PKK Kürtleri asimile etti

Olaylar
Refah Partisi eski Bitlis Milletvekili Mutlu, Kürt sorunu ile ilgili ezber bozacak açıklamalar yaptı. Mutlu, Kürtlerin önündeki en büyük engelin PKK olduğunu ve örgütün dini değerlerine bağlı Kürtleri...
EMOJİLE

Refah Partisi eski Bitlis Milletvekili Mutlu, Kürt sorunu ile ilgili ezber bozacak açıklamalar yaptı. Mutlu, Kürtlerin önündeki en büyük engelin PKK olduğunu ve örgütün dini değerlerine bağlı Kürtleri asimile ettiğini söyledi.

Eski Bitlis Milletvekili Abdulhaluk Mutlu, "Şu anda Kürtlerin önündeki en büyük engel PKK’dır. Yıllardır Kürtlere zarar veriyor. PKK Kürtleri asimile etti. Onlara en büyük darbeyi vurdu" dedi.

Abdulhaluk Mutlu. Refah Partisi eski Bitlis Milletvekili ve aynı zamanda yıllardır Bediüzzaman Said Nursi gibi alimleri yetiştiren Norşin Medresesi’nin başında bulunan Şeyh Nurettin Mutlu’nun oğlu. Mutlu’yla Kürt meselesi üzerine konuştuk. Ezber bozacak analizler yapan Mutlu, Kürtlerin önündeki en büyük engelin PKK olduğunu ve örgütün dini değerlerine bağlı Kürtleri asimile ettiğini söyledi. Mutlu, eski müftü Abdurrahman Dürre ile Öcalan arasındaki "peygamberlik" diyaloğunu da ilk kez Akit’e açıkladı. PKK ile ETÖ çevrelerinden babasına gelen tehdit mektuplarını anlatan Dürre, tek parti yönetiminin Norşin Medresesi’nin üzerindeki baskısını paylaştı.
İşte Abdulhaluk Mutlu’yla yaptığımız o çarpıcı röportaj:

"KÜRTLERİN EN BÜYÜK SORUNU PKK’DIR"
-Okullar yakılıyor, insanlara ekmek kapısı olacak yapılar tahrip ediliyor. Yol kesip dağa adam kaçırma olayları yaşanıyor. PKK bölgede ne yapmaya çalışıyor?
30 yıldır devam eden bir PKK olayı var. Özellikle son dönemlerde yapmış oldukları eylemlerin temelini şuna dayandırıyorum; örgüt bir çıkmaza girdi. 30 yıldır bölgedeki insanlara hiçbir şey vermedi.

-Bir şey vermedi derken…
Yani amaçsız bir hareket. Amacı olmayan bir hareketin ayakta durması mümkün olabilir mi?

-Yani PKK hep Kürtlere zarar mı vermiş oldu?
Yıllardır Kürtlere zarar veriyor. Zaten Kürtlerin en büyük sorunu, problemi PKK’dır. Şu anda Kürtlerin önündeki en büyük engeli PKK teşkil ediyor. Özellikle dikkat edin ne kadar bir demokratik açılım olduysa, bir adım atıldıysa PKK hep önünde set olarak durdu. Bu açılımlara karşı geldi. İlk baştaki hedefleri neydi? Bölgede bulunan kanaat önderleri, mütedeyyin aileleri… Özellikle o dönem Ergenekon’un ve sonra da resmileşen JİTEM’le birlikte o bölgedeki bütün insanları örgütsel bağ kurdurularak bölgeden göç ettirildi. Medreseler, camiler kapatıldı. Ve eğitime ciddi anlamda darbe vuruldu.

KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİL
-O zaman rahatlıkla PKK gerçekten iddia ettiği gibi Kürtlerin temsilcisi değildir diyebiliriz.
Elbette ki temsilcisi değil. PKK 30 yıldır çıkmış, Kürtler tarih boyunca var olan bir millettir. Şimdi özellikle bu hareket nasyonal sosyalist bir harekettir. Yani kendileri dışında kimseyi kabul etmeyen ve felsefe olarak da Marksist bir harekettir. Bunların yapmış oldukları şey dini istismar olayıdır. Yazın işte cumaları protesto çadırları kurup, kendileri çadırların önünde oturdular. Yönetici konumunda olanlar, kendilerine ibadet etmelerini istediler ve Kürtlere en büyük darbeyi de kim vurdu? PKK vurdu.

-PKK Kürtlere nasıl bir darbe vurdu?
Kürtler yerleşikti. Gelenek-görenek, örf ve adetlerine bağlıydılar. PKK hareketiyle birlikte asimilasyon olayını oluşturdular.

-PKK Kürtleri asimile mi etti?
Evet asimile etti. Kürtler yerleşikti, PKK olayından sonra tamamıyla göç dalgasına katıldılar. Şu an en büyük Kürt kentlerine bakın neresi İstanbul, neresi Mersin, neresi Adana, neresi Bursa, neresi İzmir, neresi Aydın…

-Asimilasyona düşünsel olarak baktığımızda…
Düşünsel olarak da şunu söyleyeyim; şu anda o tarihlerde bu bölgeye gelen hiçbir ailenin çocukları artık Kürtçeyi kullanamıyor, dilini kullanamıyor.

-Ama PKK artan eylemlerinin bir sebebinin de Kürtçenin tanınmaması olduğunu söylüyor, Kürt kültürünün tanınmaması olduğunu belirtiyor.
İşte şimdiye kadar gündeme gelmiş miydi? Gelmemişti. Ne zaman gündeme geldi? Ne zaman iktidar Kürtçeyi seçmeli ders olarak okullara ve üniversitelere Kürtçe bölümlerin açılmasıyla birlikte bunlar böyle bir harekete girişti. Temel şeyleri o değil. Asıl örgütün şu an yapmış olduğu bu cezaevlerindeki grevler, yol kesmeler, adam kaçırmalar, okul yakmaların sebebi Apo’nun örgüt üzerindeki otoritesini kurmaktır.

"BİZ KİMSENİN NAMUSU DEĞİLİZ" NE DEMEK!
-Rahmetli Abdülmelik Fırat, BDP-PKK dışındaki, çoğunluğu oluşturan Kürtlerin görmezden gelindiğini, PKK’nın Kürtlerin tek temsilcisi olarak lanse edildiğini söylemişti. Bu görüşe katılıyor musunuz?
PKK’nın bir Kürt sorunu yoktur. Nasyonalizmin temel felsefesi; biz zaten ihtilali yapacağız, herkes bize uymaya mecburdur. Onların Kürt, halk malk diye bir problemi yoktur.

-Kürtlere istediğimiz kalıba gireceksiniz diyor.
Tabii, halkı hiçbir şey saymaktır. Cumhuriyet tarihine baktığımız zaman darbeler sonrası kim iktidara gelmiştir? CHP.

-Asimile olarak da demek istediğiniz sanırım Kürtlerin dönüştürülmesi, dinden uzaklaştırılması.
Kürtlerin taviz vermediği iki konu vardır. Bir namusu, bir de inancı. İnancıyla namusu konusunda hiçbir zaman taviz vermezlerdi. Her konuyu kabul ederlerdi ama dinlerinden vazgeçmezlerdi, namuslarından taviz vermezlerdi.

-PKK çıktıktan sonra.
Ha PKK olayından sonra zaten din mefhumu gittikçe zayıfladı, medreseler, camiler kapandı. Zaten adamların ilk propagandası "Kürtlerin geri kalmasının tek sebebi dindir" deniliyordu. Hedefleri zaten o zaman din olayıydı.

-Peki şu anki alternatif cuma namazları vs. ne oluyor?
Onların dinle dalga geçme olayıdır. Dini istismar olayıdır. Bunların dinle minle bir ilgileri yok. Biz örgüt 30 yıldır ülke ekonomisine, bilmem nesine zarar verdi diyoruz. Ama örgüt en fazla Kürtlere zarar verdi. Eğitimde, yatırımda, çalışmada her türlü şeyde… Yani dünyanın neresinde görülmüş BDP’nin geçen seçim kampanyasında, kadınların ellerine pankartları tutuşturup, "biz kimsenin namusu değiliz" diye. Yahu bizim kadınlarımız bizim namusumuz, bizim onurumuz, bizim şerefimiz, bizim haysiyetimizdir. ‘Biz kimsenin namusu değiliz’ şeklinde böyle bir düşünce, böyle bir felsefe var mıdır? Onlar nasıl Kürt kadınını temsil ediyorlar? Bunlar Kürt kadınlarının temsilcisi olamazlar ki. Temsil de edemezler.

"BAZI İSİMLERE TEKLİF GÖTÜRÜLDÜ"
-Kendisi kalmak, kültürünü yaşamak isteyen Kürtlerin ne yapması gerekiyor? Nasıl bir yol izlemeliler?
Yavaş yavaş gerçekler görülmeye başlandı. Ha hâlâ ne var? Baskı var. Yani o baskıların olmadığı takdirde zaten taban bulma olayı… Millet diyor ya tabanı var. Taban diye bir nesne yoktur. Baskı vardır. Şimdi efendim belli bölgelerde özellikle kepenk kapatma olayları, bilmem ne var. Adam diyor ki arkadaş benim çoluk çocuğum var. İşyerine bir zarar gelmesin diye dükkanını kapatıyor.

-PKK doğuda baskıyla mı kendini o kadar güçlü gösteriyor?
Elbette. Baskıyla, silahın olmadığı yerde tutunma şansı var mı? Kendilerinin dışında bölgede kimsenin siyaset yapma şansını bile bırakmıyor. Şimdiden de özellikle yerel seçimlerle ilgili şu çalışmayı başlatmışlar: Belli insanlara aday olması için teklif götürülüyor. Başka partiden aday olduğu zaman da hemen tehditle olamazsın deniliyor. Böyle bir düşünce, böyle bir demokrasi var mı? Hani insan hakları, hak hukuk?

PKK İLE ETÖ’NÜN BULUŞTUĞU ORTAK NOKTA
-Asıl konuşması gereken bölge halkı, Kürt halkı ne istiyor?
Televizyonlarda, gazetelerde herkesin açıklaması çıkıyor. Herkes konuşup yorum yapıyor. Analistler, üniversite hocaları bir bakıyorsun herkes çıkıyor bir şeyler söylüyor. Aslında konuşması gereken o insanların hiçbirisi konuşmuyor. Açıkçası konuşturulmuyor. Ne televizyonları var, ne medyaları var, ne korunabilecek güçleri var.

-Kim konuşturmuyor, imkan mı tanınmıyor?
İmkanlar da yok, muhatap da yok.

-Peki Kürtler konuşma imkanı bulursa ne derler?
Asıl Kürt unsurlar zaten onlar. Birlikte yaşayalım diyen onlar. İstekleri, talepleri… Yıllardır medreselerde Kürtçe eğitim veriliyordu. Eğer Kürtler ayakta duruyorlarsa bu medreselerin sayesindeydi. 12 Eylül ve daha sonra 90’larda özellikle PKK ile Ergenekon’la başlayan baskı unsurlarının tek hedefi din adamlarıydı bölgede. O bölgedeki bütün din adamlarını, bütün alimleri yakaladılar, yok ettiler. 1990’larda özellikle babamla ilgili olarak Hürriyet gazetesi bir manşet attı. işte Norşinli Şeyh Nureddin Efendi’nin medresesine girildi falan. Babamı cezaevine attılar.

-Babanız niye hedef alındı?
Hürriyet’in manşetiyle ilgili olarak.

-Yani din alimi yetiştiriyor diye.
Din alimi yetişiyor diye evet. Ondan sonra 28 Şubat’la başlayan bir süreç var. Her gün polis, jandarma ve istihbarat ‘kapatın kapatın’ diye geliyordu. Norşin Medresesi uluslararası bir medrese konumunda. Üstad Bediüzzaman’ın, herkesin okuduğu bir medrese. Medreselerin resmi bir hüviyeti olmasa bile 20-30 kişiye Kur’an dersleri, Arapça, Farsa, Osmanlıca öğretiliyordu. Üniversite konumunda olan yerlerdi.

-Niye o kadar rahatsız oldular Norşin Medresesi’nden?
Şimdi hem örgüt hem de Ergenekon sanıyorlardı ki Nurşin Medresesi, diğer medreseleri, din adamları, önde gelen insanları, aileleri bölgede yok edilerek inisiyatiflerini daha fazla kullanabileceklerini düşünüyorlardı. Amaçları oydu.

-Bölgede çok sevilip sayılan bir kanaat önderi olan babanız Şeyh Nureddin Mutlu, yıllardır alim yetiştiren Norşin Medresesi’nin başında bulunuyor. Bugüne kadar babanıza herhangi bir yerden tehdit geldi mi?
Tehditler yapıldı, edildi. 28 Şubat sürecinde…

-Kimler tarafından tehdit edildi?
Değişik isimler altında bir sürü tehdit mektupları gönderildi. Hâlâ da örgüt tarafından bir sürü tehdit mektupları gönderiliyor.

-PKK ile Ergenekon öyle mi?
Evet.

-Ne deniliyordu o mektuplarda, ne istiyorlardı?
Böyle çok edep dışı kelimeler, söylemler…

-Vazgeçin gibi şeyler.
Yani medrese dışında da bir alimin görevi nedir? Gerçekleri söylemek değil midir?

-İslam’ın doğrularını haykırmaktır.
E doğru söylenildiği zaman da bunların işine gelmez.

-Yanlış yolda oldukları için kendilerini tasdik edecek sahte alimler mi istiyorlar?
O tür alimler istiyorlar.

SEN MİSİN "BAKİ OLAN ALLAH’TIR" DİYEN!
-Doğuda Kürtçe dilinde dini eğitim veren, alim yetiştiren medreselerin tek parti yönetimi tarafından kapatılmasının Marksizmi benimseyen ayrılıkçı gruplara yaradığı şeklinde bir kanaat var. Buna ne diyorsunuz?
Tek partili sistem döneminde dedemden de, babamdan da dinledim. Hâlâ bulunuyor, bizim o eski medresede alt katta 150 kişi okuyordu. Üst katta da öyle divan dediğimiz misafirhane var. Bir vergi memur dahi geldiğinde bir tek talebe içeride öksürmezdi, nefes bile alınmazdı. 2-3 saat o vergi memuru gidinceye kadar öyle durulurdu. Öbür türlü şikayet ederlerdi. Kışın ortalarında kaç sefer baskıya maruz kalmıştı. Ve o talebeler karda yolu olmayan köylere dağıtılıyordu.

-Sürekli gelip kontrol mü ediyorlarmış, açık mı değil mi diye?
Düşünün Norşin’in Kurtuluş mücadelesinde sağladığı katkı vardır. Atatürk’ün Nutuk kitabında Norşinli Şeyh Ziyaeddin Hazretlerine yazdığı mektup var. "Ziyaeddin hazretlerine hürmetlerimle" diye. Hatta orijinalinde değişik şeylerin de yazıldığı söyleniyor. Ve hatta bir kolu şehid düşmüş, bir takma kol dahi göndermiş kendisine. Ama tek partili dönemde bu kadar bu hizmeti sağlayan, cumhuriyetten sonra da 24 ilin müftüsünü yetiştiren o medrese kapatılmaya çalışılıyor. Tek partili dönemde dedem 2 yıl Gaziantep’te cezaevinde yattı. Medreseden dolayı 2 yıl da İzmir’de sürgün kaldı. Bir tek kelime için, "Ya Baki, Entel Baki" denildiği için.

-Baki olan Allah’tır.
Bu kelime için iki yıl cezaevinde yattı. At sırtında Bilecik’e kadar götürülüyor. Bilecik’ten trenle İzmir’e sürgün ediliyor. İki yıl da Gaziantep’te hapis kaldı. Sırf medresede talebe okutuluyor diye.
"NE ALİMİ YA!"

-Kürtlerin ezici çoğunluğunun BDP’ye mesafeli olmasını neye bağlıyorsunuz?
Hem de çok mesafeli. Sanki BDP’ye oy verenlerin hepsi BDP’nin tabanı mı? Değil. Çoğu baskıyla.

-Baskı derken…
Silah tehdidi. Halk gerçekten bu 30 yıl içinde örgütün amaçlarının çok farklı olduğunu, Kürtler için herhangi bir şey olmadığını gördü. Ve artık taban kopması da oldu. İnanç olayı da etkili bir faktör. Nitekim son dönemlerde belli düşüncedeki insanları partide aday etmeleri de bundan geliyor.

-Sanırım İslami kimliğiyle bilinen kişileri kastediyorsunuz.
İslami kimliğiyle bilinen kişilerin getirilmesi, fakat biz de dedik ki bu gelen insanlar çözüme bir katkı sağlar. Ama maalesef. İslam dininde ölüm orucu denen bir şey var mı? İnsanın intihar etmesi denen bir şey var mı? Adam öldürme denen bir şey var mı? Bu İslami hassasiyeti olanların, İslami kimlik altında siyaset yapanların çıkıp bunlara dur demeleri lazım.

-İslami kimliğiyle bilinen şahıslar PKK ve BDP’ye angaje oldu öyle mi?
Evet angaje oldu. Herhangi bir şeyleri olmadı ki. Geçenlerde Diyarbakır’da Kürt alimleri diye bir toplantı yaptılar. Madem ki öyle çıkıp onlar da desinler İslam’da öldürmek yoktur, katl yoktur, zulüm yoktur…

-Niye diyemiyorlar?
Deme şansları yok ki. Ancak talimatla hareket edip söyleyebilirler.

-O zaman doğruları haykırmayana gerçek alim diyemeyiz.
Ne alimi ya!
YENİ AKİT