Kotlu Kadın Eyüp’te Rahatsız mı?

Olaylar
Haber: Arzu Erdoğral Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, “türbanlı ve başı açık nerede daha özgür? sorusunu sordu. Tezkan, ‘evetçi’ bölgelerde mi? yoksa ‘hayırcı’ bölgele...
EMOJİLE

Haber: Arzu Erdoğral

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, “türbanlı ve başı açık nerede daha özgür? sorusunu sordu. Tezkan, ‘evetçi’ bölgelerde mi? yoksa ‘hayırcı’ bölgelerde mi? diyerek cevabı da kendi verdi!

Tezkan’ın yazısından ilgili bölüm

Lafı uzatmayalım..
Aynı okulda okuyan başı açık genç kız ile türbanlı genç kız nerede buluşmayı, nerede oturup sohbet etmeyi tercih ediyor?
Hayırcıların mahallesinde!..
Türbanlı da özgürlüğü, hoşgörüyü, mutluluğu orada buluyor…
Başı açık da!..

* * *
İşin özeti budur…
Sadece yüzde 58’e, yüzde 42 diye hesap yapmayın…

“Referandumda ‘evet’ özgürlük demektir, hoşgörü demektir, değişim demektir diye yazan çizenlere çağrım bu… Bana da gösterin!…” diyen Tezkan’ın açıklamalarını bizler de gazetecilere sorduk…

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’ın yazısı
http://www.milliyet.com.tr/basi-acik-nerede-daha-ozgur-/mehmet tezkan/yasam/yazardetay/05.08.2010/1298758/default.htm

Mehmet Tezkan’ın bu iddiasını Bekir Berat Özipek, Hilal Kaplan ve Nuh Gönültaş sitemiz için yorumladı. İşte o görüşler…

Star Gazetesi Köşe Yazarı Doç. Dr. Bekir Berat Özipek

Türkiye’de hoşgörüsüzlük tek bir mahalleye özgü değil ve birini diğerine tercih etmek için de elimizde hiçbir veri yok.
Sözünü ettiğiniz yazı, eleştirmek için dahi olsa gündeme almayı hak etmiyor. Ama madem sordunuz, söyleyeyim.
Mehmet Tezkan “türbanlı”nın nerede daha özgür olduğunu soruyor ve “hayır” diyen yerlerde olduğunu söylüyor. Başörtülü kadının Bebek’te rahat ettiğini, ama kotlu kadının Eyüp’te edemediğini sanıyor.
Elbette “etnosentrik” bir yaklaşım bu. Yani o gazeteci kendi kültürünü, kendi yaşam biçimini temel alıyor ve ona atfettiği olumluluk üzerinden varsayımsal bir gerçeklik kuruyor (“öteki” orada rahat eder, “beriki” edemez; “beriki” ona yakın olandır). Oysa özgürlüğü sadece onun örneğindeki gibi indirgemeci olarak alsak bile, yani onun diğer tüm boyutlarını ihmal etsek bile haklı değil. Kot veya mini etek giyen kız Sultanbeyli’dense Bebek’te daha rahat edebilir; kimse onu taciz etmese bile. Ama biri taciz de edebilir (Ve Tezkan bunu görür; onun yazdığı gazete de sadece bunu görür). Oysa aynı kız başını örtüp Nişantaşı’nda bir yerde oturduğunda da aynı dışlanmışlık duygusunu alabilir; hatta tacize de uğrayabilir (O zaman bu “münferit” olur, -ki uğursuz bir sözcüktür bu-, ve onun gazetesi görmez).
Keşke bu gazeteci, başörtülü bir kadın olarak İzmir’de yaşamanın ne olduğunu bir de onlara sorsa. İnsan hakları savunucusu ve mağduru değerli Sıdıka Çetin’e sorsa. Ev aramaya gittiğinde gördüğü muameleden denize girerken işittiği sözlere, devletin yasaklarıyla köşeye sıkıştırılan kızlara hayatı biraz daha dar edebilmek için başörtülü resimle paso vermeyen İzmir Belediyesi’ne ve yasağın sunduğu av sahasında bütün ayrımcı önyargılarını tatmin fırsatı bulan kamu bürokratlarının yaptıklarına kadar pek çok “münferit” ihlal biçimini öğrenebilir bir çırpıda.
Başı açık ve kapalı kız nerede buluşmak istermiş, “hayırcıların mahallesi”nde… İndirgemeci derken bunu da kastediyorum: Sultanbeyli’de değil, hayırcı Nişantaşı’nda buluşmak istemeleri, muhtemelen oradakilerin daha hoşgörülü falan olmasından değil, daha renkli, ışıklı, lüks, pahalı vs. bir ortamı ifade etmesinden kaynaklanır; üstelik başörtülü kız oraya giderken zihninin bir yerinde taciz edilme ihtimali de bulunur; gazetelerden okuduğu kadarıyla bile. Yolculuk elbette “hayırcı” yerlere doğrudur; ama daha özgür olduğu için değil, daha zengin, “müreffeh” vs olduğu için.
Muhafazakârlara, liberallere çağrı yapıyormuş. Referandumda “evet” özgürlük diyenlere çağrı yapıyormuş. Açıkçası kaale almıyorum bu çağrıyı. Çünkü biz sadece bir mahallenin baskısını değil, bütün mahallelerdeki baskıları görüyoruz. Etnosentrik değiliz; sadece bize benzeyen insanların haklarıyla ilgilenmiyoruz. Üçüncüsü, insana kaçacak mahalle dahi bırakmayan en korkunç baskıyı, devlet baskısını görmezden gelen veya ona bahane sağlamaya çalışanlardan da değiliz.

Taraf Gazetesi Köşe Yazarı Hilal Kaplan

Mehmet Tezkan’ın görüşleri açıkçası şu an hayattaki realitelerle de çatışıyor. Örneğin baskı açısından bakacak olursak referandum sürecinde, hayırcı cepheden evet cephesine iki defa saldırı oldu. Peki, madem tolerans konusunda daha ilerideyseler saldırı olduysa neden saldırı oldu. Antalya’daki bir siteyi hatırlarsak, bu sitede resmen bir gettolaşma ve kendini Atatürkçü ve demokratik olarak tanımlayıp, buraya başkası girmesin demek anlamında bir sınır çizdiler. Bu anlamda farklı yaşam biçimlerine kapalı olmak anlamında bir örnek olarak da algılayabiliriz. Bu gibi örnekler tezin kendisiyle çelişiyor. Böylesine kutuplaştırıcı bir ayrım yapılmasını karşıyım. Üstelik yüzde 42 çıkmış şehirlerde evet oyu veren insanlar da var. Ve bu insanlar bir arada yaşıyorlar. Toplumda bu kadar var olmayan kutuplaşmayı Tezkan gibi köşe yazarlarının sadece hayat iki cepheden ibaretmiş gibi bir noktadan el almasını ben kışkırtıcı ve yanlış buluyorum.

Bugün Gazetesi Köşe Yazarı Nuh Gönültaş

İnsanların nereler de buluştuğu görüştüğü konusu referandum sonuçları ölçü alarak değerlendirilemez. Bambaşka bir konudur… İnsanlar kendilerine uygun her yerde buluşabilirler. Nişantaşı’nda, Eyüp Sultan’da ya da başka bir yerde… İnsanların buluştuğu yer noktasından bu mahalle de baskı yok, bu mahalle daha rahat sonucu çıkmaz. Bu saçma sapan bir görüş… Ben kayda değer bile bulmuyorum…

İnsanların nerede mutlu olacağı konusu kendilerini ilgilendirir. Yani yaşadıkları yerde mutlu olabilirler ya da olmazlar. Başka yere göç ederler. Başka yerde yaşamak isterler. İnsanların dünya görüşüne göre nerede yaşarsa mutlu olurlar gibi bir durumu bilmemize imkan yok… saçma sapan bir konu bu… Böyle bir tartışmanın kimseye faydası olmaz. Hayırcı cephesine de faydası olmaz.

Üstelik baskı her yerde olabilir. Önemli olan bunları minimum düzeyde tutabilmek, demokratik ölçülerle buna karşı durabilmektir. Mahalle baskısı her yerde olabilir. Baskı şurada var burada var diyemeyiz. Bu bölge de baskı daha fazla ya da az belki denilebilir ama Nişantaşı’da daha az Eyüp Sultan’da daha fazla derseniz bunu ispat etmeniz gerekir. Gidip her yeri dolaşsın, bunu ölçsün madem çok istiyor. Böyle bir yazı ancak ondan sonra yazılabilir.