“Kerbela’nın Sızısını Yüreğimizde Hissetmeliyiz”

Olaylar
    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Kim ki Kerbela faciasını, Müslümanların bölünmesi olarak, husumet olarak, kutuplaşma olarak istismar etmeye kalkarsa, biliniz ki o, Hazreti Hüseyin&...
EMOJİLE

 

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Kim ki Kerbela faciasını, Müslümanların bölünmesi olarak, husumet olarak, kutuplaşma olarak istismar etmeye kalkarsa, biliniz ki o, Hazreti Hüseyin’in aziz hatırasına haksızlık etmiştir. Biz tam 1370 yıldır, Kerbela’nın acısını ta ciğerimizde taşıyoruz. Sadece 10 Muharrem’de değil her an Kerbela’nın sızısını yüreğimizde hissetmek durumundayız” dedi.

 

Başbakan Erdoğan, Halkalı Meydanı’ndaki 2010 Evrensel Aşure Matem Töreninde konuşmak üzere kürsüye çıktığında öğlen ezanı okunmaya başlayınca, bir süre bekledi. Erdoğan, ezanın ardından ”Hicri yılın ilk ayı olan Muharremin 10’uncu gününde, diğer adıyla Aşure Günü’nde, siz can kardeşlerimi, gönül dostlarımı en kalbi duygularımla selamlıyorum” sözleriyle konuşmasına başladı.

 

Tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin, hak katında makbul olmasını niyaz ettiğini söyleyen Erdoğan, bu büyük matem gününde, başta İmam Hüseyin olmak üzere, Kerbela’da şehit olan ehl-i beyti rahmetle yad ettiğini ifade ederek, Allah’ın herkesi şahitliklerine mazhar etmesi dileğinde bulundu.

 

Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

 

”Diyor ki Hazreti Peygamber, ‘Kim Hasan ile Hüseyin’i severse, beni sevmiş olur. Kim de onlara buğzederse, bana buğzetmiş olur.’ Yine buyuruyor ki ‘Benim evim ve soyum, Nuh’un gemisi gibidir. Ehl-i Beytime muhabbetleriyle bu gemiye binenler kurtulur, binmeyenlerse yok olur gider. Kendisine, ‘Ehl-i Beytten en çok kimi seversiniz?’ diye sorulduğunda, hiç düşünmeden ‘Hasan ve Hüseyin’ demişti. Yine, Hasan ve Hüseyin’e bakarak, ‘Allahım, ben onları seviyorum, sen de onları sev’ diye yakarmış, ‘Hüseyin bendendir, ben Hüseyin’denim, Hüseyin’i seven Allah’ı sevmiş olur’ buyurmuşlardı.”

 

Peygamber Efendimizin, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i ”arşın iki yanına asılmış küpeler” olarak tarif ettiğini anlatan Erdoğan, arşın iki yanına asılmış o küpelerden biri Hazreti Hasan’ın Medine’de, Hazreti Hüseyin’in ise 137O yıl önce bugün Kerbela’da, ailesiyle birlikte tarihin gördüğü en büyük katliamda şehit edildiğini anımsattı.

 

”BACI, BEN ŞEHİT OLUNCA DÖVÜNÜP, AĞLAMA”

 

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

”Kerbela’da, şehadetinden bir gün önce ailesine söyle seslenmişti: ‘Hazreti Hüseyin, ben, yakınlarımdan daha vefalı ve daha hayırlısını, ev halkımdan da daha üstün ve faziletlisini görmedim. Allah hepinize, bana fedakarlığınızdan ötürü hayırlar ihsan etsin. Öyle sanırım ki düşmanla günümüz yarındır. Yarın sabah onlarla hesap meydanımız açılacak. Bu bakımdan size, hepinize izin veriyorum. Bana karşı üzerinizde bir borç olmaksızın, her zimmetten kurtulmuş olarak, bu gece gidebilir, selamete çıkabilirsiniz. Gidiniz… geceye bir deve gibi bininiz ve uzaklaşınız. Gidiniz, köylere, kasabalara yayılınız. Ta ki Allah, mihneti üzerinizden kaldırsın. Düşmanların biricik muradı beni elde etmektir, beni elde ederlerse kimseyi istemezler. Gidiniz…’ Kerbela Çölü’nde, ayışığının altında, kız kardeşi Hazreti Zeynep’in çığlığını duyan Hazreti Hüseyin, büyük bir metanet ve sabırla şu tarihi sözleri söylemişti: ‘Allah’a sığın bacım ve bil ki yerde ve gökte ne varsa ölür. Gökler de baki kalmaz. Allah’tan başka her şey yok olmaya mahkumdur. Annem, babam ve ağabeyim Hasan benden daha hayırlıydılar, birer birer gittiler. Elveda Zeyneb, elveda’ demişti Hazreti Hüseyin, ‘Bacı, ben şehit olunca dövünüp ağlama. Sabrınız çok olsun bacı, canımız Allah’a emanet’ diyerek şehadeti kuşanmıştı.”

 

Başbakan Erdoğan, bu matemin herkesin ortak matemi olduğunu vurgulayarak, ”O günden beri ciğerimiz yanıyor. O günden beri yüreğimiz kanıyor. 1370 yıldır dualarımız, feryadımız, çığlığımız, ağıtlarımız, mersiyelerimiz arşı inletiyor. O günden beri, gökyüzünün ve yeryüzünün ağladığını, Kerbela’da sahranın, suların, sellerin, denizlerin ağladığını, arşta meleklerin ağladığını biliyoruz. Peygamberin dokunmaya kıyamadığı, üzerine titrediği, ‘Hüseyin bendendir, ben Hüseyin’denim. Hüseyin’i seven Allah’ı sever’ dediği Hazreti Hüseyin’i susuzluğa, yalnızlığa, katliama, Kerbela’ya terk etmiş olmanın sızısını o günden beri insanlık, üzerinde ağır bir yük olarak taşıyor. O günden beri, o meş’um günden beri, Caferisiyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, her 10 Muharrem’de hep birlikte, gönlümüzden, yüreğimizden, zihnimizden ve kalbimizden, ‘Ya Şehid’ diyoruz, ‘Ya Mazlum’ diyoruz, ‘Ya maktul’ diyoruz ve ‘Ya Hüseyin’ diyoruz” şeklinde konuştu.

 

”HAZRETİ HÜSEYİN’İN ŞEHADETİ VEDA DEĞİL, KAVUŞMADIR”

 

Törene katılan vatandaşlara ”Sevgili kardeşlerim, sevgili canlar” diye seslenen Erdoğan, Hazreti Peygamber’in mübarek torunu Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehadetinin ölüm, tükeniş ve yok oluş değil tam tersine hayat, uyanış ve diriliş olduğunu belirtti.

 

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

 

”Hazreti Hüseyin’in şehadeti veda değil, kavuşmadır; bir son değil başlangıçtır, ayrılık değil, birliktir, beraberliktir, bütünleşmedir. Arşın, meleklerin, yeryüzü ve gökyüzünün gözyaşı döktüğü o mübarek insanın şehadeti, husumetin değil, kutuplaşmanın değil, kamplaşmanın değil, kardeşliğin vesilesidir. Kim ki Kerbela faciasını, Müslümanların bölünmesi olarak, husumet olarak, kutuplaşma olarak istismar etmeye kalkarsa, biliniz ki o, Hazreti Hüseyin’in aziz hatırasına haksızlık etmiştir. 1371. yılındayız. Biz tam 1370 yıldır, Kerbela’nın acısını ta ciğerimizde taşıyoruz. Sadece 10 Muharremde değil, her an, Kerbela’nın sızısını yüreğimizde hissetmek durumundayız. Bir ölüm duyduğumuzda, bir masumun katledildiğini, bir cana kıyıldığını gördüğümüzde, işittiğimizde, Kerbela’yı, Hazreti Hüseyin’i, Hazreti Zeynep’i, Ali Ekber’i, Ali Asgar’ı hatırlıyor, gönül telimizi titretiyoruz.”

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hangi amaçla olursa olsun, ister mezhep, ister etnik köken, isterse ideoloji adına olsun, masumlara kastetmenin alçakça bir cinayet olduğunu belirterek, ”Biz dünyanın neresinde olursa olsun, hangi coğrafyada, hangi ülkede olursa olsun, yeni Kerbelalar görmek, yeni Kerbelalar yaşamak, yeni ölümlerle sarsılmak istemiyoruz” dedi.

 

Halkalı Meydanı’nda düzenlenen ”2010 Evrensel Aşure Matem Töreni”ne katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, dün İran’ın Çabahar şehrinde İmam Hüseyin Camisi’nde yas törenine katılanlara yönelik gerçekleşen terör saldırısında Sünni ve Şiilerden oluşan 38 masum kişinin hayatını kaybettiğini, 80’dan fazla masum kişinin de yaralandığını hatırlattı.

 

”Bu saldırıyı ve dünyanın neresinde kime karşı gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin tüm terör saldırılarını telin ettiklerini belirten Erdoğan, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diledi. Erdoğan, ”Açık söylüyorum; biz, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi coğrafyada, hangi ülkede olursa olsun, yeni Kerbelalar görmek istemiyor, yeni Kerbelalar yaşamak istemiyor, yeni ölümlerle sarsılmak istemiyoruz. Pakistan’da, Afganistan’da, Lübnan’da, Irak’ta, İran’da, Yemen’de, camilerde bombaların patlatıldığını duyduğumuzda, inanın elimiz ayağımız çözülüyor, kollarımız yana düşüyor. Kufe’nin, Bağdat’ın, Samarra’nın, Necef’in sokaklarında, camilerinde, Müslüman’ın Müslüman’a kıydığını işittiğimizde inanmak istemiyor, yüz kere, bin kere, tekrar tekrar içimizde Kerbela’yı yaşadığımızı hissediyoruz” dedi.

 

”Tamamı birer provokasyon olan Gazi Mahallesi’nde, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta yitip giden canlarla birlikte Hz. Zeynep’in kardeşi Hüseyin için hissettiği sızıyı, kardeş acısını biz de içimizde hissediyoruz” ifadesini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

”Hz. Peygamber de kardeşi mesabesindeki Hz. Ali de torunu Hz. Hasan ve Hüseyin de bize şunu öğretti, şunu aktardılar: Can kutsaldır, can azizdir. Kim ki bir cana kastederse, bütün bir aleme kasteder… Hangi saikle olursa olsun, ister mezhep adına, ister etnik köken adına, ister ideoloji adına olsun, masumlara kastetmek, alçakça bir cinayettir. İşte onun için bütün kalbimizle, bütün benliğimizle, Aşık Veysel gibi söylüyoruz ve diyoruz ki ‘Yezid nedir, ne Kızılbaş?/ Değil miyiz hep bir gardaş?/ Bizi yakar bizim ataş/ Söndürmektir tek çaresi…’ Aynı şekilde bütün samimiyetimizle Yunus’un diliyle diyoruz ki ‘Ben gelmedim kavga için/ Benim işim sevgi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim…’ Evet sevgili canlar, evet sevgili kardeşlerim… Gün birlik günüdür, gün ikilikten kurtulma günüdür, gün dayanışma günüdür, paylaşma günüdür.”

 

”ÜLKEMDEKİ HER İNANÇ KESİMİNİN SORUNLARI BENİM SORUNUMDUR”

 

Başbakan Erdoğan, matemleri bir ve ortak olan bir milletin, tarihi, geçmişi, medeniyeti ortak şekillenmiş bir milletin geleceğinin, ideallerinin ve bu coğrafya üzerindeki kaderinin de bir, beraber ve ortak olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

 

”Biz birbirimizle farklılık üzerinden iletişim kuramayız. Biz birbirimizle ideolojiler, semboller üzerinden konuşamayız. Biz birbirimize ayrı gayrı gözlerle bakamayız. Değil mi ki hepimizin gönlünde, yüreğinde Hüseyin var, değil mi ki hepimizin ciğerinde onun sızısı var. Öyleyse birbirimize gönüllerimizi açmak vazifemiz değil midir? Hz. Peygamber’in torunlarına, arşın iki yakasına asılmış o asil küpelere, iktidar hırsıyla, tamahla, gözü dönmüşlükle kıyanlar, bu katliama sebep olanlar, aslında bize kenetlenmeyi, aslında bize kardeş olmayı acı bir deneyimle de olsa öğretmediler mi? Hz. Hüseyin, Kerbela’ya akan kanıyla, bütün dualarıyla, sözleriyle, tavsiyeleriyle, bize hırsın, tamahın, açgözlülüğün, gözü dönmüşlüğün, iktidar hırsıyla kırıp dökmenin, kalp kırmanın, cana kıymanın ne kadar yanlış olduğunu, bizim için canını ortaya koyarak göstermedi mi? İşte onun için diyorum ki biz, üzerinde yaşadığımız bu toprakların hep birlikte sahibiyiz. Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, bu tarih, bu medeniyet, onlarla birlikte gelecek hepimizin. Hiç kimsenin hiç kimseye, Sünni’nin Caferi’ye, Caferi’nin Sünni’ye, Türk’ün Kürt’e, Laz’ın Çerkez’e, Acem’in Arap’a üstünlüğü yoktur ve olamaz. Bu topraklar üzerinde hepimiz biriz, beraberiz ve kardeşiz.”

 

Devlet karşısında ve devletin hizmetleri karşısında herkesin eşit mesafede ve herkesin bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olduğunu vurgulayan Erdoğan, ”Ülkemdeki her inanç kesiminin sorunları benim sorunumdur. İşte onun için samimiyet içinde sorunları çözmenin, yüzyıllardır devam eden meseleleri artık bir çözüme, bir uzlaşmaya, kardeşliğe tahvil etmenin mücadelesini veriyoruz. Bu arada istemeyenler yok mu? Var ama onları da sabırla aşacağız. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz’ çerçevesinde Alevi kardeşlerimizle, Caferi kardeşlerimizle, azınlıklarla, Romanlarla hep bir araya geldik. Yüzyıllardır dile getirilmeyen, kimse tarafından işitilmeyen sorunları biz dile getirdik, sorunları biz dinledik” diye konuştu.

 

”CAFERİLERİN İSTEDİĞİ HUSUSLAR MÜFREDATA GİRECEK”

 

Başbakan Erdoğan, son olarak da din kültürü ve ahlak bilgisi kitabının müfredatını belirlemek üzere kurulan eğitim komisyonuna Caferi temsilcilerin de katıldığını hatırlatarak, ”Caferilerin istediği hususlar, Caferi kardeşlerimizin istediği doğrultuda inşallah bunlar da müfredata girecek. Uzlaşmayla, diyalogla, istişareyle inşallah tüm meseleleri geride bırakacak, kardeşliğimizi yücelterek geleceğe ilerleyeceğiz” dedi.

 

Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın konuşması sırasında kalabalık tarafından zaman zaman tekbir ve salavat getirildi.

AA