Reyhanlı olayında istihbarat zaafiyeti mi var?

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Cumartesi günü gerçekleştirilen, 48 kişinin ölümüne ve 100’e yakın insanın yaralanmasına neden olan saldırının yankıları sürü...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Cumartesi günü gerçekleştirilen, 48 kişinin ölümüne ve 100’e yakın insanın yaralanmasına neden olan saldırının yankıları sürüyor. Saldırının Suriye ile bağlantılı olduğuna dair Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları var. Saldırının amaçları ve nasıl gerçekleştirildiğine dair de pek çok soru işareti bulunuyor. Saldırıyla ilgili akla gelen soruları Today’s Zaman yazarı ve Jane’s Defense Weekly Türkiye Temsilcisi Lale Kemal ile konuştuk.

Reyhanlı’da gerçekleştirilen saldırı Suriye’de gelişen olayların bir uzantısı mı?
Suriye’de iç savaş olmasaydı, böyle bir patlama yaşamayacaktık herhalde, Suriye’deki iç savaşın bir uzantısı, içeride de Suriye uzantıları olduğu anlaşılıyor. Yakalanan 9 kişi Türk vatandaşı. Ben de resmi açıklamaların tabi ki doğru olduğunu tahmin ediyorum. Ama mesela Ürdün de Suriye’ye komşu ama orada Suriye’den bu tür saldırılar o ülkenin topraklarına olmuyor. Dolayısıyla burada Türkiye’nin Suriye politikasında rejimi çok aleni karşısına aldığı gerçeğini görmemiz gerekiyor. Türkiye’nin Suriye muhalefetine aleni bir şekilde kapılarını açması – burada mültecileri kastetmiyorum- ve rejimin kısa sürede sonlanacağı gibi bir düşünceye kapılmış olması, maalesef Türkiye’yi tabi ki hedef haline getirdi.  Bunu görmemiz gerekiyor.

Acaba bu sadece Suriye’nin almış olduğu bir karar mıdır? İran olayı kınadı ama İran’ın da bu olayın arkasında olma ihtimali var mıdır?
İran bu olayı kınayabilir fakat İran devlet olarak terörü dış politikasında hep bir araç olarak kullandı, kullanmaya da devam ediyor.  Lübnan’da Hizbullah üzerinden Suriye rejiminin iç savaşın uzamasında önemli rol oynuyor. Tabi ki İran’ın böyle bir saldırıda parmağı olmayacağını ben düşünemiyorum. Ama biraz da, biz hazırlıksız da yakalanıyoruz gibi bir durum var ortada. Acaba Suriye’deki gelişmeler ışığında Türkiye’nin polis, istihbarat ve silahlı kuvvetleri gerekli koordinasyonu sağlayabiliyor mu? Çünkü sonuçta Türkiye, rejimi açıkça hedef alan politika benimsediği için daha kırılgan hale geliyor. Suriye’nin saldırıları daha açık hale geldiği için Türkiye’deki ilgili güçlerin yeterli önlemi alıp almadığı konusunda biraz sıkıntı var gibi.  Ben bir güvenlik zafiyeti var olduğunu gözlemliyorum. Bu araçlara bombalar Türkiye içinde yüklendi ama o zaman neden fark edilemedi? Çünkü bu çok büyük boyutlu bir saldırı, korkunç sonuçları oldu, çok sayıda ölüm oldu, tahribat oldu, yaralılar oldu.

Dolayısıyla Türkiye’nin asayişin gerekli önlemlerle sağlanması konusunda eskiden kalan zafiyetleri vardır. Nedir bunlar? TSK, Emniyet ve MİT gibi istihbarat birimlerinin çok başlı olması. Her ne kadar istihbaratın tek başlı olması için çaba gösteriliyor da olsa Türkiye’de asayişin sağlanmasında bütün ilgili kurumların yeterli koordinasyonu sağlayamadığı ortaya çıkıyor. Zaten bu koordinasyonu sağlayabilmek için de iktidarın gerçekten bütün kurumlarda hakim olması gerekiyor. Fakat örneğin silahlı kuvvetlerde bu hakimiyeti sağlayamadığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi içinde asayiş sağlama konusunda, kurumlar arasında eşgüdüm sorunu olduğunu gözlemliyoruz. Türk F4 uçağının düşürülmesi olayında Türkiye son derece çelişkili açıklamalar yaptı. Bu süreçten başlayarak Türkiye’nin Suriye’deki rejimi aleni biçimde karşısına alan politikası da, komşu ülke olması nedeniyle Türkiye’yi daha saldırıya açık hale getirdi. Bu konularda biraz daha farklı politikalar izleme zamanı çoktan geldi geçiyor denebilir.

Olayın faali olarak gösterilen grup Suriye’yle ve El Muhaberat’la çok yakın ilişkileri bulunan THKP-C, Acilciler diye bir grup.… Sizin söylediğiniz anlamda istihbarat sıkıntısı yaşanmaması için gerçekten bu grup mu izlenmeliydi?
DHKP-C’nin Amerikan elçiliğine saldırısında da Suriye bağlantısı zaman zaman gündeme getirildi. DHKP-C’nin canlandığı bir dönemi yaşıyoruz. Siz ise Acilciler’i diyorsunuz. Şimdi şöyle bir durum var; Suriye’nin Hatay Reyhanlı’da nüfusun çoğunluğu da Alevi kökenli, biliyorsunuz. Suriye’nin bu bölgeye saldırısı tabi ki Alevi vatandaşlarda Türkiye’ye karşı bir nefreti de geliştirmeyi amaçlıyor. Patriotların Hatay ve çevresine konmamasının bir nedeni Suriye’nin buradaki Alevi meselesini bir şekilde kaşımasına karşı bir tedbirdi. Dünkü basın toplantısında da resmi ağızlar örgüt ismi vermedi soruşturma devam ettiği için spesifik Acilciler mi değil mi bilmiyoruz, gazetelerde okuduğumuz bilgiler var. Fakat adı hangisi olursa olsun bu tür illegal yapılar her zaman sizi istikrarsızlaştırmak için birtakım ülke örgütleriyle irtibat kurabilirler. PKK zamanında Suriye Muhaberatı’yla işbirliği halindeydi. Keza Avrupa’daki kimi devletler de o ülkeyi istikrarsızlaştırmak için işbirliğine girebilirler. Fakat bu kadar büyük ölçekli ve araçlara yüklenmiş bombalarla yapılmış olan bir saldırıda bizdeki emniyet güçlerinin daha fazla alarmda olması gerekirdi. Demin vurguladığım gibi Türkiye’de güvenlik birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk bu tip olayların yaşanmasında rol oynuyor diye güçlü bir kanaatim var.

Bir başka yorum da bu saldırının Türkiye’nin Suriye’ye savaş ilan etmesi amacıyla yapıldığı yönünde. Hatırlarsanız F-4 uçağının düşürülmesinden sonra Suriye’ye karşı angajman kuralları da değişti…
Kurcalıyor tabi, Suriye Türkiye’yi biraz da içine çekmeye çalışıyor. Suriye rejiminin arkasında Rusya ve Çin de var. Burada Türkiye üzerinden NATO’yu harekete geçme konusunda ikna etmek, Suriye’yi caydırmak amaçlanıyor belki, uçuşa yasak bölge gibi tedbirlerle ama NATO’nun da Amerika’nın da böyle bir niyeti maalesef yok. Ama rejimin Türkiye’yi bu çatışmaların içine çekmeye çalıştığını görüyoruz. Türkiye F-4 olayında itidalli davrandı, şimdi de öyle davranmak zorunda. Ama F-4 olayında da Türkiye’nin bu işi ne kadar provoke edip etmediği konusunda bazılarımızda şüphe de var açıkçası. Çünkü iç savaş halinde olan, kendi vatandaşlarını böylesine hunharca öldüren bir rejimin her türlü irrasyonel bir hareket içine girebileceğini tahmin ederek, bizim F-4 olayında çok daha farklı bir tavır izlememiz gerekiyordu. En azından jetlerimizi o taraftan uzak tutmamız gerekiyordu. Dolayısıyla o günden bu güne gelişen olaylarda, bir yandan Suriye rejimi Türkiye’yi bu savaşın içine çekerek ortamı kışkırtıyor, diğer yandan da Türkiye’nin hatalı birtakım siyaset izlediğini görmemiz gerekiyor. Mesela şunu sorgulamalıyız;  Silahlı Kuvvetlerin ne kadarlık bir gücünü Suriye sınırına çektiğini bilmiyoruz. Bunu bilmek zorundayız. Suriye sınır bölgemize ne kadar takviye yapıldı, bunları bilmemiz gerekiyor ama bilmiyoruz. Tank yollanıyor deniliyor, şu yollanıyor deniliyor ama bunları bilmiyoruz. Bunların kamuoyuyla paylaşılması ve gerekli sınır bölgesi güvenliği önlemlerinin de alınması gerekiyor. Bu noktadan hareketle Türkiye’de -tüm ülkelerin ihtiyacı olduğu gibi- güvenlik birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk, bana biraz da bu tür olayların meydana gelmesini tetikliyor gibi geliyor.  
 
Başbakan Erdoğan bu olayın hesabının sorulacağını ama bunun uzun vadede olacağını söyledi. Acaba Türkiye bu olaya karşı nasıl bir tepkiyi uzun vadede gösterebilir?
Türkiye uzun vadede Esad’dan kurtulayım diyor. Uzun vadede ne yapabilir bilmiyorum ama şu anda Suriye her ne kadar bu tür eylemlere kısmen davetiye çıkarsa da Türkiye itidalli davranıyor, öyle davranmak da zorunda. Uzun vadede ne yapar, onu zaman içinde göreceğiz bilemiyorum. Suriye konusunda son derece karmaşık ve sorunlu bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü Rusya her hal ve şartta Suriye rejiminin arkasında, keza Çin de, ama Rusya daha önemli bir pozisyonda. BM Güvenlik Konseyi’nden belki en başta birtakım ambargo kararları çıkmış olabilseydi belki Suriye rejimi çok daha önceden iç savaşı sonlandırma konusunda adım atabilirdi ama bunlar yapılmadı.

Reyhanlı’da patlama oldu, 48 kişi vefat etti. Ama televizyonlarda eğlence programları devam etti, sosyal medyada da ha keza olayın acı boyutuna vurgu yapılmadı. Biraz toplumsal duyarsızlık sergilendi, ki Reyhanlılar da bundan şikayetçi sanıyorum. Bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?
Tabi ki olay çok acı. Özel kanallar belki biraz daha hassas olabilirlerdi ama örneğin TRT Müzik kanalında program yayın akışı değiştirildi. O hassasiyet gösterildi. Dolayısıyla bizim aslında burada Reyhanlı olayından hareketle toplumsal hassasiyetimizin çok zayıf olduğunu her zaman görüyoruz. Madem toplumsal hassasiyetimizin olması gerekiyor, o zaman Türk toplumunun PKK ile mücadelenin neden 29 yıldır sürdüğünü, niye yalnızca askeri tedbirlerle çözüm arandığını sorgulaması gerekiyor. Burada da 50 bine yakın ölümden bahsediyoruz. Toplumsal duyarlılık bizde yalnızca görsel olarak, şecaat resimleri yayınlanarak ya da haberler sündürülerek, devamlı verilerek gösteriliyor. Ama Türkiye, PKK ile süren mücadelenin sonlandırılması yolunda iktidarlara veya askere baskı yapmayarak aslında öyle bir hassasiyetinin olmadığını gösterdi.
 

on5yirmi5.com