Çehov Ruhuyla Soygun Hikayesi

Filmler
Filmin hikâyesi New York eyaletinin ikinci büyük şehri Buffalo’da geçiyor. Malcolm Venville’in Suç Kimde?/Henry’s Crime filmine büyük Rus yazar Anton Çehov’un ruhu sinmiş...
EMOJİLE

Filmin hikâyesi New York eyaletinin ikinci büyük şehri Buffalo’da geçiyor. Malcolm Venville’in Suç Kimde?/Henry’s Crime filmine büyük Rus yazar Anton Çehov’un ruhu sinmiş. Çehov’un yapıtlarındaki karakterler Venville’in bu filminde hayat buluyor sanki. Henry’yle, hapiste tanıştığı Max’i karşılaştırınca bu daha somutlaşıyor. Max, aksi ve yer yer çekilmez olurken, Henry’yse daha sakin ve geleceğe yakın duruyor. Yönetmen Venville, Çehov’daki gibi mekânların doğallığıyla karakterlerin doğallığını yansıtabilmiş filminde.

Henry (Keanu Reeves) karakteri, köprüde gece vardiyasında gişe memuru olarak çalışıyor. Hayatı boyunca yasalara uymuş, evden işe, işten eve gelmiş, hırsı olmayan bir kişidir Henry. Farkında olmadan neredeyse hiçliğin sınırlarında dolaşan Henry, bir sabah işten eve döndüğünde, yine her şey dünün tekrarı gibi görünürken bir anda olağan her şey değişiyor ve beyzbol giysilerini giymiş Eddie’yle Joe eve geliyor. Bu geliş, gerçek anlamda Henry’nin hayatını değiştiriyor. Belki de hayatına yeni bakış ve anlam getiriyor. Ama bu hemen olmuyor. Joe’nun midesi bulandığı için sürekli kusuyor. Henry’nin karısı Debbie (Judy Greer), Joe’ya (Danny Hoch) yardım ediyor. Sonra Henry, Eddie (Fisher Stevens) ve Joe, arabayla yola çıkıyorlar. Henry, maça gittiklerini sanırken, Eddie ve Joe banka soyuyorlar ve suç, bankanın güvenlik görevlisi Frank’ın (Bill Duke) yakaladığı Henry’nin üzerine kalıyor.

Hapiste kaldığı süre onun yeniden var oluşu oluyor. Cezaevinde müebbet hapis cezası alan Max Saltzman’la (James Caan) dost olan Henry, hapisten çıktıktan sonra, bir hiç uğruna hapis yattığı bankayı soymaya karar veriyor. Elbette intikam duygusuyla değil. Her insanın bir hayali olur. Henry’nin şimdiye kadar böyle dertleri olmamış. Hayatında ilk defa hayalini gerçekleştirmek nedir, bu duyguyu yaşamak istiyor Henry. Ama, öncesinde tiyatro oyuncusu Julie’yle (Vera Fermiga) tanışması gerekiyor. Julie, arabayla Henry’ye çarpar sonra da yavaş yavaş aşk doğar hikâyede.
 
Aşk ve soygun zamanı…

Henry, bankayı soymak için keşif yaparken Max’ten de yardım istiyor. Max’in iyi halden tahliye olma ihtimali var. Max’i ikna eden Henry, olgunlaşmamış planlarını uygulamaya koyar. Planları geliştirense Max. 1930’larda, içki yasağının olduğu yıllarda bankayla tiyatro arasındaki tünelde içki saklanıyormuş. İşte bu tünelden bankaya girebilmek için tiyatrodan geçmek gerekiyor. Tiyatroda bir rol kapabilmek için düzenbaz Max devreye giriyor ve yönetmen Darek’i (Peter Storemare) ikna ediyor. Çehov’un Vişne Bahçesi oyunundaki vişne bahçesinin sahibesi Lyubov Andreyevna’yı Julie oynuyor. Henry, tüccar Lopahin karakterini canlandırıyor bu oyunda. Provalar sürerken, tünelden toprak çıkartılır. Bu arada Henry’yle Julie beraberce vakit geçirirler. Henry, bir soyguncu olduğunu da söylüyor Julie’ye ve o da dâhil oluyor bu suça. Sonra hikâyeye Eddie de katılıyor ve gerilim daha da artıyor. Elbette bankanın güvenlik koruması Frank de var. O da, karısının ölümünden bankayı sorumlu tutuyor ve intikamını böylece almış oluyor. Soygun sonu ise aşka adanmış gibi. Henry, soygundan sonra gidemiyor ve Julie’nin aşkına doğru koşuyor.

Kış atmosferinde geçen bu filmde mekânlar gerçekten etkileyici yansıyor perdeye. Yönetmenin fotoğrafçı olması filmi estetik anlamda çoğaltmış. Filmi seyrederken, kameraman Paul Cameron’ın çerçeveleri büyüleyici. Kamera ve karakterler öyle dingin ki… Ama, fonda duyulan soul müzikler ve şarkılar da tam bir kontrast oluşturmuş bu sakinlikle. Fonda Sharon Jones’un sesi ve The Dap-Kings’in soul tınıları bu filme çok şey katıyor.