Postmodernizm nedir?

Toplum
Kavramlar o kadar birbirlerine yakınlar ki ayırt etmek gerçekten zor, insaoğlu teknolojininde gelişimiyle beraber modernleşme konusunda süratle yol aldı. Bugün tüm dünyada modernizm’in etkisini ...
EMOJİLE

Kavramlar o kadar birbirlerine yakınlar ki ayırt etmek gerçekten zor, insaoğlu teknolojininde gelişimiyle beraber modernleşme konusunda süratle yol aldı. Bugün tüm dünyada modernizm’in etkisini görebilmek mümkün. Kavram karmaşına son vermek için kavramları tek tek açıklayalım;

Modern kelimesi “çağdaş, bugünkü” anlamı taşımaktadır. Yani birşey modern ise çağdaş ve bugünü temsil eden birşeydirpostmodern

Modernizmde; Çok görülen, çok bilinen, tanınmış gelenekleri, sanatsal, edebi, sosyal organizasyon ve gündelik yaşamın geçerliliğini yitirdiği fikriyle ortaya çıkmıştır.

Postmodernizm; Modernizm sonrası ve ötesi anlamındadır. Modernitenin sorgulanması, insanı merkeze alan, seküler ve hümanist dünya görüşü anlamındaki modernizmi eleştirip sorgulayan, alternatif geliştirmeye çabalayan bütün düşünceler.

Postmodern ise; Postmodernizm’i destekleyen, postmodernizm yanlısı olan kişilere denilmektedir.

Postmodernizmin köklerini yine modern bir düşünce biçimi olan pozitivizme, determinizme duyulan tepkide ve bu tepkiyle başlayan süreçte aramak yanlış olmayacaktır. Bu sürecin ekseni üzerinde ise bireyin bağımsızlığı, kendine özgü oluşu ve değişken yapısı yer alır. Bu değişkenlik yaşamın belirsizliği ve gerçeğin değişkenliği anlayışı ile çakışmaktadır.”

Postmodern anlayış, modernizmin insanî ve kültürel değerleri öldürdüğüne inandığı için insanın kimliğini sorgulamasını önceler. Modern hayata ve onun değerlerine karşı sorgulayıcı ve reddedici bir tavır takınan postmodern sanatçı,hem modern yaşama ile iç içe hem dünle göbek bağını kesmemiş hem de geleceğe yöneliktir.Gerçeğin tek ve tartışmasız olduğunu kabul etmez.Ona göre,gerçek,yorumla kavranabilir.

Geçmişle göbek bağını koparmamış görünmesine karşılık postmodernizm, geleneksel sanat anlayışlarını yıkmayı amaçlar. Okuyucu / dinleyici / seyirciyi ona yabancılaştırmanın peşindedir. Kabul edilmiş doğruları, alışılagelmiş çağrışımları,doğal kabulleri sorgulamaya ve bunların tabiîliğini bozmaya çalışır. Bunları yaparken, okurun / alıcının rahatını kaçıracak yöntemler kullanmayı tercih eder.

Tek bir dünya içinde çeşitlilik ve çoğulculuk ifadesi, postmodern edebiyatı en iyi şekilde özetlemektedir. “Postmodern sanat, çeşitli tarih kesitlerinden birden fazla sanat akımının,birden fazla biçemin birlikteliğinden oluşur; geleneksel akımlarda olduğu gibi, şemsiyesi altına aldığı yazarların her birinde yinelenen sanatsal ilkelere sahip bütüncül bir akım olmayıp, farklılıkların yan yana geldiği eklektik / çoğulcu bir yapının adıdır.”

“Postmodern sanat hem yüksek / seçkin sanat niteliklerine hem de popüler / kitle sanatlarının niteliklerine sahiptir.Özellikle türler arası geçiş en belirgin özelliğidir.Böylece postmodernistler, sanat / edebiyatta alışılmış form / biçim / türlerin yerine, kaosun biçimini; daha doğrusu biçimsizliğini yansıtma amacı peşine düşerler. / Söz konusu anlayış, tabiî olarak aynı eserde (metin) belli bir üslûp birliğinin olmaması veya birden fazla üslûbun yer alması,farklı türlere ait biçimlerin veya farklı anlayışların (realistromantik-sembolist) peş peşe veya iç içe bulunması, metin akışının belli bir mantık ve devamlılıktan uzak olması,paragraflar arasında boşluklara yer verilmesi ile karşılaşılır ki, bu durum, postmodern sanatın temel niteliklerindendir.

Postmodern edebiyat, modern edebiyata göre daha az ütopik ve gösterişli, daha az ideolojik, daha az kapalı ve karanlık, daha az kültürlüdür.” 

Modern edebiyatçının “ince işçiliğinin ve biçimsel bilgiçliği”nin aksine, postmodern yazar her katmandan kültürü karıştırarak, estetik sınırları alt üst ederek bir metin oluşturur. Ortaya çıkan metnin, belirginleşen, diğerlerinden farklılık arz eden bir üslûbu da yoktur. Başka bir deyişle

“Postmodern dönemin yazarları için okuyucunun ifsad ya da iflah olması önemli değil. Önemli olan sadece metin.Yani yazmak için yazmak. Kelimelerin tanrısı olmak.”

Dünya edebiyatlarında çokça taraftar bulan bu yeni sanat anlayışının ilkeleri / özellikleri, buraya kadar anlattıklarımızdan hareketle şu şekilde özetlenebilir: Modernizmin eleştirisini öncelemek, tek bir yapı içinde çeşitliliği / çoğulculuğu sergilemek, belirsizliğe ve ayrıntıya önem vermek, realite dışına kaymak, uyumsuzluğu ve düzensizliği tercih etmek, tasarıdan uzak durmak, karamsarlığa düşmek yerine onu ciddiye almayıp

ironiye tutunmak, deforme etmek / şekilsizleştirmek / melezleştirmek,yeni türlerin peşinde olmak…

Edebiyatın bilhassa hikâye ve roman türünde yansımaları görülen postmodernizmin öncüleri sayılan sanatkârlar şunlardır:James Joyce (1882-1941), Wirginia Wolf (1882-1941),Robert Musil (1880-1942), Franz Kafka (1883-1924), MaxFrisch (1911-1991), Alain Robbe Grillet (d. 1922), Umberto Eco (d. 1932), Octavio Paz (d. 1914). Postmodern sanatın ilkeleri, Türk edebiyatında son dönemde ortaya konan birçok eserde görülmekle birlikte, yazar bağlamında,bu akımın içinde gösterilecek isimleri tespit edebilmek güç bir iştir. Buna rağmen Yusuf Atılgan (1921-1989), Adalet Ağaoğlu (d.1929), Bilge Karasu (1930-1995), Oğuz Atay(1934-1977), Ferit Edgü (d. 1936), Nazlı Eray (d. 1945),Orhan Pamuk (d. 1952), Latife Tekin (d. 1957), Selim İleri(d.1949), Murathan Mungan (d. 1955), Buket Uzuner (d.1955), Hasan Ali Toptaş (d. 1958), İhsan Oktay Anar (d.1960) gibi isimlerin bazı eserlerinde bu akımın etkisinde kaldıkları söylenebilir.İhab Hassan’ın aşağıdaki tablosu, postmodernist sanatın kendinden önce gelen modernist sanattan farklılığını ortaya koyması açısından önemlidir.