Soma da Karadon gibi unutulacak mı?

Olaylar
Aljazeera.com’un haberine göre, Zonguldak Karadon Madeni’nde dört yıl önce eşini, kardeşini ve eniştesini kaybeden Gülşen Karabektaşoğlu’nun evinin salonunda duran, belediye tarafından verilen p...
EMOJİLE

Aljazeera.com’un haberine göre, Zonguldak Karadon Madeni’nde dört yıl önce eşini, kardeşini ve eniştesini kaybeden Gülşen Karabektaşoğlu’nun evinin salonunda duran, belediye tarafından verilen plakette şöyle yazıyor:

“Ülkemiz ve milletimiz adına yapmış olduğunuzu fedakârlıktan dolayı teşekkür ederim.” 

Ama Karabektaşoğlu’na göre, bu minnettarlık sadece plakette kalıyor. İhmaller içinde çalıştığını söylediği, eşi, kardeşi ve eniştesi için tam dört yıldır adalet ararken, “En çok da bana anlattıkları ihmalleri ispatlayamadığım için üzülüyorum” diyor.

Bu, Karadon Maden faciasında hayatını kaybeden 30 işçinin yakınlarının yaşadığı acının hikâyesi değil. Anlattıklarına göre bu, yaşanan ihmallerin ve ailelerin adalet arayışının hikâyesi. İlk zamanlarda yapılan ‘hesap sorulacak’, ‘yardım edilecek’ açıklamalarının ardından kendiyle baş başa kalan ailelerin hikâyesi. 

Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Karadon Madeni’nde 17 Mayıs 2010’da grizu patlaması oldu. 30 işçi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı. Olayın ardından başlayan savcılık soruşturması tam bir yıl sürdü. TTK ve taşeron firma Yapı-Tek’ten 26 kişinin kusurlu olduğu tespit edildi. Kusuru olduğu tespit edilenler arasında taşeron firmanın yöneticisi, şantiye şefi, iş güvenliği uzmanı, TTK Karadon müessese müdürü, iş güvenliği başmühendisi, uzaktan gaz izleme istasyonu görevlileri vardı. Sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla 26 maden yetkilisi hakkında Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ve ‘Birden çok kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma’ gerekçesiyle 2-15 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezaları istendi.

Dava dosyası bilirkişide gidip geliyor

Patlamanın sebebi davacılara göre bir ihmaller zinciri. Bilirkişi raporlarına göre, TTK bakım rapor defterinde patlamadan 12 dakika önce metan gazının yükseldiğinin tespit edildiği not düşüldüğü halde, uzaktan gaz izleme istasyonu görevlileri durumu ilgili birimlere bildirmedi ve madende çalışmaları durdurmadı, acil çıkış planı uygulanmadı. Havalandırmanın pervaneleri ve gaz izleme sensörlerinin yerleri hatalıydı. Dava dördüncü yılında ve beş kez bilirkişi raporu hazırlandı. Raporların kiminde ihmaller tespit edilirken, kusurların sorumluları saptanamadı. 6. raporun beklendiği davanın sonraki duruşması 4 Haziran 2014’’te yapılacak. 

Fatma Elemen, 35 yaşındaki kardeşi Adem Çengel’i kaybetti. Olaydan sonra geçen dört yılı “Nereye dönsek cehennem yüzü” diye özetliyor. Her ambulans, her kurtarma aracı geçtiğinde yüreklerinin acıdığını söylüyor. 

‘Maliyet yüksek, insan canı ucuz mu ?’

Elemen, Soma faciasının ardından “Diğer yanımız da öldü” diyor. Caydırıcı cezalar olmadığı için madenlerde bunların yaşandığını anlatıyor:

“Bu kader değil. Tedbirler alınmıyor. Kardeşim patlamadan önce arkadaşları ile konuşuyordu. Bir arkadaşı, ‘Ocaktan çıktıktan sonra hâlâ başım dönüyor gaz yoğunluğundan. En sonunda bizi öldürecek bunlar’ demişti. Maliyeti düşürmek için ucuz malzemeler alıyorlar. Maliyet yüksekmiş. İnsan canı çok mu ucuz? Taşeronlaşmaya karşıyız. Kanunlar var, kanunlara göre tabelalar da asılıyor ama uygulanmıyor. Tedbir alınmıyor, denetlenmiyor.”

“Sorumlulara ceza istiyoruz”

Muhataplarının taşeron değil, devlet olduğunu vurgulayan Elemen, “Tazminat davaları önemli değil. İnsan canına ödenecek tutarı belirleyemez onlar. Bizim için önemli olan ağır cezadaki dava. 4 yıl geçti sonuç yok. Tek bir tutuklu yok. Cezalar çaydırıcı olmuyor zaten. Müebbet gibi, ağırlaştırılmış müebbet gibi cezalar olmalı. Acımızın magazinleştirilmesini istemiyoruz. Biz sorumluların ceza almasını istiyoruz” diye konuşuyor. 

“Başbakan bize söz vermişti”

Madende 26 yaşındaki eşi Ahmet Karabektaşoğlu’nu, kardeşi Erdem Alkin’i ve eniştesini kaybeden Gülşen Karabektaşoğlu, 10 yaşındaki kızıyla oturduğu evde, hem geçim hem de adalet mücadelesi veriyor. Eşinin ardından bağlanan asgari ücretle hem kızını okutmaya hem de kirasını ödemeye çalışıyor. 

Acısını artırdığı için başka eve geçmek istemiş ancak maddi durumu kötü olduğu için aynı evde oturmaya devam etmiş. “Bakkala bile birlikte giderdik” dediği eşiyle birlikte uyuduğu odayı görmeye dayanamadığını için boşaltmış. Kızıyla birlikte uyuyor.

Karabektaşoğlu,“Başbakan bize söz vermişti. Gereği yapılacak denmişti, Giden geri gelmiyor ama suçlular cezasını çeksin” diyor. 

‘Soma’dakiler hakkını arasın, korkmasın’

Karabektaşoğlu adalet arayışını, verilen sözleri ise şöyle anlatıyor:

“4 yıl nasıl geçti ben bilirim. Ömrüm gitti. İhmaller çok açık. Eşim daha önce de orada iş kazası geçirmişti. Ahmet, ‘gaz yükseldi, uyku hali geliyor’ dediklerini, ancak ‘bir şey olmaz devam edin dendiğini’ anlatıyordu. Gaz maskeleri her zaman olmuyordu. Olay günü gaz yükseliyor, gaz izleme istasyonu önünde olması gereken iki görevli de dışarda…

Hayatımız, ailemiz darmadağın oldu. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Olay zamanı çocuklarınız üniversiteye kadar burslu okuyacak denmişti. İki üç ay burs bağlandı. Sonra yok. Geçen kış, Maden Şehitler Derneği aracılığıyla Valiliğe başvurduk, kömür istedik. Gelmedi bile. Ben ona muhtaç olmasam başvurmazdım…

Mahkeme sürecinden de pek ümitli değilim. Soma ile yeniden yıkıldık. Soma da unutalacak. Aynı bizim gibi. Soma’dakiler korkmasınlar, haklarını arasınlar. Bu kader değil, tedbirsizlik.”

‘Unutulduk’

Nermin Fidan da Karadon’da eşi İsmail Fidan’ı kaybetti. Eşini kaybettiğinde üç aylık hamileydi. Kızı Nergis şimdi 3 buçuk yaşında. Nergis’in ismini babası koymuştu. Anne ve babanın isminin birleşiminden olsun istemişti kızının adı. Oğulları Murat Zafer ise 7 yaşında. Fidan da eşinin aynı madende daha önce iş kazası geçirdiğini ve ayağının kırıldığını anlatıyor: “İhmaller büyüktü. 4 sene geçti elimizde bir şey yok. Hukuki süreç devam ediyor. Sadece kazalar olduğunda gündeme geliyoruz. Maden Şehitleri Derneğimiz var. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Unutulduk.”