Yeni hedef Hakan Fidan

Olaylar
ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’da kritik dönemlerde Türkiye ile ilgili çıkan analiz haberlere bir yenisi daha eklendi. Gazete önceki gün MİT Müsteşarı Hakan Fidan...
EMOJİLE

ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’da kritik dönemlerde Türkiye ile ilgili çıkan analiz haberlere bir yenisi daha eklendi. Gazete önceki gün MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ana öznesi olduğu bir yazıda Türkiye’nin dış politikası ve MİT’in yeni pozisyonuna ilişkin değerlendirmeler yayınladı. İlk bakışta Fidan’ın önemli bir aktöre dönüştüğü izlenimi uyandıran yazıdaki detaylar ise yazının amacına ilişkin ipuçları veriyor. Suriye muhalefetini örgütleyen en önemli aktör olarak sunulan Fidan’dan ‘İran’la yakın’ diye bahsedilerek düşülen çelişki yazının psikolojisine dair ilginç bir ayrıntı olarak öne çıktı.

NİÇİN HAKAN FİDAN?

WSJ’deki yazı, Türkiye’nin bölgesindeki düzen kurucu rolünden kimi çevrelerin rahatsız olduğunu açıkça gösterdi. Hakan Fidan’la birlikte Türkiye’nin üçüncü ülkelerin istihbarat örgütlerinin kapışma sahası olmaktan çıkarılması, İsrail ve İran’ın Türkiye’de kapışmasının engellenmesinin bu rahatsızlığın en önemli sebebi olduğunu düşündürdü. Yine Türkiye’de Kürt meselesi ve PKK konusunda yakın zamana kadar ABD ve İsrail başta olmak üzere üçüncü ülkelerle işbirliği ön planda tutulurken, çözüm sürecinde Türkiye’nin herhangi bir yardıma ihtiyaç duymadan hareket etmesi ve mesafe almasının da okların MİT ve Hakan Fidan üzerine yönelmesinin önemli sebepleri arasında olduğu kanaatini uyandırdı. Bir başka kanaat ise ‘Türkiye’nin bağımsız güvenlik ve dış politika geliştirmesine yol açan politik iradesinin eski Türkiye’ye alışmış olan üçüncü ülkeleri derinden rahatsız ettiği’ yönünde.

Türkiye, 2013 ortasında başlayan ve 2015’e kadar devam edecek bir seçim mevsimine girdi. Bu süreçte patlak veren Gezi olaylarında AK Parti’den daha çok Erdoğan’ın şahsı hedef alındı, siyaseten AK Parti ile yolları asla kesişmeyen kesimlerin ağzından ‘Biz AK Parti’ye değil, Erdoğan’a karşıyız’ mesajı dillendirildi.

AMAÇ KARAKTER SUİKASTLERİ

Yine bu mevsimde Suriye’deki muhalefetin parçalı görünümü ve THKP-C-Acilciler örgütünce yapıldığı kesinleşen Reyhanlı saldırısının sarsıntıları kullanılarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hedefe konuldu. Tüm bunlar birer ‘karakter suikasti’ olarak tanımlanırken WSJ’de çıkan son analiz ise bu suikastlerin son hedefinin Hakan Fidan olduğunu gösterdi. Bu karakter suikastleri için seçilen üç ismin özelliği ise AK Parti’nin ve Türkiye’nin proaktif pozisyon almaları. Yazının bu proaktifliği engellemeyi amaçladığı ve Erdoğan sonrasına açık bir mesaj verdiği de dikkatlerden kaçmadı. WSJ’deki yazıda kullanılan fotoğraf da bu mesajı pekiştirdi. Erdoğan’ın son ABD gezisinde çekilen Beyaz Saray’daki yeni Türkiye fotoğrafının söz konusu yazıya iliştirilerek, ‘Erdoğan-Davutoğlu-Fidan üçlüsü hedefte’ mesajını açıkça vermesi dikkatlerden kaçmadı.

Wikileaks’e gerek yok Wall Street Journal var

ABD içindeki farklı odakların kapışmasının WSJ’de yayımlanan yazının yanı sıra benzeri yorumlarda etkili olduğu görüşü de dile getiriliyor. WSJ’nin çeşitli yazarlardan görüş alması ise şüpheli izler bırakma çabası olarak ifade ediliyor. WSJ’de yayımlanan yazıda Fidan’dan bahsedilirken aynı anda hem ‘Suriye muhalefetini örgütleyen en önemli adam’ hem de aynı zamanda ‘İran’a yakın kişi’ olarak sözedilmesi ve yazının genel havasına bu bakışın hakim olması, yazının içeriğini değil maksadını öne çıkaran en önemli unsur ve absürd bir iddia olarak yorumlanıyor. Türkiye’de görev yapan ABD Büyükelçileri’nin Türkiye ilgili raporları, Washington’a ilettiği gizli bilgi notları bilindiği üzere Wikileaks’te gün yüzüne çıkmıştı. WSJ’de yayınlanan son yazıda ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jim Jeffry’nin Fidan hakkında kendi döneminde görevi gereği şahit olduğu olaylardan yola çıkarak görüş bildirmesi ise diplomatik bir skandal olarak yorumlandı. Wikileaks sonrası çok zor durumda kalan geçmiş ABD Büyükelçileri olduğu bilinmesine rağmen büyükelçi tarafından açıktan bir gazeteye görüş verilmesi bundan sonraki ABD Büyükelçileri ile Türk makamlarının nasıl bir ilişki kuracağı sorusunun da ortaya atılmasına yol açtı.

Yeni Şafak