Kuran’ı Kerim Ataerkil Bir Öze Sahip Değil

Olaylar
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ”5. Dini Yayınlar Kongresi”nin sonuç bildirgesinde, ”Kur’an-ı Kerim’in bugünkü kadın ayrımcılığına mesnet sayılabilecek bi...
EMOJİLE

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ”5. Dini Yayınlar Kongresi”nin sonuç bildirgesinde, ”Kur’an-ı Kerim’in bugünkü kadın ayrımcılığına mesnet sayılabilecek biçimde ataerkil bir öze sahip olduğuna ilişkin yaklaşımların hiçbir şekilde onaylanamayacağı”belirtildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü tarafından 2-4 Aralık 2011 tarihleri arasında Dedeman Otel’de düzenlenen ”Kadın Konulu Dini Yayınlar” başlıklı kongre, sonuç bildirgesinin yayımlanmasıyla sona erdi.

Bildirge, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından kamuoyuna açıklandı. Kadın ve erkeğin insan varlığının iki temel yapı taşı olduğuna işaret edilen bildirgede, kadının cinsiyet vurgusundan bağımsız olarak, erkekle birlikte sahip olduğu varoluşsal değerin geçmişten bugüne hem geleneksel hem de modern etkilerle sarsıntıya uğradığı kaydedildi.

İslam’ın kadın imgesinin, kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan iki asli unsur oluşunda odaklandığı belirtilen bildirgede, şunlar kaydedildi: ”Müslüman toplumlarda kadın algısı ve tasavvuruna ilişkin kendi zaman ve coğrafyalarıyla kayıtlı kimi örnekler, tabi oldukları zaman ve mekanlar için anlamlı ve anlaşılabilir olmakla birlikte, bugün bu tecrübelerin yeniden okunmasına ve farklı açılardan yorumlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.”

Kadın konusunda ortaya çıkan sorunların dini inanç ve uygulamalarla ilişkilendirilmesinde İslam’ın evrensel kurucu ilkelerinin esas alınması gerektiğine dikkat çekilen bildirgede, şu görüşlere yer verildi: ”Küresel düzeyde ortaya çıkan kadın merkezli pek çok sorunun gerçekte tarihsel olduğu kadar, ekonomik, politik, ideolojik ve narsist saiklerle de acımasızca istismar edildiğini unutmamak gerekir. Günümüzde sıkça karşılaşılan cinsiyet ayrımı, taciz, aile içi şiddet, kadının eğitimden mahrum bırakılması gibi sorunların giderilmesinde, gerçekliğin üzerini karartmak yerine soğukkanlı bir duyarlılıkla hakikatin ortaya çıkarılması için çaba sarf etmek gerekmektedir.

Ayrıca kadın haklarına ilişkin sorunları dillendirirken ve çözümler ararken bir bütün olarak insan haklarının içerdiği ilkelerin zedelenmemesi için özen gösterilmelidir. Küresel bilgi ağlarının ürettiği gerilimler vahşi kapitalizmin açığa çıkardığı dehşet karşısında mağdur duruma sürüklenen kadının maruz kaldığı dolaylı ve dolaysız şiddetin sistematik yapısına karşı insanlığın yüksek bir ortak duyarlılık geliştirmesi elzemdir.”

-Kongrenin sonuçları-

Kongrenin, yazarlar, akademisyenler, araştırmacılar ve yayınevi sahiplerinin katılımıyla gerçekleştirildiği hatırlatılan bildirgede, kadın konulu yayınların tarihsel sürecinin, kadın konulu dini neşriyatın, kadın konulu dini yayıncılığın sorunlarının ve kadın konulu dini yayıncılıkta gelecek için perspektiflerin ele alındığı kaydedildi.

Bildirgede, kongrede ulaşılan bazı sonuçlar şöyle sıralandı: ”Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamberin sünnetinde kadın, cinsiyet bağlamında değil insanlık düzleminde ele alınmıştır. Kadın ve erkek arasındaki cinsiyet ayırımı ve karşıtlığına ilişkin söylemlerin, İslam’ın temel metinlerine yansıtılması anakronik bir yaklaşımın ürünüdür.

Tarihsel süreç içerisinde kaleme alınan İslam kitabiyatında, kadına dair eserler gözden geçirildiğinde, yerleşik kültür ve anlayışların etkisiyle yüce dinimizin genel prensipleriyle çelişen, yanlış, eksik, ön yargılardan beslenen ve günümüzde kadın karşıtlığı olarak görülebilecek bazı yorumların yer aldığı
bilinmektedir. Tefsir, hadis, fıkıh literatüründe kadına dair yapılan bu yorumların büyük bir kısmı, nasların sarih delaletine dayanmaktan çok dönemin

sosyo-kültürel şartları içerisinde ortaya çıkan zihniyet yapılarını yansıtmaktadır. Bununla birlikte söz konusu yorumların kendi dönemlerinde ifade ettikleri anlam ve işlevler dikkatten kaçırılmamalıdır.
Özellikle popüler dini kaynaklarda yer alan kadının yaratılışına ilişkinmitoloji ve hurafe niteliğindeki tasvirler, kadına yönelik zayıflık ve eksikliksöylemi, fitne ve ayartıcılık ithamı, kadının erkek üzerinden tanımlanıp konumlandırılması İslam’ın özüyle bağdaşmamaktadır.

Fıkıh literatürü kadınların daha çok haklarına ve sorumluklarına taalluk eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kaynakların, yazıldıkları dönemin şartları çerçevesinde oluşturulduğu gerçeği dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Kadınla ilgili sorunlar, kadın hakkında oluşan yanlış düşünce ve telakkiler, sadece doğu toplumlarının ya da İslam toplumlarının değil, bütün insanlığın ortak problemidir. Kadim din ve kültürlerin Müslüman toplumlara tesiri, yerleşik kültür ve geleneklerin baskın çıkması, dinin ve dini metinlerin yanlış anlaşılması ve yorumlanması, bu tür düşüncelerin yerleşip derinleşmesine zemin hazırlamıştır.

Kadınla ilgili problemler bağlamında, İslam’ın temel kaynaklarının bizzat kendilerinin tartışma konusu yapılması ve bunun ısrarla sürdürülmesi anlamsızdır. Asıl yapılması gereken, sorunun gerçek temelleri üzerinde yoğunlaşmak, bu konuda sonuç alınabilir adımların atılabilmesi için uzun soluklu çalışmalara yönelmek, İslam’ın daha doğru bir şekilde anlaşılması için kalıplaşmış zihniyet yapılarını yeniden gözden geçirmek olmalıdır.”

-”Kadın tüketim unsuru olarak istismar ediliyor”-

Kadına ilişkin sorunların insanlığın ortak sorunları arasında yer aldığı belirtilen açıklamada, sorunların yerel şartlardan kaynaklandığının unutulmaması gerektiği ve kadına dair çalışmaların daha bütüncül bir bakış açısıyla yapılması gerektiği vurgulandı.

Bildirgede şu değerlendirmelere yer verildi: ”Geleneksel literatürümüzde yer alan kadına ilişkin kıssa, menkıbe ve yorumların güncel edebi üretimlere katkı sunacak şekilde yeni bir okumaya tabi tutulmasına ihtiyaç vardır.

Kur’an-ı Kerim’in bugünkü kadın ayrımcılığına mesnet sayılabilecek biçimde ataerkil bir öze sahip olduğuna ilişkin yaklaşımlar hiçbir şekilde onaylanamaz. Müslüman kadınlar ve erkekler Kur’anı Kerim’i kendilerine sunulan ilahi bir hidayet ve rahmet kitabı olarak görürler ve böyle inanırlar.

Sanal alemde ve görsel medyada kadın bir tüketim ve reklam unsuru olarak istismar edilmektedir. Görsel medyada kadın imgesi, kadını gerçek kimliğinden çok bir tüketim nesnesi biçiminde sunmakta, bu sunumda kimi zaman kadının cinselliği, kimi zaman kadının duygusallığı, kimi zaman da zaafları ön plana çıkarılarak kadın bir meta şeklinde kadın ticari istismar konusu yapılmaktadır.

Kadına karşı cinsiyetçi ve ayrımcı bir dilin kullanılması, kadının metalaştırılması ve tüketim nesnesi, namus cinayetleri ve her türlü şiddetin konusu haline getirilmesi hiçbir şekilde onaylanamaz.

Kadının hangi gerekçelerle olursa olsun, temellük edinilmesi, kimliksizleştirilmesi, toplumdan tecrit edilmesi yahut bir haz nesnesi olarak sunulması ve onurunun zedelenmesi asla kabul edilemez.

Görsel medyada kadına karşı uygulanan cinsiyetçi ve ayırımcı dile karşı toplumsal ortak bir bilinç oluşturulmalıdır. Medyada kadın ile ilgili konular dar kapsamlı ve yalnızca bazı rolleri içine hapsedecek bir yaklaşımla ele alınmamalıdır. Görsel medyada kadın, potansiyel tüketici, cinsel obje, güzellik,mutfak kıskacı içinde değil, gerçek kimliği ve değerleri ile yer alabilmelidir.”

-”Kadın izleyici televizyonda dini programlar istiyor”-

”Son zamanlarda aile, özellikle medyadan beslenen popüler kültürün yolçöaçtığı bir aşınmaya maruz bırakılmıştır” denilen bildirgede, kadın ve erkeğin aileyi kuran temel yapı taşları olduğunu destekleyen, ailenin erkek ve kadının ortak sorumluluk alanı olduğunu vurgulayan, aileyi koruyan ve destekleyen yayınlara öncelik verilmesi gerektiği belirtildi.

Dini programların kadın izleyicinin televizyonda en çok görmek istediği programlar arasında ön sıralarda yer aldığına işaret edilen bildirgede, program içeriklerinin kadın izleyicinin dini, kültürel ve eğitsel ihtiyaçları göz önünde tutularak belirlenmesinin önemine işaret edildi.

Bildirgede, ”1980’lere kadar sinemada sunulan Anadolu kadını zaman zaman geleneksel dindar kadını yansıtabilmiştir. Ancak Türkiye’nin modernleşme tecrübesi esnasında yaşanan tez-anti-tez çatışmasının bu gerçekliği kırarak resmettiğini unutmamak gerekir. Günümüzde her düzeyde yaşanan toplumsal değişimin görünürlüğü üzerinde yoğunlaştığı ve bunun edebi ürünlere aksettiği
görülmektedir” maddesi de yer aldı.

Edebi yayınların da katkısıyla Türkiye’deki kadın hakları girişiminin görece olarak İslam dünyasındaki kadın hareketlerinden daha ileri bir aşamada olduğu ifade edilen bildirgede, ”Bununla birlikte modern bir ideolojik söylem olarak feminizm ile ilahi bir din olan İslam’ın ve İslami değerlerin karşılaştırılamayacağı unutulmamalıdır” ifadesine yer verildi. Dini yayın yapan kuruluşların işbirliğini geliştirmesinin önemi vurgulanan bildirgede, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluk üstlenmeye hazır olduğu kaydedildi. Bildirgede, dünyada yayımlanan kadın konulu eserlerin Türkçeye, Türkçe eserlerin de diğer dillere çevrilmesi gerektiği de vurgulandı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez’in bildirgeyi okumasının ardından

kongrenin çalışmaları tamamlandı.

Katılımcılar, Görmez ile anı fotoğrafı çektirdi.