Ali Abaday
Hayatta yalnız olduğumuzu hissettiğimiz anlarda arkadaşlarımız bir şekilde etrafımızda olurlar. Arkadaşlığın en ilginç özelliği ise bir şekilde yalanın anlaşılacağını bildiğimiz halde arkadaşlarımıza yalan söyleyebilmemizdir. Zira gerçek arkadaşlar kendilerine söylenen yalanların arkasındakini anlayıp saygı gösterirler.
Guillaume Canet’nin kendi varoluş sorunlarını cevaplamak için çıktığı bir tatil sırasında aklına gelen ve 5 aylık bir sürede senaryosunu yazdığı Küçük Beyaz Yalanlar/Les Petits Mouchoirs bir grup arkadaşın yaz tatillerinde kendi özel yaşamlarındaki sorunları alt etmeye çalışırken, birbirleriyle olan ilişkilerini de anlatan bir film.
Paris’te sabaha karşı bir gece kulübünden ayrılan Ludo (Jean Dujardin) motosikleti ile giderken bir kamyonun altında kalır. Hastanede yoğun bakımdayken arkadaşları dışarıda onu görmek için beklemektedirler. Grup, Ludo’nun durumunu konuşurken, yapılacak en iyi şeyin her yıl topluca çıktıkları tatile bu yıl da çıkmaları olduğu kararına varır.
Arkadaşlar her yıl olduğu gibi başarılı restoran işletmecisi Max Cantara’nın (François Cluzet) yazlık evine gitmeden önce Max’in de yakın arkadaşı ve doktoru olan Vincent (Benoit Magimel) ona olan ilgisini açıklar. Max ilk önce buna çok şaşırır çünkü ikisi de evlidir. Sinirlerine kolay kolay hâkim olamayan Max için bu itiraf ağır bir yük haline gelir.
Öte yandan grubun diğer üyeleri Marie (Marion Cotillard), Eric (Gilles Lellouche) ve Antoine (Laurent Lafitte) başarısız ilişkileri yüzünden sıkıntıdadırlar. Marie kendisini bir ilişkiye tam verememekte, Eric 20 yaşındaki kızların peşinde koşmakta, Antoine ise unutamadığı aşkı Juliette’i (Anne Marivin) düşünmektedir. Herkes kendi sorunlarıyla uğraşırken diğerlerine yalanlar söylemektedir ve herkes yalan söylediği için diğerinin yalanını yutmuş görünmektedir.
Fransız sinemasının en belirgin özelliklerinden olan bir grubun kısa bir zaman diliminde aralarındaki ilişkilerle ve sorunlarla yüzleşmesinin son örneklerinden biri Küçük Beyaz Yalanlar. Arkadaşlığı, aşkı ve sadakati konu alan film, özellikle kimi noktalarda Arnaud Desplechin’in Un Conte de Noel’ini andırıyor.
İki buçuk saate yakın süren filmde yalanların temeline bakıldığında hepsinin de ilişkilerle bağlantılı olduğu görülüyor. Karakterler yalanları mutsuzluklarını saklamak için söylerken bunu pek de beceremeyen Max grubun en hırçını olarak görülüyor. Dikkatli bakılınca ise en büyük sorunları Vincent’ın eşi Veronique (Valerie Bonneton) yaşıyor.
Veronique ailesi için çoğu isteğine ket vuran, artık fazla sevişmediği kocasının her daim arkasında olan bir karakter ancak gece laptop başındaki hali ve sahilde koşarken ki anlarda onun belki de grubun en yalnızı olduğunu anlıyoruz. Bu yalnızlığın en önemli noktalarından biri mutluymuş gibi görünmesi ve diğerleri gibi çokça yalana başvurmaması.
Canet kelimelerin, ilişkide gösterilen özenin önemini de hem arkadaşların yaptığı bir deneyden hem de Eric ile Antoine’un hikâyeleri üzerinden veriyor.
Küçük Beyaz Yalanlar, Fransız sinemasından ve arkadaşlık hikayelerinden hoşlananların memnun kalacağı, süresi uzun olmasına karşın rahat izlenen bir film.
Arkadaşlık zor zamanlarda yanyana olmaktır, bazen konuşulması istenmeyen konuları anlatarak yalanları kabul etmektir. Ancak dostların bir sınıra geldiğini fark edince yalanların arkasındaki gerçekleri anlattırmak ve arkadaşları gerçekle yüzleştirmektir. [Taraf]