28 Ağustos 2011 tarihinde Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde Nazlı Ilıcak, Cüneyt Özdemir’in eşiyle yaptığı söyleşide, eşi Zeynep Özdemir’in uzmanlık alanı olan ses montajlamayla ilgili önemli ayrıntılara yer veriyor. Timetürk’te yer alan habere göre, bu yazının bir benzerini ise Zeynep Özdemir’in eşi ve Radikal yazarı Cüneyt Özdemir yazıyor. Cüneyt Özdemir yazısında ses kayıtlarının nasıl dönüştürülebileceğine dair bilgiler veriyor.
NAZLI ILICAK’IN O KÖŞE YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..
CÜNEYT ÖZDEMİR’İN O KÖŞE YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..
İşte Nazlı Ilıcak’ın o yazısı..
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
O, şöhretli bir babanın, çok tanınmış ve sevilen bir sanatçı annenin kızı. Belki, Türkiye’de ismi fazla bilinmiyor ama, ilim çevrelerinde genç yaşına rağmen takdirle adından söz ediliyor. Fevkalâde iyi bir eğitim aldı. Harvard’da elektronik mühendisliği okuduktan sonra, Cambridge’de “ses sentezleme ve konuşturmacı dönüştürme” alanında çalıştı. Doktorası, “seslerin farklı duygulara dönüştürülmesi” ile ilgiliydi.
“SİZİN KONUŞTUKLARINIZI BİR BAŞKASI KONUŞABİLİR”
Bu anlattıklarımdan, belki de doktora konusunu tam olarak anlamamış olabilirsiniz. Ben de kendisinden rica ettim, “Biraz açabilir misin?” diye..
“Meselâ, 15 dakika sizi konuşturalım, 15 dakika da başkasını. Makine, sesleri modelliyor, sonra o modelleri birbirine dönüştürüyor. Sizin konuştuklarınızı bir başkası konuşabiliyor. Aynı prensipten yola çıkarak, duyguları da yansıtacak bir çalışma gerçekleştirdim. Gerekli vurguları yapmak suretiyle, konuşmaya mutlu, heyecanlı ya da sinirli bir hava verebiliyoruz.”
“HERHANGİ BİR METNİ, ERDOĞAN’IN SESİYLE OKUYABİLİRLER”
Twitter’daki haber kaynaklarından Gizli Arşiv’in paylaştığı bu yazının ardından şu not düşüldü:
“Ne yapabileceklerine bir örnek vermek gerekirse: Sözgelimi, Tayyip Erdoğan’ın ses kayıtlarını alıp, iyice temizleyebilirler. Toplanan bu verilerden hareketle, onun gırtlak ve ağız modelini bir makinede yaratıp, yazılan herhangi bir metni, makinenin Tayyip Erdoğan’ın sesiyle okumasını sağlayabilirler. Kelimeleri bir araya getirip, yeni söylemler oluşturmuyorlar; modeli istedikleri gibi konuşturabiliyorlar. Ayrıca, sözleri, öfkeli ya da duygusal bir havada aktarabiliyorlar.”