Sudan’ın Unutulan Yüzü: Darfur

Ülkeler
Tımetürk’ten Melahat Kemal’in haberi… Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği yetkilileri Darfur’daki insani yardım kuruluşlarının serbest biçimde hareketine izin verilmesi çağrı...
EMOJİLE

Tımetürk’ten Melahat Kemal’in haberi…

Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği yetkilileri Darfur’daki insani yardım kuruluşlarının serbest biçimde hareketine izin verilmesi çağrısında bulundu.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve Afrika Birliği Komisyonu başkanı Nkosazana Dlamini-Zuma, iç savaştan zarar gören ve yerlerinden olan Darfur halkına insani yardımların gerektiği gibi ulaştırılması için Hartum yönetiminden yardım kuruluşlarının serbest bir biçimde hareketine izin vermesi çağrısında bulundu.

İkili yaptıkları ortak basın açıklamasında “Darfur’daki çatışma için askeri bir çözüm yok. Bizler çatışmanın taraflarına, çatışmanın barışçıl bir biçimde çözümlenmesi ve düşmanlıklara son verilmesi için samimi şekilde müzakerelere başlama çağırısında bulunuyoruz” dedi.

Sudan Hükümeti ile Sudan Özgürlük Ordusu arasında Darfur’un Cebel Marra bölgesinde başlayan çatışmalar sivil halka ağır zararlar verdi.

Çatışmaların başladığı Ocak ayından bu yana Kuzey Darfur’da 90.000 sivil yerinden oldu ki evveli eskiye dayanan bu çatışmalarda 2003 yılından bu yana 2.6 milyon insan yerinden edildi.

Sorunun Gelişimi

Darfur çatışmaları 2003 yılında başladı ve yüz binlerce Sudan vatandaşının ölümü ve yerinden edilmesine sebep oldu.

2006 yılında Darfur Barış Anlaşmasının imzalanmasına rağmen savaş devam etti. Bu anlaşmadan beş yıl sonra, 2011’de Darfur Barışı için Doha Belgesi ile başka bir anlaşma daha imzalanmasına rağmen çatışmalar devam etti.

Hartum hükümetinin parçala ve fethet stratejisi isyancı grupların daha küçük gruplara ayrılarak sayılarının giderek artmasına sebep oldu. Günümüzde parçalanmış ve zayıflamış isyancı gruplar Darfur’un Cebel Marra dağlarında konuşlanmış durumda.

Sudan’ın bölünmesinden sonra Batılı devletlerin neredeyse tamamen unuttuğu Darfur meselesi gerek Hartum hükümetinin gerekse isyancı grupların anlaşmaya tam anlamıyla yanaşmamasından dolayı Afrika’da giderek büyüyen bir insanlık krizi olma niteliğini koruyor.