“AK Parti kadroları boyun eğmeyi kabul etmedi”

Olaylar
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Eğer bir gün bize tevdi edilen emanet dolayısıyla üzerimizde herhangi bir kibir ve güç belirtisi görür, merhamet ve şefkatten özellikle de adaletten ayrıldığımızı hissederse...
EMOJİLE

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Eğer bir gün bize tevdi edilen emanet dolayısıyla üzerimizde herhangi bir kibir ve güç belirtisi görür, merhamet ve şefkatten özellikle de adaletten ayrıldığımızı hissederseniz hiç çekinmeden bize Hazreti Mevlana’yı hatırlatın, hiç çekinmeden ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen Şeyh Edebali’yi hatırlatın. Bu zilletten uzak kalmamız için bize dua edin. Siyasetin esası bu anlamda bütün bu değerleri aziz kılmaktır” dedi.

Davutoğlu, Konya Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası ve Konya Ticaret Borsasının Fuar Alanı’nda düzenlediği akşam yemeğine katılarak Konya Ticaret Odası Uluslararası Fuar Merkezinin açılışını yaptı.  

“Aziz şehrin aziz insanları, değerli hemşehrilerim” ifadeleriyle konuşmasına başlayan Davutoğlu, tüm Konyalıları selamladı.

Allah’ın arzının geniş olduğunu ve her mekanın Allah’ın Cemal isminin yansıması olarak yaratıldığını söyleyen Davutoğlu, “Her mekan güzeldir ve her mekandaki insanoğlu birbirine eşit şekilde yaratılmıştır ve hepsi azizdir, hepsi onurludur. Ama nerede yaratılacağı konusunda hiçbir irade kullanamayan insanların belki de en büyük lütuf ve kerem sahibi olduğu hususlardan biri hangi dönemde ve hangi mekanda yaratıldıklarıyla ilgilidir” diye konuştu.

Davutoğlu, “Konya’daki muhteşem tabloyu görünce ve öğle saatlerinde devraldığım o ağır sorumluluğu hissedince ‘Şükürler olsun ki’ dedim (Bu ülkede, bu kadim medeniyet merkezinde yaratılmışız ve şükürler olsun ki Hazreti Mevlana’nın diyarından feyzalma, imkanına, lütfuna sahip olmuşuz)” dedi.

Güven oylaması sonrasında Konya’ya gelirken Anadolu’nun güzel coğrafyasına baktığını ve tefekkür ettiğini söyleyen Davutoğlu, şunları belirtti:

“Bir tarafta gerçekten iliklerime kadar sorumluluk hissi anlamında yüreğimi titreten bir ağır sorumluluğun altına girmiştim. Aslında 21 Ağustos’ta ilk emaneti devralma konusunda, adaylığım ilan edildiğinde, bu sorumluluğu hissetmeye başlamıştım. Ertesi sabah Hacı Bayram-ı Veli’de, daha sonra hükümet programını sunup müzakeresini yaptıktan sonra İstanbul’a gittiğimde Eba Eyyub El-Ensari’nin huzurunda sabah namazında, biraz önce Hazreti Mevlana’nın huzurunda o derin mesuliyetin ağırlığını bir kez daha hissettim.”

“Bu topraklardaki ilk payitahtımız olan Konya’ya bugünkü başkentimiz olan Ankara’dan gelirken bu ağır sorumluluk duygusu içinde Rabbime niyazda bulundum” ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Devlet olmak ya da devlet gücünü kullanmak temelde iki önemli değere ya da güce istinat eder: birisi kudret, birisi şefkat. Devletler veya devletler adına siyasi otoriteyi kullanan kişiler eğer insanoğlunun ihtiyaç hissettiği düzeni kurmak için yeterli kudrete sahip değillerse o ülkede huzur ve güvenlik olmaz. Devlet ve devletin sorumluluğunu üstlenen siyasiler, devlet adamları bu kudrete sahip olur da eğer şefkate sahip olmazlarsa belki düzen kurarlar ama idare ettikleri insanların kalbine nüfuz edemezler, onların kalbinde yer edinemezler. Devleti devlet yapan şefkattir, devleti devlet yapan emrinde olduğu milletin her bir ferdini kendi canından, kendi varlığından daha değerli görmektir.”

“Bazılarının ve geçmiş telakkilerinin aksine bizim siyaset anlayışımızda amir olan millettir, hadim olan devlettir, amir olan vatandaşlardır, hadim olan onu idare eden idarecilerdir” diye konuşan Davutoğlu, “Eğer idareciler bu bilinçle davranamazlarsa bir müddet sonra halkına zulmeden tiranlığın önünü açarlar. Ama eğer idareciler sahip oldukları mevkinin aslında insanın özünü ve onurunu koruyan bir kutsi emanet olduğunun farkındalarsa işte o zaman o milletin fertleri o idarecilerle kalben buluşurlar” değerlendirmesinde bulundu. 

Ankara’dan Konya’ya gelirken bunları düşünerek niyazda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Bu kutsal emaneti aldığımızda ki sizin de bu anlamda duanıza muhtacım, bu kutsal emaneti aldıktan sonra sahip olduğumuz kudret üzerinden hiç kimseye bizim üzerimizden zulmetmek gibi bir zilleti yaşatmasın. Hiçbir şart altında devletin bizim kudretimiz, bizim elimizde olan kudreti üzerinden herhangi bir insanın hakkının yenilmesine bizi vesile kılmasın ve devlet otoritesi kullanarak hiçbir insana, hiçbir hayvanata ve nebatata Rabbimizin yarattığı hiçbir varlığa zarar verecek bir uygulamayı bizden sadır etmesin.”

“Hiç çekinmeden bize Hazreti Mevlana’yı hatırlatın”

Davutoğlu, her türlü makam ve mevkinin sadece bir imtihan meselesi olduğunu belirterek “Eğer bir gün bize tevdi edilen emanet dolayısıyla üzerimizde herhangi bir kibir ve güç belirtisi görür, merhamet ve şefkatten özellikle de adaletten ayrıldığımızı hissederseniz hiç çekinmeden bize Hazreti Mevlana’yı hatırlatın, hiç çekinmeden ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen Şeyh Edebali’yi hatırlatın. Bu zilletten uzak kalmamız için bize dua edin. Siyasetin esası bu anlamda bütün bu değerleri aziz kılmaktır” diye konuştu.

Konya’ya geldiğinde hemşehrilerinin kendisini karşılayışlarındaki muhabbeti gördüğünde “Bu mekanda yaratılmış olmak dolayısıyla bir kez daha şükrettiğini” ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hele dört ay içerisinde dördüncü kez şehir meydanını dolduran yüz binleri gördüğüm de dedim ki ‘Eğer faninin arkasında böylesine bir araya gelmiş ve ortak bir ruh oluşturmuş samimi ve muhlis bir topluluk varsa Allah’ın izniyle yolumuz açıktır’. Yüreğimdeki ürperti, toplu açılış töreninde gördüğüm coşku ve neredeyse bütün bir meydanı al bayraklarla donatmış olan Konyalılar’ın gönlündeki imanı, vatan aşkını, millet aşkını gördüğümde  evet bu yol zorluklarla mayınlarla tehlikelerle dolu olabilir ama madem ki arkamızda Konya var, madem ki arkamızda aziz insanları var bu yoldaki bu engelleri aşma kudretini de biz gösteririz.” 

Konuşmasında “Konya’ya selam etmeye geldim, Konya’ya teşekkür etmeye geldim” dediğini hatırlatan Davutoğlu, “Esas niyetim sadece selam ve teşekkür değil onun arkasında Konya’ya sığınmak, Konya’yı şahit kılmak. Konya sığınılacak bir mercidir, Anadolu toprakları sığınılacak bir diyardır, bu aziz milletin derin gönlü herkesi içine alabilecek kadar şefkatli ve müşfik yönlü sığınılacak bir muhabbet deryasıdır” diye konuştu. 

“Gelin geleceğin ülkesini, küresel gücünü,kudret ve şefkat diyarı o büyük devletini, birlikte inşa edelim”

Davutoğlu, yaptığı konuşmada, bugün Türkiye Cumhuriyeti hükümeti güvenoyu aldıktan sonra Konyalılarla bir araya geldiğini hatırlatarak teşekkür konuşmasında, TBMM’nin ortak akıl, ortak vicdan, ortak ahlak membası olduğunu vurguladığını ve bütün partilere ”gelin geleceğin ülkesini, geleceğin küresel gücünü, geleceğini kudret ve şefkat diyarı o büyük devletini, ülkesini birlikte inşa edelim” çağrısında bulunduğunu söyledi.

‘Birbirimizi eleştirebiliriz, birbirimizin  politikalarına farklı açılardan bakabiliriz ama nihayetinde AK Parti’nin ortaya koymuş olduğu 2023 hedefleri, bir milletin tarih sahnesine azametle  gururla ama en önemlisi da vakarla geri dönüşüdür” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

‘Hasta adam denilen bir milletin, bir ülkenin her an darbelerle karşı karşıya kalabileceği düşünülen bir ülkenin 90’lı yıllarda, 80’li yıllarda, 70’li yıllarda, o ülkenin başbakanının ağzından çıkacak sözün ya da hükümetinin ferman buyuracağı iradenin değil de, bir IMF memurunun ağzından çıkan sözün önem taşıdığı o yılları hatırlayın. Ve böyle düşünülen bir ülkeden bugün her türlü engeli aşan, küresel ekonomi politik krizlere  dayanıklı ekonomisiyle vakur bir şekilde ayakta duran , ayakta durmakla sadece yetinmeyen, dönüp ‘durun ey kalabalıklar’ demesi gibi üstadın, ‘durun ey idareciler, ey küresel güçler, büyük güçler’, bu insanoğlunun adalete ihtiyacı var. Bütün bu adaletsizliklere karşı yeni bir çağrının öncüsü olan ülke var.”

Gelecek dönemde, üç ana odağın, omurganın siyasetin belirleyicisi olmaya devam edeceğini anlatan Davutoğlu, bunun birincisinin  demokratikleşme olduğunu söyledi.

Demokratikleşmenin zannedildiği gibi sadece prosedürel olarak belli hakların elde edilmesi ve kullanılması olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları belirtti:

”Demokratikleşme millette içkin ve gizli olan bir enerjinin ortaya çıkarılmasını sağlayan bir siyasi kültürdür. Halka güvenemeyen yöneticiler ve halkını kontrol etmeyi, denetlemeyi, onları baskı altında tutmayı iktidar sahibi olmak olarak gören siyasetçiler, aslında kendi halkının enerjisini içeride tüketirler ve enerjisini mahpus ederler

Niye 12 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz bu büyük atılımlar, 60’lı, 70’li, 80’li hele hele dünya ekonomisinin gelişme gösterdiği, demokratikleşmenin yaygınlaştığı 90’lı yıllarda gözlemlenmedi?  Çünkü o dönemin yöneticileri için iktidar sahibi olmak, Ankara’da ya İstanbul’da belli ekonomik ya da siyasi belli güç odaklarıyla belli pazarlıklar dahilinde başbakanlık koltuğunda oturmak anlamına geliyordu. Çünkü onlar için devlet ve iktidar sahibi olmak milletin üzerinde söz hakkına sahip olmak demekti. Halbuki bizim için 12 yılda ortaya çıkardığımız siyasi kültürde iktidar sahibi olmak, her an halkın hizmetinde olmak demektir. İktidar sahibi olmak sadece Ankara’da bürokratik koridorlarda, ya da İstanbul’da belli güç merkezlerinin arasında o iktidarı aramak değil, halkın ta derununda halkın yanında, halkın  nasırlı elleriyle göğe açılmış dua için açılmış kollarıyla  halkın arasında bulunmaktadır.”

Onun için kendilerinin bu demokratikleşme üzerinden büyük bir enerjiyi ortaya çıkardıklarını belirten Davutoğlu, onun için son 12-13 yılda girdikleri her seçimden başarıyla çıktıklarını ifade etti.

”Kimse ‘dönemin’ ifadesini kullanamayacak”

”Konyalılara bu anlamda bir kez daha teşekkür ediyorum iftihar ediyorum” diyen Davutoğlu,  bu seçimlerin tümünde Konya’nın bir rekor kırdığını, son olarak cumhurbaşkanı seçiminde her 4 Konyalıdan üçünün ”Sayın Recep Tayyip Erdoğan”dediğini söyledi.

”Bu bir vefaydı, Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde bu aziz şehre nasıl sahip çıktığını bütün Konyalılar gördüler” diyen Davutoğlu, ”Bakınız 4 mitingi gördük biz yaşadık Konya’da. 28 Mart’ta seçimden iki gün önce, o zaman Sayın Başbakanımızın, o bu zaman Sayın Başbakanımızın diyorum dikkat edin,  dönemin başbakanı demiyorum.Dönemin başbakanı değil, gönüllerin başbakanı olarak kalmaya devam edecek olan Sayın Cumhurbaşkanımız. Kimse de bu ülkede bir daha Adnan Menderes örneğinden hareketle, şehit Başbakanımızdan hareketle zinhar hiçbir başbakana ya da cumhurbaşkanına halkın iradesini taşıyan hiçbir lidere  ‘dönemin’ ifadesini kullanamayacak. Bu bizim taahhüdümüzdür” şeklinde konuştu.

Güven oyundan önce İstanbul’a gittiğini, bütün gün İstanbul’da olduğunu anlatan Davutoğlu, konuşmasına, şöyle devam etti:

”İstanbul, hepimizin Konya gibi feyzaldığı şehirdir. Dün orada zikrettiğim gibi Konya, İstanbul, şehirler, bizim için hocalardır, biz onların dizinin dibindeki öğrencileriz. Kıymetini bilene, o sokaklara işlenmiş ruhu okuyabilene. O güzel selatin camilere, minyatür ama  gerçek estetik zirvesi olan camilere, medrese bakabilenler için İstanbul ve Konya hocadırlar, Ankara  hocadır, öğretmendir. Bizler onların mütevazı, muafiyet sahibi talebeleriyiz. Dün şehit Başbakanımız, özellikle söylüyorum şehit Başbakanımız diye. Çünkü bu milletin iradesiyle gelmiş ve bu millete rağmen katledilmiş birisi şehit unvanına fazlasıyla layıktır. Sadece Ezan-ı Muhammediye’yi aslına döndürmüş olması bile milletin kalbinde ne derece, deruni  bir yer edinmesini sağladığını hepimiz biliriz. Onu ziyaret ettim ve orada da tefekkür ettim.  Ve kendi kendime şu sözü verdim: Bir daha bu ülkede hiçbir başbakana böylesi bir kader, kader Allah’ın elindedir ama böylesi bir sonu, kimse layık görmeyecek. Ve şunu söz verdim onun huzurunda: Allah şahit olsun ki eğer senin kaderin bizim kaderimiz olacaksa dahi milletin iradesini hiç kimseye teslim etmeyeceğiz. Şehadetin şahitliğimiz olsun.”

Daha sonra rahmetli  Turgut Özal’ın mezarına gittiğini ifade eden Davutoğlu, “Onun 80’li yılların kabus gibi  çöken askeri ihtilal döneminde kılı kırk yararcasına, bu ülkeyi nereden alıp. nereye getirmeye çalıştığını hepimiz biliriz” dedi.

Özal’ı eleştirenlerin dahi zamanla o zor şartlarda neleri yapmaya çalıştığını hep gördüğünü anlatan Davutoğlu, ”Bugün bize karşı olan odaklar, o zaman ona karşı da saf tuttular. Acaba bu kıskacı nasıl kırabilirim diye büyük gayretler gösterdi. Ve ilk defa, hani her generalin gönlünde bir cumhurbaşkanı olmak düşüncesi var gibi bir kanaatin yerleştiği bir ülkede, sivil cumhurbaşkanı olarak Meclisçe seçildi ve bu onuru da hep taşıdı. Allah ona da rahmet eylesin. Eğer o, o gün üzerindeki baskılara boyun eğmiş olsaydı bugün halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı sürecini yaşamakta daha büyük zorluklarla karşılaşırdık” değerlendirmesini yaptı. 

”Hiçbir başbakan mahkeme karşısında hesap vermek zorunda kalmayacak”

Daha sonra eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın kabrini ziyaret ettiğini dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

”Orada da  gözümün önünde onun Anayasa Mahkemesi karşısında  dimdik, nazik, zarif ama vakur duruşu aklıma geldi.  28 Şubat dönemini yaşayıp da ister bizim gibi ilim adamı olsun üniversitede çektiklerimizle ister öğrenci ya da memur olarak başörtülü kardeşlerimizin, eşlerimizin çektikleriyle ister şu masada oturan Konyalı işadamlarının sadece belli değerlere dayalı, ekonomik ahlaka sahip olmaları dolayısıyla çektikleri yeşil sermaye diyerek ve bütün Türkiye sathındaki Anadolu sermayesinin çektiklerini düşündüğümüzde, o 28 Şubat zulmünün karşısında, dediğim gibi her zamanki nezaketiyle zerafetiyle vakarıyla inandıklarını savunan Necmettin Erbakan’ın huzurunda da  düşündüm. Ve ona da söz verdim, diğerlerine söz verdiğim gibi. Ne olursa olsun inşallah bu ülkede bir daha, hiçbir başbakan, herhangi bir mahkeme karşısında hesap vermek zorunda kalmayacak. Hesap vereceği makam onu, o iktidara getiren milletin tam kendisidir ve Allah’ın huzurudur. Şu veya bu gerekçeyle, şu ya da bu komployla milletin iktidara getirdiği başbakanları, sıradan ve temelsiz mesnetlerle bu şekilde tahkir edici bir tutumu bir daha bu ülkeye yaşatmayacağız.”

”Dolayısıyla milletin enerjisini ortaya çıkaracak temel saik demokrasinin kökleşmesidir, tahkim edilmesidir” diyen Davutoğlu, ”Bütün bu yaşadığımız siyasi tecrübeler bize şunu gösteriyor: Özgürlükler genişledikçe, devletin vatanına ve vatandaşına güveni arttıkça, bu güven dalga dalga yayılıp her bir işadamına, her bir ilim adamına, her bir devlet adamına, bir özgüven olarak döndükçe milletin enerjisi ortaya çıkar” ifadesini kullandı.

”Daha fazla dış yatırımı çekebilmiş olmamızın esası istikrardır”

Türkiye’nin çok büyük doğal kaynakları olmadığını, başka milletleri sömürmekten gelen büyük kapital birikimlerin de olmadığını dile getiren Davutoğlu, ”Ama öyle bir değerimiz var ki bütün doğal kaynaklardan daha üstündür ve bütün sermaye birikiminden daha kıymetli ve değerlidir, o da insanımız. Biz bu insanımızı bir daha  iç tehdit gibi gören, devlet anlayışını bu topraklarda egemen kılınmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

Konuşması sırasında uluslararası fuarı bu şekilde, bu kadar güzel şartlarda gerçekleştirmiş olmasından dolayı Konya Ticaret Odasına teşekkür eden Davutoğlu, ”Sanayi odamıza, borsamıza, bütün işadamlarımıza teşekkür ediyorum, bugün benim Konyalı hemşehrilerime buluşmamızı sağlamaları dolayısıyla” dedi.

İşadamlarının dünyanın her yerinde aradığı en önemli hususun istikrar olduğunu vurgulayan Davutoğlu, gerek iç sermayenin, gerek dış sermayenin orta ve uzun vadeli yatırım yapması talep edildiğinde, bakacakları ilk şeyin o ülkede istikrar olup olmadığını anlattı.

Davutoğlu, ”Bir yatırım yaptığında, daha o yatırım kendisini amorti edip, kendi kendini döndürecek hale gelene kadar dahi istikrar göremezse o ülkede, gelip yatırım yapmaz. 12 yıllık dönemde daha öncekilerden çok daha fazla, toplamından fazla bir dış yatırımı bizim çekebilmiş olmamızın esası istikrardır” ifadesine yer verdi.

“AK Parti kadroları boyun eğmeyi kabul etmedi”

Davutoğlu, 12 yıllık birikim karşısında Türkiye’yi tekrar kaotik döneme, istikrarsızlıklar dönemine geri götürmek isteyenlerin geçen yıl Gezi manüpülasyonları ve 17-25 Aralık olayları ile Türkiye’ye darbe vurmak istediğini belirterek şunları söyledi:

Peki, bunun karşısında kim durdu? Geçen sene haziran ya da aralık ayında hakim olan ve hakim kılınmak istenen psikoloji, bugün var mı? Haziran ayında öyle bir hava estirildi ki sanki büyük bir kalkışma ile seçimle iktidara gelen, sokakta tam bir vulgarizm ile bir tür sokak çeteleri ile iktidar el değiştirecekmiş gibi. Olmadı çünkü bu millet, Başbakanın, bugünkü Cumhurbaşkanımızın ve siyasi iktadarın arkasında durdu. Ama şunu da takdir edeceksiniz: Ne o zaman Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız ne de AK Parti kadroları boyun eğmeyi kabul etmedi. 17 Aralık’ta, 25 Aralık’ta yapılanlardan sonra, tır operasyonlarından sonra, Dışişleri Bakanlığı dinleme olaylarından sonra bu sefer bir başka türbülansı, istikrarsızlığı getirmeye çalıştılar. Olmadı çünkü 30 Mart’ta, o muhteşem Konya’daki mitingde ve Türkiye’nin bütününe sirayet eden, bütün Türkiye’yi dalgalandıran mitinglerde belki Sayın Cumhurbaşkanımızın sesi kısıldı ama milletin sesini kısılmayacağını hem kendisi hem onu destekleyen millet gördü.”

Davutoğlu, 30 Mart’ta hesapların boşa çıkması ile cumhurbaşkanı seçimlerine dönük olarak beklentilerin yayılmak istendiğini söyledi ve gazeteler ve bazı yayın organları üzerinden felaket senaryosu üzerine oynandığını dile getirdi. Davutoğlu, “AK Parti kadrolarının büyük direnci ile Sayın Cumhurbaşkanımızın gerçekten dirayetli bir şekilde süreci yönetmesi ile cumhurbaşkanlığı seçiminde de istediklerini bulamadılar” diye konuştu.