Gençlikten Sağduyu Çağrısı

Olaylar
Mavera Gençlik Hareketi, son dönemde gittikçe artan ve Çukurca saldırısıyla yeter artık dedirten Terör ve şiddet sarmalı hakkında basın açıklaması yayınladı. “SELÂM!” Yıllardır bitme...
EMOJİLE

Mavera Gençlik Hareketi, son dönemde gittikçe artan ve Çukurca saldırısıyla yeter artık dedirten Terör ve şiddet sarmalı hakkında basın açıklaması yayınladı.

“SELÂM!”

Yıllardır bitmek bilmeyen bir kavganın içinde büyümüş gençleriz biz. Birçoğumuz dün ölen gençlerle aynı yaştayız. Bu kavganın en ateşli olduğu yıllarda, 90’larda çocuktuk. Dün, birbirlerini öldüren gençler gibi. Doğduklarında vatan, bayrak, millet, ulus ve daha nice sunî kavramdan uzaktı onlar da. Büyürken farklı diller duydular belki. Bu farklı dillerde farklı kavramlar kazındı beyinler…ine. Yeni kutsallar edindiler. Her iki tarafın gençleri de ulus, dil, özgürlük diye kelimeler duydular hayatları boyunca. Ama bu kelimelerin işaret ettiği nesneler farklıydı işte. Sonra aynı kelimelerle ifade edilen farklı kavramların uğrunda öldüler.

Bize bunu öğretmediler. Bize bir devletin, Allah’ın ayetlerinden olan bir dili ne hakla yasakladığını sorgulatmadılar. Bize bir oğlu dağda, bir oğlu askerde olan annenin neler çektiğini anlatmadılar. Bize boşaltılan köylerden, toprağından uzaklaştırılan köylülerden, PKK ve TSK arasında sıkışıp kalan masum insanlardan da bahsetmediler. Bize, aynı kadîm medeniyetin çocukları olduğumuzu unutturdular. Artık “onlar” ve “biz” vardı.

Ulusalcı, devletçi bir eğitimden geçip, olaylara bu pencereden bakınca her şey meşrû görünüyordu. Devletin bekâsı diye bir şey öğretmişlerdi ve bu bekâ yine “kırmızı çizgiler” diye belletilen birtakım kurallara bağlıydı. İnsan hayatı, kardeşlik, barış demek “terörist” olarak yaftalanmak için yeter de artardı bile.

Bize empoze edilmiş fikirlerden arınıp Müslümanca düşünebildiğimizde işin rengi değişiyordu aslında. Kitab, “Bir kavme olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın” diyordu. Geç fark ettik. Şimdiki durum ne olursa olsun PKK’nın bir adaletsizlik sebebi ile ortaya çıktığını anlamakta da geciktik bu yüzden. PKK ve TSK arasında sıkışıp kalan masum insanların, “acaba hangi tarafın silahından çıkan kurşunla vuruluruz" korkularını anlayamadık uzunca bir zaman. İçimizdeki kin, adaletten alıkoydu bizleri, kavimleri düşman eyledi.

Ulusalcı ve milliyetçi bir göz ile bakanların ölülere değil de “ölü sayılarına” tepki verdiği, milliyetçiliklerinin dozunun sayılara göre inip çıktığı günlerdeyiz. Bu, ortada bir tuhaflık olduğunu gösteriyor. Barışın, kardeşliğin sesinin yükselmeye başladığı bir vakitte PKK’nın saldırılarını arttırması, bu kavganın gittikçe kirlendiğini ve neye hizmet ettiğinin belirsizleştiğini ortaya koyuyor. "Yeter artık" demenin değil, "êdî bes e" demenin anlamlı olduğu vakitteyiz. Tıpkı Kürt halkına yönelik baskılarda vaktin "yeter artık" deme vakti olduğu gibi… Kürtler için Türkler, Türkler için Kürtler ses çıkarmadıkça, halklar birbirlerinin acılarını hissetmedikçe bir çözümden bahsedemeyiz. Artık ateş düştüğü yeri yakmasın!

“Aranızda selâmı yaygınlaştırın” diyen Hz. Peygamber’in sözünü daha iyi anlamanın vaktidir artık. Aramızda selâmı, barışı, esenliği yaymanın vaktidir. Sezai Karakoç’un dediği gibi “Selâm bizim şiârımızdır.” Selâm, “benden sana zarar gelmez” demektir. Selâm, “güvendesin, benden emin ol” demektir. Bugün aramızda “selâmı” yaymanın tam vaktidir işte!

Selâm, tüm inanlara!
Selâm, Türk ve Kürt milletlerine mensup olanlara!

ES-SELÂMU ALEYKÜM!

on5yirmi5.com