28 Şubat’ı 50 asker kendiliğinden yapmadı

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı 28 Şubat postmodern darbesinin yargı süreci devam ediyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da bu süreçte bugün gözaltına alındı ve Ankara’da sorgul...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

28 Şubat postmodern darbesinin yargı süreci devam ediyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da bu süreçte bugün gözaltına alındı ve Ankara’da sorgulanacak. Karadayı’nın sorgulanması 28 Şubat postmodern darbesinin yeni bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Kendisi de 28 Şubat mağdurlarından eski Cumhuriyet Savcısı Reşat Petek’le Karadayı’nın gözaltına alınması ve soruşturma sürecinin nasıl ilerleyeceğini konuştuk.

ORTADA SUÇ VARSA YARGILANABİLİYOR OLMASI ÖNEMLİDİR

Malumunuz, 28 Şubat döneminin İsmail Hakkı Karadayı gözaltına alındı. Çevik Bir’in şikayeti söz konusuydu. Sizin de Karadayı ile ilgili bir başvurunuz vardı. Acaba hangisi etkili oldu? İkisi birden mi etkili oldu ya da?
28 Şubat soruşturmasında ben hem dilekçeyle başvurdum, hem de Ankara Başsavcılığının talimatıyla ifade verdim mağdur ve tanık sıfatıyla ifade verdim. Tabii o süreçte görev alanlar hakkında şikayetçi olduğumu da ifade ettim. Yani burada isimler üzerinde durmaktansa savcılığın soruşturmasında ortaya çıkacak, 28 Şubat postmodern darbesi olarak ifade edilen bu darbede suç işleyenler, bizi mağdur edenler, binlerce insanımızı mağdur edenler, sivil, asker, bürokraside olsun, vatandaş olsun bir kısım vatandaşı yeşil sermaye diyerek mağdur edenler üzerinde durmak gerekiyor. Yani 28 Şubat’ın mağdurları çoktur, bunların arasında bir tanesi de başsavcı olarak görev yaptığım dönemde benim uğradığım hukuksuzluklar, haksızlıklardır. O nedenle İsmail Hakkı Karadayı’nın şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınmasını ben şahsen bekliyordum. Bir bilgim olduğu için değil, bir ceza hukukçusu olarak bu süreçte mutlaka sorgulanması gereken birisi olduğunu düşündüğümden dolayı… Zira 28 Şubat deyince Batı Çalışma Grubu akla geliyor. Batı Çalışma Grubu’nun liderliğini yaptığı söylenen Çevik Bir şu anda tutuklu, soruşturması devam ediyor. Hatta Çevik Bir dahi ne yapıyor? Cezaevinden dilekçe veriyor, diyor ki, “ben içerdeysem bize emir-talimat veren Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı neden dışarıda?”

Tabii işin hakikatini araştırmakla görevli Cumhuriyet Savcısı’nın bu gelişmeler karşısında İsmail Hakkı Karadayı’yı şüpheli sıfatıyla çağırması, ifadesini alması soruşturmanın, yargı sürecinin bir gereği, beklenen bir gelişmeydi. Bunu ifade etmek isterim. İkinci olarak bununla ilgili şunu söyleyebilirim: Adeta 28 Şubat soruşturmasında bir kısım, özellikle Batı Çalışma Grubu’nda görev aldığı ifade edilen asker kişilerin soruşturması sürüyor. Ama bu süreç akim mi kalacak? 28 Şubat sadece şu an tutuklanmış olan 50 kadar askerin kendiliğinden yaptığı bir eylemden ibaret değil. Daha bu süreçte suça iştirak eden; hukuki tanımı ve tabiriyle söylüyorum, eğer bu bir örgütlenmeyse örgüt üyesi olan, örgüt bağlantısı olmadığı düşünülse dahi bu bir müşterek suç işlemedir, suçun asli failleri vardır, ferdi failleri vardır, yani suça iştirak söz konusudur, bunların hepsinin birer birer ortaya çıkarılması, sorgulanması ve adalet önünde hesap vermeye çağırılması lazımdır. Şimdi bu konuda birkaç yorum dinliyorum; Çevik Bir kendi yargılandığı alanı genişletmek istiyor ve Genelkurmay Başkanı Karadayı’yı da bu sürece dahil ederek bir savunma taktiği yaptığını iddia edenler var. Şimdi şunu söyleyeyim: İster bir savunma taktiği çerçevesinde olsun, ister Silahlı Kuvvetler içinde hiyerarşi gözetilerek yapılmış olsun, isterse gözetilmemiş olsun ortada suç varsa bunların sorgulanabiliyor olması, yargılanabiliyor olması önemlidir.
İnternet Andıcı davasıyla bu dava arasında ciddi bir benzerlik kuruyorum. İnternet Andıcı davasında da dönemin 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız, Dursun Çiçek gibi kimseler yargılandıklarında dediler ki, ‘Biz bu durumları komutana arz ettik, komutanın talimatıyla yaptık.’ Bundan sonra İlker Başbuğ soruşturmaya alındı ve tutuklanarak yargılaması devam ediyor. Şimdi 28 Şubat’ta da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Alt kademede olanlar böyle bir şikayet dilekçesi vermiş oluyor. Ama bu ne derece gerçek? Bunu savcılık soruşturmada değerlendirecek. Ama şunu söyleyebiliriz bugünden: İki durum söz konusu. Birincisi ya bu illegal oluşumun içinde Karadayı var, buna göre adalet bunun hesabını soracaktır. Bu değilse, buna dair delil yoksa o zaman dönemin Genelkurmay Başkanı olarak Silahlı Kuvvetler içinde böyle bir illegal oluşumun yapılanması karşısında “bundan haberim yok veyahutta hiç bilgim yok” demesi onu kurtarmaz. O zaman burada çok ciddi bir şekilde görevini yapmama, görevini ihmal veya görevini kötüye kullanma söz konusu olacaktır. Bunun da hesabını yine adalete vermesi gerekir. Sanıyorum bu süreç şu anda işliyor.

DARBENİN İLLA SİLAHLI OLMASI GEREKMİYOR

Sizce bu süreçte yeni gözaltılar olur mu? Yeni isimler sorguya çağrılır mı? Yoksa sadece Karadayı’yla mı kalır?
28 Şubat soruşturmasındaki iddianamenin hazırlanmasından ve verilmesinden bahsediliyor, doğrudur, belli bir aşamaya gelmiştir. Ama 28 Şubat asker kanadı yanında medyada destek verenler, bu suça iştirak edenler, siyaseten bu suça iştirak edenler, maddi imkanlarını, finansını karşılamak suretiyle bu suça iştirak edenler ortaya çıkarılıp yargılanmadıkça tamamlanmış olmaz. Şimdi bakın, adalet şunu gerektirir: Bir suç işlendiği iddiası var, bu iddia çerçevesinde 28 Şubat bir darbe midir darbedir? Bunu TBMM Araştırma komisyonunda verdiğim bilgide de söyledim. Çünkü darbenin illa silahlı olması gerekmiyor. Erol Özkasnak da diyor ki zaten, “Bizim şiddetle, savaşla netice almamız gerekmiyor. Bu bir kriz merkezi yönetimidir. Biz silahsız olarak meclise talimatımızı verdik, hükümete talimatımızı verdik, netice aldık” anlamında açıklamada bulundu. Yani 28 Şubat döneminde illegal yöntemlerle Türkiye’de bir darbe yapılmış, hükümet devrilmiştir, yerine bu darbe sürecine destek veren siyasetçiler, başta Süleyman Demirel olmak üzere, TBMM’deki çoğunluğa, milletin iradesine bakılmadan darbecilerin istediği yeni bir hükümet kurulmuştur. Yani darbe bu anlamda gerçekleşmiştir.

Bunu yapanların adalete hesap vermesi lazım. Hukukta, ceza yargılamasında, şunu söyler: Bu darbe eylemi suç ise bu eylemin kararını verenler, icra hareketini yapanlar, finansını sağlayanlar, darbe ortamının oluşmasını sağlamak için gazetelere manşetlerini atanlar, bu süreci destekleyen ve teşvik eden köşe yazarları, bu konuda fetva veren akademisyenler bu suça iştiraki hangi orandadır ve delilleri nelerdir, bunların araştırılıp savcılık tarafından haklarında yeterli delil bulunanların kamu davası açılması gerekir. Şimdi o bakımdan süreç Karadayı’nın ifadesinin alınması ile benim kanaatim bitmez. Bir iddianame açıklansa bile 28 Şubat süreci bitmez, Ergenekon soruşturmasında olduğu gibi şikayetler vardır. Bu şikayetlerle ilgili soruşturma tamamlanır, ikinci iddianame gelir, üçüncü iddianame gelir ama hukuk işlerse 28 Şubat soruşturmasının genişlemesi ve buna iştirak edenler hakkında gerekli işlemin yapılması gerekir diye düşünüyorum.

İDDİANAMENİN AÇIKLANMASI ÇOK UZAMAYACAK

Peki iddianamenin hazırlanması sizce ne kadar sürer? Bu soruşturmaya binaen daha da uzayacaktır sanırım.
Şimdi az önceki izahlarım doğrultusunda şunu söyleyebilirim: Eğer soruşturma yürüten savcılık, ilk iddianame mahkemeye verilip henüz eksik kalanlar için soruşturma ayrılarak, soruşturmaya devam edileceği yönünde bir karar verirse, iddianamenin açıklanması Karadayı’nın ifadesinin alınmasından sonra çok uzamayacak. Belli bir oranda hazırlandığı ifade edildiği için bunu söylüyorum. Yakın zamanda iddianameyi mahkemeye verilmiş olarak görebiliriz. Ama iddianame verilmiş olması, dediğim gibi bu soruşturmanın tamamlandığı anlamına gelmez. Çünkü bu süreçte daha en azından kamuoyuna intikal ettiği kadarıyla, suça iştirak ettiği yolunda kuvvetli deliller olan pek çok kişi sorgulanmamış, bunlar hakkında daha işlem bile yapılmamıştır. Delilden sanığa, şüpheliye gitme yöntemiyle savcılık bu soruşturmasını sürdürüyor kanaatindeyim. Onun ötesinde bilgim yok ama ben de bu süreçte 28 Şubat darbesinin bir mağduru ve yaşanan hukuksuzluklara tanık olan bir kişi olarak davaya müdahale talebinde bulundum, şikayetçi oldum. Bu konuda ifadelerimi de verdim.

BÜYÜKANIT’IN DA SORGULANMASI GEREKİR 

Karadayı’nın ardından Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “28 Şubat bin yıl sürecek” diye bir açıklaması vardı. Yaşar Büyükanıt’ın kaleme aldığı 27 Nisan e-muhtırası vardı. Başbuğ ve Karadayı’dan sonra üçüncü bir Genelkurmay Başkanı’nın da tutuklanması ya da gözaltına alınması mümkün mü acaba?
Biz hukuk devletinde hep şunu söylüyoruz: Eğer suç varsa, suç işleyen varsa ve işlediği konusunda kuvvetli deliller varsa artık Türkiye’nin geldiği aşamada sıfatına bakılmaksızın yargı önüne çıkarıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu açıdan eğer bu konuda yeni deliller ortaya çıkarsa neden olmasın! Özellikle 27 Nisan bildirisini ‘ben hazırladım’ diyerek televizyonlara çıkan, adeta ikaz ve itirafta bulunan bir Genelkurmay Başkanı hakkında henüz bir ifade alındığını görmedik. Gerçi bu adeta 28 Şubat sürecinin, siyasete müdahalenin, milli iradeye müdahalenin bir devamı olarak 27 Nisan 2007 tarihinde de bu yapılmıştır. Bunun da soruşturma aşamasında ortada bir emekli Genelkurmay Başkanı vardır. Sanıyorum söylediğim gibi yargının önü bir türlü gayri hukuki metotlarla kesilmediği sürece İsmail Hakkı Karadayı gibi Yaşar Büyükanıt’ın sorgulanması gerekir. Suçu vardır, yoktur, yargı makamının değerlendirmesi gereken bir süreci yaşayacağız. Bir şey daha burada söyleyebiliriz: 27 Nisan bildirisinin yayınlanma sürecinde ve AK Parti hakkında açılan kapatma davasında Türkiye’deki Ergenekon yapılanması yargı sürecinde önemli görevler, illegal görevler ifa etti.  Bu süreç de daha soruşturulmadı ve yargılanmadı. Zira İnternet Andıcı davasında kara propaganda malzemesi olarak bu siteleri hazırlayanlar, talimat verenler yargılanıyor, ama o sitelerdeki malzemeleri kullanarak Ak Parti hakkında kapatma davası açanlar, “senin hakiki delillerin olmadan nasıl böyle bir dava açtın” diye sorgulanmadı. Bu konu da gündeme gelmedi. Daha yargının önünde Türkiye’deki işlenen ve işlendiği iddia olunan bu tür suçlarla ilgili sorgulanması ve yapılması gereken görevler olduğunu düşünüyorum.

28 ŞUBAT’TA BASIN SUÇA İŞTİRAK ETMİŞTİR

Ben bu süreçte medyaya özel bir yer açmak istiyorum. Soruşturmanın genişleyebileceğini söylediniz. Medyanın 28 Şubat’taki rolüne dair bugüne kadar hep, tabiri caizse, bir özürle geçiştirme stratejisi uygulandı. 28 Şubat’ın en önemli aktörleri, en az askerler ve iş dünyası kadar medyaydı. Medyanın da çok önemli rolü vardı. Medyayla ilgili acaba gelişmeler olabilir mi?
Bu konuda şunu söyleyebilirim: 28 Şubat sürecindeki gazete manşetlerine baktığımızda darbe girişiminin teşvik edildiğini, yine BÇG’nin bu darbe sürecinde medyadan istedikleri hususların da bir işbirliği içerisinde, yani aynı sonucu elde etmek amacıyla irade birliği içinde yerine getirildiğini görüyoruz. Şimdi bu kavramları seçerek özellikle kullanıyorum. Bir suç işleme kararının icrasına yönelik olarak emir-komuta veren, malzemeyi hazırlayan, onu manşet yapıp yayınlayan, bunlar aynı amaca yönelik bir eylemin parçası niteliğinde ise şurada emri verenin de, hazırlayanın da, yayınlayanın da bu süreçte sorgulanması ve bunun yargı önünde hesabını vermesi lazım. Şunu söylemek istiyorum: Haber yapmak ayrı bir şeydir, ama onun dışında belirli bir amaca yönelik hazırlık yapmak, çalışma yapmak, o çalışmanın icrai hareketlerini yapmak, bir parçası olmak suretiyle suça iştirak etmek farklı bir şeydir. 28 Şubat’ta bir kısım basın maalesef bu şekilde suça iştirak etmiştir. Bugün bir kısmı bunu utanarak itiraf ediyor ve yapmamalıydık diyor, bir kısmı ise hala yaptıklarının doğru olduğunu, yine yapacaklarını söylüyor. Kendi tavırlarının özür veyahut da kararlı olması sonucu değiştirmez. Özür dilemekle de kapatılacak bir şey değil. Yargı bu meselede mutlaka ve mutlaka, bununla ilgili bağlantıları ortaya koyduktan sonra hesabını adalet önünde sormalıdır. Hukuk devletinde adaletin sorduğu hesaba herkes saygı göstermelidir. 

on5yirmi5.com