Gülbahar Karakuş’un röportajı
Yıllar süren “Harry Potter” macerası sona erdi, o sayfa kapandı. Peki o uzun maceradan sonra sizi bu filme ikna eden şey ne oldu?
– Başlıca nedeni senaryoydu. ıki yıl önce bana “Harry Potter’dan sonra nasıl bir filmde oynamak istersin?” diye sorsaydın, asla korku filmi demezdim.
Neden?
– İlgi duyduğum bir tür değildi. Ama bu senaryoyu gerçekten çok ilginç ve korkutucu buldum. Yani ilk etapta senaryo ilgimi çekti.
Sonrasında?
– Yönetmenimiz James’le (Watkins) tanıştım. Film hakkındaki görüşlerimizi paylaştık. Bunun sadece bir korku filmi olmayacağı konusunda hemfikirdik. Kafalarımız uyuşunca teklifi kabul ettim.
Yıllarca aynı ekiple çalışmaya alışkındınız. Yeni bir ekiple olmayı yadırgadınız mı?
– Yoo… Zaten bu sette de eski ekipten insanlar vardı. Aslında işimin bir sevdiğim yanı, yeni insanlarla tanışma, farklı kişilerle çalışma imkanı sunması…
DEPRESYON HİSSİNİ FİLME YANSITMIŞIM
Uzun süre aynı karakteri canlandırdınız beyazperdede… Bu durum yeni filmin çekimleri sırasında sorun yarattı mı? Harry Potter’dan sıyrılıp bu role girebilmek için özel bir hazırlık yapmanız gerekti mi?
– Bir başka karakteri oynamak dünyadaki en doğal şey gibi geliyor. Bu yüzen benim için çok heyecan vericiydi. Sorun yaratmadı… Hazırlık konusuna gelince… Özel bir hazırlığa gerek duymadım. Bu film için yaptığım tek hazırlık, kendi enerjimden çıkıp Arthur’un enerjisine girmeye çalışmaktı. James, Arthur karakterinin içinde bir şeylerin ölmüş gibi olmasını istedi. Bunun üzerine ben de ağır depresyon geçirmiş birkaç arkadaşımla görüştüm. Söyledikleri ortak bir duygu vardı; hiç bitmeyen tükenmişlik ve halsizlik hissi… Ben de onu vermeye çalıştım.
Verebilmiş misiniz peki? İzlediniz mi kendinizi?
– Evet, izlerken en çok dikkatimi çeken, Arthur’un film boyunca aşırı yorgun göründüğüydü.
Film, Susan Hill’in aynı adlı kitabından uyarlandı. Siz kitabı önceden okudunuz mu?
– Evet, senaryoyu okuduktan sonra kitabı da okudum. Filme uyarlanırken eserde bazı değişiklikler yapıldı ama…
Ne gibi?
– Mesela kitapta yaşlı bir adamın geçmişe dönerek anlattığı şeyler vardı, bunu filmde yansıtmadım. Tabii buna rağmen kitabın genel dokusundan da ayrılmadık.
Bu projeden bağımsız düşünecek olursanız, kitabı sevdiniz mi?
– Evet, hem de çok sevdim.
Kitaptaki Arthur, sizin rolünüzü etkiledi mi peki?
– Kitapla filmdeki Arthur karakteri biraz farklı. Ben de bu yüzden kitaptaki Arthur’u değil, senaryoda yazanı oynadım, kitaptan etkilenmemeye çalıştım.
FİLMİ İZLERKEN YERİMDEN SIÇRADIM
Filmde mistik öğeler var… Siz bu tarz şeylere inanır mısınız?
– Açıkçası o konulara ilgim yok. Hayaletlere de inanmam.
Çekimler sırasında korkmak demeyeyim de en azından ürperdiğiniz anlar olmadı mı hiç?
– Film çekimi sırasında korkmanız zor… Çünkü etrafınızda kalabalık bir film ekibi oluyor; gerçekte nerede bulunduğunuzun farkında oluyorsunuz. Ama buna rağmen sadece kameranın beni takip ettiği, ekibin tamamının arkamda durduğu bazı sessiz sahnelerde aniden gürültü olduğunda ürperiyordum.
O zaman filmi izlerken de ürpermemişsinizdir?
– Aslında filmi izlerken öyle olmadı. Çünkü James’in (Watkins) hangi sahneleri koyduğunu bilmiyordum. Bu yüzden filmi izlerken üç dört sahnede yerimden sıçradım.
Normalde korku filmi izlemeyi sever misiniz?
– Evet ama kanlı olanları izleyemiyorum. Psikolojik, gerilim türünü daha çok seviyorum. “The Shining” (Cinnet) en sevdiğim filmlerden biridir mesela…
WILMA, ÇOK TATLI VE ALÇAK GÖNÜLLÜ BiR KIZ
Türkiye’de de birçok hayranınız var, onlara bir mesaj göndermek ister misiniz?
– Beni ve “Harry Potter” filmlerini yıllarca destekledikleri için hepsine çok teşekkür ediyorum. Umarım yeni filmimden de keyif alırlar.
Bu arada benden önce Türkiye’de oyunculuk yapan Wilma Elles’in sizinle röportajı vardı. O röportaj nasıl geçti?
– Çok güzel geçti… Wilma çok tatlı ve alçak gönüllü bir kızdı.
Peki, Türkiye’den film teklifi gelse sıcak bakar mısınız?
– Eğer senaryo harika olursa, neden olmasın? Tabii Türkçe konuşmam gerekmedikçe… Türkçe konuşmayı öğrenebilirim tabii ama bir Türk’ü oynamam inandırıcı olmaz sanırım, bunun için biraz soluk kalırım. Bu arada küçükken Türkiye’ye gelmiştim de ben.
Ne zaman? Nereye?
– Beş yaşındaydım daha, gerçekten tam olarak yerini hatırlamıyorum. Ama tam bir tatil bölgesiydi. Eve gidince bakacağım neresi olduğuna, aklıma takıldı şimdi…
ARTHUR, HARRY’Yİ BİR ANDA SİLEMEZ
Arthur, Harry Potter’ı unutturabilecek kadar güçlü mü sizce?
– Harry Potter karakterini bir anda silemez bence. Ama bu rol, o yolda iyi bir adım oldu. Umarım izleyenler filmden keyif alır ve yeni rolümü sever. Bir yandan da insanlara farklı karakterler oynayabildiğimi göstermiş olacağım için mutluyum.
Harry Potter rolüyle Teen’s Choice, People’s Choice, MTV film ödülleri gibi birçok önemli organizasyonda ödül aldını. Bu film de size ödül getirir mi dersiniz?
– Ödül kazanmak elbette ki çok güzel bir şey ama ben ödül almak için oynamıyorum. Bir işi ödül alacağım diye değil, o işi sevdiğiniz için yaparsınız. Ödüller de bonus olarak gelir. Ben böyle düşünüyorum.
Hürriyet