Uludere kazaydı, PKK silah bırakacak!..

Olaylar
Engin Dinç’in haberi Uludere’nin Ortasu köyünden 35 kişinin hayatını kaybettiği üzücü olay, terörle mücadelenin yeniden masaya yatırılmasına yol açtı. Bu konuda özellikle Kürt siyasetçiler...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi

Uludere’nin Ortasu köyünden 35 kişinin hayatını kaybettiği üzücü olay, terörle mücadelenin yeniden masaya yatırılmasına yol açtı. Bu konuda özellikle Kürt siyasetçilerden çok sert açıklamalar gelirken, devletin istihbarat organları masaya yatırıldı. MİT hakkında ortaya atılan iddialar doğrulanmasa da ciddi bir kafa karışıklığına yol açtı. Bununla birlikte terörle mücadelede son aylarda yapılan başarılı operasyonlara rağmen Uludere olayı terörle mücadelede psikolojik üstünlüğü PKK’ya geçirdi gibi yorumlar yapıldı. Tüm bu değerlendirmeleri Radikal yazarı Avni Özgürel ve Bugün yazarı Adem Yavuz Arslan’a sorduk.

ULUDERE OLAYI BİR İSTİHBARAT HATASI

AVNİ ÖZGÜREL

Uludere olayında bir istihbarat zafiyeti yaşandığı gözüküyor. AK Parti’li Salim Ensarioğlu’nun da bir Ergenekon’u işaret eden bir açıklaması var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bir istihbarat noksanlığı, hatası, bir değerlendirme hatası olduğu gözüküyor. İstihbarat doğru gelir değerlendirmede hata yaparsın. Bir şekilde, bir yerde hata olduğu, faciaya sebep olduğu çok açık. MİT bu istihbaratı yanlış verdi, Genelkurmay yanlış değerlendirdi ya da Emniyet istihbaratı değerlendirme, bilgi akışı hatası olduğunu bilmenin bu yarayı örtmesi mümkün değil. Ortada felaket tablosu var. Bu tabloya sebep olan istihbarat ya da değerlendirme hatası. Bu noktada yapılacak olan şey devletçe özür dilenmesi. Hayatını kaybeden insanları geri getirmenin imkanı yok ama o acıların yanında bir de -zaten yoksul insanlar- maddi zorluğun içine düşmemeleri için bir tazminat verilmesi gerekir. Bundan sonrası yapılabilecek olan o kusurluluğun idraki içerisinde hareket edilmesidir. Yapılabilecek olanlar bunlar… 

Basına yansıdığı kadarıyla AK Parti’nin Uludere olayının terörle mücadelede üstünlüğü PKK’ya verdi gibi bir yaklaşımı var. PKK’nın psikolojik üstünlük yakaladığı ifade ediliyor. Bununla birlikte sizinde yazınızda bahsettiğiniz bir çözüm süreci var. Çözüm sürecini nasıl etkiler bu Uludere olayı?
Bölgeden seçilmiş olan bakanlar da dahil Uludere’deydiler. Başbakan orada telefonla köyün ileri gelenleriyle görüştü. Dolayısıyla PKK’nın saha bir üstünlük kazandığı görüşüne katılmıyorum. O açıdan PKK’nın hanesine bir üstünlük olarak kaydedileceğini düşünmem. Örgüt tabiatıyla bunu istismar edebilir. Türkiye’de muhtelif, eli kalem tutanlar, BDP’nin sözcüleri falan Türkiye Cumhuriyeti’nin bölge halkına kasıtlı bir hareketidir, savaş suçudur diyenler de var. Biliyorsunuz Gülten Kışanak’ın böyle bir açıklamaları var. Bu sözlerin “barış” diyenlerin ağzına yakışmayan değerlendirmeler olduğunu söyleyebilirim. Provakasyona her zaman açıktır Türkiye’de Kürt meselesinin çözüm süreci. İlla kasıtlı olması şart değil. Bazen kasıtsız, nitekim Habur hadisesinde kimsenin kastı yoktu. Kimse provake edelim diye planlanmış değil. Ama birilerinin bazı şeyi ön görememesi, birilerinin aşırı sevinç ve üzüntü ifadesi Türkiye açısından Habur’u bir açmaza götürdü. Önümüzdeki dönemlerde böyle şeyle olmaz mı? Hayır, bunun olmayacağını iddia edemem. Türkiye bu kadar şeyi yaşadıktan sonra muhtemelen bu sürecin bıçak üstünde, pamuk ipliğine bağlı olduğunu herhalde anlamıştır. Bunu barıştan yana olan Kürtler ve Türkler de anlar. Bunun aksini düşünmek için Ergenekon sürecinin bir halkası olma icap eder ya da şiddetten medet uman bir halka olmak icap eder. Önümüzdeki dönemde barış isteyen herkesin bu süreci baltalayacak şeylerden elini ayağını çekmesi, ağzından çıkan her şeyi bir kez daha düşünerek zikretmesi lazım.

PKK SİLAH BIRAKACAK
Sizin çok çarpıcı bir iddianız var. PKK 2012 yazından önce silah bırakacak diyorsunuz. Yerel yönetim tarzının değişeceğini belirtiyorsunuz. Valilerin seçimle işbasına gelmesi gibi. Bu sözlerinizi biraz açar mısınız?
Tabi, Kürtlerin talepleri var. İyi kötü açıklanmış talepler. PKK’ya yönelik operasyonlarda çok iyi sonuç alıyoruz, ne lüzum var bunları yapmaya, vuralım bitirelim gibi değerlendirme noktasından hareket ederse Türkiye, yangın yerine döner. Çok daha büyük felaketle karşı karşıya kalır. Bir iç savaşa kadar gider bu iş. Onun için Türkiye bir taraftan Kürt meselesinin çözümüne ulaşacaktır, bir taraftan buna paralel olarak PKK silah bırakacak, bir taraftan da Türkiye demokratikleşmeyi olan hızıyla sürdürecektir. Yeni anayasanın hazırlanmasıyla bağlantılı bir süreç değil. Bunu da özellikle söylüyorum. Yeni anayasa hazırlandı, hazırlanmadı; yetişti, yetişmedi onunla alakalı değil. Bazı şeyler anayasa ile bağlantılı değil. Anayasa dışında bazı kararnamelerle, bazı kanun değişiklikleri ile çözülür.

Sizin yazınızdan anlaşılacağı üzere devlet bütün kurumlarıyla anlaşmış gibi ve bu Kürt meselesi çözülecek. Bu Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle yeter dediği bir durum mu? Yoksa bölgesel konjönktür bunu gerektirdiği için son noktaya varıyoruz?
Sadece iç dinamiklerimiz bunu gerektirdiği için hiçbir derdimiz çözebilmiş değiliz. İç dinamiklerimiz gerektiriyor. Ama bölgenin konjönktürü de bunu gerektiriyor. Biz bunu çözmeden dış politikada hiçbir iddiayı öne süremeyiz. Hiçbir iddiamız inandırıcı olamaz. Onun için süratle bu meseleyi kökünden çözmemiz gerekir.

ÖCALAN’A EV HAPSİ GELİYOR
Yine Sizin yazınızda geçen Öcalanl’la ilgili düzenlemeyi de sormak istiyorum. Öcalan’la ilgili düzenleme PKK sorununun çözümüyle eşzamanlı olmayacak diyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz?

Bu PKK’nın tasfiyesiyle eşzamanlı olmaz. Bunu Öcalan’a söyleseniz oda bilir. İlk onu çözeceğiz derseniz istismara gidilir. Çünkü burada herkes verilen şeye taviz olarak bakacak. Demek ki, Öcalan bu tavizleri kendi paçasını kurtarmak için verdi diye bakacaklar. Aynı şekilde Türkiye içinde taviz veriliyor denilecek. Hükümet taviz veriyor denilecek. O yüzden ben Öcalan sorununun son düğüm noktasına bırakılacağına kaniyim. Onda da zaten cezayı ortadan kaldıracak bir çözüm yok. Bunu Öcalan’da biliyor. Sadece infaz şartlarının iyileştirilmesi gündeme gelecek… O iyileştirmenin ne olacağını üç yıl önce yazdım ben. Belirli bir yerde, evde ikametgah edebilir. Bahçe içinde müstakil bir evde oturur.

Uludere benzeri başka bir olay bu süreci baltalar mı sizce?
Tabi uğratır. Uludere tekrarlanmamalı. Böyle bir şey bir daha olamaz. Bu tür istihbarat hataları. Değerlendirme hataları dünyanın en gelişmiş istihbarat teşkilatına sahip ülkelerde bile vardır. ABD elindeki CIA şu bu falan Heron dolayısıyla Afganistan’da benzer hataya düştüler. Siviller öldü orada da. Bu tür değerlendirme hataları yapılabilir. Bu devamlı böyle olur derseniz, o işin cılkı çıkar. İnandırıcılığı kalmaz. Bundan sonra gelen her görüntü, alınan her istihbarat doğru olmaz. Gelen görüntülerde mutlaka saptırmanın, bir provakasyonun, bir tuzağın olabileceğini herkes bilmeli ve ona göre hareket etmeli. 

MİT, PKK İÇİNDEKİ AJANLARCA YANLIŞ YÖNLENDİRİLDİ 

ADEM YAVUZ ARSLAN

Uludere’de bir istihbarat zafiyeti olduğu çok açık. Bunun nereden kaynaklandığı henüz kesinleşmiş değil, soruşturma sürüyor ama bu istihbarat zafiyetini siz nasıl yorumluyorsunuz?
Ortada bir sorun olduğu açık dediğiniz gibi. MİT’in ya da devletin istihbarat birimleri, PKK’nın içindeki haber kaynaklarınca ya bilinçli olarak yanlış yönlendirildiler ya da orada çift taraflı oynayan bir ajan söz konusu. Çift taraflı haber elemanlarını bugüne kadar çok gördük. Yani özellikle uzun yıllar PKK’da kalmış ve örgütün ideolojisini benimsemiş, daha sonra itirafçı rolüne girip devlete haber vermeye çalışan ama bu esnada da yanıltıcı bilgiler verdiğini gördüğümüz insanlar oldu. Bu açıdan haberin çıkışı istihbaratın çıkışı noktasında, bir sıkıntı olduğu gözüküyor. Ama onun dışındaki süreçte istihbaratla ilgili bir sorun olduğu ortada bundan sonraki süreçte olan şeyde çok fazla bir anormallik yok. Niye yok? Devletin istihbarat birimlerinden raporlar geliyor telsiz dinlemesi yapılmış ve Bahoz Erdal’in sınıra 10 km mesafede olduğu tespit edilmiş yani oradaki bilgiler doğru. Sınıra 10 km mesafeden Bahoz Erdal’ın telsiz talimatları verdiği görülüyor. Yani şimdi Bahoz Erdal’ın telsiz talimatı verdiği ortada. Daha önce de katır sırtında kaçakçı rolünde gelecekleriyle ilgili bir takım istihbaratlar var. Ve bu bilgiler üzerine malum heronlardaki görüntü izlendikten sonra operasyon yapılıyor. Tabi burada operasyon yapılırken, kaçakçı mı yoksa PKK’lı mı olduğu konusunda uzun bir tartışma süreci sonunda PKK olduğuna hükmediliyor. Çünkü kesine yakın gelmiş istihbarat bilgileri var. İşte bu açıdan buradaki aslında temel sıkıntı istihbarat yapılanmasıyla ilgili sorun olması.

TERÖRLE MÜCADELE DE GES FARKI
Sizin bugünkü yazınızda Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES)’e değindiniz. İstihbaratın tamamen MİT’in eline geçmesi süreci yaşanıyor Türkiye’de. Siz bu süreci yani istihbaratta yaşanan bu kargaşayı GES’in de MİT’e geçmesiyle bundan sonraki süreçte ne tür bir şekil alacağını düşünüyorsunuz?
Önce şunu söylemek lazım, burada faturayı MİT’e çıkarmanın da pek bir anlamı yok. Çünkü istihbarat örgütleri bu şekilde çalışır. Yani takip ettiğiniz örgütün içerisine adam sokarsınız ya da işte teknik istihbarat yaparsınız, onun üzerinden bir strateji geliştirirsiniz. Yani burada bu hadise yaşandı diye istihbarat kurumları ya da devletin kurumları arasında çatışmaya yol açmamak lazım. Çünkü bu planı kim yaptıysa zaten böyle bir şey planlamış, terörle mücadelede kurumlar arasında zafiyet oluşsun ve kavga çıksın. Çünkü şu anda 14 Temmuz Silvan saldırısından sonra Türkiye’de belki de çok uzun yıllardır ilk kez terörle mücadele konusunda bir kararlılık var. Bu kararlılık hem hava operasyonları, hem karadaki operasyonlarla çok da etkin bir şekilde sürüyor. Ki örgütün silahlı kanadının 5’te birinin şu an net olarak çökertildiği biliniyor. Elinde silah olan örgüt militanlarından 500 kişi varsa bunun 100 kişisi öldürülmüş durumda. Dolayısıyla bu kararlılığı ortadan kaldırmamalı… Tabi ki buradan alınacak tedbirler var, dersler var, onlar konusunda da istihbarat kurumları gerekli değerlendirmeyi yapıyordur.

Şimdi GES konusuna gelince, GES konusu Türkiye’de çok kritik bir konu… Çünkü Türkiye’nin dinleme ve istihbarat dediğiniz zaman akla gelen en önemli kurumu. Elindeki teknolojik cihazlar Türkiye’de başka hiçbir kurumda yok. Hatta şunu da söyleyeyim GES’in dinleyemeyeceği herhangi bir iletişim aracı da yok. Yani şu an bizim yaptığımız telefon görüşmesini çok rahat dinleyebilir. Bunu yaparken de sadece ülke içinde değil, Kafkaslar, Ortadoğu ve Balkanlar’ı da içine alabiliyor. Zaten örgütlenme modeli de daha çok ordu ve NATO konseptine göre planlanmıştır. Hatta kurucusu da Amerikalı’dır. MİT’e devri sivilleşme, zaman ve enerji kaybını giderme açısından çok önemli. Ama şunu da unutmamak lazım GES MİT’e devredildi, bundan sonra bütün sıkıntılar bitti bundan sonra istihbaratta sıkıntılar yaşanmayacak demek çok iddialı olur. Çünkü bu tip konular yani teknik istihbarat çok ciddi yetişmiş eleman ister. MİT’in elinde şu anda o kadar uzman eleman yok bildiğimiz kadarıyla… GES daha çok mevcut yapısına devam edecek gözüküyor. O yüzden önemli bir aşama ama bütün istihbaratın da bundan sonra sağlıklı işleyeceği tek elden yürütüleceğini gibi bir şeyi de iddia etmek pek mümkün değil. Biraz zamana ihtiyaç var.

PKK HAİN DEDİĞİ KÖYE SAHİP ÇIKIYOR
Uludere olayıyla terörle mücadelede psikolojik üstünlük bir anlamda PKK’ya geçti gibi bir yaklaşım var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Psikolojik üstünlük örgüte geçti mi dersiniz bence geçmedi. Ama hükümet tarafından da ciddi bir moral ve motivasyon kaybına yol açtığı açık. Ama örgüt çok ciddi anlamda psikolojik üstünlük elde etti dersek de biraz abartı olur, bu konunun aslında örgüte bakan tarafı yok. Şöyle söyleyelim düne kadar Ortasu köyünün korucu köyü olması dolayısıyla PKK’nın ve uzantısı siyasi hareketlerin buraya yönelik çok ağır hakaretleri vardı. Bu köy geçmişten beri bir korucu köyü, korucu köyü olduğu için de tırnak içinde söylüyorum hain olarak addediliyorlardı. Şu anda siyaseten işlerine geldiği için sahip çıkıyorlar ama örgütün buradan siyasi bir rant devşirmesi çok kolay değil. Ama istismar edeceği de açık.
Özellikle devlet Kürtler’i bombalıyor şeklinde propaganda yaparak bir çeşit mevzi kazanmaya çalışıyor. Bu noktada hükümetin bütün birimleriyle hareket etmesi gerekir ki, bugün Bakanlar kurulu var oradan ciddi anlamda bir tazminat kararı çıkabilir. Bu tip adımlar atılarak aslında bu köyü PKK’nın kucağına atmamak lazım. Herhalde hükümet de bu konuda adımlar atmayı düşünüyor.

Sorumluların cezalandırılması noktasında sanırım TSK’nın da bir açıklaması oldu. Yani sorumlular tespit edilecek ama bu süreçte siyasi bir sorumluluk olacak mıdır sizce?
Mutlaka siyasi sorumluluk kağıt üzerinde var ama şunu unutmamak lazım burada yaşanan hadise bir operasyon kazası. Sonuçta dünyanın en gelişmiş teknolojik sistemlerine sahip Amerika bile kazara kendi helikopterini vurabiliyor ya da kendi askerlerini vurabiliyor. Burada sorumlu aramaktan ziyade amiyane tabirle kelle aramak yerine, sistemdeki aksaklıkları düzeltip bunun tekrar etmesini önlemek gerekiyor. Hatta çok iddialı olacak ama yine şunu söyleyebilirim, bu hadise bu kaza geçtiğimiz hafta olmasaydı önümüzdeki günlerde yine olabilirdi. Çünkü bölgede çok ciddi bir kaçakçılık sektörü var binlerce insan buradan katırlarla ya da yaya olarak geçiyor. Şimdi kimin örgüt mensubu kimin kaçakçı olduğunu tespit etmeniz çok kolay değil. Yani o yüzden bu hadise dün yaşanmasaydı yarın da yaşanacaktı. O yüzden terörle mücadeleyi ele alırken kaçakçılık meselesini de ciddi anlamda masaya yatırmak şart. Çünkü örgüt militanları da çok rahat kaçakçı rolünde çok rahat sınırdan sızabilir. Yarın bir gün terörü bitirdik deriz ama altı ay sonra böyle travmatik bir saldırıyı kaçakçı rolünde yapabilirler. Yani kaçakçılık meselesini de esaslı bir şekilde ele almak lazım.

TERÖRLE MÜCADELEDE KARARLILIK ŞART
Radikal yazarı Avni Özgürel’in 2012 yazından önce PKK silah bırakacak gibi bir iddiası var. Bülent Arınç’ın da Kürtler’in tüm anayasal haklarını vereceğiz şeklinde açıklaması olmuştu. Uludere olayı bu süreci baltalamış mıdır? Ne tür bir yara açmıştır bu Uludere olayı?
Burada önemli olan şudur, siyasi iradenin ne diyeceği. Burada yaşanan bir sorundur, kazadır. Bununla ilgili biz gerekli dersleri alacağız, gerekirse sorumluluk makamı olan kişilerle ilgili gereğini yapacağız Ama terörle mücadeledeki kurumlararası işbirliği çok önemli, çünkü terörle mücadelede uzun yıllar olmayan bir işbirliği var. Hatta tüm bu tartışmaların temeli MİT’in paylaştığı istihbarat, eskiden MİT jandarmayla, polisle bu kadar istihbarat paylaşmazdı. Şimdi ortak havuzda sürekli bir bilgi akışı var, yani MİT’ten jandarmadan polisten bir bilgi akışı var ve bu akış son derece sağlıklı ilerliyor. Nitekim Kuzey Irak’taki bütün o operasyonların başarısı bu akış sisteminin düzgün olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu hadise terörle mücadelede bir zaafa yol açarsa, yani kararlılık noktasında bir geri adım atılmak gibi bir sonuç doğurursa Avni Özgürel’in öngörüsü çıkmaz. Bahar aylarında PKK’nın silah bırakması mümkün değil. Ama şu olursa, etkin güvenlik konsepti dediğimiz şu anda Ankara’nın uyguladığı tam saha prese geçildi. Yani 14 Temmuz Silvan saldırısından sonra tüm birimlerle PKK’ya karşı bir mücadele dönemine geçildi ve bununla PKK’nın eli silahlı kanadının pasifize edilmesi, etkisiz hale getirilmesi hedefleniyor. Tabi bu Kürt sorununu silahla çözmek anlamında değil, silahlı kısımları sistem dışına atmayı amaçlanan bir yapı. İki boyutlu bir yapı eğer PKK’ya karşı şu anda kar kış demeden operasyonlar bahar ayına kadar devam ederse bir vazgeçme olmadığı halde bu şekilde sürerse Avni Özgürel’in öngörüsü doğru olur zaten hedeflenen de o. Yani sahadaki elemanları eylem yapamaz hale gelirse, KCK operasyonları sebebiyle şehirdeki militanları sahadan çekilirse zaten örgütün eylem yapma kapasitesi kalmayacak. Hedef bu… Bir taraftan PKK’nın bu kapasitesinin köreltilmesi bir taraftan da siyaset anlamında anayasal anlamda da bu Bülent Arınç’ın ifade ettiği şey… Yeni anayasa yapımı esnasındaki düzenlemelerle  çift taraflı bir mücadele sistemi şu anda sürüyor. Ama dediğim gibi Avni Özgürel’in öngörüsünün gerçekleşmesi ki dediğim gibi hükümetin de Ankara’nın beklentisi o terörle mücadeleye etkin bir şekilde devam ettirip örgütün nefes almasını engellemek. Bu yapılabilirse evet bahar aylarında PKK’nın son kışını yaşadığını görmüş olabiliriz.
 

on5yirmi5.com