Kur’an’dan utanmak

Olaylar
Geçenlerde Beyazıt Camii’ne teravih için gittim. Talebelik yıllarıma dair ne varsa çağrışımlarıyla kuşatıverdi benliğimi. Minberini, mihrabını, kubbesini; kısacası Beyazıt Camii’ni ve cema...
EMOJİLE

Geçenlerde Beyazıt Camii’ne teravih için gittim. Talebelik yıllarıma dair ne varsa çağrışımlarıyla kuşatıverdi benliğimi. Minberini, mihrabını, kubbesini; kısacası Beyazıt Camii’ni ve cemaatini özlemişiz. Edebiyat Fakültesi’nde okurken bazen bu kubbenin altına sığınırdık.

Yanılmıyorsam çarşamba günleri, hafızların Reis-ül Kurra deyip tazim ettiği Abdurrahman Gürses Hoca gelirdi. İkindi namazından sonra aşr-ı şerif okurdu. Ama ne okuyuş! İniltiler eşliğinde tilavet edilen Kur’an, ruhlarımızı zerre zerre fetheder, elimizden tutup ruhanî bir âlemin kapısını zorlardı. Bazı günler aynı vazifeyi İsmail Biçer ifa ederdi. Ona da hayrandık. Maşallah! O ne billur sesleniş, o ne güzel ve edepli okuyuş! O genç adam Kur’an okudukça gözyaşlarını içine akıtıp dudaklarını ısıranlar bazen dayanamayıp cezbeye gelir, çığlıklar atardı.

Cami bizi kendine çekerdi. Cem’ederdi savruk ruhumuzu. Okuldan bunaldığımızda, sokaktan kirlendiğimizde kendimizi camiin heybetli; ama bir o kadar da şefkatli bağrına atardık. Niyazi Hoca diye bir imamı vardı. Minbere çıktığında bir sancağın altında durur, kılıca dayanarak hitap eder, hutbeyi öyle îrad ederdi. O hal fethi simgelermiş. Fethe dair Fatih’e dair, o mübarek fetih uğruna canlarını feda edenlere dair sembolik bir hatırlatma yapıyordu.

Hiç unutmam, bir gün içeriye fötr şapkalı bir adam girdi. Uzun bir pardösü giymiş bu adam yabancı gelmemişti bana. Yürüyüşüne aşinaydım sanki. Elindeki biçimsiz büyük çantayı ayakkabılığın önüne bıraktı. Fötrünü ayakkabısının üzerine koydu. Arka cebindeki takkesini çıkarınca yüzünü daha yakından gördüm. Bu, bize Yeni Türk Edebiyatı’nı anlatan Prof. Dr. Ömer Faruk Akün’ün ta kendisiydi. Duygulanmış, sevinçten uçmuştum adeta. Çünkü o yıllarda arka cebinde takke taşıyan profesör bilmiyorduk, görmüyorduk. Anladım ki onu da kendine cezp etmişti bu mübarek cami; esnafı cezp ettiği gibi, eşrafı cezp ettiği gibi…

Yazının devamını okumak için tıklayınız…