Fatih Camii’nin hemen arkasındaki Atpazarı Meydanı, adından da anlaşılacağı gibi Osmanlı döneminde bir at pazarıydı. At pazarından geriye yalnızca bir at heykelinin kaldığı meydan daha sonra oto tamircilerine ev sahipliği yaptı. Şimdi gittiğinizdeyse bambaşka bir ortam var. Sokak, Fatih’in sosyalleşme merkezi. 10’dan fazla kafenin olduğu sokak hareketli. Peki ne oldu da bu sokak cazibe merkezi haline geldi? Cevabı almak için sokağın ilk kafesi Eski Kafa’ya giriyoruz. Mekânın sahipleri şair-yazar Mevlana İdris ve iç mimar Aysel Zengin. Otantik dekorasyonda da Zengin’in imzası var. Mekânın işletmecisi Çetin Tankoç değişimin dört yıl önce başladığını anlatıyor: “Fatih Belediyesi burayı bir ‘kafeler sokağı’na çevirmek istedi. Ama ilk iki yıl tutmadı. Son iki yıldaysa tam anlamıyla oturdu.” İç mekânda doğalgaz ısıtıcısı yok. Tüm mekân hemen girişteki mangalla ısınıyor. Masaya oturduğunuz anda size su ikram ediliyor. Tankoç, bunun en önemli özellikleri olduğunu anlatıyor: “Su, bizim için ticari bir ürün değil. Tanışma vesilesi olarak ikram ediyoruz. Su, saydam ve hiçbir şeyin içine sızmayacağı bir mesaj taşır.”
ALKOL YOK ŞURUP VAR
Yemeklerde sadece organik ürünler kullanılıyor. Mutfağa gulaş, kaz eti, yüksük çorbası ve kuru patlıcan dolması gibi Osmanlı yemekleri hâkim. Yemekler açık mutfakta sergileniyor; içeri girip seçiyorsunuz. Light ürün olaraksa zeytinyağlılar ve yaprak sarma var. Tankoç, “Salata da var ama fazla sipariş verilmez çünkü müşterimiz yemeği sever. Biz de yemek sevgisini besleyecek lezzetler seçiyoruz” diyor. Kendi tasarımları kazanın üzerinde 7-8 çeşit demleme çay bulunuyor: Tarçın, zencefil, elma, ayva, ıhlamur… Yaz çaylarıyla iddialılar. Soğuk içecek olaraksa 10-15 çeşit şurup var; kızıl, gül, böğürtlen… “Olmamış üzümden yapılan koruk İstanbul’da sadece bizde var” diye anlatıyor Tankoç. Ya alkol? Hem konseptlerine hem inançlarına aykırı olduğu için servis etmiyorlar. Tankoç: “Müşterilerimizin yüzde 99’u alkol kullanmıyor. Olsa burada rahat edemezler.” Mekânda Leonard Cohen de duyabiliyorsunuz Zeki Müren de. Ama ezan saatinde müzik mutlaka kapanıyor.
TEMEL ENSTRÜMAN ÇEKİRDEK
Eski Kafa’nın müdavimleri arasında çok sayıda gazeteci, siyasetçi ve yazar var. “İslamcıların boheme kaçan entelijansyası ilk burada toplandı” diyor Tankoç: “Sabah 3’e kadar sohbet ederler. Çekirdek en temel enstrümanımız. Her sohbet masasına çekirdek dağıtılır. Eskiden her köşenin sahibi vardı. Mekân popülerleşince o azaldı.” Nitekim ‘alternatif Cihangir’ yakıştırmasını da doğru bulmuyor: “Bence hiç ilgisi yok. Niye bu kadar kolay tanımlamalara kaçılıyor? Niye buraya yeni tanım getirilmiyor?”
HANEGAH: SANKİ EVİNİZ
Eski Kafa’nın popülerleşmesinden sonra sokakta yan yana çok sayıda kafe açılmış; Dersaadet, Beyrut, Lena, Yaren, Derviş… Ama Atpazarı Meydanı’nın aslında en eskisi sokağın hemen başındaki ‘Nostalji Kafe’. Nostalji Kafe 1932’den beri burada. İlk dönemlerde bir ismi yoktu. ‘Dedeler Kahvesi’ olarak anılıyordu. Sahipleri yaşları 63-77 arasında değişen dört kardeş. Ancak sokağın popülerleşmesinden pek memnun değiller sanırız, bizden rahatsız oldular ve içeri almadılar… Bunun üzerine sokağın bir başka gözde kafesi Hanegah’a gittik.Mekân yalnızca 8 ay önce açılmış. İşletme sahibi Mehmet Akyıldız mekânını şöyle anlatıyor: “Amacımız müzikle ilgilenen insanların gelebileceği eski Osmanlı kahvesi tarzı bir mekân sunmak. Önce yemek yesinler, sonra çay içsinler…” Sloganları, ‘Hanegah: Sanki eviniz.’
SABAHA KADAR NEYLE MEŞK
Üç katlı kafenin bodrum katında mutfak var. Giriş katında iki ufak masa ve kestanelerin patlatıldığı bir soba bulunuyor. “Çocukluğum köyde geçtiğinden sobaya hasrettim. En büyük hayalimdi bunu yapmak” diyor Akyıldız. Ayrıca müzik de var: “Ben kendim de ney üflüyorum. Arada tekkeden müzik yapan arkadaşlarla bir araya gelip çalıyoruz. Bazen gece 2’ye kadar meşk olur ama bunu ortaya karışık yapıyoruz. ‘Canlı müzik’ tabirini sevmiyorum. İki eserden sonra ara verip sohbet ediyoruz.” Mönüde Karadeniz yemekleri. İçecek olarak yazın şerbet, kışın bitki çayları ve ıhlamur servis ediliyor. Ve tabii kestane!
HERKESE GÖRE DEĞİLİZ
Müdavimleri daha çok ney camiasından müzisyenler. İçeride siyaset konuşulmuyor. Daha çok müzik, felsefe ve dini konularda sohbet ediliyor. Peki onlar popülerleşmeden memnun mu? “Ayağa düşmesini istemiyoruz” diyor Mehmet Akyıldız: “Atpazarı Meydanı Sokak daha çok İslami cemaatlerin, dostların bir araya geldiği bir yer. Biz de yeni açıldık ama çok iyi mesafe kaydettik. Şu an tüm sokak dolu. Cihangir benzetmesinden rahatsız değiliz. Her mekân kendi müşterisini belirler. Burada çaldığımız müzik herkese göre değil; ney, tanbur, Türk Sanat Müziği…”
Biraz Doğu’dan biraz Batı’dan
İstanbul Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğrencileri derslerden sonra Atpazarı Meydanı Sokağı’na geliyor. Toplu buluşmalarını bu civarda yapıyorlar. “Hem okula yakın hem de ortamı müsait. Çalışanlar sıcakkanlı. Ortamın tasarımı hem Doğu’yu hem Batı’yı yansıtıyor” diyorlar. ‘Alternatif Cihangir’ tanımlamasına katılmıyorlar: “Burası Cihangir gibi değil. Daha mutaassıp, daha sakin, daha sıcak. Aile mahallesi gibi. Cihangir’e çok takılmıyoruz burada kendimizi daha rahat hissediyoruz.”
Hürriyet