‘8 Yıllık Eğitime 28 Şubat’ta Getirildi’

Olaylar
Akif Hamzaçebi Basın Kulübü’nde konuştu: Komisyonda iç tüzüğe aykırı hareket edildi. Meclis Başkanı, teklifi komisyona iade etmeli CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Basın Kulübü programında ...
EMOJİLE

Akif Hamzaçebi Basın Kulübü’nde konuştu: Komisyonda iç tüzüğe aykırı hareket edildi. Meclis Başkanı, teklifi komisyona iade etmeli

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Basın Kulübü programında gazeteciler; Nihal Bengisu Karaca, Belkıs Kılıçkaya, Muharrem Sarıkaya ve Yavuz Semerci’nin sorularını yanıtladı.

Milli Eğitim Komisyonu’nda yaşanan gerginliği anlatan ve 4+4+4 eğitim modeline yönelik eleştirilerini dile getiren Hamzaçebi, cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2B yasası ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu.

İşte Hamzaçebi’nin açıklamaları:

BANT APARATINI BAŞKAN’A FIRLATMADIM
"Böyle bir olayla (bant aparatı atması) anılmayı istemem ama olayı bütün açıklığıyla ifade etmek isterim. O gün Mili Eğitim Komisyonu’nda 4+4+4 teklifinin görüşüleceği gün grup başkanvekilleri ve milletvekili arkadaşlarımızla komisyona gittik. Ama komisyon olağanüstü ölçüde milletvekili sayısıyla AKP’li arkadaşlar tarafından doldurulmuştu. Bize ayrılan 4 tane koltuk gördük. Hıncahınç ölçüde o koltukların arka tarafları, ön tarafları AKP’li milletvekilleri tarafından dolduruldu. Komisyon üyesi arkadaşlarımızdan 4-5 üye salona girdiği zaman ilerleme imkanı olmadı. Başkanlık divanının önünde çok sayıda AKP’li milletvekili var. Onlar da kendilerine göre başkanlık divanını korumaya almışlar. Böyle bir ortamda gerilim yaşanıyor. Her an kötü şeyler olabilir, sükunet gerekiyor. Fakat oradaki AKP’li grup başkanvekili arkadaş, konuşmaları duymuyorum ama, başkanla diyalog içinde. Böyle bir ortamda Komisyon Başkanı görüşmeleri başlattı. Milletvekili arkadaşlarımız yerlerde, sonradan Engin Altay olduğunu öğreniyorum, tekmeleniyor. Böyle bir ortamda görüşmelere başlayınca ben de bunun doğru olmadığını ifade etmek için başkanlık divanına yürüdüm. Sesimi de duyuramıyorum. ‘Sayın Başkan’ diye sesleniyorum, önümde bir duvar var. Biri de beni iteliyor, tanımıyorum, ‘Ben milletvekiliyim’ diyor. Koruma zannettim ilkin. Milletvekilleri kendilerine göre bir önlem almışlar. AKP’li başkanvekili beni görüyor ama çabama destek vermiyor. Sayın Başkan diye seslendikçe genç milletvekili beni engelliyor. Hatta hoş olmayan sözler de sarf ediyor. Hâlâ başkana sesleniyorum. Ama Başkan, teklif metnini okuyor, nE dediği anlaşılmıyor. Sayın Başkan’ın önüne iç tüzüğü bıraktım, amacım beni fark etmesini sağlamaktı. İç tüzük, ‘Kavga gürültü var ise komisyon başkanı görüşmeyi başlatmaz’ diyor. Orada plastik bir bant aparatı var. Sayın Komisyon Başkanı bunun 300-400 gram olduğunu söyledi, Meclis Başkanı yarım kiloya, Başbakan da bir kiloya çıkardı. Ben, ‘Beni fark et’ anlamında barikatın üzerinden Sayın Başkan’ın önündeki masaya attım. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Sayın Başkan’ı hedef almadım. Sayın Komisyon Başkanı olayı kendince anlattı. Olay tamamen benim anlattığım gibidir. ‘Bundan mutlu oldunuz mu’ derseniz, tabii ki mutlu olmadım."

HUKUKSUZLUĞU BANT APARATIYLA ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR
"Orada büyük bir hukuksuzluk yaşanıyor. Bırakalım, gerilimli ortamda Komisyon Başkanı’nın oturumu durdurması gerektiğini, bizim hiçbir temsilcimize söz hakkı verilmedi. İç tüzük 29. maddesine göre, komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir. Çok uzadığı için görüşmeler, konuşmaları sınırlandırıyorlar. Sayın Başkan kendi oylattığı önergeye bile uymuyor. 7 kere söz talebi var, benim ve arkadaşlarımın yazılı söz talepleri var. Bu kadar hukuksuzluk yaşanmışken, bu hukuksuzluğu bir bant aparatıyla örtmeye çalışmak samimiyetle bağdaşmaz.

Bu, aynı zamanda anayasaya da aykırı. Milletvekilleri yasama görevini yapacak. Milletvekili görüşünü ifade etmek zorundadır. Bu yapılmadığı zaman açık bir şekilde anayasaya aykırılık vardır. Meclis başkanları daha önce 4 kez iç tüzüğe aykırı olduğu gerekçesiyle yasaları komisyona iade etti."

128 SAAT DAHA KONUŞMAMIZ LAZIMDI
"8 yıllık kesintisiz eğitim konuşulurken bugün AKP’de olup o gün RP’de olan milletvekilleri o gün tasarıya karşı konuşuyorlardı. O tasarı 11 maddelik bir tasarı ve 93 saat konuşulmuş. Şimdiki teklif, 26 madde ve 91 saat konuşulmuş. O süreye göre bugün 128 saat daha görüşmek gerekir ki, 97 yılındaki süreyi tutturalım. ‘CHP çok konuşuyor’ şeklindeki eleştiri ‘Biz olursak konuşuruz, CHP olursa konuşmaz’ demektir. Bir milletvekili 12 saat konuşmuş ama bir milletvekili 10 dakika konuşmuş. Toplam süre 91 saat… Demokratik olmayan bir tutum var. Bunu kimse milletin gözünden kaçırmamalı. Milletvekilinin yapacağı şey konuşmaktır. Bir yandan görüşümüzü ifade ederken bir yandan milleti dahil etmek… Bize verilen imkan içinde demokratik bir şekilde milleti sürece ortak etmek istiyoruz."

SÜREÇ UZASAYDI…
"Teklifi verdikten sonra çıraklık yaşını değiştirdiler, ikinci kademede açık öğretim vardı onu değiştirdiler. Konuşmalardan iktidar yaralanıyor. Bu süreç belki daha uzun olsaydı 8 yıllık kesintisiz eğitimi belki iktidar da kabul edebilirdi. Pazar gününe kadar olan süreç demokratik bir süreçti. Pazar günü demokratik başkan gitmiş, başka bir başkan gelmiş."

MECLİS BAŞKANI KOMİSYONA İADE ETMELİ
"Ben Sayın Meclis Başkanı’nın bu yasayı komisyona iade etmek dışında bir seçeneğinin olduğunu düşünmüyorum. 7. maddeden itibaren görüşmenin yenilenmesi dışında bir seçenek yoktur. Sayın Meclis Başkanı kendi konumunu tartışmaya açmış olur. İç tüzüğe aykırılık olunca meclis başkanı komisyona yasaları komisyona iade etmelidir."

PARLAMENTODA MÜCADELESİNİ VERECEĞİZ
"Parlamentoda bu yasanın demokratik mücadelesini yapacağız. Komisyona iade edilmesi konusunda kuvvetli ihtimal görüyorum. Meclis Başkanı bir hukuk adamıdır. Hukuku bu kadar kenara atacağını sanmıyorum. Sayın Cemil Çiçek anayasa yapım komisyonunun başkanlığını yürütüyor. Bu başkanlığı ancak tarafsız konumuyla yürütebilir. İç tüzüğe aykırı bir tutum karşısında gerekeni yapmaz ise anayasa konusunda da tarafsızlığını yitiren bir başkanla karşı karşıya kalırız. Anayasa yapım süreci de zarar görür."

DEVLET GÜCÜNÜ SINIRLAYAN BİR ANAYASA
"Türk milletinin ihtiyaçlarına uygun bir anayasaya gerçekten önem veriyoruz. Hak ve özgürlükleri öne çıkaran, devletin gücünü sınırlayan bir anayasayı arzu ediyoruz. Ama tabii ki meclis başkanı tarafsız olacak ki bu süreç iyi yürüsün. Sayın Cemil Çiçek’in bu yüzden kılı kırk yaracağı kanaatindeyim. "

8 YILIN KAZANIMLARI
"8 yıllık eğitim ile çocuk yaştaki evliliklerin oranı düşmüştür. 16 yaşındaki kızlarımızın evlilik oranı yüzde 44 oranında azalmıştır. 17 yaşındaki doğumlar yüzde 36 oranında azalmıştır. Okullaşma oranında artış olmuştur. AKP’nin milli eğitim bakanları da bu rakamlarla çok övünmüşlerdir. 8 yılı 4+4 diye ikiye bölmek bu kazanımlardan geriye gitmek olur."

MESLEK SEÇİMİ İLERİ YAŞLARDA OLMALI
"Çocukların belli bir aşamada seçim yapma zorunluluğunun erken yaşa çekilmesi büyük bir kötülüktür. Bütün dünya meslek eğitimine yönelik tercihi daha ileri yaşlara bırakır. Çünkü erken yaşlarda çocuk neyi seçeceğini bilmez. Anne babalar, onlar adına karar verir. Bu doğru olmaz. Çocuk 9 yaşında, ileride seçeceği mesleğe dönük belli dersler seçmek durumunda kalır. 9 yaşındaki çocuğun eğilimi daha net değildir."

KATSAYIDAN DAHA ÖNEMLİ SORUN: A.O.B.P
"Kurumsal olarak katsayıya karşı bir duruşumuz yoktur. İki arkadaşımız bireysel başvuru yapmıştır. Katsayı engeli yanında çok büyük bir engel daha vardır: Ağırlıklı orta öğretim başarı puanı, çocukların geleceğinin önündeki en büyük engeldir. Van’daki imam hatip lisesindeki öğrencimiz, İstanbul’daki imam hatip lisesi öğrencisi kadar başarılı olamayacaktır. Bu bütün okullar için geçerlidir. Van’daki düz lise ile İstanbul’daki düz lise arasında da aynı durum vardır. Katsayı her şeyi çözmüyor. Bırakalım çocuklar 16-17 yaşında mesleklerini seçmeye başlasınlar, doğru olan budur. Ama diğer türlü dar gelirli aileler çocuklarını erken yaşta mesleğe yönlendirecekler. CHP’nin karşı çıktığı nokta budur."

28 ŞUBAT’TA GELDİ DİYE…
8 yıllık eğitim Türkiye’de 1946’dan beri tartışılıyor. 83’te yasa çıkarılmış, ertelenmiş. En son 97’de yürürlüğe giriyor. Duran saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor. Getirilen model doğru mu, yanlış mı ona bakmak gerekir. 126 ülke bunu uyguluyor. 28 Şubat’ta geldi diye o yasanın değiştirilmesi yanlış. Din eğitimi amacıyla bu yasa düzenlenmişse bunu saklamayın. Getirin önerinizi bunu da tartışalım.

Biz konuya ideolojik yaklaşmıyoruz. Gençlerin okumasıyla ilgili, sosyal demokrat parti olarak eğitimde fırsat eşitliğini tanımaktan yanayız. Herkese nitelikli eğitim olanağının sağlanması gerekir.

Biz 1+8+4 diyoruz, 12 yıla karşı değiliz. Mevcut teklifte okul öncesi zorunlu değil. 5 yaşındaki çocuk daha kas ve kemik yapıları gelişmemiş. O yaşta kalem tut demek kötülüktür. 5-6 yaş arasındaki süre 30-40 yaş arasındaki süreye bedeldir. O yüzden o yaştaki çocuk okul öncesi eğitime tabi olmalıdır."

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
"Önümüzdeki hafta davayı açıyoruz, dilekçemiz hazır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili düzenleme bir anayasa değişikliği düzenlemesidir. Geçici anayasa maddesi gerekirken yasa ile 7 yıl olduğu hükme bağlanmıştır. Daha önceki anayasa değişikliğinde 5+5 diyerek düzenlenirken Sayın Abdullah Gül’ün görev süresinin 5 yıl olduğu kararlaştırılmıştır. AKP’nin hukukçu kadrosunun konuyu bilmemesinden kaynaklanan bir karışıklıktır. Biz Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı olup olmaması, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup olmaması ile ilgili değiliz. Hukuka uygun hareket edelim, görev süresini anayasa değişikliğiyle yapabiliriz. Yasa değişikliği ile düzenlenmesi anayasaya aykırıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı bir temsil makamıdır. Böyle bir makamda kazanılmış hak diye bir kavram olmaz. 5+5 düzenlemesi yapıldığında Sayın Gül’ün görev süresinin 5 yıl olduğunu herkes biliyordu."

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİMİZ GARABET
"Zamanı geldiğinde cumhurbaşkanı adayımızı da açıklayacağız. Sayı Erdoğan’ın hakkı olup olmadığına millet karar verecektir. Şu andaki cumhurbaşkanlığı sistemimiz dünyada örneği olmayan garabet bir sistemdir. 12 Eylül anayasasında tasarlanmış olan model, cumhurbaşkanını halka seçtirmek üzere çok daha farklı bir modele dönmüştür. Parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi vardır. Kenan Evren kendine göre güçlü bir cumhurbaşkanı modeli çizmiştir. Yetkisi çoktur, sorumluluğu yoktur. Şimdi halka seçtireceğiz. Tabii ki daha güçlü olacaktır."

BİZİM "GÜÇLÜ BAŞBAKAN"DAN YANAYIZ
"Bizim arzumuz güçlü başbakan, sembolik yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı, teoriye uygun bir parlamenter sistem. Cumhurbaşkanının mevcut yetkilerinin çokluğu başbakanları cumhurbaşkanı olmaya yönlendiriyor. Cumhurbaşkanını halka seçtirdiğiniz zaman parlamenter sistem başka bir yöne gider.

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI?
"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplumu kucaklayacak bir adayla çıkacağız. ‘Bizim partili’ bir aday tabiri yapmadık. Partimizin içinden de, dışından da olabilir. Ama herkesin oy verebileceği bir aday olacak"

2B’YE ENGEL OLMAYACAĞIZ
"2B yasasıyla ilgili hükümetle farklılıklarımız var ama bu yasa bu şekliyle çıkacak olsa dahi bu yasaya destek vereceğiz. Bizim eksik gördüğümüz hususları tasarının önüne engel olarak koymayacağız 2B demek orman sınırı dışına çıkarılmış olan araziler. Bunlar herhangi bir şekilde satışa konu olamıyor. Ancak orman köylülerinin iskanı ya da tarımsal faaliyetleri için kullanılıyor. İstanbul’da birçok ilçede çok sayıda yapılaşma meydana gelmiş. İmarsız yapılar var. Örneğin Şile’de tarım yapılan alanlar var. Anadolu’da orman köyleri var. Orman köyleri bu araziyi atadan, dededen beri kullanıyor. Kentlerdeki insanlar 30-40 yıldır kullanıyor. 2B arazileri kendiliğinden imara açıldı. Vatandaşı haksız görmüyorum. Devlet vatandaşa konut yapacak araziyi sunmak zorunda. Geldiğimiz noktada burayı sadece orman köylüsü kullanır demek doğru değil. Biz diyoruz ki tapularını vatandaşlara verelim. Orman köylüsüne bedelsiz verelim. Orman köylüsü Türkiye’nin en fakir köylüsüdür. 7 milyon orman köylüsü için bedelsiz. Diğeri bedelli olacak ama bir farkla… İki gruba ayırıyoruz. Bu arazide kendi ihtiyacı için yapıp oturan var. O belediye sınırları içinde başka bir evi veya tapulu arazisi yoksa belediyenin belirlediği emlak vergileri neyse o bedelden… İkinci grup bu arazilerde oteli olanlar var, iş merkezi olanklar var. Bunlara da piyasa bedeli neyse o olsun diyoruz. Hükümet buradan gelir elde etmek istiyor. Bizimkinde de gelir sağlanacak ama biz adaletli bakıyoruz."

SİVAS’TA ZAMANAŞIMI
"Mahkemenin kararı kamuoyu vicdanında kabul görmemiştir. Sayın Başbakan ‘hayırlı olsun’ diyor. Tabii o biraz farklı yaklaşıyor. Ama vicdanlar kabul etmemiştir bu kararı. 35 kişi yakılarak öldürülmüştür. Bu bir vahşettir. İnsanlığa karşı işlenmiş suçtur. Bu dava zamanı içinde sonuçlandırılması gerekirdi. Hapis cezası alanlar, mahkum olanlar var ama bu dava zamanaşımı nedeniyle düşmemeliydi. Biz bunu devlete karşı işlenmiş bir suç olarak değil, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görüyoruz. İnsanlığa karşı işenen suçta zamanaşımı olmaması gerektiğini söylüyoruz."

ÖNDER SAV YENİ PARTİ KURAR MI?
"Sayın Önder Sav değerli bir büyüğümüzdür. Hepimizin büyüğüdür. ‘Başka bir partiye gideyim, mücadelemi sürdüreyim’ gibi bir tutumu olmaz. Arayışı olan arkadaşlar olabilir ama birçok değerli arkadaşımızın böyle bir arayışı olmaz. Yine parti içinde görüşlerini dile getirirler. Biz bir aileyiz."

KILIÇDAROĞLU’NUN "AKP 1940 CHP’Sİ GİBİ" SÖZLERİ
"O cümlesini gazetelerde okudum. Bir sohbet anında hangi bağlamda kullandı bilmiyorum. Ama tek parti dönemi ile bugünkü dönemi bazı yönleriyle benzetebiliriz. Dünyada seçimlerin olmadığı bir dönemdi. O dönemi kendi şartları içinde değerlendirmek gerekir. Birçok açıdan da o dönemle kıyaslanamaz. AKP her seçimde oyunu artırdıkça hak ve özgürlüklerden Türkiye giderek uzaklaşıyor. Başbakan’ın tek adam olarak her şeyin kararını verdiği bir rejim görüyoruz.

AKP’nin oyu artıyor. Ama her oy artışını Sayın Başbakan güven ifadesi olarak alıyor. Doğru ama demokrasi dışı uygulamalara dönüştürüyor. Hükümete bağlı bir yargı yapısı ortaya çıkmıştır. Bunu Başbakan halk desteğine güvenerek yapıyor. Ama halk böyle bir şey demiyor aslında."