Zihni Çakır’dan ilginç suikast iddiası!

Olaylar
Zihni Çakır Teksözhaber’deki yazısında: “ 2009’dakisohbetlerinde Danıştay Suikastı ile cemaat arasında ilişki kurması sonucu kendisi hakkında suikast kararı alındığını” iddia ediyor. Paralel Yapı’ya d...
EMOJİLE

Zihni Çakır Teksözhaber’deki yazısında: “ 2009’dakisohbetlerinde Danıştay Suikastı ile cemaat arasında ilişki kurması sonucu kendisi hakkında suikast kararı alındığını” iddia ediyor.

Paralel Yapı’ya dair son operasyon sinir uçlarına dokunmadan önceki son viraj sayılabilir.

Operasyonun genel gerekçesini özetleyecek olursak, “Cemaat adlı örgütsel yapının, ‘Tahşiyeciler’ grubunu tasfiye etmek amacıyla 2009’da suç ve delil üretmesi” görünüyor. Bu eylemi gerçekleştiren şüphelilerin, devleti ele geçirmek ve seçimle iş başına gelmiş heşru hükumeti ılgaya teşebbüs suçu işleyen örgütlü bir yapı kurduğndan ve bu yapıya üye ya da bu yapının yöneticisi olduklarından şüpheleniliyor.

Yine gözaltı listesine bakıldığında, bugün adı Paralel Yapı olarak anılan Cemaat Örgütünün, Devleti ele geçirme ve hükümeti yıkma girişimlerini, örgütsel bir hiyerarşi içerisinde, bildik terör örgütü yöntemlerinden farklı bir metodla hayata geçirdiği ortaya çıkıyor.

Mesela, Nur cemaatleri içerisinde Fetullah Gülen Örgütüne karşı katı bir tutum sergileyen Tahşiyeciler grubunu tasfiye etmek için, Fetullah Gülen’in bir açıklaması yetmiştir.

Gülen, 6 Nisan 2009 günü, uzun zamandır örgütsel mesaj yöntemi diye adlandırdığım “sohbetinde” Tahşiyeciler için şunları söyler: “… Hizbul vahşetten sonra El-Kaide’yi icat ettiler. Yarın daha başka şeyler de icat edebilirler. Mesela Tahşiye diye bir şey icat edebilirler. Onları güçlendirirlerse ellerine silahlar da verebilirler. Adlarına da Tahşiyeciler derler. Sonra da Kalaşinkoflar verirler ellerine, iki yerde bir şey yapınca bunlar. Demek ki imkân bulunca bunlar da silahlanabiliyor. İnsanlara terörist damgasını vuracaklar orada.”

Gülen’in bu açıklamasının ardından sadece bir sohbet grubu olan Tahşiyecilere (Haşiyecilere) dair dizi çekilir. Samanyolu televizyonunda yayınlanan dizide Tahşiyeciler tehlikeli örgüt sınıfına sokulur.

Ardından savcı ve polis harekete geçer. 2010’da düzenlenen operasyonla o güne kadar hiçbir yasadışı işle itham bile edilmemiş grubun başındaki MS hastası olan ismi gözaltına alırlar. Tabi göstermelik mühimmat silah algısı eksik bırakılmaz.

Biliyorum senaryo tanıdık geliyor. İzmir ve İstanbul Askeri Casusluk ve Fuhuş Operasyonlarına tıpa tıp uyuyor.

Ülkedeki cuntacı yapılarla hesaplaşma noktasında tarihi bir fırsat olan Ergenekon sürecinin, rövanşist adımlarla meşruiyetinin tartışmaya açıldığı, yerin 15 cm altına yerleştirilen mühimmatlara operasyon şeklini andırıyor.

Batının Türkiye’deki yerleşik işbirlikçilerini tek tek tasfiye eden Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetini yıkmaya yönelik 17-25 Aralık yolsuzluk soslu Küresel Casusluk Operasyonlarında polisçe taşınan para sayma makinalarından ayakkabı kutusu mizansenlerine hepsini hatırlatıyor sizlere Tahşiyeciler operasyonu.

Zaten temel ayrıntı da bu.

Örgütün operasyon şekli birbirinin tıpa tıp aynısı. Operasyonlar için kullandığı argümanlar da aynı.

Örgütün hiyerarşik yapısı da tüm operasyonlardaki hiyerarşi ile birebir örtüşüyor. Mesela Örgütsel hiyerarşide, üst mertebede olan bir Emniyet Müdürü, örgüt mensubu bir Savcıya talimat veriyor ve operasyon yazısından iddianemeye hepsini hazırlayıp savcıya imzalatabiliyor hatta onun yerine imza bile atabiliyor.

2010’daki Tahşiyeciler operasyonu tam da böyle. Gülen işaret ediyor, Hidayet Karaca televizyon dizisine monte ediyor, Ekrem Dumanlı yazılı basında haberleştiriyor, Emniyet Müdürü operasyonun adli hazırlıklarını tamamlayıp, (belki de) o an yerinde olmayan Savcının yerine imzalıyor.

Bütün bunları bir araya koyunca beni Allah esirgemiş diyorum. Neden mi?

2009’da meslektaşlarımdan bazılarıyla yaptığım sohbetlerde, “Danıştay Suikastında Alparslan Arslan’ın arkasındaki elin müttefikinin, Cemaat içerisine sızmış bir yapı olduğunu” ifade ediyordum. Tam da o dönem Samanyolu televizyonundaki bir “dramaya” Zihni isimli bir gazeteci monte edilmişti.

Dizideki senaryo icabı Gazeteci Zihni, aracına yerleştirilecek bir bomba ile ortadan kaldırılacaktı.

Ürpererek izlediğim bu sahnelerden sonra 1 yılı aşkın süre aracıma kontrolsüz binmemeye özen gösterdim.

Ve geçtiğimiz yıl öğrendim ki, o dizideki senaryonun hayata geçirilmesi, son dakikada, yapı içerisinde vicdanını kiraya vermemiş bir isim tarafından engellenmiş. Bu olayın en canlı tanığı da bir gazetecidir.

İşte böyle bir örgüt ver karşımızda. Tıpkı Amerika’nın dev bütçeli bilim kurgu filmlerinde simüle ettiği olağanüstü teknolojileri sonradan gerçeğe dönüştürmesi gibi bu örgütte planını önce senaryoya sonra hayata geçiriyor.

Bu nedenle diyorum ki, çok zorlu bir virajı meşakkatli bir mücadele süreci ile geçireceğiz.

Peki sonuç ne olur derseniz!..

Binlerce Casus ve yardım ve yaltakçısı çok ama çok kısa bir süre içeresinde yargı karşısına çıkarılır ve hesap verir. Bu hesabı yarım bırakacak herkese bu halk sırtını döner, bu hesabı sormayı vaadeden herkese de sonuna kadar açar yüreğini.

Çünkü bu ülkenin bekaası için verilmesi gereken bir mücadele. Bu Kurtuluş Savaşından daha stratejik ve daha hayati bir mücadele.