İstanbul Film Festivali’nde Bunlar da Gösterilsin

Filmler
2-17 Nisan 2011 tarihleri arasında 30. yaşını kutlayacak İstanbul Film Festivali, yine 200 filmi bulan dopdolu programıyla dikkat çekiyor. Ben de yeni filmler içinden, daha önce uluslararası festivall...
EMOJİLE

2-17 Nisan 2011 tarihleri arasında 30. yaşını kutlayacak İstanbul Film Festivali, yine 200 filmi bulan dopdolu programıyla dikkat çekiyor. Ben de yeni filmler içinden, daha önce uluslararası festivallerde gördüklerimi öne çıkararak bir ‘olmazsa olmazlar’ listesi oluşturdum bu toplamdan.

1-İçimdeki Katil (The Killer Inside Me) (2010) Klasik kara film döneminin estetiği ile çekilirken o formülü yenilikçi bir seri katil filmi güdüsüne transfer ediyor. Her tarafından farklı bir eserin duygusu dökülse de, sanki daha çok “Aşk Fahişedir”, “Cehennem Çiçeği”, “İyi Alman” ve “Temel İçgüdü” ile akraba. Görsellik ve derinlik duygusu olağanüstü!

2-Mutluluğum (Schastye moe / My Joy) (2010) Gerçeküstücü ve gizemli bir yol filmi. Ancak ilginçtir Aki Karusmaki çekmiş izlenimi de yaratıyor. Ukraynalı belgeselci Sergei Loznitsa’nın ilk kurmaca eseri, rahatlıkla Rusya’nın yakın tarihinin kabusları üzerine, olağandışı bir tır şoförü hikayesi olarak anılabilir

3-Koğuş (The Ward) (2010) John Carpenter’ın ilk dönemindeki ‘ruh’unu arayanlar yatağında rahat uyuyabilir artık. Zira “Koğuş”u izlemenize günler kaldı! Post-Vietnam döneminden seslenen bir gotik film, bir perili akıl hastanesi filmi, bir psikolojik-gerilim ya da bir sosyopolitik inceleme olarak özetlenebilir. Başrolde Amber Heard var.

4-Cinayet Şarkıları (Small Town Murder Songs) (2010) İkinci filmde Terence Malick ve Coen Kardeşler ayarında bir polisiye çekmek zor iştir. Ancak sinemaskop oranında bir kasabanın günahları, inançları ve politik duruşu üzerinden bunu yapmayı beceriyor Ed-Glass Donnelly, ilginçtir! Yönetmenin kariyerini takibe almak şart.

5-Anayurt (Hora proelefsis / Homeland) (2010) Yunan sinemasında “Köpek Dişi” (“Kynodontas”, 2009) ile başlayan ‘işlevsiz aile’ kavramına bakışı, John Cassavetes’in cinema-verité dokusuyla yeni bir zemine kavuştururken, şiddet, ensest, evlat edinme gibi ‘kutsal tablo’yu dağıtan motivasyonlarla yol alan bir eser. Müzik kullanımı, politik olayları çatısına yerleştirme güdüsü ve alışılagelmedik sinema bilinciyle bir yönetmenin doğuşunu müjdeliyor.

6-The Conspirator (2010) Abraham Lincoln suikastine farklı gözlerden bakış. Masum olanın idam yolunu tuttuğu kokuşmuş bir politik ya da faşist dünya. Robert Redford’un yönetmenliğinde soğukkanlı, dingin ve ustalıklı kurulmuş bir 19. yüzyıl portresi. Post-Irak döneminin politik duruşu en doğru filmlerinden…

7-Yeni Yıl (Hjem til jul / Home for Christmas) (2010) Yanlış anlaşılmasın bu o çokça gördüğümüz ‘salya sümük’ ve ‘mesaj kaygılı’ noel filmlerinden değil. Aksine “Yumurtalar”, “Mutfak Hikayeleri” ve “O’Horten” ile tanıdığımız minimalist Norveçli yönetmen Bent Hamer’in hassasiyet, gerçekçilik ve yalnızlık duygusuyla el attığı bir eser. Gerçek bir yönetmen filmi.

8-Issız Ev (La Casa Muda) (2010) Tek bir plan sekanstan oluşan, böylece ‘gerçeklik’ akımına saplanan bir korku denemesi. Gustavo Hernandez’in ilk filmi Fransız sinemasının ve Hollywood’un son 10 yılda yaptıklarını daha öteye taşıma iddiasında.

9-Torino Atı (A Tornio Lo / Turin Horse) (2010) Bir ustanın 2.5 saatlik sinema itirafı. Hiççilik felsefesinin mimarı Friedrich Nietzsche’nin ‘kurmaca suçluluk’ meselesini ele alan bir Bela Tarr biyografisi. Macar sinemasının ustası yine döktürüyor.

10-Ölümüne Kaçış (Essential Killing) (2010) En son “Anna ile Dört Gece” ile festivale konuk olan Jerzy Skolimowski’den ABD’nin politik rejimiyle ilgilenen bir terör gerilimi. Başrollerde Vincent Gallo ve Emmanuelle Seigner var.

11-Ormanda (Meta Sto Dasos / In the Woods) (2010) ‘Gizem’ kavramı ışığında ilerleyen, atmosferiyle tüyler ürperten bir ilk film. Festivalin en büyük sürpriz adaylarından biri.

12-Canım Komşularım (Good Neighbors) (2010) Gerçek anlamda yönetmenlik becerisi ve karakter yazımı ile yükselen bir kara film denebilir. Farklı türlere de açılabilecek eserde, Emily Hampshire, Jay Baruchel ve Scott Speedman oynuyor. Yükselen Kanadalı genç yetenek Jacob Tierney, “Troçki”den (“Trotsky”, 2009) sonra ikinci filminde ‘mekan kullanımı budur’ dedirtiriyor!

13-Buz Sesi (Le Bruit de Glaçons) (2010) Bertrand Blier’nin 70’lerde temelini attığı absürd kara komedi iskeleti halen işlevini sürdürüyor. Bu devrimci hareketin bu kez merceğinde ‘kanser’in ziyaret ettiği bir adam var. Şaşırdınız mı yoksa? O zaman yönetmenin basit cümlelerden garip modeller çıkarma becerisine siz de tanıklık etmelisiniz!

14-Hayalimdeki Ev (Wai dor lei ah yut ho / Dream Home) (2010) Wong Kar-Wai’nin “Aşk Zamanı” ile başlattığı hipnotize edici film modelini kullanmasıyla tanıdığımız Hong Kong’lu Pang Ho-Cheung, bu sefer bir intikam hikayesi ile karşımızda. Yönetmenin stilize dünyasıyla dikkat çeken çok yönlü bir korku evreni sunacağına şüphe yok.