HABERİN GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN!..
Almanya’nın başkentini ikiye bölen 155 kilometre uzunluğundaki utanç duvarı, onlarca yıl boyunca aileleri birbirinden ayrı tuttu. Duvarın yıkılmasının üzerinden geçen 22 yılın ardından, bazı Almanlar hala hapsedilmişlik hissi taşıyor. Birçoğu, psikolojik sorunlarla yaşamaya mahkum durumda.
Berlin Duvarı’nın inşasına tanık olmuş Gitta Heinrich, bugün Almanların "Mauerkrankheit", yani “duvar hastalığı” dediği bir hastalıktan muzdarip. Evinin etrafındaki duvarlar tuğlalardan değil, ağaç ve çalılıklardan örülü. Evinin içindeki tüm kapıları sürekli açık tutan 69 yaşındaki Gitta, çok fazla kalabalık ortamlara girmemeye de dikkat ediyor.
Duvar hastalığı, Heinrich’in içinde Berlin’in ucundaki Klein-Glienicke köyünde yaşarken başlayan inşaatla kök salmaya başladı. Batı Almanya askerleri, 13 Ağustos 1961’de iki tarafında evlerin dizili olduğu sokağın ortasına dikenli teller çekmeye başladı.
Heinrich, 500 nüfuslu köyde yaşananları şöyle anlattı: “Askerler dikenli telleri çekmeye başlayınca büyük bir şok yaşadık… İlk başta sadece telden bir bariyer vardı. 1965’te duvar inşa edilmeye başladığında her şey daha beter bir hal aldı. Doğu Almanya’daki en küçük köy bizimkiydi. Duvar hiçbir yerde bizim köyümüzdeki gibi inşa edilmedi. Ona çarpmadan bir yere gitmek mümkün değildi… Köprüden geçiş yasaklanmıştı. Köyüme kimlik kartımı göstermeden giremiyordum.”
Duvar köyün bir ucundan başlıyor ve etrafını çevirdikten sonra yine başladığı yerde sona eriyordu. Duvarın içi Doğu Almanya, dışı ise Batı Almanya’ydı. Böylece, Klein-Glienicke Doğu Almanya’nın Batı Almanya’daki adası haline geldi. Sovyet bölgesi ile ABD bölgesi arasındaki sınır ise Berlin’in Postdam’a yakın bölgesinde zigzaglar halinde çizildi.
Heinrich, tatilden döndüğünde duvar köyü sarmıştı. Köyün etrafını dolaşıp girişi zar zor buldu ancak sevgilisi köyde yaşamadığı için içeri alınmadı.
“HALKIN DÜŞMANLARININ YAŞADIĞI KÖY”
Jens Arndt ise duvarın yıkılmasında 12 yıl önce Klein-Glienicke’ye taşındı. Batı Almanya’nın merak ettiği esrarengiz köy, onun ifadesiyle “halk düşmanlarının”, yani kapitalistlerin yaşadığı yerdi. Jens, “Doğu Almanya askerleri için korumanın en zor olduğu yer Klein-Glienicke’ydi” dedi. Gerçekten de işleri hiç kolay değildi.
Dikenli tellerin ardından gözetleme kulelerinin, duvarın ve mayın tarlasının inşa edilmesiyle Batı Almanya’ya kaçmanın oldukça zorlaştığı günlerde, birçok Doğu Almanyalı Klein-Glienicke’yi bir kaçış noktası olarak kullanmaya çalıştı. Bu kişilerin başında işçiler ve ambulans sürücüleri geliyordu. Hatta, 1968’de bir sivil ve bir Doğu Almanyalı muhafız kaçmaya çalışırken öldürüldü.
Ancak beş yıl sonra, iki aile çocuklarına ait oyuncak kürekle kazdıkları 19 metrelik tünelle Batı Almanya’ya ulaşmayı başardı. Bodrum katından kazılan tünelle gerçekleştirilen bu olağanüstü kaçış, evlerin basılarak kiler ve mahzenlerinin rutin olarak kontrol edilmesi uygulamasını başlattı.
YÜREK YAKAN CENAZE
Batı Almanya’da yaşayan bir aile, 1958’de büyükannelerini ve bazı aile üyelerini geride bırakarak Klein-Glienicke’ye göç etti. Büyükanne hayatını kaybettiğinde, Doğu tarafındaki aile üyelerine cenaze için geri dönmelerine izin verilmedi.
Ailenin Doğu Almanya’daki üyeleri kilisede gözyaşı dökerken, Batı Almanya’dakiler cenazeyi toprağa verirken sınırın diğer tarafındaki papazın dualarını dinliyordu. Ölen kadının torunu Ruth Hermann, "Karşıya geçemiyorduk. Babam, annem ve küçük kardeşim Batı tarafında, polisin koruması altında cenazeye katıldı. Hepsi siyahlar içindeydi” dedi.
Arndt, “O günlerde şüpheli davranan herkes sınır dışı edilebilir, yerlerine ‘daha güvenilir Doğu Almanyalılar’ getirilebilirdi. Doğu Almanyalılar, birisi sınır dışı edildiğinde yerine başkasını getirecek gümrük görevlilerine, polislere ve Stasi’ye (gizli polis) sahipti” dedi.
BATI’NIN DEĞİL DOĞU’NUN HASTALIĞI
Dönemin Doğu Almanya lideri Walter Ulbricht’in kararıyla inşa edilen duvar, “Faşistlerden Koruma Duvarı” olarak lanse edildi. Batı Almanya her ne kadar izole edilmiş gibi görünse de asıl hapsedilenler Doğu Almanlardı. Batı Almanya’dan karşı tarafa yol geçişleri ve hatta uçak seferleri vardı. Ancak Berlin Duvarı Doğu Almanlar için tam bir engeldi.
Heinrich, “Nereye gitsek duvarı görüyorduk… Yaşadığımız köy tam bir hapishaneydi” dedi.
Dr. Mueller-Hegemann, 1971’de Batı Almanya’ya kaçana kadar çalıştığı hastanede en az 100 duvar hastalığı vakası inceledi. Hastalarda, duvarın inşa edilmeye başlandığı 13 Ağustos 1961 tarihinden itibaren baş gösteren semptomları belirledi. Bunlar, depresyon, işkenceye maruz kaldığına dair hayaller görme ve birçok kez yaşanan intihar girişimleriydi.
Duvar yıkıldığında, üzerinden atamadığı gerginlik nedeniyle doktora görünen Heinrich’e doktor duvar hastalığına yakalandığını söyledi. Heinrich, “Bu psikolojimde derin bir yaralar açan bir hastalık” dedi.
Takvimler 9 Kasım 1989’u gösterdiğinde, giderek artan protestoların baskısı altında kalan Doğu Almanya lideri Erich Honecker görevinden istifa etti. Yerine gelen Egon Krenz, Doğu Almanların vize almaları halinde Batı’ya geçebileceklerini açıkladı. Sabrı kalmayan yüz binlerce insan duvara akın etti. Gece yarısında, duvarın ilk blokları aşağı inmeye başladı.
Heinrich, doğum gününe denk gelen gelişme için, “Hayatımda alabileceğin en iyi doğum günü hediyesiydi. Her yeni yaşımda da aynı şey geçerli” dedi.
Hürriyet