Kıyamet Gecesi Kaybolan İnsanlık

Filmler
Ali Abaday Bağımsız sinemanın dikkate değer yönetmenlerinden biri olarak görülen ve çektiği gerilim türündeki filmlerle kendine has bir izleyici kitlesine sahip olan Brad Anderson Sibirya Ekspresi / T...
EMOJİLE

Ali Abaday

Bağımsız sinemanın dikkate değer yönetmenlerinden biri olarak görülen ve çektiği gerilim türündeki filmlerle kendine has bir izleyici kitlesine sahip olan Brad Anderson Sibirya Ekspresi / Transsiberian’dan sonra bu sefer karşımıza Kıyamet Gecesi / Vanishing on the 7th Street ile çıkıyor.

Birden kaybolan insanların öyküsünün anlatıldığı filmde, sinema kompleksinde çalışan Paul (John Leguizamo) kısa bir elektrik kesintisinin ardından sinemalardaki izleyicilerin, alışveriş merkezindeki müşterilerin ve çalışanların ortadan kaybolduğunu görür. Herkes sanki bir anda buharlaşmıştır. İnsanlar kaybolurken kıyafetleri durmaktadır. Paul ne olduğunu anlamaya çalışırken bir gölge birden üzerine atlar.

Tv’de sunuculuk yapan Luke (Hayden Christensen) sabah kalktığı zaman hiçbir elektrikli aletin çalışmadığını görür. Kız arkadaşı da evde yoktur. Evden sokağa çıkan Luke kısa bir sürede tüm insanlığın kaybolduğunun ayırdına varır. Aradan üç gün geçtikten sonra Luke kapkaranlık şehirde hayatta kalmaya çalışmaktadır ve bir barda elektrik olduğunu görerek oraya girer. James (Jacob Latimore) adında bir çocuk silahıyla onu karşılar ve annesini beklediğini söyler. Kısa süre sonra Luke garip varlıkların çevreyi sardığını, elektrik olmadığı zaman insanların kaybolduğunu anlatır. Hayatta kalmak için ışığa ve fenerlere ihtiyaçları vardır zira Güneş de artık doğmamaktadır.

Luke ve James barda tam olarak ne olduğunu anlamak için konuşurlarken Rosemary (Thandie Newton) adında bir kadın bara girerek bebeğini aramaya başlar. Kısa bir zaman sonra Romemary’nin yeni doğan bebeğinin de kaybolduğu anlaşılır. Bu esnada Luke dışarıda yardım isteyen birinin sesini duyar. Sesini duyduğu kişi Paul’dür.

Senaryosunu Anthony Jaswinski’nin yazdığı Kıyamet Gecesi, temelinde “kayıp koloni” olarak da bilinen Roanoke Kolonisi’nin gizemine dayanıyor. Bir grup İngiliz’in yerleştiği ve ardından hiçbir iz bırakmadan kaybolduğu bu koloninin akıbeti hâlâ bilinmiyor. Bilinen sadece bir ağacın üzerinde yazan “Croatoan” kelimesi. Filmin iki noktasında da bu kelimeye referans yapılıyor.

Korkunç olan gölgeler

Anderson filmde gerilim unsurunun ağır basması için gölgeleri kullanmış. Yönetmen bilgisayarla yaratılan canavarlara karşı olduğu için filminde sadece gölgeleri kullanmış. Bu durumu da, “Normalde karanlıktan korkmayız, bizi korkutan karanlıktaki gölgelerdir. Ben de bilgisayarla yaratılan canavarları sevmediğim için gölgeler yaratmaya karar verdim” diyerek ifade ediyor.

Film, çoğu noktada ünlü televizyon dizisi Alacakaranlık Kuşağı’nı anımsatıyor. Küçük bir kadro ve neredeyse tek mekânda geçen filmin sonu ve içerdiği soruların cevabı ise sanki önemsenmemiş gibi.

Hayal kırıklığı

Film boyunca gölgeler hakkındaki tek tahmini Luke’un televizyon istasyonunda yakaladığı bir görüntüden görüyoruz. Barda toplanan insanların neden hayatta kaldıkları, gölgelerin tüm dünyada mı yoksa sadece belli bir bölgede mi var olduğu bilinmiyor. Kimi noktalar seyirciye ipucu verecek gibi olsa da konuya teğet geçmekle yetiniyor. Kıyamet Gecesi izlendikten sonra keşke film yerine Alacakaranlık’ın bir bölümü olsa daha iyi olurdu düşüncesi akıllara geliyor.

Makinist / The Machinist, Sibirya Ekspresi gibi filmlerinin ardından Anderson’un son filmi tam bir hayalkırıklığı denebilir. [Taraf]