Yeşilay, ‘Yeşil Genç’ler yetiştirmeye çalışıyor

Toplum
Engin Dinç’in röportajı  Yeşilay Türkiye’nin en eski ve en önemli sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. 1920 yılından bu yana faaliyet gösteren bu önemli kuruluş, şimdi daha etkili ve gü...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

Yeşilay Türkiye’nin en eski ve en önemli sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. 1920 yılından bu yana faaliyet gösteren bu önemli kuruluş, şimdi daha etkili ve güçlü bir mücadele yürütme çabası içinde. Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve teknoloji bağımlılığı konusunda çok önemli mücadeleler veriyor. Haydarpaşa Numune Hastanesi’ndeki görev yerinde ziyaret ettiğimiz Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman’la bağımlılık çeşitlerini, bağımlılığın özellikle çocuk ve gençleri nasıl etkilediğini, bağımlılık yapan maddelerin arkasındaki karanlık güçleri konuştuk.

81 İLDE 81 ŞUBEMİZ OLACAK 

Yeşilay’ı biraz bize tanıtır mısınız? Siz de göreve geleli çok fazla olmadı. Yeni dönemde neler yapacaksınız? 

Yeşilay ismi çok temiz, şanlı şerefli bir kurum.  Köküne bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti içerisinde en eski sivil toplum örgütlerinden birisi. Herhalde bizden eski bir tek Kızılay var diyebilirim. Eğer başkaları varsa biz bilmiyoruz.  Kızılay en eski sivil toplum örgütlerinden biri, 1880’lerde kurulmuş. Yeşilay’da hemen bu asrın başlarında 1920 kurulmuş. Bir asra yakın bir süre, Cumhuriyetten eski. Osmanlı’nın bize emaneti. Dolayısıyla geçmişi köklü ve sağlam. Bir asır boyunca yöneticileri, gönüllüleri fedakârca çalışmış bir kurum. Ama benim başkanlığımdaki yönetim kurulunun hayallerine göre, Yeşilay gibi kurum bu noktada olmamalıydı. Bunun çok ötesinde olmalıydı. Rakamsal örnek de verebilirim;- rakam her şey demek değil ama fikir oluşsun diye söylüyorum-, biz göreve geldiğimizde, 1 yıl önce tüm ülkede yaklaşık 4 binden az üyesi, 23 şubesi vardı. Biz dedik ki, “Olamaz, küresel olmasını istediğimiz bir kurum için bu çok az.” Şu an 30 bin üyesi var ve şube sayımızı da 31’e çıkarttık. Çok yakın bir gelecekte de “81 ilde 81 şubemiz olacak” diyoruz.  Bu nicel tanımlamalara ek olarak bir de nitel tanımlamalar var. Yeşilay çocukları, gençleri, ergenleri yani milletin geleceğini korumaya, onları sağlıklı, üretken, vatana millete hayırlı, ailesine katkılı, bedenini ve ruhunu sağlıklı tutmaya çalışan bir kurum.  Böylesine önemli bir kurum, bugün ismi anıldığında herkesin bilincinde olduğu bir kurum olmalıydı. Hâlbuki bugün sokağa çıkıp “Yeşilay nedir?” diye sorduğunuzda kahir ekseriyette bunun bir karşılığı olmayacaktır. Yani yeni yeni bilinç uyanma başlıyor. Biz yeni temellendirmeyi böyle rasyonalize ediyoruz. Yeni bir vizyon seçtik. Misyonumuz aynı;  bağımlılıklarla mücadele, gençliği korumak ve kollamak, sağlıklı üretken nesiller oluşturmak. Bağımlı olmayan, özgür nesiller yetiştirmek. Aynı zamanda bu özgür nesiller, Batı medeniyetindeki özgürlük kavramından çok farklı olarak, milli ve manevi değerlere saygılı, kuşaklar arasında çatışmacı değil bütünleyici bir anlayışa sahip olmalı. Bizim hayalimizdeki gençlik bu. 

Bizim hayalimizde “Yeşil Çocuk” diye bir kavram var. “Yeşil Çocuk” tanımlamamızda şunu kastediyoruz: İlkokul, ortaokul çocuklarını ele alalım. Yarın öbür gün bu çocuk “yeşil çocuk”tur diye bir kokart taktığımızda, o çocuk; her türlü kötü alışkanlık ve bağımlılıktan uzak, buna karşı etrafını bilinçlendirmeye çalışan, hatta ve hatta çevresindeki aile büyükleri, babası, dayısı, amcası olmak üzere aile fertlerini bile bağımlılığa karşı bilinçlendirmeye çalışan biri olmalı.  Hiç yalan söylemeyen, dürüst, öğretmenlerinin çok sevdiği, paylaşamadığı bir öğrenci olmalı. Ailesinin iftihar ettiği, çevresine saygılı, tabiatla barışık yaşayan, toplumda diğer insanlara karşı toplumsal değerlerini yerine getiren,  milletinin öz değerleriyle evrensel ahlaki değerleri buluşturmuş, kendinde birleştirmiş, aynı zamanda da spesifik olarak bağımlılık yapan her türlü kötü madde ve alışkanlıklardan uzak duran bir çocuğa biz hayalimizde “Yeşil Çocuk” diyoruz. Yeşilay bugünden, “Yeşil Çocuk”, “Yeşil Genç” yetiştirebilme azminde olmalı, buna paralel projeler yapmalı.  

Yeşilay, öznel olarak hangi alanlarda çalışır derseniz, kötü alışkanlık ve bağımlık dediğimiz tütün ve tütün mamulleri, -sigara, nargile ve pipoyu oradan ayırmıyoruz-; ikincisi, alkollü içecekler; üçüncüsü madde ve uyuşturucu ve dördüncüsü kumar. Kumar da bağımlılık yapar, aileleri ve toplumları felakete sürükleyebilir. İşte bu 4 klasik bağımlılıktan sonra dünyada son 10 yılların popüler bağımlılık alanı teknoloji bağımlılığı… 

SİGARA VE ALKOLDE KULLANIM YAŞI DÜŞÜYOR 

En bilinen bağımlılık türleri alkol ve sigara bağımlılığı. Türkiye’de belli kanunlarla belli bir yaşın altına sigara ve alkol satılmaması sağlandı. Uygulamada mutlaka sıkıntılar çıkıyor. Alkol ve sigara bağımlılığı gençler arasında ne derece yaygın? Sizin bu konudaki mücadeleniz nasıl? 

Ülkemizde sigara ve alkol kullanım miktarının artması ya da eksilmesinden ziyade ayrı bir tartışma alanı daha var; kullanım yaşının düşmesi. Bizi endişeye sevkeden daha çok bu durum. Bütün milletimizi uyandırması gereken bir gerçek varsa, o da sigara ve alkol kullanım yaşının giderek düşmesidir. Bunun temelinde yatan sebep, bir defa yeni neslin daha erken uyarılan, bilgiye hızlı sahip olan bir kuşağın çocuğu olmalarıdır. Her yerde kendilerine bir takım reklamlar, promosyon ve uyarıların gelmesi onları daha erken bilinçlendiriyor. Bu bilinçlendirme olumlu konularda olabileceği gibi olumsuz yönlerde de oluyor.  Mesela cinsellik, bizim konumuzun dışında ama eğitici bir baba olarak söylüyorum; cinsellik konusunda bundan 30-40 sene önceki Türk çocuklarının uyarılma yaşıyla, bugün bombardıman derecesi giderek artan uyarılmalara maruz kaldıkları yaş çok farklı. Sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıklar da bir takım reklam malzemeleriyle bunlara maruz kalıyorlar. Gizli ya da açık reklam malzemeleri, reklamlardaki subliminal mesajlar, bir takım promosyonlar, alkol firmalarının çocukların ve gençlerin katıldığı spor ve sanat etkinliklerine sponsor olmaları yoluyla yapılıyor bunlar. Bir müzik festivaline, spor etkinliklerine sponsor olarak, hoparlörden bangır bangır müzikler çalarak, afişler asarak bir alkol firmasının sponsor olduğunu düşünün, geçmişimiz bunlarla dolu… Hatta bira isimleriyle anılan festivaller vardı.  Bunlar çok daha küçük yaşta çocuğu içki ve sigaranın bağımlısı yapabiliyor. Zaten bu sosyolojik ve psikolojik olarak da bilinen bir gerçek. Ticari tarafı da var. Bunu biz söylemiyoruz, Avrupa Alkol Politikaları Birliği söylüyor. Çarşaf çarşaf yayınladığı raporlar var. Avrupa Alkol Birliği, Avrupa ülkelerine üye ülkeler tarafından kurulmuş, çok önemli birliktir. Sadece alkol alanında çalışmalar yapan bir birliktir. Onların yayınladığı belgelere baktığımızda alkol endüstrisinin kullandığı bir takım enstrümanlar vardır. Bunlardan şu anda popüler olan bir tanesi yeni hedef kitleler yaratmaktır. Alkole alışmış yeni içiciler değil, onları zaten kapmışlar, çünkü bu şirketler çok aç, daha fazla para kapmaları gerekir. Doymak bilmez bir iştahı var. Zaten kapitalist mantıkla kurulmuş bir endüstri. İnsanların bundan zarar görmesi, ölmesi, sürünmesi, hastalanması, şiddetin artması hiç umrunda değil bu endüstrinin… Bu endüstri bir tane daha fazla satmak için ne yapmam gerekir diye düşünür. Bunun için yeni hedef kitleler yaratmaya çalışır. Kimdir bu yeni hedef kitle? Gençler, erkekler ve bazı ülkeler için kadınlar… 

ALKOL ENDÜSTRİSİ BAZI AKTİVİTELERE SPONSOR OLARAK ÜRÜN SATIYOR 

Kadınların alkole, sigaraya bulaşmadığı, daha kapalı toplumlarda alkol endüstrisi, kadınları ve çocukları hedef almaktadır. Onlara şöyle bir propaganda yapıyorlar; sigara ve alkol içmek sizin özgürlüğünüz ve bağımsızlığınızdır, isyanınızdır, başkaldırınızdır. Siz genç kız veya kadın mısınız? Babalarınız, abiniz bir takım kısıtlamalar mı getiriyor? Sigaranızdan bir duman çekin ve gökyüzüne üfleyin, sigara sizin özgürlüğünüzdür. Bu tablo hem genci, hem kadını çok etiler. Bunu sosyolojik olarak bizim toplumumuza benzeyen yerlerde yapıyorlar. Hastane bahçesine çıkın, birçok yatan hastanın refakatçısı kadındır. Refakatçilerin kendini bahçeye atıp, harıl harıl sigara içtiğini görürsünüz.   İnanamazsınız, ben neredeyim derseniz? Bu propaganda faaliyetinin başarıya ulaştığını gösteriyor. İşte bu bombardımanın etkisi altında bağımlılık artıyor, alkolde de böyle, sigarada da böyle… Ne yazık ki istatistikler bunu gösteriyor. 

Sigara ve alkol kullanma yaşı aşağıya düşmüştür. Rakam verelim; sigara içme yaşının 9’a indiğini biliyoruz. Tiryakilik değil elbette, ilk başlama yaşından bahsediyorum. Burada benim vereceğim örnekler ilk deneme yaşıdır, bağımlılık, tiryakilik değildir. Zaten 9-10 yaşında çocuk tiryaki dediğimizde insanlar bize güler. İlk deneme,  tek tük kullanma, ara sıra deneme çok önemli bir birinci adımdır. Çünkü bu denemeyi yapan çocuk ve gençlerin önemli bir kısmı düzenli içici ve bağımlı haline gelirler. Biz bu potansiyeli gördüğümüz için, ön almak adına bu rakamları veriyoruz. 

Sigaraya ilk başlama yaşı 9’lara düşmüştür. Gaziantep’te belediyeye bağlık resmi bir bağımlılık tedavi merkezi var. Onların yaptığı çok geniş çaplı kamuoyu araştırmasında sigaraya ilk başlama yaşı olarak ortaya çıkan rakam 9,95. Alkolle ilgili rakam yine buna paraleldir. TÜİK’in yayınladığı resmi bir anket sonucu var, 0-14 yaş grubunda, -tam da sizin sorduğunuz grup-, daha yeni bebeklikten çıkmış bu grupta yüzde 7 alkol denemişliği var. Bu az bir rakam değil. Evde 10 yaşında bir çocuğumuz olsa, çocuğu tozdan bile koruruz. Her şeyden koruduğumuz çocuğumuz, gidiyor okulda veya katıldığı spor, sanat etkinliklerinde bir bardak şarap, bir kutu bira içebiliyor. Bu büyük bir tehdittir.  

Genel olarak baktığımızda, alkol kullanma yaşının ülkemizde 10’lu yaşlara düştüğünü söyleyebiliriz. Burada mutlaka anlatmak istediğim bir şey var; çocukları, gençleri, toplumun tümünü hedef alan alkol endüstrisinin taktikleri içerisinde daha fazla ürün satma adına sponsor oldukları bazı aktiviteler oluyor. Mesela bir alışveriş merkezinde rakı haftası, şarap tatma gibi allı pullu isimlerle kitlesel olarak bedava içki dağıtıyorlar. Şehrin bir sokağını, yahut bir meydanı seçerek, kendi bütçelerinden milyonlarca lira bütçe harcayarak, küçük büyük hiç aldırmadan, “Efendim, buyrun! Bir dener misiniz?” diye şarap, rakı aktiviteleri yapıyorlardı. Bunlar çok önemli bir etkendir. Hatta geçen yıl İstanbul’un bir alışveriş merkezinde bununla ilgili bir skandal patladı. Yaş sınırını hiçe sayarak, 9-10 yaşında çocuğa babaları vesilesiyle şarap içirdiler. Bir de 15 yaşındaki bir çocuk yalnız gelmişti, bir hostes ona şarap ikram etti. Çocuğun ben beyanatını ürpererek hatırlıyorum.  Muhabir; çocuğa sordu;  

-“Kaç yaşındasın” 

-“15”.  

-“Ne tattın” 

-“Şarap tattım” 

-“Nasıldı? Kanaatin nedir?”

-“Bir hanımefendi bana ikram etti. Bende ömrümde ilk defa tattım. Çok hoşuma gitti.”

 Çocuğun cevabı çok önemli, bizim bu konudaki politikalarımızı belirlemesi gereken kritik bir cevaptır. Böyle cicili bicili, bugüne kadar hiç muhatap olmadığı bir hanımefendi “Buyrun, tadar mısınız?” diyor. Tabloyu gözünüzden canlandırın, çok cazip bir tablo. ‘Hoşuma gitti’ cümlesinin altını çiziyorum, felaketin başladığı gün bugündür. Gençler tuzağa böyle düşer. O çocukların eline bir fırsat geçtiğinde o beğendiği içkiyi bir defa daha denemeye çalışır. Sonra arkadaşlarıyla biraz daha büyüdüğünde bir içelim der, sosyal içici olur, düzenli içici olur, sonra bağımlı olur. Dolayısıyla felaket gelmeden önce tedbir almalıyız.  Bu şekilde propaganda edilen şeylerin önüne geçmeli ve yeni yasalarla bunları sağlamalıyız. 

BİLİM ADAMLARI ALKOL ENDÜSTRİSİNİN UŞAKLARI 

Bağımlılık yapıcı maddelerin arkasındaki endüstriler nasıl hareket ediyor? 

Bağımlılık tüm dünyada trend olarak yayılma tehdidini artırıyor. Çünkü arkasında çok güçlü endüstriler var. Sigara, alkol, uyuşturucu ve tabii sanal bağımlılığın arkasında bu endüstriler var. Tabii çoğu illegal endüstriler. Bunlar çok büyük bir iştahla, kapitalist bir mantıkla toplumlara, gençlere saldırıp daha fazla rant elde etmeye çalışıyorlar. Bunların çok güçlü silahları ve bilim adamları var. Bağımlılık yapan maddeyi, şeyi güzel göstermek, zararlarını gözden saklamak için yapılan anketler, çok büyük kamuoyu anketleri var. Alkol için söylersek her akşam bir kadeh şarabın kalp sağlığına iyi geldiğini söylerler. Bunun araştırmasını yapan bilim adamlarının bir kısmı endüstrinin uşaklarıdır. Amerika’da, Avrupa’da, yani bizim ülkemizden değil, alkole karşı olmayan medeniyetlerde buna karşı yapılmış, çok daha geniş çaplı araştırmalar, gelen bilgiler var. Mesela Amerika’da National Institutu for Health yani Ulusal Sağlık Enstitüsü ve Ulusal Kanser Enstitüsi’nin yaptığı çok geniş çaplı araştırmalarda alkolün güvenli bir alt sınırının olmadığı, alt düzeyde alkol tüketiminin bile kanser riski taşıdığıve “alkol kalp sağlığına faydalıdır” ifadesinin tartışmalı olduğu, kesin ispat edilmediği ortaya kondu. Velev ki doğru kabul edilse bile, ABD’de kurtardığı bir cana karşılık 10 canı kaybettirdiği bu enstitü tarafından yayınlandı. Nerede yayınlandı? Amerikan Halk Sağlığı Dergisi’nde, dünyanın  prestijli dergisinde yayınlandı.  Bağımlılık arkasında çok büyük bir tröstle, endüstriyle geliyor. Buna karşı mücadele hiç şüphesiz onlar kadar güçlü değil, zayıf kalıyor. Ama son yıllarda artıyor. Hele ülkemizde sivil toplumun bilinçlenmesi, bu alanda Yeşilay gibi birçok kurumun kurulması önemli. 

Türkiye’de Alkol Politikaları Platformu’nu (TAP) kurduk, alkol politikaları üretmek için 30 tane kurumu buraya üye yaptık. 

UYUŞTURUCU MADDELER ÇOK ÇEŞİTLENDİ 

Türkiye Doğu’dan Batı’ya uzanan uyuşturucu ticaretinde önemli merkezlerinden biri. Geçiş yolu olması nedeniyle de büyük bir tehdit altında. Sadece uyuşturucu değil bally, çakmak gazı ölenleri okuyoruz. Farklı haplar kullananlar var. Bunlar rakamsal olarak ne derece yaygın? Bunların önüne geçmek için neler yapılmalı? 

Bu daha can yakıcı bir konu. Doğrudan kronik, alkol ve sigara gibi uzun vadeli değil. Gençleri ölüme sürükleyen en erken tehdit ve tehlike budur. Eroin, kokain gibi klasikler uyuşturucu maddelerin çok çeşitlendiğini görüyoruz. Yeşilay olarak, Emniyet Narkotik Şube, sivil toplum örgütleri, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal İşler bakanlıklarıyla bu konuda çok fazla ortak çalışmamız var. Bu toplantılarda bizimle çok şey paylaşılıyor. Mesela sentetik uyuşturucuların çok yaygınlaşmaya başladığını söyleyebilirim. Bizim medyadan duyduğumuz ‘bonzai’ diye bir şey var. Extacy gibi birtakım haplar, daha ucuz olduğu için gençler arasında yaygın kullanım alanı olduğunu biliyoruz. Bu çeşitlenme ve yenilerinin piyasaya eklenmesi özellikle gençleri daha büyük tehlike altına alıyor. 

Sizin de söylediğiniz gibi Türkiye’de bir uyuşturucunun trafiği olması, genç nüfusumuzun çok fazla olması, gençlerin uyuşturucu taciri yapan illegal kişi, kuruluşların çok önemli bir hedef kitlesi olması, kolay kandırılıyor olmaları, uyuşturucu ve maddenin gençler arasında, -hani sigara ve alkolde olduğu gibi-, erkeklik, delikanlılık anlamında prim yapması gibi nedenlerle ciddi bir tehdit altındayız. Bu konuda dehşet verici resmi rakamlar var. TÜİK’in rakamlarına baktığınızda genç nüfus arasında yaşam boyu madde kullananların sayısı yüzde 3 civarında çıkıyor. Yüzde 3 aslında az gibi geliyor ama çok tehditkar.

Bir de gayri resmi rakamlar; üniversitelerin, mesela Gaziantep’teki belediyenin kendi psikiyatristleriyle, psikologlarıyla sahada yaptığı anket çalışmaları var. Liselerde, okullarda yapılan anket çalışmaları var. Bu araştırmalar daha toplumsal sonuçlar veriyor ama rakamlar açıklanmıyor. Bunlar gözümüzü açan rakamlar… Madde kullanımı toplam nüfusun yüzde 10’una yaklaştı. Yüzde 10 dehşet bir rakamdır. Uyuşturucu madde bağımlısı demeyeceğim ama kullanma oranı bunlar. Kullanma birçoğunu bağımlı hale getirir. Buna karşı hakikaten eskiye göre, bu ülkenin uyuşturucu farkındalığının, bilinçlenmesinin ne kadar arttığını basından, kamuoyundan biliyoruz. Son yıllarda biraz daha bilinçlenme var. Tehdit ve bağımlılık büyürken bilinçlenme de büyüyor.  Bir kere birçok kamu kuruluşu ve STK el ele vererek ortak çalışmalar yapıyor. Biz de Yeşilay olarak bunlardan biriyiz, ‘Ulusal Uyuşturucu Ve Madde Bağımlılığı Çerçeve Planı’nın ‘İstanbul İl Eylem Planı’nı hazırlayan heyetin içindeyiz. Bu heyeti İstanbul Valiliği koordine ediyor. 50 kadar kurum ve kuruluştan yöneticiler, ayda bir biraraya geliyor, eylem planı hazırlıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bu konuya çok fazla eğiliyor. Bu bakanlıklar, kamu kurumu olmalarına paralel olarak, STK’larla, üniversitelerdeki araştırmacılarla bir araya geliyorlar. Onların verilerinden çok güzel bir araştırma yapıyorlar. 

Biz İstanbul ilindeyiz malum, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ile çok yakın ilişkilerimiz var.  Yeşilay’a başkan olduktan sonra hem hayretle, hem de büyük bir sevinçle gördüm ki Narkotik şubede görevli polisler silahlı polisler değil, onlardan farklılar. Aralarında yüksek lisans yapmış psikologlar var. Emniyet amiri aynı zamanda psikolojiden yüksek lisans veya doktora yapmış olabiliyor. Kendilerini gençleri uyuşturucudan korumaya veya uyuşturucu bağımlısı olmuş gençleri kurtarmaya adamışlar. Bilimsel metotlar kullanarak, insani, çok medeni metotlar kullanarak yapıyorlar bunu. Bir yandan kötülük büyür ve yaygınlaşırken buna karşılık mücadele devam edecek. 

GENÇLERİN ROL MODELİ HAKAN ŞÜKÜR OLMALI 

Gençlerin rol model aldığı oyuncuların birçoğu ya uyuşturucu kullanmış veya satmış. Tabi olarak bunlar da haber oluyor. Bu kişilerin rol model olması anlamında düşündüğümüzde bu haberler çok yıkıcı değil mi?

Çok yıkıcı. Her “ünlüler uyuşturucuyla yakalandı” haberinden sonra basınla muhatap oluyoruz. Türk basını bu konuda görüşümüze başvuruyor. Herkese aynı şeyi söylüyoruz. Bizim kendi psikologlarımız, pedagoglarımız var. Onlarla yaptığımız istişarelere, bilimsel verilere baktığımızda ünlüler, rol model olma potansiyeli olan kişiler, yanlış bir şey yaptığında kamuoyunda yer almaları o rol model olma durumu açısından gençlere çok zararlı olabiliyor. Dolayısıyla medyadan rica ediyoruz, uyarıyoruz, talep ediyoruz; “ünlüler uyuşturucuyla yakalandı” haberini bu şekilde vermeyin. Baktığınızda uyuşturucuyla yakalandı dediğiniz ünlüler, dizilerde, sinemalarda, sanat dünyasında gençlerin kitleler halinde izlediği insanlar olabiliyor. Bunlar yakalandıkları yerden alınırken hiç utandan sıkılmadan, sırıtarak, pişkin pişkin gidiyorlar. Ben bunu kahrolarak izliyorum. Ama ben bu insanları suçlamıyorum. Kendilerinin birey olarak içine düştükleri çarkta mazur görülecek tarafları olabilir. Ama ben bir STK olarak olaya bir bütün tablo şeklinde bakmak zorundayım. Burada bu kişilerin pişkin bir şekilde bu işi yapıyor olmaları gençlerin nazarında iki tane imaj oluşturuyor. Bunlardan ilki uyuşturucu kullanmak ve bundan dolayı yakalanmak, emniyete götürülmek utanılacak bir şey değildir düşüncesi. Göğsünü gere gere gidiyor adam. Bu çok önemli bir durum, subliminal mesaj. 

İkinci önemli şey de; bu insan benim rol modelim. Peşinde milyonlarca kitleyi sürükleyen bir idol. Bu idol bunu yapıyorsa, o zaman uyuşturucu kullanmak kötü bir şey değil. Bakınız tersten nasıl bir mesaj veriliyor. Belki onu yakalayanların, yargılayanların, sergileyenlerin amacı bu olmayabilir. Onu kötü göstermek istemiş olabilirler ama mesaj tamamen ters yönde gidiyor. O yüzden biz diyoruz ki; bunları afiş afiş göstermeyin. Suçları varsa adil şekilde yargılayın, cezalandırın. İkincisi de kitleleri peşinden sürükleyip, tirajı, reytingi tavanlara vuran bir ünlünün, uyuşturucu kullandığı veya sattığı eğer bir yargı kararıyla onaylanırsa o günden sonra o kişi eski şöhretini bulmasın. Çünkü bu şöhreti tekrar bulursa aklanmış ve rol model kişiliği güçlenmiş olur. Halbuki ünlü bir şarkıcı hapse girdi, yattı. Çıktıktan sonra yine büyük konserler veriyor, yine televizyonlarda görüyoruz. Bu olmamalı, yanlış bir şey. Kamuoyu nezdinde seviyesi aşağı indirilmeli. 

Üçüncüsü; kötü örnekleri gençlerimizin önüne çıkaracağımıza iyi örnekleri çıkaralım. Gençler bir akranlarında bir de idollerinden etkilenir. Anne-babasından, öğretmeninden, devlet adamından o kadar etkilenmez. İyi örnekleri öne çıkaralım. Ülkemizde sanatını dorukta icra eden ama sigara, alkol, uyuşturucu zararlı kötü alışkanlıklara hiç bulaşmayan, tırnak içinde “Yeşilay”cı, birçok insan var. Ben bunların bir çırpıda adlarını da sayarım size. Mesele neden Mustafa Ceceli öne çıkmasın? Neden Uğur Işılak öne çıkmasın? Spora geçelim, Kenan Sofuoğlu neden ön plana çıkmıyor? Mesele Acun Ilıcalı’nın sigara ve alkol kullanmadığını biliyoruz. Meşhur bir kişilik, pekala kendisi öne çıkarılabilir. Bütün dünyayı geziyoruz, Hakan Şükür global bir isim haline gelmiş. Bu kişi son derece mazbut yaşayan, kötü alışkanlıkları olmayan bir kişi. Bu yönüyle öne çıkarılabilir. Burcu Çetinkaya, şampiyon bir rallici Yeşilay’ın mücadelesine de katkı veren bir insan. Bunlar öne çıkarılabilir. Arka arkaya sayabileceğimiz birçok isim var. Biz nedense bunları pas geçiyoruz. Bunları öne çıkarmak lazım.

 

GENCİN DÜNYASINA ALTERNATİF GETİRMEZSENİZ BAĞIMLILIKTAN KURTULAMAZ 

Teknoloji gençlerin ağırlıklı olarak kullandığı bir şey.  Gençler sosyal medyada, oyunlarda çok fazla vakit geçiriyor. Ama aynı zamanda internet üzerinden oynanan bahisler var.  Bu bağlamda bize ne söylersiniz? 

Teknoloji bağımlılığı son yıllarda çok popüler olan bir bağımlılık türü. Tabi popüler olması yaygınlık itibariyle… Bağımlılık mücadelesinde hedef tahtasına yeni oturttuğumuz bir şey. Evet, teknoloji bizim için çok faydalı ama bu teknolojiye olmazsa olmaz şeklinde bağlandığımız, bağımlı hale geldiğimizde her şey zarar veriyor. Mobil telefon, internet, sosyal medya ve ekran, yani televizyon. Belki 5-10 sene önce ekran bağımlılığı, aptal kutusu deyip akşamları 3-4 saat vakit geçirmek tenkit edilirdi. Ama şimdi onun çok ötesine geçtik. Zaten şu mobil telefonların içinde, televizyonlar da, ekran da, sosyal medya da var. Üstelik internet teknoloji üzerinden sadece ona bağlanmak, onun karşısında lüzumsuzca vakit geçirmek gibi sağlık ve toplumsal zararlara maruz kalmak da sözkonusu değil. Bu kanalla sanal kumar, sanal seks gibi başka tuzaklara düşmek de mümkün. Bu ikisi olayın en ekstrem, felakete sürükleyen boyutu. 

Teknolojiye çok fazla bağımlı olarak, onun başında vakit geçirmek insanda nelere sebep oluyor? Birincisi beden sağlığını bozuyor. Göz, beyin, omurga bunlar bozuluyor. Sürekli oturma ve hareketsiz kalmadan doğan obeziteye sebep oluyor. Metabolizma bozuluyor.  İnsan saatlerce yürüyen koşan, sosyalleşen, öyle yaratılan bir canlı. Fakat 8-10 saat, hatta bazen 20 saat uykudan fedakarlık eden gençler ve çocuklar var. Bunların beyin çalışması, metabolizma denen düzenleri bozuluyor. Arkasından başka hastalıklar gelebiliyor. Mesela ruh sağlığı bozuyor. Şöyle bozuyor; kişi canlılarla iletişimi bozuluyor, sosyalleşmekten uzaklaşıyor. Sosyal izolasyona maruz kalıyor. Tek başına ama karşısında insanlar varmış gibi. Dünyanın bir ucundan insanlarla saatlerce oyun oynayabiliyor. O zannediyor ki, başka kişilerle iletişim kuruyor. Hayır, o kişi makineyle iletişim kuruyor. O karşıdaki insanın duyguları, jestleri mimikleri yok, sadece ekranda mesajı var. 

Bu durum kişileri toplumdan uzaklaştırıyor, asosyal kişilik yaratıyor. Depresyon, izolasyon,  kendine güvensizlik gibi ruhsal sorunlar yaşayabiliyor, benlik saygısını yitirebiliyor. Toplumsal sorunlar bununla at başı gidiyor. Hem aile içi, hem de arkadaşlar arası facialar meydana geliyor. Hepimiz duyarız Facebook’ta arkadaş edindiği için karısını, kocasını vuran insanları. Bu sanal bağlantılar yüzünden aile sadakati, sadakat direkt anlından vuruluyor.  Bunu çok fazla uzatabiliriz. 

Sizin verdiğiniz sanal kumar örneği çok yerinde. Kumarı illegal olarak gidip bir yerde oynamak suç, yakalanabiliyorsun. Ama gecenin 2’sinde evde yatak odanızda internet üzerinden kumar oynadığınızda daha hür hissedebiliyorsunuz,  daha çabuk bağlanabiliyorsunuz. Bu bazıları için küçük çaplı, bazıları için büyük çaplı kayıp demek. Kumar, aynı zamanda kayıp demek.  Sanal seks zaten çok fazla ekstrem bir boyutu. Burada ahlaki yozlaşma meydana geliyor, giderek suni olana daha fazla bağlanma, tabii olandan uzaklaşma meydana geliyor. Bütün bunlar toplumu en başta gençliği temsil eden çok büyük sanal tehlikeler. Bu yüzden Yeşilay olarak, çok güzel sloganlar geliştirdik. Bir örnek vereyim; “ İnternete bağlanın ama bağımlı olmayın.” Hepimiz bağlanıyoruz, ama bağımlı olmayın. 

Bağımlılığın kriterleri var. Ne olursa bir kişiyi teknoloji bağımlısı olarak adlandırabiliriz? Bu raddeye gelmeden önce nasıl önü alınır? Bir cümlede, iki cümlede bitmez bu. Çocuğun, gencin elinde beğendiği, bağlandığı, kendisini işgal eden materyale alternatif şeyler üretmek lazım. Gençlik kulüpleri, sportif aktiviteler mi dersiniz? İzci kampları, kültür sanat aktiviteleri mi dersiniz? Birçok şey üretilebilir. Var olan şeyler bunlar ama gençler oralardan sanal dünyaya akıyor. Bu akımı tersine çevirmek lazım. Akran eğitimi yoluyla, akranları bir araya getirecek sosyalleşme ortamı sağlamak lazım. Buralarda teknolojiye getirilen saat kısıtlamaları gibi küçük tedbirler alınabilir ve çoğaltılabilir.  Bir kere alternatif getireceksiniz. Gencin dünyasına alternatif getirmezseniz bu bağımlılıktan kurtulamaz. Sigaraya, alkole bu kadar düşmez ama bu sanal bağımlılık bir genç için olmazsa olmaz mesabesindedir. Biz Yeşilay olarak, çok önemli bir adım attık. Türkiye’de tüm bilgi teknolojilerini idare eden bağımsız kuruluş bir var; Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK).  Yeşilay olarak, BTK ile çok önemli bir protokol imzaladık. Psikologlarımız, eğitmenlerimiz ve BTK uzmanları bir araya gelerek çalışma grupları oluşturdular. Bu çalışma gruplarına yönelik olarak, teknoloji bağımlılığı ve bunu önleme, azaltma adına neler yapılabilir diye ulusal bir konferans düzenleyip, 5-6 alanda değişik çalışmalar yaptıracağız. Buraya kadar saydıklarımı daha bilimsel bir platformda genişleterek, önümüzdeki yıllar içinde uygulamaya koyacağız.  

BAĞIMLILIKLA MÜCADELEYE DEVLET OTORİTESİ DESTEK OLMALI 

Bağımlıların sosyal hayatları nasıl etkileniyor? Mesela bağımlılık sonucu oluşan KOAH gibi hastalıklarla mücadele yeterli mi?

Sigara dediniz, KOAH dediniz. KOAH ölümcül bir hastalık ve bir numaralı sebebi de sigara. Buna karşı insanlar hastane bahçesinde bile harıl harıl sigara içiyor. Bu bilinçsizlikten, vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor. Buna karşı bir sürü sivil toplum örgütü var, sadece Yeşilay yok. Mesela, Sigarayla Savaşma dernekleri var. Bunlar tabii uzun vadeli bir plan ve süreçtir. Elbirliğiyle bu çalışmaların artığını görüyoruz ve buna seviniyoruz. Ben giderek daha iyi sonuç alınacağına inanıyorum. Amerika da, Avrupa da bu tür mücadeleler kısa sürede sonuç almadı ama mutlaka yasaklarla desteklenmeli. Kanun koyucu ve devlet otoritesi, hükümet buna destek olmalı. Ülkemizde kamu kesiminden bu alanda çok büyük destek var. Bu düzenlemeler birilerini rahatsız etse de dünyanın gittiği yola gitmek anlamına geliyor ve bu sayede çok azaltılabiliyor. Son bir gelişme var bizim basınımızda da çok yer almadı. Birkaç hafta önce New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, -ABD’de eyalet sistemi olduğu için çok etkili, kanun koyucu konumunda-sigara alma yaşını 18’den 21’e yükseltti. Kanun çıktı ve yürürlüğe girdi. Bu büyük bir devrimdir. Ülkemizde de bu gibi gelişmeler olacak, oluyor zaten. Tehdit büyük ama mücadelede giderek başarıya ulaşacak.  

300 BİN ÜYEMİZ OLMASINI HEDEFLİYORUZ 

İnsanlarımız Yeşilay’a nasıl destek olabilir?

Yeşilay.org.tr diye web adresimiz var. Aynı zamanda twitter-facebook’ta aktif şekilde varız.  Yeşilay’dan haberdar olmaları için sokağa çıktıklarında ‘bilboard’larda, afişlerde bizi görüyor ama her zaman muhatap olamıyor. Madem ki, günlük olarak internete muhatabız, web sitemizi, facebook sayfamızı, twitter adresimizi takip etsinler. Orada bizim yaptıklarımızı görecekler, etraflarına duyuracaklar. En önemli beklentimiz budur. Biz şu anda 30 bin üyemiz varsa, 300 bin olmasını hedefliyoruz. Nasıl olur? Birbirine duyurarak. Kulaktan kulağa. Kötülük nasıl yayılıyorsa iyilikte böyle yayılır. Takip etsinler, çevrelerine Yeşilay’ın vizyon ve prensiplerini anlatsınlar. 

İkincisi Yeşilay, aynı zamanda hayırlı işler yapan önemli bir kurum. Kamu yararına statüsü var, vergi muafiyeti var. Bu sebeple küçük büyük demeden bağışlar yapabilirler. Web sitemizden ulaşabilirler. Şartlı bağışlar da olabilir. Mesela sigara mücadelesi için şöyle bir bağış yapıyorum diyebilirler. Genel bağış olabilir. Yeşilay’a verilen her kuruş ülkemiz gençliğinin, toplumun geleceği için bağımlılık mücadelesinde kullanılacaktır. Projelerimizde gönüllü olarak yer almak mümkün. Bir çok projemiz gönüllüler üzerinden yürüyor. 

on5yirmi5.com