Silahsız çözüm

Olaylar
Kürt meselesinin ve terör sorununun çözümü için her yol deneniyor. Konuşulmayan hiçbir şey kalmadı. Oslo sürecinin yeniden başlatılması ve çözüm için tek engel terörün devam etmesi. AK Parti Eski Gene...
EMOJİLE

Kürt meselesinin ve terör sorununun çözümü için her yol deneniyor. Konuşulmayan hiçbir şey kalmadı. Oslo sürecinin yeniden başlatılması ve çözüm için tek engel terörün devam etmesi. AK Parti Eski Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat; “PKK, 1999 yılında yaptığını bir kez daha yapmak zorunda. Elemanlarını Türkiye hudutlarının dışına çıkartması lazım” dedi.

Son yüzyıldır dünyadaki örneklere bakıldığında silah bırakmadan hak arayışının meşruiyet çizgisine çekilmesi neredeyse imkansız görünüyor.  Bütün silahlı direniş örgütleri belli bir şiddet sürecinin ardından, silah bırakarak demokratik muhalefet çizgisine geldi. Ortak bir konuşma zeminin oluşturulması içinse demokrasi kurumlarının geliştirilmesi gerekiyor. Merkezi vesayet denetiminin kaldırılması, seçim yasasının değiştirilmesi, sivil anayasanın yapılması, özgürlükçü adımların atılması bu adımların başında geliyor.

KONUŞMA ZEMİNİ

Bir yandan demokratikleşme adımları atılmaya çalışıyor, diğer yandan ise yeni habur için zemin yoklanıyor. Atılan bütün adımlar Kürt sorunun çözülmemiş olmasından sekteye uğruyor. PKK’nın mücadelesinin haklı gerekçesinin kalmadığı vurgulansa da demokrasi kurumlarının hala geliştirilmemesinden dem vuruluyor. Arada kan varken, gençler ölürken konuşma zeminin oluşturulamayacağı genel kabul görüyor. Gelinen son noktayı AK Parti Eski Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat değerlendirdi. Birçok noktada tıkanan sürece dikkat çeken Fırat, çözüm için bazı kilit noktalara dikkat çekiyor. Atılması gereken adımları içtenlikle sıralıyor.

SİLAHLARIN BIRAKILMASI LAZIM

AK Parti Eski Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Poligondan atış yaparken, müzakere olmaz, silah sesi varken ortak zemin oluşturulamaz” diyor. “Başından beri söylediğimi tekrarlıyorum” diyerek ekliyor, “Gelişmiş bir demokrasimiz yoksa da artık müzakere edebilecek, sözlerinizin takibata uğramayacağı, düşünce özgürlüğü yönünde oldukça önemli adımlar atılmıştır. Dolayısıyla müzakere başladığı andan itibaren silahların bırakılması lazım. Başka türlü çözüm mümkün değil. PKK, 1999 yılında yaptığını bir kez daha yapmak zorunda. Bütün silahlı kuvvetlerini Türkiye hudutlarının dışına çıkartması lazım.  Bu bir iyi niyet adımı olur. Bunu provokasyona mani olmak için yapmalı. Ondan sonra da silahın bırakılması ve demokratik yollarla taleplerin dile getirilmesi gerekir.” “Bugün bunu silah vasıtasıyla bir şey elde etmek mümkün değil” ifadesini kullanıyor. Fırat, “Silahlı mücadeleye son verilmesi lazım. Demokratik ortamda, 21. Yüzyılda bu kabul edilemiyor. Dolayısıyla siyaset yoluyla bu taleplerin dile getirilmesi doğru, silahla hak talep etmek yanlış” diyor.

HABUR SÜRECİ TEKRAR BAŞLATILABİLİR

2008 yılında başlatılan ancak medyanın tutumu ve hükümetin bundan çekinmesi sonucu tamamlanamayan Habur süreci hakkında ise “Suriye, İran ve Irakla münasebetlerimiz daha sıcak bir dönemdeyken belki üçlü veya dörtlü bir programla Habur süreci desteklenebilirdi. Fakat bu olmadı kaçırıldı” değerlendirmesini yapan Dengir Mir Mehmet Fırat, Başbakan’ın PKK’lı militanlar üçüncü bir ülkeye gönderebilir açıklamasının doğru olduğunu söylüyor. Fırat dikkat çeken bir ifade kullanarak yeni Habur sürecinin başlatabileceğini düşündüğünü ifade ediyor.

KOMŞU ÜLKELERLE DÖRTLÜ PROGRAM

Şu ifadeleri kullanıyor Fırat, “PKK militanları sadece Türkiye’deki muhalif yapılardan oluşmuyor. Örgüt içerisinde Suriyeli, İranlı, Irak Kürdistan’ında olan militanlar da var.  Zorluk burada. Şu anda Suriye, İran ve Irakla biraz şekerrengiz. Belki bu daha kolay yakalanabilirdi.  Suriye, İran ve Irakla münasebetlerimiz daha sıcak bir dönemdeyken belki üçlü veya dörtlü bir programla Habur süreci desteklenebilirdi. Fakat bu olmadı kaçırıldı. Tabi Başbakan’ın önerisi doğru bir öneri. Onun söylediği benim tahminime göre lider kadrosu. Diğerleri için belki bir habur süreci başlatılabilir. Ben de bunu düşünüyorum”

EN TEMEL HAK

“Düne kadar devlet tarafından inkar edilen, çok yakın bir zamana kadar yargıda bilinmeyen bir dil olarak nitelendirilen bir dilin devlet tarafından resmen kabul bence önemli bir adımdır. Önemli bir mani aşılmıştır” Fırat’ın seçmeli dersler için yorumu bu şekilde. Anadilde eğitim içinse görüşlerini şöyle açıklıyor, “Anadilde eğitim en temel hak. İnsanlığın doğuştan getirdiği en temel hak. Bunu inkar etmek bunu geride bırakmak mümkün değil. Bu şu olabilir. Fiziki yapı olsun, diğer hazırlıklar süreç içerisinde tamamlanabilir. Ne fiziki alt yapı ne de ekonomik yapı eğitimin yapılması için mümkün değil. Ama asıl olan burada anadilde eğitimin kabul edilip meselesidir. Bunun aksini inkar etmek ne akıl ne de mantığa uyar. Bu hiçbir şeye sığmaz bir kere bunu kabul etmek gerekir”

HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK

 “Kürtlere bu hak verildiği zaman diğerleri ne olacak?” sorularını ise verdiği yanıtla açıklık getiriyor, “Her vatandaşın, bir kişi olsa bile anadilde eğitim talebi var ise bunun tartışılmasına bile gerek yoktur. Her toplum için. Anadilde eğitim kabullendiği zaman, ama efendim her yerde bu okullar açılacak ilkokuldan üniversiteye kadar böyle bir zincir meydana getirilecek noktası tartışılacak en son konudur. Mühim olan insanların anadilde eğitim dilini geliştirmesi yönünde bunun kabulüdür.”

PROVOKASYONLAR TUTMADI

“Irkçılık dini bir araya getiren anlayış kabul etmek mümkün değil” bunun altını çizerek ifade ediyor Fırat. “Bu dinin istop edilmesi anlamına gelir” diyerek de şunlara dikkat çekiyor, “Türk-İslam sentezi dediğimiz ırkla dini bir araya getiren bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Bu dini bir şekille istop edilmesidir. Ve en büyük günahlardan birisidir. Siz bir Müslüman olarak kendi kardeşinizi belli bir ırkın gömleğini giydirmeye çalışırsanız bunun adı Müslümanlık olmaz. Dolayısıyla kardeşler arasında eşitlik olması gerekir. Kardeşlik arasında birsi A sınıfında diğeri B sınıfında nitelendirilirse bunun adına Müslümanlık denilmez.”