedelini bize ödettin!" derdim. "Sanatının bedelini biz ödedik. Hayatımız kaydı. ısmin, ideallerin bize ağır geldi." Kardeşimi bilemem ama en azından kendim için şunu söyleyebilirim:

"Yılmaz Güney’in kızı olmak hayatımı mahvetti".

internethaber