Cemaatin açtığı savaş “kadife darbe dalgası”

Olaylar
İşte Can’ın yazısı… “İlk Kadife darbe dalgası, Sırbistan, Moldavya, Belarus, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Kıbrıs ve Lübnan darbe zinciridir. Bu darbelerin ortak özelliğinden dola...
EMOJİLE

İşte Can’ın yazısı…

“İlk Kadife darbe dalgası, Sırbistan, Moldavya, Belarus, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Kıbrıs ve Lübnan darbe zinciridir. Bu darbelerin ortak özelliğinden dolayı bunları Birinci Nesil Kadife Darbeler olarak nitelendirebiliriz. “Arap Baharı” olarak nitelendirilen Tunus ve Mısır’da İktidarların yıkılmasına neden olan Kadife darbeler ise birincisinden farklı özellikler taşıdığından dolayı bunlara da İkinci Nesil Kadife Darbeler adını vermekteyiz. 

Türkiye’de Reyhanlı operasyonu ile başlayan süreç, Taksim “Gezi Parkı” operasyonu ile farklı bir boyuta gelmiştir. Türkiye’de Taksim hadiseleri ile başlatılan Kadife darbeyi (Taksim Kadife Darbe), öncekilerinden farklı olan bazı özelliklerinden dolayı, 3. Nesil Kadife Darbe” olarak isimlendirmekteyiz (Taksim Kadife darbesi ile ilgili yazılar, hem Milli Gazete’den hem de Umran dergisinden elde edilebilir). Taksim Kadife Darbesi, Gezi parkı olayları ile başlamış (Başlangıç aşaması), Dershane savaşları ile ikinci aşamasını tamamlamış, Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu ile üçüncü aşamasına geçmiştir. Son aşama, seçimler sonrası ile ilgilidir. 3. Aşama ile son aşama arasında muhtemelen bir ya da iki aşama daha olabilir. Türkiye’nin bunu göz önünde bulundurması gerekmektedir.

Polis-Yargı tarafından başlatılan, deprem etkisi yapan derin dalga, “Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu”, Taksim Kadife darbe sürecinin 3. Evresi olup iç içe geçmiş farklı amaçları ve mesajları bünyesinde barındırmaktadır. Burada, bu konu ele alınıp incelenecektir. 

Taksim Kadife Darbesinin Stratejik Hedefleri

Türkiye’nin bölgesel hatta Küresel güç olma, Yeni Osmanlı misyonunu inşa etme, Suriye’de Rus-ABD ittifakının oluşturduğu Politikalara karşı politika oluşturma, İsrail’le uzlaşmama, Kıbrıs, Ermenistan ve Suriye meselelerini ABD/Batının istediği şekilde çözmeme, İslam coğrafyasındaki halkların diktatör yönetimlere başkaldırmasında halkların yanında yer alma ve Diyarbakır’da Türk- Kürt Kardeşliği temelli yeni bir eksen oluşturma gibi nedenlerle ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”, İsrail’in/Siyonizmin “Büyük İsrail Projesi”, AB’nin “2. Sevr projesi”, Rusya’nın “Sıcak denizlere Açılma Projesi”, İran’ın “Şia Güvenlik Hattı Projesi” ve İşbirlikçi diktatör Arap yönetimleri ile çatışmaktadır. Bu sebeple Türkiye karşısında, şartlara bağlı olarak katılımcıları değişen bir cephe meydana gelmiştir. Bu cephe, kendi menfaatine uygun olarak Türkiye’deki kadife darbe sürecine yeri ve zamanı geldiğinde destek vermektedir. Bu nokta önemli olup bu cepheyi bütün halinde tutacak, bir araya getirecek söylem ve politikalarda dikkatli davranılması gerekmektedir. Bu cephenin bölünmesi, dağıtılması öncelenmelidir. Her cephede savaşmak, başarılı bir siyaset değildir.

Kadife darbelerin hazırlık aşamaları da göz önüne alındığında, yaklaşık beş yıllık bir zaman dilimini kapsamakta ve mevcut siyasi iktidarlara, genelde, seçim dönemlerinde asıl darbe, vurulmak istenmektedir. Taksim Kadife Darbesi, Küresel tefeci sermaye ile işbirliği içerisinde, “İstanbul dukalığının” öncülüğünde başlatılmıştır. Taksim Kadife Darbesinin çelik çekirdek kadrosu, ilk halka olup ABD-İngiltere-İsrail-Küresel Tefeci Sermaye-AB’den oluşan küresel operasyonları yöneten kadrodur. İkinci halkası “İstanbul Dukalığı/Baronlar” diye anılan ve Taksime çıkıp çapulcu olduklarını açıklayan kadrodur. Bunlar işin strateji boyutu ile meşgul iken stratejinin ve stratejinin öngördüğü taktiklerin uygulayıcısı operasyonel güç, yapı üçüncü halkada yer almaktadır. Gülen hareketi, Üçüncü halkaya dershaneler savaşı ile eklemlenmiş ya da eklemlenmek zorunda bırakılmıştır. Ya da Gülen Hareketi maskesi takmış, mahiyetini henüz keşfedemediğimiz/bilemediğimiz bir yapı, Gülen Hareketinin asli kadrolarına rağmen operasyon yürütmektedir. Siyası iktidarın ve diğer İslami hareketlerin bu noktada çok dikkatlı bir dil kullanması gerekmektedir. Gülen Hareketinin asli kadroları bu kumpastan kurtulmalı ve net bir tavır sergilemelidirler.

Bize göre önümüzdeki üç seçim dönemi göz önüne alınarak çizilmiş bir strateji ve bir yol haritası söz konusudur. Bu stratejinin öncelikli hedeflerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Güçlenen, bölgeye ve dünyaya açılan istikrar içindeki Türkiye’yi istikrarsızlığa sokarak kendi içine kapatmak.

Türkiye’nin Rusya, Çin, Iran, Pakistan ve Afrika ülkeleri ile kurduğu ilişkileri bozmak; ABD, AB, İsrail, İngiltere, İMF ve Dünya bankasına muhtaç hale getirmek.

Türkiye’nin ekonomik dengesini bozmak

Türkiye’nin sanayileşmesini, özellikle savunma sanayisine sahip olmasını engellemek.

Türkiye’nin Enerji Üretim Bölgesini ve Enerji nakil hattını kontrol eder duruma gelmesini engellemek

Türkiye’nin bütünleşmesini ve kaynaşmasını sağlayacak “Çözüm Sürecini” engellemek. Türk-Kürt Kardeşliği projesini engellemek

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını engellenmek

Yeni Anayasa yapımını engellemek

Şer ekseninin “İslam’ın İslam’la Savaşması Projesi” çerçevesinde Türkiye’deki tüm İslami camiaları birbirine düşman etmek ve aralarında derin fay hatları oluşturmak

Başbakan Erdoğan’ın siyasetten tasfiye edilmesi ve AK Parti’nin el değiştirmesini sağlamak. Bu başarılamaz ise AK Parti’yi parçalamak, hatta kapatmak

Çizilen bu stratejiye uygun olarak taktik hamleler gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla yapılan hamleler, birbirinden bağımsız, birbirinden kopuk olmayıp birbirinin devamı, tamamlayıcısı hatta bir ileri aşaması olarak tasarlanmış taktiklerdir. Burada söylenmek istenen, bu eylemlerin her biri, ana stratejinin ara hedeflerini elde etmeye dönük birer taktik eylemlerdir. Bu taktiklerin başarısı veya başarısızlığı, ana stratejiye katkısına bağlı olarak ölçülmeli ve değerlendirilmelidir. Düşülecek en büyük hata, ana stratejiyi göz önüne almadan sadece taktik hamlelere, taktik hamlelerle cevap verme, karşı koyma ve başarısız kılma gayreti içerisinde olmadır. O nedenle aşağıda Taksim Kadife Darbesinin üç aşamasına ilişkin amaçları kısaca özetleyeceğiz.

Taksim Kadife Darbesinin Farklı Evrelerindeki Amaçlar

Kadife darbeler, gayrı memnunların ittifakı ile gerçekleştirilen, şiddete bulaşmayan, sokak hâkimiyetine dayanan ve siyasi iktidarın hatalarını iyi değerlendiren bir darbe türüdür. Yapılan eylemlerin, genel olarak, biri görünür diğerleri gizli olan, açıkça söylenmeyen iki ana amacı vardır. Görünür amaç, icra edilen eylemin herkese açık olarak beyan edildiği, kamuoyu ile paylaşıldığı amaç iken; gizli amaçlar (açıkça ifade edilmeyen), siyasi iktidarın karşısında gayrı memnunlar ittifakı oluşturmak ve yaygınlaştırmak, siyasi iktidarı zayıflatmak, taviz vermeye zorlamak, bazı politikalardan vazgeçmesini sağlamak veya iktidardan düşürmekle ilgilidir.

Taksim Kadife Darbe sürecinin Başlangıç Aşaması: Gezi Parkı Olayları

Taksim Kadife darbe sürecinin başlangıç aşaması olan Gezi parkı olaylarında görünür amaç, çevre ve ağaçları korumadır. Medya ve sosyal medyadan çevre bilinci kullanılarak başlatılan başarılı bir kampanya, meyvesini vermiş ve siyasi iktidara karşı gönlünde bir nebze öfke olanların Taksim’de toplanması sağlanmış ve Taksim gezi parkına AVM yapılması engellenmiştir. Gizli amaçları ise aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Çok güçlü gözüken siyasi iktidara yara aldırmak, korku duvarını aşmak, eşik seviyeyi geçmek, karşı çıkılabilir olduğu kanaatini yerleştirmek ve gelecek eylemler için kitleyi hazırlamak.

Siyasi iktidarın dengesini bozmak, partide şok dalgalar oluşturmak 

İç ve dış Kamuoyu oluşturmak

İç ve dış medya desteği sağlamak

İç savaş görüntüsü vererek dış güçlerin dikkatini çekmek ve desteğini almak

Çevrecilik üzerinden gayrı memnunların ittifakını sağlamak

Ekonomiye zarar vermek

Eylemcilerin çok güçlü olduğunu göstermek için etrafa korku salmak ve halkı sindirmek

Belli renkleri, giysileri ve sloganları sembolleştirmek 

Eylemlere süreklilik kazandırmak

Çekirdek bir eylemci kadro ortaya çıkarmak

Taksim Kadife Darbesinin Gezi parkı aşaması, yukarıda öngörülen hedeflerin hemen hemen hepsini elde etmesi açısından başarılı olmuştur. Siyasi iktidarın özellikle Başbakanın milyonluk mitingler karşı hamlesi, eylemlerin sürekliliğini engellemiş, AK Parti seçmeni ve AKP kadroları üzerinde oluşan yenilgi psikolojisini kısa zamanda ortadan kaldırmıştır. Başbakanın gerilim stratejisi ile AKP seçmeninin kenetlenmesi sağlanarak oy kaybının önüne geçilmiştir.

Taksim Kadife Darbe Sürecinin İkinci Aşaması: Dershaneler Savaşı 

Taksim Kadife darbe sürecinin ikinci evresi Dershaneler Savaşıdır. Siyasi iktidarın 9. Kalkınma planında ve Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı’nda, 2014 yılının sonuna kadar özel dershanelerin %70’nin özel okullara dönüştürülmesi öngörülmüştür. Kadife darbe organizatörleri, buna göre hazırlık yapmış ve mevzilenmiştir. Başbakanın Kızılcahamam toplantısında yaptığı konuşma, medyaya servis edilerek dershaneler üzerinden bir savaş başlatılmıştır.

Dershaneler savaşının açık amacı, 5580 sayılı yasaya uygun olarak kurulmuş olan dershanelerin, özel okullara dönüştürülmesinin engellenmesidir. Gizli amaçlarını ise aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

Taksim Kadife darbesinin meydana getirdiği gayrı memnunlar ittifakını genişleterek daha büyük gayrı memnun kitle oluşturmak

Siyasi iktidar ile Dershanelerin %20’sine sahip olan Gülen Hareketini karşı karşıya getirmek 

Kadife Darbenin Gezi parkı aşamasında oluşmayan öncü teşkilat konumuna (Üçüncü halka), Gülen Hareketini yerleştirmek ve mücadeleyi Gülen Hareketi üzerinden yürütmek.

Siyasi İktidarın dengesini bozmak, imajını yıpratmak

Siyasi iktidarın içinde ihtilaflar meydana getirmek.

AKP’yi oy kaybına uğratmak. Özellikle AKP’ye rey veren Gülen hareketi mensup ve sempatizanları ile liberal seçmeni partiden koparmak

Başbakan Erdoğan’ı tahrik ederek hata yapmasına sebebiyet vermek ve hem parti içinde hem de kamuoyunda yıpratmak.

Ekonomiye zarar vermek

Dershaneler savaşının açık amacı olan Özel dershanelerin özel okullara dönüştürülmesinin engellenmesi, en azından 2015 yılına ertelenmesi ile başarılı olunmuştur. Kadife darbelerin başarı gücü, ittifak kurabildiği gayrı memnunların gücüne ve siyasi iktidarın yalnızlaştırılıp itibarsızlaştırılmasına bağlıdır. O nedenle dershaneler üzerinden başlatılan savaş, Taksim kadife darbesine yeni gayrı memnunları (Dershaneciler) dâhil etmesi, yeni fay hattı meydana getirmesi açısından başarılıdır. 

Kadife darbenin ikinci evresindeki en büyük başarı, AK Parti ile Gülen hareketini karşı karşıya getirme, savaştırma taktiğinin tutmuş olmasıdır. Türkiye’deki Kadife darbe sürecinin en ciddi zaafı, öncü rolü oynayacak, bilinen, etkili ve sürükleyici bir teşkilatın olmamış olmasıydı. Dershaneler savaşı aşaması, Kadife darbenin birinci ve ikinci merkez kadrosunun yanına teşkilatlı güç olarak Gülen hareketini yerleştirmiştir. Taksim Kadife Darbesinin bundan sonraki süreci, Gülen Hareketi ile AK parti kavgası (Kardeş Kavgası) olarak şekillendirilmeye çalışılacaktır. Bu süreçte AK Parti’den iki milletvekilinin istifa etmesi sağlanmıştır. Aynı dünya görüşünün mensupları arasında tabana yayılacak bir kavga, sadece her iki tarafa zarar vermeyecek, tüm camiaya, ülkeye ve İslam coğrafyasına zarar verecektir.

Erdoğan, Gülen hareketi üzerinden yürütülecek savaşın boyutunu iyi tahmin ederek (Ergenekon Operasyonları tecrübesi) dershaneler savaşını bilerek ve isteyerek tırmandırmış ve derinleştirmiştir. Böylelikle kendi kamuoyunu, bu kesimden gelecek her türlü hamlelere karşı (Kaset- bel ge savaşı) hazırlamıştır. Bu açıdan çok başarılı bir operasyon yönetmiştir.

Taksim Kadife Darbe sürecinin Üçüncü Aşaması: Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu ile İtibarsızlaştırma

Polis-Yargı tarafından başlatılan, deprem etkisi yapan derin dalga “Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu”, Taksim Kadife darbe sürecinin 3. evresidir. Muhtemelen, iç içe geçmiş ve birbirinin devamı olan birçok alt evrenin başlangıç aşamasıdır. Bu evre öncekilerden farklı amaçlar ve mesajlar içermektedir. Verilmek istenen mesajlar genel kitle tarafından anlaşılamamış olabilir; ancak taraflar, olayın muhatapları, verilen açık ve gizli mesajları almakta ona göre karşı tepki ve mesajlar vermektedirler.

Başbakanın bu hamlesini gören Küresel Kadife darbe stratejistleri/organizatörleri, Taksim Kadife Darbe Sürecinin üçüncü aşamasını öne çekerek Rüşvet-Yolsuzluk üzerinden taktik bir saldırı gerçekleştirmişlerdir. Bu operasyonun açık amacı, rüşvet ve yolsuzluk olaylarının üzerine giderek milleti ve devleti soyanları cezalandırmaktır. Bu aşamanın gizli amaçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Üç bakanın oğlunun ve birçok bürokrat ve iş adamının karıştığı iddia edilen bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile tamamen rüşvet ve yolsuzluklara batmış bir siyasi iktidarın var olduğu kanaatini yaygınlaştırmak. Bu yolla siyasi iktidarı itibarsızlaştırmak.

Bakan çocuklarının tutuklanması üzerinden Başbakan Erdoğan’a çocuklarının hedefte olduğu mesajını vermek

Siyasi iktidarın oy kaybına uğramasını sağlamak.

Siyasi iktidarın, AKP’nin ve tabanın üzerinde şok dalgaları oluşturarak iradelerini çözmek, daha büyük hata yapmalarını sağlamak

Rüşvet ve yolsuzluk gibi pis, çirkin kabul edilen ve toplum tarafından lanetlenen bir eylem konusunda AKP’nin ve tabanın kararsız kalmasını sağlayarak parti içi ihtilafları körüklemek

Milletvekillerinin iradesini çözerek istifa etmelerini sağlamak

Kaset ve dosyası olan milletvekillerine mesaj vererek istifalarını temin etmek

Üç bakanın oğlu üzerinden yürütülen bu psikolojik savaşla AKP’nin tüm üst düzey kadrolarına özel bir mesaj vererek siyasi iktidardan istediklerini alarak uzlaşmak

Ergenekon Soruşturmasını açan ve yürüten savcı – polis denkleminde operasyonu gerçekleştirerek operasyonun, Gülen Hareketi tarafından yapıldığı intibaını kuvvetlendirerek iki camia arasındaki fay hattını daha da derinleştirmek, enerji ile yüklemek ve kavgayı şiddetlendirmek. 

Kadife Darbe sürecinin merkezine geri dönüşü olamayacak bir tarzda Gülen Hareketini daha da sağlam bir şekilde konumlandırmak. 

Rüşvet ve yolsuzluklara karşı olan kesimleri, kadife darbenin ilk aşamasında oluşmuş gayrı memnunlar cephesine dâhil ederek gayrı memnunlar cephesini daha da genişletmek

Türkiye-İran, Türkiye – Irak ve İran – Hindistan arasında yapılan ticaret için kullanılan Halk Bankası’nı, zor durumda bırakarak batırmak. Bütün bu sirkülasyonun, ABD bankaları üzerinden yapılmasını sağlayarak ekonomik kâr sağlamak ve Türkiye’yi zarar sokmak.

Türkiye ekonomisini zarara uğratmak

 Taksim Kadife darbesinin üçüncü aşaması olan Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile itibarsızlaştırmanın açık ve gizli amaçlarının birçoğu gerçekleşmiş durumdadır. Siyasi iktidar dört bakanla ilgili iddialardan dolayı ciddi imaj kaybına uğramıştır. Üç bakanın istifası, geç kalınmış olmakla beraber, yararlı olmuştur. Kabinede yapılan revizyon önemli bir karşı hamledir. İdris Naim Şahin ve Erdoğan Bayraktar’ın bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifası ve şekli, AK partiyi yıpratacak değişik spekülasyonların yapılmasına sebebiyet verecektir. Bu süreç yol boyu bir kısım milletvekillerinin istifasına neden olabilecektir. Türkiye ekonomisi bu süreç içerisinde 20 milyar dolar zarara uğramış ve sadece dolardaki oynamadan dolayı enerji maliyetinde 4 milyar dolarlık bir artış olmuştur.

Sonuç: Ana Stratejiyi Bozmak

Bu operasyonu yapan küresel kadife darbeciler, Erdoğan’ın mizacını iyi bildikleri için yapacağı karşı hamleleri tahmin ederek ellerinde 3-4 rüşvet ve yolsuzluk dosyası malzeme (doğru ya da yanlış) toplamışlardır. Kadife darbe sürecinin üçüncü aşamasının bundan sonraki gelişimi, Ergenekon operasyonuna benzer bir şekilde dalga dalga olabilir. Siyasi iktidarın bu stratejik planlamayı göz önüne alması gerekmektedir. Bu nedenle Siyasi iktidar, öncelikle partiye sızmış ve yolsuzluğa bulaşmış olanları temizlemelidir. Rüşvet ve yolsuzluklar, bir ülkeyi ve bir milleti batıran, çürüten hastalıklar olup bunlarla kelle koltukta savaşılması gerekmektedir. Hırsız hırsızdır. Hırsızlar arasında sizin hırsız ve bizim hırsız daha iyidir tarzında bir ayırım yapılamaz.

Başbakanın sözünü ettiği küresel operasyon ve onun yerli işbirlikçileri, deşifre edilmelidir. Bu küresel operasyona karşı bir birleşik cephe hareketi oluşturulmalıdır.

Gülen Hareketinin aslı, samimi kadroları alındıkları kumpastan kurtarılmalıdır. Gülen Hareketi maskesi takmış güç, deşifre edilirken Cemaatin ihlâslı mensupları rencide edilmemelidir. Gülen Hareketi de kendi içerisinde bir öz eleştiri ve değerlendirme yapmak zorundadır. 28 Şubat’taki hataya tekrar düşmemelidir.

Yazıya ulaşmak için tıklayın…