İslamcı aydınlar paketi nasıl yorumladı?

Olaylar
Engin Dinç’in haberi  Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketi, pek çok açıdan önemli yenilikler getiriyor. Peki, bu pakette yer alan değişiklikleri İslamcı aydınlar nasıl değe...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi 

Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketi, pek çok açıdan önemli yenilikler getiriyor. Peki, bu pakette yer alan değişiklikleri İslamcı aydınlar nasıl değerlendiriyor? İşte Cevat Özkaya, Ümit Aktaş, Abdurrahman Dilipak ve Rıdvan Kaya’nın paketle ilgili düşünceleri… 

BÜTÜN BEKLENTİLERİ BU PAKETE YIKMAMAK GEREKİYOR 

Paketin beklentileri karşılayıp karşılamadığını sorduğumuz yazar Cevat Özkaya, şunları söyledi: 

“Burada bir şeye dikkat etmek lazım. Başbakan Erdoğan, “Bu paket ilk de değildir, son da değildir. Bu paket sürecin bir noktasında açıkladığımız bir şeydir. Bu süreçte devam edecek şeyler de vardır”  diyor.  Dolayısıyla bütün beklentileri bu paket üzerine yıkmanın çok doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Bana göre, Başbakan’ın takdim ettiği gibi 2002’den daha öncesinden başlayan bir sürecin devamıysa nihayetinde önemli beklentileri karşılayacak bir şey çıktı ortaya. Ama bazıları da var ki hiçbir şekilde, hiçbir yapılan şeyden memnun olmayacaklardır. Onlar için de netice itibariyle paket, tatmin edici nitelikte olmayacaktır. Ama sonuç itibariyle Türkiye’nin genelindeki beklentiyi karşıladığını zannediyorum. En azından özgürlüklerin alanının genişlediği, siyasetin daha özgür alanda yapılabildiği bir hale geldiği bir sürece doğru gideceğimizi anlıyorum.”

Pakette yer alan çözüm sürecine yönelik maddeleri nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Cevat Özkaya, şöyle konuştu: 

“Doğrusunu isterseniz Kürt meselesinin birtakım meseleleri başlangıçtan itibaren periyodik zaman içinde halledilmiştir. Ama ana dilde eğitim diye en önemli bir sorun gündemde duruyordu. Ana dilde eğitim netice itibariyle bir anayasal sorundur. Bu paketten benim anladığım kadarıyla, değişik lehçelerde özel okullar kurabilirsin, değişik lehçelerde siyaset yapabilirsin diyor. W, Q, X harflerinin alfabeye dahil edilmesiyle beraber bu, şehir, belde, köy ve çocuklarınızın isimlerini kendi dilinizde, kendi lehçenizde koyabilirsiniz anlamına geliyor. Bunun bir sonraki adımı bir anayasa değişikliği ile beraber Kürtçe’nin eğitim dili olmasının da önünün açıldığı anlamına geliyor. Tabi BDP bundan çok memnun olmayacaktır. Nitekim, Gültan Kışanak, “Malumu ilandır, hiçbir yenilik getirmedi.” diyerek muhalif olmadan götüremeyecekleri bir siyaseti tahkim etmeye çalışıyor. Ama ahali bunu anlayacaktır bana kalırsa.  Norşin isminin tekrar konulması, Tunceli yerine Dersim denmesi gibi birtakım şeylerin yapılması hafızadaki önemli tıkanıklıkların yolunu açacaktır diye düşünüyorum. Kürt meselesinin en önemli taraflarından bir tanesi anadilde eğitimdi.  Başbakan da netice itibariyle, “Mustafa Kemal’in bazı şeylerine atıf yaparak, 1950’li yıllardan başlayarak Türkiye’nin bir demokratikleşme süreci yaşadığını söylüyor. Bugün açıklanan paketi 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra bürokrasi, üniversiteler, basın, hukuk gibi kurumların üzerinde kurulan vesayet sisteminin kaldırılmasının bir aşaması olarak görüyor ki, bana kalırsa çok yanlış bir şey değil, doğru bir şey. Dolayısıyla çözüm sürecinin daha etkin bir şekilde, daha geniş kitleler tarafından algılanmasını sağlayacaktır diye düşünüyorum. Tabi Kürt siyaseti yaparak kendi varlıklarını devam ettiren PKK benzeri unsurların bu meseleden çok büyük memnuniyet duyacaklarını sanmıyorum. Çünkü netice itibariyle kendileri muhalif bir siyaset yapmanın ötesinde olumlu bir siyaset yapma çizgisine evrilerek siyaset yapabilecek boyuta geliyorlar. Bu da onların çok alıştığı bir şey değil diye düşünüyorum.”

Başörtüsü sorununda yapılan istisnalar ve andımızın kaldırılması konusunu değerlendirmesini istediğimiz Cevat Özkaya, şunları söyledi: 

“Başörtüsü sorununda bir istisnanın yapılması siyasi olarak yani bir siyasal iktidar açısından anlaşılabilir bir şeydir. Herhalde siyasal iktidar bunun nasıl o kurumlarda nasıl bir hareketlenmeye sebep olacağını bildiği için kendisiyle beraber çalışan üst seviyedeki resmi bürokratları da tedirgin etmemek için muhtemelen böyle bir geçiş süreci tercih etti. Bana kalırsa çok doğru olmamıştır. Çünkü böyle bir istisnanın önümüzdeki zaman içinde hükümetin veya bu işleri yapmaya çalışan iktidarların elini zorlaştıracağını düşünüyorum. Yani bu istisnayı hukuki olarak izah etmekte zorlanacaktır. Bu istisnayı yapmıyor olsalardı daha iyi olurlardı.

Bir siyasetçi olarak onların yerine kendimi koyduğum zaman onları bir miktar anlıyorum ama sonuç itibariyle bir hak veriliyorsa bunun pazarlık konusu yapılması sıkıntılı bir durumdur. Muhtemelen bir geçiş süreci umuyorlardır ama benim için çok doğru olmamıştır. 

Andımıza gelince andımız biliyorsunuz totaliter devletlerde söylenen bir şeydir. Tek tip, uysal vatandaş yetiştirmeye çalışan ulusların açıkça ilan ettikleri bir şeydi. Bu İtalya’da da olmuştu, Almanya’da da olduğu söylenir, yani o tek tipleştirmeyi birçok açıdan kaldırıyorsanız andımızın hala kalmasının anlamlı bir yanı yok. Zaten ne öğreten öğretmenin ne söyleyen öğrencinin çok ciddiye almadığı bir şey. Doğru bir şey olmuştur andımızın kaldırılması hele 12 Eylül 1980 den sonra adeta yeni bir din inşa eder gibi ey bugünlerimizi bahseden diye başlayıp, belki o insanın kendisinin bile istemediği bir şeyleri ona izafe ederek yeminin yapılmış olması bana kalırsa zaten abes bir şeydi.” 

Son olarak, pakete yönelik “Yetmez ama evet” şeklindeki yaklaşımı sorduğumuz Cevaz Özkaya şunları söyledi: 

“Bunun yetmediğini bunu ilan eden de biliyor. “Bu bir süreçtir. Devam eden bir sürecin önemli bir parçasıdır, bu ne ilktir ne son olacaktır” diyor. Yani son olmayacağına göre ‘yetmez ama evet’ olduğunu o da kabul ediyor. Yetmez ama bugün yapabildiğim ve imkanlar dahilinde olan budur.  Önümüzdeki zaman içerisinde yapılabilecek birçok şey var ve bunları da yapacağım demek istiyor. Dolayısıyla “yetmez ama evet”i illa bir muhalefet lisanıyla kullanmak değil ama tekzip açısından kullanmak doğru bir ibaredir diye düşünüyorum.” 

PAKET NE OLURSA OLSUN OLUMLU 

Paketle ilgili düşüncelerini sorduğumuz yazar Ümit Aktaş, şunları söyledi: 

“Ne olursa olsun böyle bir paketin hazırlanması ve yasalaşması olumlu bir şey. Toplumsal çıtalar çok yüksek olduğu için, bu taleplerin bu tip paketlerle karşılanması veya sorunların aşılması mümkün değil. Paket yeterli mi, hayır değil. Açıkçası en fazla merak edilen tarafı da özellikle anadilde eğitim meselesiydi. Anadil hakkının kamilen sağlanmamış olması paket açısından önemli bir eksiklik. 

Sanırım bunu sürece bırakıyor hükümet. Bu bir başlangıç gibi… Herhalde zaman içerisinde tekamül edecek. Ama dünyada birçok ülkenin aştığı böyle bir meseleyi Türkiye’nin hala sürece yayması çok doğru değil. Öbür taraftan andımızın kaldırılması, kamuda başörtülü çalışma meselesinin çözülmesi, toplumun büyük kesimini elbette ki olumlu yönde etkiledi. Tabi ki bu kesim daha çok Ak Parti’nin seçmeni olan kesim. 

Onun dışında da en önemli şey bence anadilde eğitim ve bu seçim barajının düşürülmesiydi. Bu iki konuda da çok öenmli adımlar atıldığını söyleyemeyeceğim. İnşallah paketin yasalaşması sürecinde daha olumlu gelişmeler olur. Diğer yandan köy ve kasaba isimlerinin iadesi için kapının açılması iyi ama bunun devletin iznine tabi tutulması akla şunu getiriyor; paket yine devlet ağırlıklı bir paket. Yani toplumu değil de devleti esas alan bir paket, bu bence bir demokratikleşme paketiyse şayet demokrasinin ruhuna uygun olmayan bir şeydir.” 

Paketin eksikliklerinin de bulunduğunu belirten Ümit Aktaş, bunun zamanla aşılacağını belirterek şöyle konuştu: 

“Eğer başörtüsüyle ilgili bir düzenleme olacaksa bütünüyle, yani eksiksiz, istisnasız olmalıydı. Ama bunlar süreç meselesi. Hiçbir paket eksiksiz olmuyor.  Bu, ‘yetmez ama evet’ diyebileceğimiz bir paket. Polisin, yargının, ordunun istisna tutulması aslında bu kurumların istisnailiğiyle ilgili. Bu kurumlar maalesef devlet içerisinde özerk yapılar, hükümetinde fazlasıyla baskısı altında kaldığı yapılar ama demek ki bu yapılara tamamen nüfuz etmiş değil. 

Yapılar üzerinde tam olarak etkisini sağlayamadığı için bu yapıların başörtüsü karşısındaki tepkilerini dikkate almış. İngiltere’de başörtülü memur da var, yargıç da var. Müslüman olmayan bir ülke bu konuda çok daha rahat ve esnek davranabilmekte. Ama genel olarak Türkiye’de maalesef bu esneklik yok, bu rahatlık yok. Anadil meselesi de öyle çözülmeyecek bir şey değil. Birçok Avrupa ülkesinde 3-5 tane öğrenci bile anadilde eğitim görmek istedikleri takdirde hükümet onları bu imkanı sağlamakta ki, bunu talep edenlerin bu en doğal hakkıdır.  

Türkiye’nin bu konuda hala ayak sürümesi, diretmesi doğrusu ne demokrasiyle ne Türkiye’nin yapısıyla, tarihiyle, kültürüyle uyuşacak şeyler değil. Ama şimdilik bunu bir aşama olarak kabul edip yolumuza devam edeceğiz. Herhalde toplumsal kesimler gerek başörtüsü konusunda, gerek anadil vs. konusunda yine mücadelelerini sürdüreceklerdir. Mesele bu konunun taraflarının mücadeleyi elden bırakmamalarıyla ilgili olacak diye düşünüyorum.”  

DOĞRU YÖNDE İLERİ DOĞRU ATILMIŞ BİR ADIM 

Demokratikleşme paketi hakkındaki görüşleriniz sorduğumuz Abdurrahman Dilipak şunları söyledi: 

Düzenleme yapılması konusunda hem yasal ve hem de idari bir takım açılımların başlatıldığı anlaşılıyor. Doğru yönde ileri doğru atılmış bir adım sözkonusu, ama bu bir başlangıç. Polis yargı ve ordu ile ilgili istisna şartı getirilmiş, ama siyasi ve idari açısından bir rahatlama sözkonusu olabilir. Uygulamayı görmek gerek. İnancından dolayı ayırımcılık uygulayanlara hapis cezası var bu önemli. Ayrıca  “ayırımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu” diye bir kurum kurulacak. Bunun çalışma esaslarını da bir görmek gerek.

Paketin çözüm sürecine katkı sunacağını belirten Abdurrahman Dilipak, “Tabi, bu ilk atılan adım değildi, son adım da değil. Hacı, hoca, efendi, bey, paşa demek hala yasak. Hala şapka giyme mecburiyeti var. Hala darbe anayasası yürürlükte. Süreç devam edecek. Düne göre daha iyi ama önümüzde daha ince ve uzun bir yol var.” dedi. 

Abdurrahman Dilipak, pakete  ‘yetmez ama evet’ şeklinde bakılabilir mi şeklindeki sorumuza ise şöyle cevap verdi: 

“Evet, yetmez ama evet. Zaten Başbakan da bunu söylüyor. Bugünkü siyasi dengeler çerçevesinde bu paketle bu kadar, ama hemen ardından Alevi açılımı ile ilgili yeni adımlar atılacağı bilgisi geldi Bekir Bozdağ’dan.. Dindar insanlar, Kürtler, Aleviler, Romanlar, siyaset, demokratik hakları, ifade hürriyeti konusunda her birinden biraz olsa da, herkes için paketten bir şeyler çıktı.”

ÖZGÜRLÜKLERİ GELİŞTİREN ADIMLARI DESTEKLİYORUZ

Paketle ilgili bir basın açıklaması yapan Özgür-der Başkanı Rıdvan Kaya ise şu ifadeleri kullandı: 

“Başbakan Erdoğan tarafından bugün açıklanan “demokratikleşme paketi” özgürlüklerin geliştirilmesi ile kimliğimiz önündeki engellerin kaldırılması açısından çok önemli ve olumlu bir adım olmuştur.

Özellikle, bu ülkede İslami kimliğinden ve inancından ötürü sürekli biçimde aşağılanan, haksızlığa uğratılan, inandığı gibi yaşama hakkı gasp edilen yüz binlerce kamu çalışanı hanım açısından, kamuda başörtüsü yasağı adı verilen zalimane dayatmaya son verileceğinin açıklanmasının, on yıllardır sürdürülen bir zulümden, zorbalıktan kurtuluş ilanı olarak algılanacağına kuşku yoktur. Bu zorbalığa son verilmesinden duyduğumuz mutluluğu kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Aynı şekilde ilkokullarda her sabah çocuklarımıza zorla söyletilen ant dayatmasına son verilmesinin de çok önemli ve hayırlı bir adım olduğu açıktır. Rablerinden başka hiçbir güce kul olmamaları bilinciyle yetiştirdiğimiz çocuklarımızı her sabah okul bahçelerinde resmi ideolojiye ve onun kurucusuna biat tazelemeye zorlayan bu köhnemiş uygulamanın kaldırılmış olmasını büyük bir sevinçle karşıladığımızı vurgulamak isteriz.

Şüphesiz “demokratikleşme paketi” içinde yer verilen düzenlemelerin pek çoğu bu ülkede yaşayan insanların geneli açısından özgürlük alanının genişletilmesine ve maruz kalınan kimi haksızlıkların, adaletsizliklerin giderilmesine yönelik adımlar olarak olumlu düzenlemelerdir. Bununla birlikte elbette Türkiye gibi resmi ideolojik körlük ve dayatma geleneği ile on yıllardır her kesimden insan kümesini düşmanlaştırmış, yok saymış, ezmiş bir devlet geleneğine sahip bir ülkede tüm mağduriyetlerin giderilmesi ve hakların tam olarak sağlanması için daha alınması gereken uzun bir yol olduğu da aşikârdır.

Ne var ki, daha paket açıklanmazdan önce tam bir önyargıyla hareket ederek “paketin içinin boş olduğu” propagandasına girişen çevrelerin tutumlarının hak ve adalet kaygısından uzak olduğu ise ortadadır. Bu noktada daha açıklanmamış paket hakkında birilerinin “bölme paketi”, diğerlerinin ise “kandırmaca paketi” tanımlamalarına girişmeleri, söz konusu çevrelerde objektif bir değerlendirmeden ziyade ideolojik propaganda mantığının ön planda olduğunun göstergesi sayılmalıdır.

Bugün açıklanan paketin bir süreç, ileri doğru atılmış bir adım olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda bilhassa bu ülkenin Kürt vatandaşlarının geniş bir kesiminin talebi olan anadiliyle eğitim alma hakkının sadece özel eğitim kurumlarıyla sınırlandırılmış olmasını bir eksiklik olarak görüyoruz. Yetersiz olmakla birlikte, ileri doğru atılmış bir adım olarak gördüğümüz bu düzenlemenin en kısa sürede devlet okullarını da kapsayacak şekilde geliştirilmesi hakkaniyetin gereğidir.

Aynı şekilde kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması adımını çok önemli ve olumlu bir adım olarak değerlendirmekle birlikte, uygulamadan asker, polis ve yargı mensupları gibi üniformalı çalışanların hariç tutulmasının bir haksızlık ve ciddi bir eksiklik olduğunun altını çiziyoruz. İnancından ötürü başörtüsü takan hanımların ister emniyette, ister orduda, isterse de yargıda hiçbir ayrımcılığa ve dışlamaya maruz kalmadan çalışabilmeleri için devlet gerekli düzenlemeleri bir an önce yapmalıdır. Asker ya da polis üniforması veya hâkim ya da savcı cübbesinin başörtüsüyle çelişen kıyafetler olarak algılanmasının ve bu alanlarda çalışan insanların başörtülü olarak çalışamayacakları ön kabulünün yasakçıların, dayatmacıların zihinlere kazıdıkları haksız, temelsiz bir önyargı olduğunun altını çiziyoruz. Hükümet bu konuyla ilgili olarak da en kısa zamanda gereken adımı atmalı ve özgürlük alanını kısmen değil, tam olarak genişletmelidir.”

on5yirmi5.com