Kudüs’ü savunmak için Osmanlının ilk savaşı
“Önce Türkleri yok ederiz, ardından Kudüs’ü işgal ederiz…”
Bu Macaristan Kralı Sigmund’un komutasında Hicri 798 yılında Osmanlıya karşı başlatılan Haçlı saldırılarının sloganıydı. O dönemde Osmanlının başında bulunan Birini Beyazıt ülkesinin sınırlarını batıdan genişletmiş Avrupa’nın başkentlerine yaklaşmıştı.
Osmanlı devletini zayıflatmak ve Kudüs’e ulaşmak için haçlı orduları hazırladılar. Niğbolu Muharebesi olarak tarihe geçen savaşta Osmanlı ordusu Haçlıları yenilgiye uğrattı, savaşta birçok haçlı komutan esir alındı.
Osmanlının Kudüs’ü ele geçirmesi
Osmanlı uzun dönem Avrupa fetihleriyle uğraştı. Ancak Birinci Selim önceki padişahların aksine İslam dünyasına bir göz attı. Safevi İran’ın etkisi Irak’a kadar uzamış, Memluklerin etkisi ise Mısır ve Şam’a kadar uzanmıştı. Bunların Müslümanları idare etme ehliyetlerini yitirdiklerini düşünüyordu.
Birinci Selim ordusunu Şam’a yürüttü. Merci Dabık’ta Memluklerin ordusuyla karşılaştı. Hicri 923’te Memluk ordusunu yendi. Sultan Selim daha sonra Kudüs’e yürüdü. Şehrin surlarını yenilemek istemişse de buna ömrü yetmedi. Kendisinden sonra yerine geçen oğlu babasının arzusunu yerine getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kudüs
Osmanlı fetihleri Viyana kapılarına kadar uzanmışsa da Kanuni Sultan Süleyman Kudüs’e ayrı bir önem veriyordu. Mescidi Aksa duvarlarını ve kapılarını restore ettirmiş, Kudüs surlarını ve duvarlarını yenilemiş bunların yanında şehirde önemli imar projeleri gerçekleştirmişti.
Osmanlı döneminde Kudüs sorunu
Osmanlı döneminde Kudüs birkaç kriz yaşamıştır. Bunun nedeni ya buradaki idarecilerin bölgeyi kötü yönetmeleri ya da Osmanlının son döneminde yaşadığı zayıflıktı.
Osmanlı döneminde Kudüs’teki Yahudiler revaçtaydılar Rusya’dan sürülen Yahudilere daha sonra Rusya hamilik görevini üstlenirken, İngiltere de Siyonistlerin yerleşimlerini kolaylaştırmak için korunmalarını üstlenmişti.
Fransa ve İngiltere mukim Yahudileri Batılılaştırmak için uğraştılar ve başka yerlerdeki Yahudilerin de ülkelerine gelmelerini sağladılar. Bu şekilde Osmanlı devletindeki Yahudilerin tümü batılı ülkelere bağlandılar.
Mehmet Ali Paşa’nın Kudüs’ü ele geçirmesi
Mehmet Ali Paşa kendi liderliğinde bir devlet kurulmasını düşlüyordu. Mısır halkının Fransız ve İngilizlere karşı savaşlarına iştirak etti. Halkın yolsuzluk yapan liderlerine karşı mücadelesini destekledi. Bunun üzerine Mısır âlimleri onu 1803 yılında ülkenin yönetimine getirdiler.
Gözünü Şam diyarına diken Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa’yı büyük bir orduyla gönderdi. Şam’a girmeyi başaran İbrahim Paşa, 1831 yılında Kudüs’e girdi. Bu şekilde Şam ve Kudüs yönetiminin bir parçası haline geldi.
Mehmet Ali Paşa, sadece Mısırlı askerlerle yetinmedi. Şam’da da zorunlu askerlik getirdi. İnsanları silahsızlandırmak istedi. Bunun üzerine Kudüs, El-Halil, Gazze ve Yafa’da halk başkaldırdı. Rüyasına karşı duran Osmanlı, Mehmet Ali Paşa’yı on yıl sonra Kudüs’ten çıkmak zorunda bıraktı.
Kudüs’ün yeniden Osmanlılara geçmesi
İkinci Abdülmecit zamanında Kudüs nüfusu 20 bindi. Bunun bini Hıristiyan’dı.
1856 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında meydana gelen Kırım Savaşında, İngiltere ve Fransa’nın desteklemeleri sonucu Osmanlı galip geldi. Osmanlılar, bu iki devletin bayraklarını Kudüs’teki konsolosluklarına duvarlarına dikmelerine izin verdiler. Bunun üzerine halk, Osmanlı valisi Kemal Paşa’ya karşı başkaldırdı.
Padişah Abdülaziz döneminde Kudüs’te büyük imar projeleri hayata geçirildi Cadde ve sokaklar taşlarla döşendi. Bu dönemde nüfus 68 bine ulaştı.
Sultan II. Abdülhamit zamanında Kudüs
Yahudilerin Filistin’e yerleşme niyetlerini sezen Sultan II. Abdülhamit, Siyonist lider Theodor Herzl’in Yahudilerin Filistin’e yerleştirilme taleplerini reddetti. Sultan Abdülhamit, danışmanı Nevlinski kanalıyla 19 Haziran 1896 yılında Herzl’e şu mektubu gönderdi:
“Ben bir karış dahi olsa toprak satamam, zira o bana ait değil, halkıma aittir. Onlar (halkım) bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz. Ordumuz teslim olmadı, savaş meydanında ölmeyi tercih etti. Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar. İmparatorluğum parçalanınca belki de Filistin’i tek kuruş ödemeden elde edeceklerdir. Fakat ancak cesedimiz parçalara ayrılabilir. Vücudumuzun canlı canlı kesilip biçilmesine razı olamayız.”
Sultan Abdülhamit, Yahudilerin Filistin’e ancak ziyaretçi olarak girmelerine izin veren, girerken de 50 lira ödemelerini ve 31 gün sonra da buradan çıkmalarını ön gören bir yasa çıkardı.
Abdülhamit zamanında 1892 yılında Kudüs ile Yafa arasında demir yolu inşa edildi. Osmanlının zayıflığından istifade eden Avrupa ülkeleri bir bir Kudüs’te konsolosluk açtılar.
Osmanlı’nın son döneminde Kudüs’ün durumu
19. yüzyılın sonlarında Yahudiler sessiz sedasız, gürültüden uzak bir şekilde Kudüs’e gelmeye başladılar. 1896 yılında sayıları 30 bine, 1912 yılında 90 bine ulaştı. Birinci dünya savaşında sayıları azalan Yahudilerin savaştan sonra sayıları tekrar yükselmeye başladı.
1980 yılında Sultan II. Abdülhamit’e karşı yeni bir anayasa hazırlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti sultanı tahttan indirip yerine kardeşi Beşinci Muhammed Reşad’ı getirdiler.
Muhammed Reşad zamanında Kudüs tekrar İslamî otoriteden çıktı. Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiliz komutan Edmund Henry Hynman Allenby İngiliz ordusuyla Kudüs’e girdi.
Filistin’in Osmanlıyla olan son irtibatı
1914 yılında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı nedeniyle dünya bir yangın alanına dönüşmüş ve herkes kendi derdine düşmüştü. Bu savaşta İngiliz, Fransız ve müttefiklerine karşı Almanya’nın yanında yer Osmanlı İmparatorluğu 1918 yılında yenilgiye uğradı.
Galip devletler 1919 yılında Paris’te Filistin gibi Arap topraklarının bir daha Osmanlıya verilmemesi konusunda anlaşma imzaladılar.
Antlaşmadan bir yıl sonra Müttefik Devletler İngiltere’ye Filistin mandasını verdiler. Birleşmiş Milletler de 24 Temmuz 1922 yılında bunu kabul etti.
20 Ağustos 1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşmasıyla Filistin’in Osmanlıyla irtibatı tamamıyla kesildi.
Plan mı, tesadüf mü?
Yüz yıl önce… Tam olarak 9 Aralık 1917 tarihinde Kudüs İngilizlerin eline geçti. Yüzyıl sonra aynı tarihte ABD Başkanı Donald Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etti…
Bu bir tesadüf mü, yoksa hazırlanmış bir plan mı?