Coppol’a’dan Baba-Kız Öyküsü

Filmler
Ali Erden Sinemanın büyük ustalarından Francis Ford Coppola’nın kızı Sofia Coppola, babasının izinde gidiyor ve iyi yönetmenler arasına girmek için yol katediyor. 2010 yapımı Somewhere/ Başka Bi...
EMOJİLE

Ali Erden

Sinemanın büyük ustalarından Francis Ford Coppola’nın kızı Sofia Coppola, babasının izinde gidiyor ve iyi yönetmenler arasına girmek için yol katediyor. 2010 yapımı Somewhere/ Başka Bir Yerde, bir oyuncunun mutsuzluğu üzerine bir film. Ünlü olması, parasal sıkıntı çekmemesi ona geçici oyuncaklar sunması yine de nedenlerini bilmediğimiz kederlerini azaltmaya yetmiyor Johnny Marco’nun. Sunset Bulvarı üzerindeki otelde kalan Hollywood oyuncusu Johnny’nin (Stephen Dorf), sette kaza geçirince eli sargılı ve canı sıkkın otel odasında vakit öldürürken, hiç beklemediği bir anda, hep uzaklarda olan kızı Cleo’yla (Elle Fanning) güzel birkaç gün geçirmesinin hikâyesi bu.
 
Anlamsız bir hayat

Los Angeles’ta basın toplantılarına katılır. Siyah spor arabasıyla şehirde dolaşır. Cindy ve Bambi adlı ikiz güzellerin danslarıyla uykusuzluğunu yenmeye çalışır. Arada sevişir. Bu şehirde tek konuştuğu eski dostu Sammy (Chris Pontius) olan Johnny, hep mutsuzdur. Hayat sanki onun için anlamsız gibidir ve bir süre sonra dünyasına 11 yaşındaki kızı girer. İtalya’ya galaya giderken kızını da yanında götürür ve babalık duyguları öne çıkar Johnny’nin. Sofia Coppola da atalarının topraklarına uğramış oluyor İtalya yolculuğuyla. Filmin girişi ve final sahnesi gerçekten filmin belki de en vurucu anlarıydı. Girişte, spor arabasıyla daire çizen Johnny’nin kısır döngüsü fark ediliyordu. Finalse filmin adıyla uyuşuyordu. Johhny, yolda arabasından iniyor ve belirsizliğe doğru yürüyor. Açık uçlu bir sonla biten filmde bu yürüyüşün anlamı hiçbir zaman bilinemeyecek; tabii yönetmen hariç…
 
Babaya özlem

Başka Bir Yerde, yönetmen Sofia Coppala’nın babasıyla yaşadıklarından da ilham almış gibi. Sofia Coppola da, Cleo gibi babasına özlem duymuş. Başka şehirlerde film çeken, aylarca evden uzak kalan baba, tıpkı Cleo’nun babası Johnny’den ayrı kalması gibi. Sofia da babası Francis Ford Coppala’dan ayrı kalmış. Sofia Coppola, sanatçı çocuğu olmanın sıkıntılarını yaşamış çocukluk yıllarında. İşte bu film, bir noktadan sonra çocuklukta özlenen babayı anlatıyor. Filmin alabildiğine sakin bir anlatımı var. Bu dingin kamera ve kurgu, Johnny’nin ruh haliyle buluşuyor. Filmin kameramanı Harris Savides de yönetmen kadar şöhretli. Harrides’i Gus van Sant ve David Fincher’ın filmlerinden hatırlayabilirsiniz. Filmin müziklerini Fransız alternatif rock grubu Pheonix hazırlamış. 1971’de New York’ta doğan Sofia Carmina Coppola, 1972’de babasının yönettiği The Godfather/ Baba filmiyle sinemaya giriş yaptı. 1999 yapımı ilk filmi The Virgin Suicides/Masumiyetin İntiharını yönetti. Ardından 2003 yapımı Lost in Translation/ Bir Konuşabilse ve 2006 yapımı Marie Antoinette geldi.
 
Sarsıcı aşkta büyük trajedi

Fransız yönetmen Catherine Corsini’nin İhanet filmi, tutkulu bir aşka düşen Suzanne’ın trajik hikâyesini anlatıyor. Bu filme 19. yüzyılın realist romanının ruhu da bulaşmış. Tolstoy’un realist romanı Anna Karerina’yla Gustave Flaubert’in romantizmin idealizmine bir tepki olarak yazdığı realist romanı Madam Bovary’nin yakınlarında dolaşan bir film yapmak istemiş Corsini. Film, bu iki büyük romanın ruhunda dolaşıyor.

Orijinal anlamı ‘Gitmek’ veya ‘Başlamak’ olan İhanet/ Partir, Türkçe adını aşan derinlikte anlamı olan bir film. Sanki, erkeğin bakış açısına yakın bu ‘İhanet’ adı. Kadınlar tarafından baktığınızda ise, fizyoterapist Suzanne’ın hikâyedeki bu aşkı hak ettiğini hissediyorsunuz. Filmde, Frederic Chopin’den Andante Spianato Op. 22’yi dinliyorsunuz. Piyanoda da İdil Biret var. Bu müziklerle film gerçekten etkileyici. [Taraf]