İngiliz basını yaşanan yağma ve anarşi olaylarının sosyal paylaşım sitelerinde organize edildiğini yazdı. Daily Mail gazetesine göre Twitter ve Blackberry üzerinden "Polis görürseniz vurun" mesajları geçildiğini yazdı. Birçok genç yüzlerini maskeleyerek yaptıkları yağmaların fotoğraflarını Twitter gibi sosyal ağ sitelerinde paylaşmaya devam ediyor.
Telegraph’ın haberine göre isyanlardan rahatsız olan Londralı sakinler de Twitter ve Facebook’tan örgütleniyor. "İsyan sonrası temizlik" adlı Facebook grubu kuran sakinler 1300 takipçiye ulaştı. Sakinler bu şekilde sokaklarını temizlemeyi ümit ediyorlar.
"ORMAN KANUNU"
İngiltere’de son 3 gündür yayılan ve onlarca yıldır görülen en şiddetli isyan, İngiliz basınında bugün "Orman Kanunu", "Londra-İngiltere Yanıyor" başlıklarıyla yer aldı.
Başkent Londra’dan sonra dün üç büyük kente (Bristol, Birmingham, Liverpool) daha yayılan, yağmalamalar ve kundaklamaların yapıldığı isyanı Independent gazetesi, "Londra alevler altındayken" polisin ve siyasetçilerin olaylar karşısında yetersiz kaldıkları yorumuyla duyurdu.
Times gazetesinde de "polis sokaklara teslim oldu" değerlendirmesi dikkati çekerken, "sokakları hırsızlara teslim ettiği görüntüsü veren polisin kent sokaklarını geri alma zamanının geldiğini" yazdı.
Gazetenin "Londra yanıyor" başlıklı başyazısında, olayların cumartesi günü polise karşı bir siyasi protesto olarak başladığı, ancak fırsatçıların kundaklama ve maddi kazancına dönüştüğü kaydedildi. Yazıda, ”Haber kanallarını izleyenler, Londra’nın, çetelerin sıkıcı bir yaz akşamı geçirmek yerine daha eğlenceli olacağını düşündükleri eylemleriyle bir bilgisayar oyununa dönüştüğünü fark edeceklerdir” denildi.
Kundaklama ve yağmalama olaylarına dikkati çeken Daily Telegraph, isyanı "çetelerin sonraki hedefinin ne olacağını kimsenin bilmediği bir gerilla savaşı”na benzetti.
Independent gazetesinde Paul Wallely imzalı yazıda, 1980’lerde Londra’da Brixton semti ile Livepool ve Birmingham kentlerindeki siyahilerin isyan hareketleriyle son olaylar karşılaştırılarak, ayaklanmaların çoğunun kentlerin yoksul semtlerinde olduğuna işaret edildi.
Yazıda, Brixton’da 1981’de polisin bıçakla yaralanmış bir genci durdurmasının, çevredekiler tarafından gencin polis şiddetinin mağduru olduğu biçiminde algılandığı, Liverpool’da ise polisin masum bir genci tutuklamasına karşı çıkan bir başka genci gözaltına almasının olayları tetiklediği hatırlatıldı.
Londra’nın Tottenham bölgesinde, 1985’te polisin baskın düzenlediği bir evde bulunan kadının kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesinin bölge halkını sokağa döktüğü ve şiddet olaylarının patlak verdiği anımsatılan yazıda, siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesiyle başlayan son olaylarla geçmişteki ayaklanmaların özünde, polisin siyahilere yönelik tavrına ilişkin algılamalar bulunduğu belirtildi. Yazıda, "polisin aşırı güç kullanarak olayları kışkırttığı ve olaylara hazırlıksız yakalandığı” eleştirilerine işaret edildi.
"Ayaklanmaların çoğunlukla kentlerin yoksul kesimlerinde, sosyal yabancılaşmanın, işsizliğin özellikle gençler arasında yaygın olduğu yerlerde yaşandığını” kaydeden Walley, son olayla geçmiştekilerin farkının "günümüzün anlamsız tüketim çılgınlığına uyan bir ölçüde yağmalamalar" olduğunu belirtti.
Walley, "Yağmacıların girdikleri dükkanlarda kendi beden ölçülerine uyan ürünleri aldıkları, istedikleri markaları bulabilmek için raflar arasında gezindikleri de göze çarpıyor. Bu, yağmayla alışverişin buluştuğu nokta. Bir görgü tanığının tarif ettiği gibi, yoksul mahallelerin derinliklerinden gelen bir çığlıktan çok, yeni bir çift spor ayakkabıya sahip olma fırsatı" ifadesini kullandı.
Financial Times gazetesi de olaylarda sosyal medyanın rolünün araştırıldığını belirtti.