Kazan İslamcılığı Müslüman Kalma Çabasıdır

Ülkeler
Tatar İslamcılığı Tatarların bağımsız bir devletlerinin olmayışı ve 1552 tarihi itibariyle de bir sömürge değil de bir devletin tebaaları oluşu cihetiyle farklı bir çizgide gelişti. Bu ay aldığımız ki...
EMOJİLE

Tatar İslamcılığı Tatarların bağımsız bir devletlerinin olmayışı ve 1552 tarihi itibariyle de bir sömürge değil de bir devletin tebaaları oluşu cihetiyle farklı bir çizgide gelişti.

Bu ay aldığımız kitaplar arasında Şehabeddin Mercani’nin Müstefad’ül-Ahbar Fi Ahval-i Kazan ve Bulgar I-II isimli kitabının tıpkıbasımı ile Hamit Zübeyr Koşay’ın Makaleler ve İncelemeler’i de vardı.Mercani, Kazan/Tatar İslamcılığının mühim bir ismi; Koşay ise büyük âlim Rızaeddin bin Fahreddin’in eşinin yeğeni. Ağustos ayında alevlenen İslamcılık tartışmalarında Kazan/Tatar tecrübesi atlanmıştı. Oysa ülke olarak bu tecrübeye dair geniş bir bilgi sahibiz.
İslamcılık, kabaca bağımsız bir devlet olan Osmanlı, tüm farklılıklarına rağmen sömürge İslam toplumları ve bir de Kazan/Tatar tecrübesi şeklinde temayüz etmiştir.

Osmanlı İslamcılık tecrübesinde devletin bekası meselesi merkezi bir edinmiş, hatta bu akımın entelektüel öncülerinin tasfiyesiyle de daha ziyade geniş İslam coğrafyasının büyük devletlere karşı siyasi bir koz olarak kullanıldığı bir devlet politikası haline getirilmiştir. Bu tecrübede fikrî İslamcılık, devlet aygıtında İslamî dönüşümü merkeze aldığından parlamento ve anayasa mefhum ve müesseseleri daha fazla işlenmiş, ayrıca dönemin birçok kanunlaştırmaları da şeriata uygunluk-aykırılık açısından ele alınmıştır. Sömürge İslam toplumlarındaki İslamcılık akımında ise direniş ve içe, geleneğe dönük tenkit olgusu önplandadır. Gelenek tenkidi son dönem Osmanlı İslamcılığı gibi orijinal Kazan/Tatar İslamcılığını da etkilemiştir.

MEDRESELER KÜLTÜREL TRAVMAYA CEVAP VEREMEDİ

Kazan ve havalisinde medrese mezunlarının çok olmasının en mühim sebebi Tatar tacirlerin Buhara’ya giderken yanlarında talebe götürmeleriydi. Yine ilginçtir, çeşitli akımların mümessilleri ya medrese mezunu ya da bunların çocuklarıydı. Eğitiminde de uzun müddet tek kurum medreseler olmuştur. Kaynaklara göre Kazan Tatarları arasındaki okuma-yazma oranı Fransa ve İngiltere’den geri değildir. Kazan/Tatar İslamcılığının Tatarların bağımsız bir devletlerinin olmayışı ve 1552 tarihi itibariyle de bir sömürge değil de bir devletin tebaaları oluşu cihetiyle farklı bir çizgide geliştiğini, iç dinamiklerden neşet ettiği söylenebilir. Asimilasyonda başarısız Rusya’nın son ümidi bölgede açtığı okullardı. Tatarlar uzun müddet bu okullara ilgisiz kalmış, ama bu okullarda okuyan talebelerde bir farklılaşma da kendini göstermiştir. Tatarların, modern değerlerle biçim de değiştirmiş Rus kültürü karşısında kimliklerini, varlıklarını kaybetmeleri bir tehlikeydi; çünkü kültürel travmaya medreseler cevap veremez hale gelmişti. Bu sebeple ilk kavgalar medresede verildi, ilk farklı görüşler medreselerde dile getirildi ve oradan yayıldı. Bu gelişme ıslahat kavramıyla açıklanamayacak boyuttaydı.

TATAR’IN KİMLİK MÜCADELESİNDE İSLAM

Kazan/Tatar İslamcılığı ise diğer iki türden ayrılmaktadır. Çünkü Kazan Tatarları 1552’de bağımsızlığını kaybetmiş, boyunduruk altına giren ilk İslam toplumlarından biri olmuş, hem Rus hem de Sovyet zulmüne maruz kalmışlardır. Hanlığın Ruslarca işgalinden sonra Kazan’ın demografik yapısı değişmiş, buralara Ruslar iskân edilmiş, birçok Tatar da başka bölgelere göçmüş/göçürtülmüştür. Tatarlar asırlar boyu devam eden sistemli bir Hıristiyanlaştırma çabasına maruz kalmış; Hıristiyanlığı kabul etmeyenler zaman zaman öldürülmüş, topraksız ve aç bırakılmış, yurtlarından edilmiştir. Bir dönem Kazan’daki camilerin neredeyse tümü yakılıp yıkılmıştır. Silahla, hukuki-ekonomik tedbirlerle çoğu zaman da misyonerlikle asırlar boyu devam eden Hıristiyanlaştırma çabasına mukavemette kimi zaman beşer takati yetersiz kalmış; din değiştiren, değiştirmiş gibi görünen Tatarlar gibi bu hadiselere şahit olanlar da ağır travmalar yaşamıştır. Tatarlar uzun müddet hem Müslüman kalmak hem de din değiştirmiş soydaşlarını tekrar İslam kılmak için mücadele etmişlerdir. Asırlar boyu devam eden bu döngü, bu mücadele ister istemez Kazan Tatarlarının çelikleşmesine de yol açmış, din üzerinden yapılan baskı İslam’ı, Tatarların tek kimliği haline getirmiştir. Onların her şeye rağmen Müslüman kalışları geleneksel dinî değerlerin behemahal savunulmasına, bu da ileride Tatarlar arası fikri mücadelenin sert geçmesine sebep olmuştur. Her şeye rağmen, Kazan coğrafyasının ticarete elverişli olmasıyla Tatarların birçok bölgeyle de iletişimleri olmuş, dinî kimlikleri yanında ticaret tecrübeleriyle de Rusya’da öne çıkmışlardır. 20.yüzyılın başlarında dahi Rusya’daki Türkî topluluklara çoğu zaman Tatar diye hitap edilmesi, millî kimliklerini nispeten öne çıkaran Azerilerin yüzyılın başlarında Ermenilerle olan çatışmalarında Azerilerin Tatar olarak tesmiye edilmesi ilginçtir. Buna karşı Rus aklı Türkî unsurların kendi dilleriyle eğitim görmeleri ve böylelikle Tatarlaşmalarının engellenmesine çalışmıştır

SOVYET REJİMİNE KARŞI GÜÇLÜ DİRENİŞ

Hayli modernist görünmesine rağmen Tatar İslamcılığında mesele “İslam dünyasının gerikalmışlığı-terakkisi ve Batı’nın teknik ve medeniyetini alma” değildi; böyle bir tez yaygın da değildi. Seküler eğitim, Ruslarla bir arada yaşama olgusu ve Rusya’nın değişik bölgelerine yayılmış Tatarların yoğunluğu, vuku bulan kültürel çatışmanın yol açtığı travmanın ve gelenekçi-modernist tartışmasının da en mühim amilleridir. Modernist Tatar İslamcılarının hem bu yabancı kültüre hem de Kur’an ve sünnetten yola çıkarak geleneksel kültüre karşı yoğun tenkitleri eşzamanlıydı. Bu tenkitler hem orijinal tespitlerin yaygınlaşmasını hem de kafası karışık, bunalımda birçok Tatar Müslüman’ın rahat nefes almasını sağlamış; birçok sorunlu Müslüman hem Rus hem de Sovyet rejiminde Müslüman kalabilmeyi başarmıştır. Tatarlar siyasi açıdan himayesiz Müslümanlardı; Osmanlı’dan kitaplar, Buhara medreselerinden klasik bilgiler ve son dönemlerde de Afgani- Abduh çizgisinden yeni bakış açıları ve bilgiler almışlarsa da, esasen kendi yağlarıyla kavrulup karşı karşıya kaldıkları tehlikeleri görüp kendi tecrübeleriyle çözüm aramışlardır. Tatarların, modern dünyayla harmanlanmış güçlü Rus kültürü karşısında Müslüman kimliklerini koruyup Müslüman kalmak için giriştikleri, kendi tarihi tecrübelerinin beslediği İslamî yenilenme çabasına, kısaca bu orijinaliteye Tatar İslamcılığı demekteyiz. Kısaca Kazan İslamcılığı Müslüman kalma çabasıydı.

dünaybülteni.com