Şizofren olmadığımızı nasıl anlarız?

Hastalıklar
Gizeme ve kurguya son derece elverişli olması nedeniyle onlarca yıldır film senaryolarına, psikolojik öykü ve romanlara ilham kaynağı olan bir hastalık şizofreni. Geçtiğimiz hafta ise oyuncu Arda Kura...
EMOJİLE

Gizeme ve kurguya son derece elverişli olması nedeniyle onlarca yıldır film senaryolarına, psikolojik öykü ve romanlara ilham kaynağı olan bir hastalık şizofreni. Geçtiğimiz hafta ise oyuncu Arda Kural’ın maden ocağından çıkardığını söylediği taşları bir kuyumcuya satmaya çalıştığı yönündeki haberlerle yeniden gündemimize girdi. Peki bu hastalık hakkında bilinenlerin ne kadarı doğru ve şizofreni sanıldığı kadar kolay teşhis koyulabilen bir hastalık mı?

Şizofren olmadığımız nereden belli?

Uzmanlar bu hastalığı ‘ruhsal dünyanın tesbih taneleri gibi dağılması’ olarak tanımlıyor. Dikkat, hafıza, muhakeme, duygu ve zekâ gibi kabiliyetler arasındaki bağ kopunca da kişilik parçalara ayrılıyor. Şizofreninin en önemli belirtilerinden birisi içgörü eksikliği. Şizofrenler kendi durumlarının farkına varamadıkları gibi böyle bir rahatsızlığı da kendilerine konduramıyorlar. Herkesin hasta, yalnız kendilerinin normal olduğuna inanıyor ve sürekli karşı tarafı suçluyorlar. Yani eğer bir psikiyatriste ‘Şizofren olabilir miyim?’ diye sorarsanız ‘Hayır’ cevabını almanız büyük ihtimal. Bu soruyu gülerek sorduysanız artık korkmanıza gerek yok. Çünkü şizofrenler kendilerinden şüphelenmedikleri gibi kolay kolay gülmezler de…

Bir kişiye şizofren teşhisi koymak için gözlemlenmesi gereken belirtilerin başında hezeyanlar ve halüsinasyonlar geliyor. Şizofren kişi kafasında uzaylılar tarafından kaçırılacağı, FBI’ın peşinde olduğu ya da en basitinden öğretmeninin kendisini öldürmek istediği gibi düşünceler geliştirebiliyor. Kulağına gaipten sesler geldiği gibi bu sesin söylediklerini de hiç düşünmeden yapabiliyor.

Her yaşta görülebilir

Dünya genelinde görülme sıklığı yüz kişide bir olan bu hastalığın nedenleri hâlâ kesin olarak belirlenebilmiş değil. Ancak genetik faktörlerin hastalığın ortaya çıkmasında önemli rolü var. Yani ailesinde şizofren bulunan bir kişinin ileride şizofren olması, olmayan kişilere göre çok daha muhtemel görünüyor. Genlerde saklı halde bulunan hastalık, özellikle 18-25 yaşları arasında stresle tetiklenince kişi şizofrenik özellikler göstermeye başlıyor. Ancak küçük çocuklarda olduğu gibi yaşlılarda da rastlanma ihtimali var. Hastalık meydana çıkmadan kişide saklı şizofreni olup olmadığı anlaşılabilir mi sorusu ise modern psikolojinin üzerinde kafa yorduğu konular arasında. Şu an için hastalığın kökten bir tedavisi ise söz konusu değil. Kullanılan ilaçlarla hastalığın belirtileri kontrol altına alınıyor. İlaçlar kesildiğinde ise hastalık nüksediyor.

Başka hastalıklarla da karıştırılabiliyor

Profesör Doktor Kemal Arıkan’a göre şizofreni, belirtilerinin benzerlik göstermesi nedeniyle halk ve hatta psikologlar tarafından bazı diğer hastalıklarla karıştırılabiliyor. Bu nedenle şizofreni teşhisi konulan kişilerin asıl rahatsızlıkları başka olabiliyor. Ya da şizofren olmayan kişilere şizofren teşhisi de konulabiliyor. Bu hastalıklar arasından öne çıkanları ise şöyle:

Fizyolojik problemler:Şizofrenide görülen hezeyan ve halüsinasyon gibi belirtiler, karaciğer ve böbrek başta olmak üzere diğer bazı fizyolojik hastalıklardan kaynaklanan rahatsızlıklar da ortaya çıkıyor. Bu nedenle şizofreni tanısını psikolog değil yalnızca bir psikiyatrist koyabiliyor.

Çoklu kişilik bozukluğu:Bu durum, iki veya daha fazla ayrı kimlik ve kişiliğin aynı kişide bulunması olarak tanımlanıyor.  Şizofren kişinin kaygı ve paranoyaları ise çevresi tarafından çoklu karakter olarak yorumlanabiliyor.

Anormal kişilik özellikleri:Asosyal ya da narsisist bireyler, stres altında kaldıklarında gelip geçici şizofrenik özellikler gösterebiliyor. Ancak bunlara şizofren teşhisi konulamıyor. Çünkü teşhis koymak için bu özelliklerin geçici olmayıp müzmin hale gelmesi, en az bir yıl devamlılık göstermesi gerekiyor.

Depresyon:Aşırı kaygı ve isteksizlik haliyle birlikte gelen depresyon da şizofreniyle sıklıkla karıştırılan bir diğer hastalık. Ancak depresif kişi hayatın kötü olduğunu, işlerinin yolunda gitmediğini söyleyip bunun böyle olmasını şu veya bu nedene bağlayabiliyor. Şizofren kişi ise ‘hayat çok anlamsız’ deyip bambaşka bir konuya geçiş yapabiliyor. Yani analitik düşünemiyor.

Evlenmelerinde bir sakınca yok

Şizofrenlere en hatalı yaklaşımlardan biri de onları toplumdan dışlamak ve damgalamak. Halbuki teşhis konan ve ilaç tedavisi gören bir şizofren hayatlarını diğer insanlar gibi sürdürebiliyor. Psikiyatristlere göre çevrelerine zarar verme ihtimalleri ise ‘normal’ olarak tanımladığımız kişilerden daha fazla değil. Eğer bir şizofren tedavi sonucu içgörü kazanıp hastalığının farkına da varmışsa evlenmeleri sakıncalı sayılmıyor.

Şizofreniyle ilgili dikkate değer bir diğer nokta ise deha geni ile arasında yakın ilişki bulunması. Aslında her dehada gerçeklikle bağlantıyı kesme özelliği bulunuyor. Ancak şizofrenler, dehalardan farklı olarak gerçeğe geri dönemiyorlar. Bu kopukluk ise tedavi ile en alt düzeye indiriliyor.

Zaman