Geçtiğimiz günlerde açıkladıkları "ABD’ye İslamofobiyi destekleyen kurumlar" raporu ile büyük ses getiren Center for American Progress’in Başkan Yardımcısı Faiz Shakir, "Ülke için en büyük tehlike bazılarının iddia ettiği gibi ‘İslam’ değil, İslamofobidir." değerlendirmesinde bulundu. Shakir, korkuların yenilebilmesi için Müslümanların da sosyal hayata daha fazla karışması gerektiğini vurguladı.
Düşünce kuruluşu Center for American Progress’in (CAP) Başkan Yardımcısı Faiz Shakir, ABD için aslında İslam’ın değil, İslamofobinin tehdit olduğunu söyledi. Aşırı sağcı çevrelerin yaydığı bu fikrin değişmesi konusunda Müslümanlara da büyük görevler düştüğünü vurgulayan Shakir, "ABD’deki Müslümanlar camilerini diğer insanlara daha çok açmalı, toplum olarak cami kapısından daha öteye geçebilmeli ve sosyal yaşama daha çok karışmalılar." dedi.
CAP’ta Shakir ve 5 arkadaşı tarafından hazırlanan "Korku Şirketi" isimli rapor, ABD’deki İslam düşmanlığı yayan kurumların nasıl ciddi paralarla bilinçli şekilde beslendiğini ortaya koymuştu. Rapora göre, ABD’de özellikle 7 kuruluş, 2001-2009 yılları arasında topladıkları 42,6 milyon dolar bağış ile İslam’a nefreti artıran faaliyet ve yayınlarda bulunuyorlar. Shakir, hazırladıkları bu ilginç rapor ile 11 Eylül saldırısından 10 yıl sonra ABD’de İslamofobinin geldiği noktayı değerlendirdi.
"İslam’a karşı olumsuz bakış şu anda 11 Eylül’ün hemen ertesindeki dönemden daha fazla." diyen Shakir, bu artışı, üç nedene bağlıyor. Öncelikle, İslamofobi’nin yoğunluklu olduğu muhafazakar çevrelerde, önceki ABD Başkanı George Bush sonrası ortaya çıkan liderlik eksiği ve Cumhuriyetçiler arasındaki liderlik yarışında bu konunun malzeme olarak kullanılmasının etkili olduğunu belirten Shakir, Bush’un camiye gitmesi ve İslam’ın barış dini olduğunu söylemesinin muhafazakarlar arasındaki radikal yaklaşımların azaltılmasına çok yardımcı olduğunu kaydetti.
İkinci olarak, korku iklimi üreten "İslamofobi ağlarının" Müslümanlarla ilgili olayları son iki yılda çok iyi provoke ettiğini dile getiren Shakir, "Bunlar az sayıdaki kişiler ama son yıllarda, yıkılan Dünya Ticaret Merkezi yakınlarına cami inşa edilmesi, terörist saldırısı ihtimalleri gibi konuları çok iyi maniple ederek, başarılı oldular." dedi.
Shakir, bu grupların, 11 Eylül öncesinde bile, Amerikan kamuoyuna, Amerika’da yaşamalarına izin verilirse Müslümanların tüm Amerikan değerlerini değiştirecekleri yönünde propaganda yaptıklarını, ama 11 Eylül saldırılarının da bunlara kendilerini daha rahat anlatma ve yayılma imkanı verdiğini dile getirdi. Sonuçta, bu grupların küçük olmalarına rağmen 9 yılda 42 milyon dolar destek sağladığını ifade eden Shakir, "Kendilerini bu davaya adamışlar, çok aktif çalışıyorlar, tüm ülke genelinde mitingler düzenliyorlar. Artık, geçmişte olduğundan daha çok fazla sayıda insan, İslam hakkında endişelere sahip." değerlendirmesinde bulundu. Faiz Shakir, üçüncü olarak da bazı medya organlarının bu ağların nefret propagandasına imkan sağlayarak, daha fazla kitleye ulaşmalarına yardımcı olduğunu kaydetti.
NORVEÇ SALDIRGANINA ‘TERÖRİST’ DİYEMEDİLER
Shakir, artık, ABD’de, her terör saldırısı Müslümanlardan gelmemesine rağmen Müslümanların eylemlerinin çok daha büyütülerek, "tüm Müslümanlar terörist" gibi algılama oluşturulmaya başlandığını ifade etti. Shakir, aslında bazı kişilerin İslamofobi ağlarından etkilenerek karşı şiddet eylemlerine girebildiğini vurguladı. Shakir, Norveç’teki saldırıyı örnek göstererek Anders Breivik’in manifestosunda rapordaki şebekelerinin başındaki kişilerin adını defalarca kullandığını hatırlattı. Buna rağmen, Breivik örneğinde olduğu gibi Müslüman olmayanların şiddet eylemlerinde "terörist" ifadesinden kaçınıldığına dikkati çeken Shakir, "Bu yapılan da terörizmdi ama ABD’de terörizm bakışı çok dar kapsamlı ve sadece Müslümanları dahil eden bir tanımlama gibi." dedi.
ABD için aslında İslam’ın değil, İslamofobi’nin tehdit olduğunu belirten Shakir, İslamofobi ağlarının kendini adamış şekilde aktif çalışırken, buna karşı çıkanların genelde sessiz kaldığına dikkati çekti. Shakir, geçmişte benzer vakaların Katolikler, siyahiler, Japonlar ve Yahudilerin de başına geldiğini hatırlatarak, şimdi de aynı süreci Amerikan toplumuna en son katılan Müslümanlarının yaşadığını söyledi.
Zaman