İnsan Kütüphanesi’nde sohbet için ödünç insan

Toplum
Yazar Roman Krznaric, empatinin çoğu insanın hayatının ayrılmaz bir unsuru olduğunu ancak günümüz dünyasında başkalarının duygularının kolaylıkla gözden kaçırılabildiğini söylüyor ve hemen herkesin bu...
EMOJİLE

Yazar Roman Krznaric, empatinin çoğu insanın hayatının ayrılmaz bir unsuru olduğunu ancak günümüz dünyasında başkalarının duygularının kolaylıkla gözden kaçırılabildiğini söylüyor ve hemen herkesin bu çok önemli insanlık becerisini öğrenebileceğini savunuyor.

Harper Lee’nin “Bülbülü Öldürmek” kitabındaki şu cümleyi hatırlayacaksınız:

“Bir başka insanı, olanlara onun gözüyle bakmadan, derisinin içine girip orada dolaşmadan, asla gerçek anlamda anlayamazsınız.”

İnsanlar doğal olarak bunu yapabilme becerisine sahip. Yapılan son nörolojik araştırmalar, insanların % 98’inin empati gösterebilme, yani başkalarının düşüncelerini ve duygularını gerçekten anlayabilme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor.

Sorun, insanların çoğunun günlük hayatta, empati sağlama potansiyelini tam anlamıyla devreye sokmamalarında yatıyor.

İşe koştururken pusetteki bebeğiyle metro merdivenlerini zorlukla inmekte ya da çıkmakta olan bir anneyi farketmeyebilir; uzaklardaki bir ülkede trajik bir depreme ilişkin haberi okuyup bir sayfa sonra, son maç sonuçlarına geçtiğinizde trajedinin boyutlarını hemen unutabilirsiniz.

Empati boşlukları, kişisel ilişkilerde de ortaya çıkabiliyor. Örneğin sabırsızlık ve öfkeyle çocuklarınıza bağırmaya başladığınızda ya da eşinizin aslında kendinizden daha fazla ev işi yaptığını göremediğinizde…

O halde, kişinin empati düzeyini artırma yolu olabilir mi? Bilim insanlarından gelen iyi haber, herkesin, bisiklet sürmeyi veya otomobil kullanmayı öğrenebildiği gibi, empati duymayı da öğrenebileceği yönünde.

Nöropsikoloji uzmanı Simon Baron-Cohen, Bakışlardan Zihin Okumak adlı bir test geliştirdi. Her bakıştan, o insanın duyduklarını, düşündüklerini, dört sözcükten biriyle nitelemeniz isteniyor: Kıskanç, küstah, panik içinde veya nefret duygusu içinde.

Testin ortalama sonucu 26 dolayında. Bu da, insanların çoğunun, başkalarının duygularını okuma konusunda mükemmel düzeyde olmasa da, hayli iyi durumda olduğunu ortaya koyuyor.

Doğamızda var olan empati potansiyelini devreye sokmak için de, üç basit, ama güçlü strateji mevcut.

“Gerçekten dinleme” alışkanlığını edinmek

Psikolog ve Şiddetsiz İletişim (NVC) kuramının yaratıcısı Marshall Rosenberg, “Önemli olan nokta, o anda gerçekte olup biteni izleyebilmek; bir insanın o dakikada yaşadığı, kendisine özgü duygu ve ihtiyaçları anlayabilmek” diyor.

İnsanların ne gibi duygular yaşadıklarını dinlemek, ihtiyaçlarına kulak vermek, onlara anlaşıldıkları duygusunu veriyor.

Bırakın insanlar istedikleri şeyleri söylesin. Sözlerini kesmekten kaçının. Ve hatta size anlattıklarını geri yansıtın ki, gerçekten dinlediğinizi bilsinler. Buna, “radikal dinleme” adı veriliyor.

Radikal dinleme, anlaşmazlık durumlarını çözüme kavuşturmada olağanüstü etkili oluyor. Marshall Rosenberg, işveren-çalışan anlaşmazlıklarında, her iki tarafın, karşıdaki kişinin az önce söylediklerini tekrar etmesiyle, çözüme % 50 daha hızlı ulaşıldığını kaydediyor.

Her şeyin ardındaki insanı aramak

İkinci adım, gündelik yaşamlarımızın yüzeyinde görülmeyen ve bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz tüm insanların farkına vararak empati kurma becerisini derinleştirmek.

Budizmden alınan ilhamla geliştirilecek bu yaklaşım, tüm bir günümüzü, tekrarladığımız hareketlerimizle ilişkili insanların farkına varmakla geçirmemizi öngörüyor.

Örneğin sabah kahvenizi içerken, o kahve tanelerini toplayan insanları düşünün. Gömleğinizi iliklerken yakanızdaki etiketin ardındaki insan emeğini düşünün ve kendinize şu soruları sorun: Bu düğmeleri kim dikti? Dünyanın neresinde yaşıyorlar? Nasıl bir hayat sürdürüyorlar?

Ve o gün boyunca bunu sürdürün. Trenin makinisti kim? Büronun halılarını kim süpürüyor? Marketteki rafları kim dolduruyor? İşte bu tür bir bilinçlenme, adil ticaret belgeli kahve almak veya bürodaki temizlik görevlisiyle dostluk kurmak, başkalarına empati duymamızın yolunu açıyor.

Yabancılar hakkında meraklı olmak

Hergün önünden geçtiğiniz ya da karşılaştığınız biriyle konuşmaya başlamak aklımızın empati gücünü ortaya çıkarabilir. Son derece ilginç insanlar tanımakla kalmayıp, görünümlerine, aksanlarına veya geçmişlerine dayanarak vardığımız önyargılarımızı sınama olanağını da bulabiliriz.

Bu aslında herkesin çocukluğunda sahip olduğu ama toplumun öldürdüğü meraklılığı yeniden keşfetmesi demek. Yabancı biriyle konuşurken suni sohbetin ötesine gidin ama, o kişiyi sorguya çekmekten de kaçının. Hergün bindiği otobüsteki insanlarla konuşmaya dalan sözel tarihçi Studs Terkel’in tavsiyesini dikkate alın:

“Sorgulayıcı olmayın, merakla ilgilenen biri olun.”

2015’in sonlarına doğru İngiltere’de açılacak ve daha sonra Avustralya ile diğer ülkelere gidecek olan dünyanın ilk Empati Müzesi’nde, bir insan kütüphanesi yer alacak. Burada bir kitabı ödünç almak yerine sohbet etmek üzere bir insanı ödünç alabilecek ve belki, gündelik yaşamınızda karşılaşmayacağınız, bir Sih gençle, mutsuz bir bankacıyla konuşma olanağı bulacaksınız.

Empati, insanlar arasındaki sağlıklı ilişkilerin temellerinden biri.

BBC Türkçe’nin haberine göre, Psikolog ve duygusal zekanın kaşifi Daniel Goleman’ın dediği gibi, empati beslemeyen bir insan duygusal bakımdan duyarsız bir kulağa sahip kişi gibidir.

Biraz çabayla hemen herkesin empati potansiyelini güçlendirmesi mümkün.

O halde, örneğin bu satırları okuduktan sonra çevrenize bir göz atın ve dünyaya, karşınıza çıkanların gözleriyle bakmayı deneyin…