Türkiye dün çok önemli bir yolsuzluk operasyonuyla sarsıldı. Aralarında üç bakanın oğlunun da bulunduğu 50 kişi gözaltına alındı. Ancak bu operasyon kamuoyu tarafından bir yolsuzluk operasyonundan ziyade, AK Parti’ye karşı yerel seçimler öncesi bir operasyon olarak algılandı. Öyle ki, operasyondan Hükümet yetkilileri ve hatta İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nün bile haberinin olmadığı ortaya çıktı. Üstelik operasyonu yapanlar Halkbank Genel Müdürü’nü de gözaltına alarak, aslında bu operasyonun uluslararası ayakları olan bir yapı arzettiğini gözler önüne serdi. İşte operasyonda ortaya çıkan tüm bu kafa karıştırıcı soruları Araştırmacı Yazar Zihni Çakır’la konuştuk.
BU İŞ SANKİ YOLSUZLUK SOSU KATILMIŞ BİR OPERASYON
Operasyonun neden ve niçin yapıldı? Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Şimdi neticede bu bir yargı süreci. Başlamış bir operasyon savcılığın medyaya yansıdığına göre yaklaşık 1 yıldır yapmış olduğu teknik ve fiziki takip çalışmalarında elde edilen verilere dayandığı söyleniyor. Tabi bütün bunlar operasyonu haklı çıkarmak için kamuoyunu yönlendirmeye yönelik bilgilerde olabilir. Nihayetinde bu süreçle ilgili adli makamların ya da mahkemenin değerlendirilmesi çok önemli ama işin neresinden tutarsanız tutun, gerek zamanlama açısından gerek kamuoyuna bilgileri aktarılışı açısından itibariyle hükümete yönelik çifte bir operasyon algısı oluşturuyor. Şöyle ki, ben bakan çocuklarının bir suça karışmış olabilme ihtimalini tabi ki göz ardı etmiyorum. İnsan her zaman için nefsine yenik düşüp bu tür suç teşkil eden eylemler içerisinde bulunabilir. Ben bunlar için bir şey demiyorum. Neticede bunun sonucunu yargı kararıyla göreceğiz. Kamuoyu vicdanı da bu işin cezalandırmasını yapacaktır. Ama bu operasyonun içine dahil edilen Halkbank’ın konumu, Halkbank Genel Müdürü’nün bu operasyon dahilinde gözaltına alınması ve isnad edilen suçun kara para aklama diye geçmesi işte o yolsuzluk anlamında gözaltına alınan işadamları ve bakanların da birinci derece yakınlarına da, işin açığı gölge düşürüyor. Yani bu iş sanki yolsuzluk sosu katılmış bir operasyon şekline dönüşüyor.
Neden Halkbank? Hepimiz biliriz ki Amerika’ya ve küresel güçlere rağmen Kuzey Irak’la bir petrol anlaşması yaptık. Bu yapılan anlaşma çerçevesinde petrolün pazarlanmasından gelecek nakit paraların Halkbank’ta toplanması karara bağlandı. Amerikan Merkez Bankası (FED), ABD Devleti hatta İngilizler bu yönde çok baskı uyguladılar. Öyle ki, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile Irak merkezi yönetimi arasında ABD dayatmaları neticesinde bu yönde büyük anlaşmazlık çıktı. Nihayetinde Amerikan parlamentosu milletvekilleri yayınladıkları ortak bildiriyle böylesine yüklü bir miktarın Türkiye Halk Bankası üzerinden gitmesinin, HalkBank’ın bu işte aracı rolü üstlenmesinin bedelinin ödettirilmesi anlamına gelen, HalkBank’a yaptırım talebinde bulundular. Birincisi bu…
İkincisi, bu operasyonun altın ve nakit para krizinin olduğu bir dönemde olması. Dünyadaki bütün devletlerin uluslararası hukuka uymasa bile devlet politikalarına meşru gelen bir eylemi, işte İran’a uygulanan ambargoyu delme amaçlı Dubai ve İran üzerinden Türkiye’ye belli bir miktarda milyar dolarlık altının transfer edildiği iddiası. Hatırlarsanız Atatürk Havalimanı’nda bilmem kaç kilo altınla birisi yakalandı diye basında haberler çıktı. Bu operasyonun alt yapısıydı muhtemelen. Türkiye’nin bu ekonomik operasyonuyla, Kuzey Irak’taki petrollerin gelirlerinin Halkbank’da toplanacak olması bilhassa Amerika’daki o derin yapıyı rahatsız etti. Çünkü siz bir ambargoyu deliyorsunuz. Aynı zamanda kendi ülkenizdeki ekonomik bağımlılığı en aza indirgemeye çalışıyorsunuz. Amerika’nın da içinde bulunduğu küresel sermayenin bu coğrafyadaki ülkelerde ekonomi dengelerinin oynatmaya yönelik hamlelerine karşılık siz halkın nakit ilgisini artırarak buna tedbir alıyorsunuz. Bunu da Halkbank üzerinden yapıyorsunuz.
Şimdi düşünebiliyor musunuz? Böyle bir operasyonun, bunun devlet politikası olarak gerçekleştiğinin Halkbank’a yapılan baskınla ele geçirilecek belgelerle dünya kamuoyuna açıklanması durumunda Türkiye’nin nasıl bir pozisyona düşeceğini? İran’ a uygulanan ambargoyu delmek için hangi yollara başvurulduğunun, işte çarşaf çarşaf bu operasyonu yapan emniyet ve yargı bürokrasisinin destek verdiği medya tarafından yayınlandığını düşünebiliyor musunuz? Türkiye’nin dünyadaki itibarının ne hale geleceğini hesap edebiliyor musunuz? Bu düpedüz yargı ve emniyette belli bir kesme itaat etmiş, bakın çok net söylüyorum bu yargı ve emniyette belli bir kesime itaat etmiş kişilerin ekonomik casusluk hareketidir. Eğer bu durum böyleyse…
Peki bu kesimler kimler?
Çok net. Bizzat kendileri zaten “Bizim arkadaşlarımızı bu kurumlarda tasfiye ettiler.” diye açıklama da bulundular. “Bizim arkadaşlarımız geçmişte cuntacılarla mücadelede canını ortaya koydu. Şimdi de siz tasfiye ediyorsunuz. ” diye kendileri sahiplendiler. Ben bugün kalkıp Cemaatin “emniyetteki ve yargıdaki adamları” desem suç oluyor. Ama adam kendisi bizim arkadaşlarımız bizim elemanlarımız ya da personelimiz diye ifade kullanıyor. Ben şunu özet olarak söyleyeyim, bana kalırsa bu operasyon yolsuzluk sosuyla yapılmış bir ekonomik casusluk operasyonu. Amerika’nın “Halkbank’a yaptırım uygulaması” maalesef, Türkiye’deki yargı ve emniyet eliyle hayata geçirilmiştir.
HANEFİ AVCI’YI CEZAEVİNDE ÇÜRÜMEYE MAHKUM EDEN BUMERANGI ZAMANINDA ÇÖZEMEDİK
Yolsuzluk soruşturması hakkında elbette yargı bir karar verecektir ama yerel seçimler öncesi böyle bir operasyonun hayata geçirilmesi normal mi? Zamanlamasına bakılırsa AK Parti’yi yıpratma amacı taşıdığı da söylenebilir mi?
Sayın Dinç, zaten 7 Şubat MİT operasyonu, Gezi, Gezi’den sonra dershaneler üzerinden manşetler üzerinden denenen kalkışma, Ak Parti’yi yıpratma hamlesi ve arkasından da bu. Bakın çok net söyleyeyim size; muhtemelen akıl tutulması yaşayan yargı mensupları kabileden birkaç ismi bu işin içerisine dahil etme çabası içerisindedir. Bunun hamlesi yakında gelir. Ben bekliyorum. Niye ben bekliyorum. Aslında suç biraz bizde. Biz geçmişte Hanefi Avcı gibi ismi Devrimci Karargâh Örgütü diye üretilen bir terör örgütünün üyesi ve yöneticisi yapan bir yargı iradesiyle ve emniyet iradesiyle yeterince savaşmadık. Hanefi Avcı’dan bir terör örgütü üyesi üretip ve cezaevinden çürümeye mahkum edilen bumerangı biz zamanında çözmedik. Şimdi o bumerang döndü bize geldi. Burada AK Parti’nin de çok hatası var. Bu operasyon her şekilde Ak Parti’nin seçimler öncesinde meşruiyet kaybetmesi için atılmış bir adımdır.
Bu operasyonun arkasında gerçekten yolsuzluk olabilir. Bu yolsuzluğu yapanlara lanet olsun diyorum. Ama operasyonun zamanlaması operasyonla ilgili bugüne kadar beklenip, bugün düğmeye basılması, özellikle dershaneler üzerinden çıkan tartışma daha sonra Taraf manşetleriyle devam eden saldırıların arkasından bunun gelmesi operasyonun uluslararası bir operasyon olduğunun net bir şekilde karşımızda olması, oradaki yolsuzluğun, ahlaksızlığını bile örtmek için yeterlidir. Çünkü hiçbir yolsuzluk küresel güçlere hizmet eden bir anlayıştan daha kötü değildir. Kendi ülkesine o küresel odakları temsil etmeyi yönelik bir hamleden daha kötü değildir yolsuzluk. Yolsuzluk ahlaksızlıktır, namussuzluktur, bunların hepsine katılıyorum. Ama küresel ajanlıktan daha ahlaksızca değildir. Ülkesinin menfaatlerini başkasının menfaatlerine peşkeş çekmekten daha ama daha kötü değildir.
Cemaat de sanırım küresel güç odaklarıyla işbirliği konusunda kararlı adımlar atıyor…
Başbakan Erdoğan, kirli ittifakları, kirli işbirliklerini, Türkiye üzerinde yapılmak istenen operasyonları, Türkiye’nin ameliyat edilmeye çalışıldığını, bunların hepsini çok net söylüyor. Bunların adresi de zaten orası, bana söylemiyor. Türkiye’de aşağı yukarı 70-80 yıldır bu insanlara inancından dolayı zulmeden o elit Kemalist düzen bile bu kadar usulsüz, bu kadar hukuksuz davranmamıştı. Bu nedir Allah aşkına. Bu nasıl bir hırstır? Bu nasıl bir teslimiyettir? Bu nasıl bir tetikçiliktir?
on5yirmi5.com