Verem hala tehlikeli bir hastalık mı?

Hastalıklar
Gizem Gül’ün haberi Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına rağmen verem, halen yaygın ve tehlikeli bir hastalık olma özelliğini sürdürüyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her ...
EMOJİLE

Gizem Gül’ün haberi

Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına rağmen verem, halen yaygın ve tehlikeli bir hastalık olma özelliğini sürdürüyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl yaklaşık 8,4 milyon insan tüberküloza yakalanıyor ve bunların 2 milyonu bu hastalıktan ölüyor. Türkiye’de ise 2011 yılında verem savaş dispanserine kayıtlı kişi sayısı 15 bin 679. Her ne kadar ölümcül bir hastalık olsa da bu hastalığın tedavisi mümkün. Ülkemizde de verem hastaları savaş dispanserleri tarafından ücretsiz olarak tedavi ediliyor. 3-9 Ocak Veremle Savaş Haftası nedeniyle verem hastalığına dikkat çekmek amacıyla Tevfik Sağlam Verem Savaş Dispanseri Doktoru Ayşe Akgüneş ile konuştuk.

VEREMİN BELİRTİLERİ

Dr. Ayşe Akgüneş, veremin bir enfeksiyon ve bulaşıcı bir hastalık olduğunu ifade ederek, bu hastalığın halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, eğer akciğerlerindeyse öksürük, öksürükle kan gelmesi, balgam gibi belirtilerle kendini gösterdiğini söyledi. Akgüneş, “Verem mikrobunu biz hep sadece akciğeri tutar diye biliriz ama vücudun herhangi bir organını da tutabilir. Veremin tedavisinde erken teşhis çok önemli. Tedavi süreci uzun ve zorlu bir süreç ama sonuçta tedavisi var. Doğru teşhisle tedavi edilmediği zaman hastalar ölebiliyor. Ama doğru bir şekilde tedavi edildiği zaman ve erken teşhis edildiği zaman bütün bu sıkıntıları daha rahat atlatabiliyoruz.” şeklinde konuştu.

VEREM TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ OLAN DEVAMLILIK

Veremin hala yaygın ve tehlikeli bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Ayşe Akgüneş, verem tedavisinde esas belirleyici ve can alıcı olan noktanın ‘devamlılık’ olduğunu belirterek şunları şöyledi: “Biz hastalarımız geldiğinde de hep devamlılığın ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalışıyoruz. İlaç alma süresi çok uzun, minimum 6 ay kadar. Bu anlamda bu bir sabır işi. Ama lütfen ben iyi oldum, kendimi iyi hissediyorum, artık ilaç almama gerek yok gibi düşünülmesin. Biz hastalarımızın tedavi süresini doldurup, sonuca en iyi şekilde varabilecek şekilde tedavi olmalarını istiyoruz. Bunun için hastaların tedaviye devamlılıklarını sağlamaya çalışıyoruz. Zaten Türkiye’de de dünyada olduğu gibi verem savaş dispanserlerinde doğrudan gözetimli tedavi uygulanıyor. Bunun amacı da, bu hastayı her gün görmeye çalışmak, ilaç aldığından emin olmak, dispansere gelemiyorsa en yakın sağlık ocağına, sağlık ocağına gidemiyorsa en yakında eczaneye, eczaneye gidemiyorsa evinde onu gözetecek birine bir şekilde o ilacı aldığını ve ilaca devam ettiğine dair bilgiyi almamızı sağlamak. Tekrar altını çizmekte fayda var, devamlılık ve sabır çok önemli. Zor bir süreç biliyorum. Ama biz hastalarımızda tedavi sonunda çok güzel sonuçlar alıyoruz. Bu da çok sevindirici.”

BULAŞMA RİSKİNE KARŞI HASTA YAKINLARINI DA TARAMADAN GEÇİRİYORUZ

Verem mikrobunun akciğerlerde ve solunum yollarında olması halinde bulaşıcı bir hastalık olduğuna dikkaç çeken Akgüneş, vücudun başka bölgelerinde bulunan tüberküloz mikrobunun ise bulaşıcı olmadığı belirtti. Akgüneş, "Verem mikrobu solunum yoluyla attığımız damlacıkların havada asılı kalması ve başka birinin de bu havayı soluması yoluyla bulaşıyor. Sağlıklı birisi bu mikrobu vücuduna aldığında o anda da mikrobu yok edebilir ve kişide hiçbir sorun oluşmayabilir. Ya da sağlıklı bir kişi mikrobu alır, mikrop vücudunda bir süre kalır ve aylar yıllar sonra da hasta olabilir” şeklinde konuştu. Verem mikrobunun başka kişilere bulaşmasının önüne geçmek adına verem teşhisi konmuş hastanın yakınlarının da verem taramasından geçirdiklerini ifade eden Akgüneş, hasta olmayan hasta yakınlarının hasta olma olasılıklarını düşünerek koruma tedavisine başladıklarını belirtti.

BİR HASTA YILDA 10-15 KİŞİYE VEREM MİKROBUNU BULAŞTIRABİLİYOR

Tedavi edilmeyen her bir verem hastasının yılda 10-15 kişiye verem mikrobunu bulaştırdığına dikkat çeken  Dr. Ayşe Akgüneş, verem hastalığının tedaviye başladıktan 10 gün kadar sonra bulaştırıcılığının çok az seviyelere indiğini hatta 2-3 hafta sonra sıfır denecek kadar az bir noktaya geldiğini; bu anlamda da şanslı bir hastalık grubunda yer aldığını belirtti.

HASTALARIMIZI TEDAVİ ETMEK İÇİN ONLARIN YAKASINA YAPIŞIYORUZ

Akgüneş, “Verem hastalığında önemli olan tedavinin hemen başlanması ve hastaların düzenli bir şekilde tedavi almasının sağlanması. Onun için de bu alanda hizmet veren verem savaş dispanserleri Türkiye’nin her yerinde var. Biz mümkün mertebe hastalara günlük olarak gözümüzün önünde ilaç içtiğine şahit olup bunu kayıtlara geçirmeye çabalıyoruz. Onun önünü bu şekilde kesmeye çalışıyoruz. Böylelikle tedaviyi devam ettirmelerini çalışıyoruz. Hastalarımız dispanserimize gelmekte geciktiklerinde telefon ile arıyoruz, gidebiliyorsak evlerine gidiyoruz. Deyim yerindeyse hastalarımızı tedavi etmek için onların yakasına yapışıyoruz.” dedi.

VEREM MİKROBU GÜNEŞTE ÖLÜR

Verem hastalığının günümüzde halen bu kadar yüksek olmasının nedenlerini sosyo-ekonomik ve kültürel düzey ile ilişkilendiren Ayşe Akgüneş, kalabalık ailelerde verem mikrobunun bulaşma ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu söyledi. Ayrıca verem mikrobunun güneş ışığında öldüğünü söyleyen Akgüneş, güneş ışığının fazla olduğu yaz aylarında verem mikrobunun bulaşmasının mümkün olmadığını söyleyerek bu durumu hepimizin bildiği “Güneş girmeyen eve doktor girer” atasözüyle özetledi.

BU UYARILARA DİKKAT!

Son olarak iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemesi, öksürük gibi belirtilerle kendini gösterdiğinin altını çizen Akgüneş, şu uyarılarda bulundu: “Sağlıklı beslenin, bulunduğunuz ortamları sık sık havalandırın, kapalı ortamlarda çok fazla bulunmamaya özen gösterin, güneş ışığından faydalanmaya çalışın, kendinizden şüphelendiğinizde ya da tedavi konusunda bir sıkıntıyla karşılaştığınızda gecikmeden verem savaş dispanserlerine başvurun.”

On5yirmi5