Burası ‘Hırsızlar Şehri’

Filmler
FOCKER’DAN REİS OLUR MU? ‘Aile içinde oluşan durumlar’ üzerinden komedi yaratma konusundaki becerisiyle akıllarımıza kazınmıştı ‘Zor Baba’ serisinin ilk iki halkası. Anca...
EMOJİLE

FOCKER’DAN REİS OLUR MU?

‘Aile içinde oluşan durumlar’ üzerinden komedi yaratma konusundaki becerisiyle akıllarımıza kazınmıştı ‘Zor Baba’ serisinin ilk iki halkası. Ancak “Zor Baba 3”, ‘torunların doğum günü partisinde bir araya gelmesi’ durumunun üzerine giderken yaratıcı olamamış. Bunun da ana sebepleri, eldeki eserin belli detaylara saplanıp kalması ve tuvalet mizahına kaymayı tercih etmesi. Yine de gerçekçi aile portresi ve ‘Liderlik yetisi şart mı, yoksa düzenli yaşam yeterli mi?’ sorusunun cevabını inceleyen dramatik yapısıyla mesajsal olarak doğru bir yere oturduğu söylenebilir.

Devam filmi çekme sorunsalının meselesi komedi olunca hiç kuşkusuz eldeki eserin sanatsal değerinden ziyade, sunulan malzemeye yapılan eklemeler önemli hale gelir. Bu doğrultuda da aslında serilerin üçüncü ve hatta dördüncü bölümlerinde dahi mizah aşılamak mümkündür.

Komedide üçüncü filmin ilkinin seviyesine ulaşması durumu burada geçerli değil

Örneğin ‘Amerikan Pastası’nın üçüncüsü “Amerikan Düğünü” (“American Wedding”, 2003) veya ‘Austin Powers’ın serisinin üçüncü halkası “Austin Powers Altın Kuş”u (“Austin Powers in Goldmember”, 2002) en az ilk filmler kadar değerli gören kişilerin sayısı az değildir.

Ancak belli ki ülkemizde “Zor Baba” adı ile bilinen“Meet the Parents”ın (2000) üçüncü bölümü aynı etkiyi yaratmayacak. Aslında bu durumun oluşmasının ana sebepleri; serinin üzerine yeni bir şey eklenememesi, yönetmen Jay Roach’un ayrılması ve John Hamburg-Jim Herzfeld ikilisinden oluşan senarist ekibinin bozulması olarak görülebilir.

Eklemeler detay seviyesinde kalınca mizaha çok katkı yapmamış

Bu durumlar da karşımıza durum komedisi alt türündeki eserin; Arthur adlı bir timsah, çıplak Jessica Alba, birtakım viagra işlevi gören hap ve iki çocuk (Küçük Focker’lar) kavramları ışığında bir şeyler yapmak için debelenmesine yol açıyor. Ancak bu öğeler bir şeyler vaat etse de ilk iki film kadar üst düzey ve kaliteli bir mizah duygusu aşılayamıyor “Zor Baba 3” (“Little Focker”, 2010).

İlk filmdeki ‘baba ile tanışan damat’ durumunun çekiciliği, belki ikincisinde ‘dünürlerle tanışan gelinin ailesi’ gibi yine aynı baskınlıkta bir komedi malzemesi ile doldurulmuştu. Ancak burada böylesi bir bütünle karşılaşamıyoruz. Öyle ki daha çok bölük pörçük bir mizah anlayışı var eldeki eserin. O da zaman zaman tutuyor, zaman zaman ise tutmuyor normal olarak.

İlk iki filmde derinlemesine incelenen durumlardan burada eser yok

Öyle ki gelinin ailesini Robert De Niro ile Blythe Danner, damadın ailesini ise Barbra Streisand ve Dustin Hoffman’ın canlandırması ise zaten var olan Ben Stiller-Owen Wilson çekişmesinin üzerine tuz biber ekiyordu önceki bölümlerde. Bu sayede, hayat tarzları birbirine zıt evli çiftler zoraki aile ocağının içine girerlerken, buna paralel olarak mizah kat sayısı da artıyordu.

Ancak gelin görünki “Küçük S…ciler” anlamına gelen “Little Fockers” orijinal ismiyle serinin en alaycı duruşa sahip halkası olma işlevini üstlenen üçüncü bölümün bunun üzerine yeni bir şeyler eklediğini söylemek zor. Öyle ki burada ele alınan ‘Gelin ve damat ailelerinin torunlarının doğum gününe gelmeleri’ durumu ne çocukların eğlenceli hale gelmeleri, ne de Greg Focker’ın iş hayatının alaycı bir yapıya kavuşmasıyla karşımıza getirilmiş.

“Baba” ve “Jaws” esprileri serinin ruhuna ayak uydurmuş

Daha çok ilaç ithalatı yapan Focker’ın satın alacağı viagra tipi malzeme, onu sağlayan Jessica Alba’nın canlandırdığı Andi Garcia isimli seksi kadın, Robert De Niro’nun Greg Focker’a ‘ailenin reisi ya da godfatherı (babası) sen olacaksın’ sözünü vermesi ve Owen Wilson’ın çapkınlığı gibi hikayesel gelişmeler üzerinden yürütülmeye çalışılıyor buradaki eğlence iskeleti. ‘Focker’ın reis olması’ mevzusunu üzerine çok fazla eğilinmesi ise aslında birkaç keyifli anla yüzleşmemizi sağlıyor.

Ancak bunların tamamı sanki tuvalet mizahına bulandırılmış abartılı bir komedi hamurunun içine hapsoluyorlar. Bu sebeple de “Baba” (“The Godfather”, 1972) ve “Jaws: Denizin Dişleri” (“Jaws”, 1975) göndermelerine veya De Niro’nun casusçuluk oynamasına gülebilsek de, ilk filmden beri süre gelen ‘Sakar Greg Focker’ tonlu ‘gag’ler (sözlü espri) bir türlü sonuç vermiyor. Böyle olunca da bütün halinde bir mizah depolayamıyor “Zor Baba 3”.

Para için proje seçen bir yönetmenden ne beklenir?

Aslında Paul Weitz’ın iki Amerikan Pastası filminden sonra üçüncüyü yönetmeyip kendisiyle aynı dönemde çıkan bir başka serinin üçüncü bölümünün yönetmenliğini üstlenmesi de sorgulanmalı. Bunun da bir özensizlik getirdiği gerçeği çıkarılabilir zira bu projeden.

Öyle ki Weitz’ın ikisinde yönetmenlik, birinde yapımcılık yaptığı son üç projesinin battığı durumu apaçık ortadayken onu ‘Para kazanmak için bu projeyi seçmiş’ olarak yargılamak yanlış olmaz. Bu da Jessica Alba ve Harvey Keitel gibi serinin yeni oyuncularının fark ve heyecan aşılamaktan ziyade fazla karton halleriyle harcanmalarına yol açıyor.

Temasal anlamda doğru bir yere oturuyor

Bütün bu mizahi defolarına rağmen ‘Amerikan ailesinin içinde müstehcen şeyler de, olmaması gereken şeyler de gerçekleşiyor. Ancak aile ocağı bunların hepsinin bir bütünü olarak görülmeli.’ gibi liberal bir mesaj aşılaması “Zor Baba 3”ü temasal anlamda doğru bir yere oturtuyor.

Çoğu stüdyo filminde olduğu gibi ultra-muhafazakarlıktan arınıp Amerikan ailesinin artılarını da eksilerini de açığa çıkarmasını sağlıyor eserin. Bu konuda da hiç kuşkusuz Focker soyadlı ailenin yapısının ve bireylerinin payı büyük. Ancak Ben Stiller ve Robert De Niro’nun kariyerinde adam akıllı bir basamak olduğunu söylemek zor bu eserin. Daha çok ‘Ailelerde liderlik yetisi şart mı, yoksa düzenli yaşam yeterli mi?’ sorunsalının içinde görüş sahibi birer karakter olarak anmak mümkün bu ikiliyi.

FİLMİN NOTU: 4.1

Künye:

Zor Baba 3 (Little Fockers)
Yönetmen: Paul Weitz
Oyuncular: Robert De Niro, Ben Stiller, Owen Wilson, Jessica Alba, Dustin Hoffman, Teri Polo, Barbra Streisand, Laura Dern, Blythe Danner
Süre: 98 dk.
Yapım Yılı: 2010

RAPUNZEL’E KLASİK YORUM

Pamuk Prenses masalının konseptini üç sene önce “Manhattan’da Sihir” gibi animasyon-kurmaca arasında gidip gelen postmodern bir eserle yenileyen Disney’in artık çıtayı yükselttiğini düşünenlerin sayısı az değildi. Ancak mesele Rapunzel masalının yeni versiyonu olduğunda nedendir bilinmez DreamWorks’ün “Şrek” ile başlattığı olgun denemelerle rekabete girilmemiş. İşte tam da bu doğrultuda projelendirilen “Karmakarışık”, çocuklara hitap eden, geleneksel ve müzikli çizgi filmler geleneğini geri getiriyor. Bu sebeple de elimizdeki eser, sadece insan çizimlerini yaratan teknolojisiyle dikkat çekebiliyor.

Öncelikle belirtelim, “Karmakarışık” (“Tangled”, 2010), eğer animasyon ve masal filmlerinin son dönemdeki örneklerine aşina olup da ‘İçinde gerçek masal varsa şöyledir’
gibi bir fikir jimnastiğinde bulunuyorsanız, size aradığınızı verecek bir eser değil. Öyle ki “Şrek”in (“Shrek”, 2001) izini sürerek bildik kalıpları yerle bir eden bir eser yok karşımızda.

“Şrek” ruhu detaylarda kalmış

Onun izinde live-action (kurmaca) ile animasyonu iç içe geçirerek yenilikçi bir peri masalı filmi yaratan “Manhattan’da Sihir”den (“Enchanted”, 2007) de etkilendiği söylenemez. Aksine Disney burada yaş kitlesini çocuk tarafa çekip araya sadece ünlü oyuncu Errol Flynn’i hatırlatan Flynn adlı Robin Hood benzeri prens karakteri, ismini “Gladyatör”ün (“Gladiator”, 2000) Maximus karakterinden alan konuşan at tiplemesi ve kimi alaycı anlatıcı hamlesi gibi ufak tefek detaylarla büyüklerin mizah anlayışına hitap etmeyi seçmiş.

Böyle olunca da Pamuk Prenses masalını yenileyen “Manhattan’da Sihir”in iki boyutlu animasyondan kurmacaya geçme geleneğindeki ‘animasyon ve müzikal dokulu peri masalı filmi’ gibi yenilikçi bir şeyle yüzleşemiyoruz. Aksine Rapunzel’in hikayesini izleyen bir bilgisayar animasyonunu deneyimlemek durumunda kalıyoruz.

Disney’in geleneksel müzikli çizgi filmlerini geri getiriyor

Yani 2009’da Kurbağa Prens masalını New Orleans simalarına uyarlayarak kitleyi daraltıp küçülten “Prenses ve Kurbağa”nın (“The Princess and the Frog”) yapısına yakın daha çok eldeki eser.

‘O da nedir?’ diye soracak olursanız, “Karmakarışık”ın müzikal koreografisini devrimci olarak kullanmaktan ziyade Disney’in ilk dönemlerindeki eserlerde gördüğümüz ‘müzikli çizgi film’ geleneğini benimsemek. Yani hayvanların şarkı söyledikleri ve genelde dertlerini bu yolla anlattıkları yapıtlardan birini teneffüs ediyoruz burada.

Teknolojik açıdan sıkıntısı olmayan, oyalayıcı bir tür denemesi

Elbette ‘hayvan karakterler’ yerine ‘insanlar’ın yerleştirilmesi profesyonel açıdan artı olarak yazılmış bu eserin hanesi. Zira ‘hayvan animasyonu’ olarak bildiğimiz “Bolt”un (2008) yönetmeninin yanına bir ortak verilmesinin sonucu alınmış.

Öyle ki çizgileri konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamayan, karakterleme anlayışında da teknolojik açıdan kusursuz duran “Karmakarışık”, belki kendi içinde sorunu bulunabilecek bir eser değil. İnsan çizimleri konusunda da belli ki Robert Zemeckis’in geçen sene Disney bünyesinde ürettiği “Yeni Yıl Şarkısı”na (“A Christmas Carol”, 2009) çok şey borçlu.

Ancak böylesi yenilikçi örneklerin üretildiği bir ortamda ‘Ne işi var’ düşüncesini uyandırıyor. Yine de eski Disney filmlerinin bilgisayar animasyonu versiyonunu gözlemlemek isteyenler veya masalların farklı versiyonlarını takip edenler başvurabilir. Tabii eğlenceli, rahat izlenebilen ve müzikleriyle oyalayan bir Disney seyirliği olduğunu da ekleyelim.

FİLMİN NOTU: 4.9

Künye:

Karmakarışık (Tangled)
Yönetmen: Nathan Greno, Byron Howard
Seslendirenler: Mandy Moore, Zachary Levi, Ron Perlman, Donna Murphy
Süre: 100 dk.
Yapım Yılı: 2010

BÜYÜK AMERİKAN SUÇ FİLMİ

70’lerde Hollywood sularına yanaşan bir suçlunun kahramana dönüştürüldüğü ‘Büyük Amerikan suç filmleri’nin 2010 şubesi. “Hırsızlar Şehri”, bir soygun filmi olsa da bunu hiç de beklediğimiz kalıplarda karşımıza getirmezken, belli türleri aynı potada eriten tavrı, görkemli soygun sahneleri ve daha nicesiyle Clint Eastwood, Michael Mann, Sidney Lumet gibi yönetmenlerin işlerini hatırlatıyor zaman zaman. Affleck, yönetmen olarak yeni Clint Eastwood olma işlevini üstlenecek gibi gözükse de, burada tek darbeyi kendi oyunculuğundan yiyor. Bu sebeple de “Hırsızlar Şehri”, Boston’un soygun bölgesi olarak bilinen Charlestown’ın köşe sıkışmış, sisteme ayak uydurmuş ve çıkış arayan insanları üzerine kurmaca bir soygun filmi olmaya çalışırken fazla sıkıntı çekmiyor. Özellikle Blake Lively ve Jeremy Renner’ın Oscar’a göz kırpan performansları da bir kenara not edilmeli.

Filmin vizyon tarihinden bir gün önce yazdığım eleştirisine aşağıdaki link’ten ulaşabilirsiniz:

‘Hırsızlar Şehri’nin eleştirisi için tıklayınız…

FİLMİN NOTU: 6.5

Künye:

Hırsızlar Şehri (The Town)
Yönetmen: Ben Affleck
Oyuncular: Ben Affleck, Jeremy Renner, Blake Lively, Rebecca Hall, Chris Cooper, Jon Hamm
Süre: 128 dk.
Yapım Yılı: 2010

KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

Ateşle Oynayan Kız (Flickan som lekte med elden): 5.2
Av Mevsimi: 6
Başımıza Gelenler! (Life as We Know It): 4
Biri Beni Isırdı (Vampires Suck): 4.2
Çakal: 6
Çakallarla Dans: 2.2
Durdurulamaz (Unstoppable): 4
Git Başımdan! (Due Date): 3.9
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1: 6.3
Karanlık Cennet (L’Autre Monde): 5.5
Mahpeyker: Kösem Sultan: 1.5
Memlekette Demokrasi Var: 3.2
Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı’nın Yolculuğu (Chronicles of Narnia: Voyage of the Dawn Trader): 6
Nene Hatun: 2
New York’ta Beş Minare: 6.4
Ölüm Zinciri (Chain Letter): 4
Pak Panter: 4.9
Paranormal Activity 2: 7
Prensesin Uykusu: 4
Sihirbaz (L’Illusioniste): 6.8
Son Savaşçı (Centurion): 6.1
Sosyal Ağ (The Social Network): 7
Sultanın Sırrı: 3.8
Şenlikname: Bir İstanbul Masalı: 2.7
Teslimiyet: 3.4
Testere 3D (Saw 3D): 3.3
Turist (The Tourist): 2.8
Uçan Melekler: 1.9
Vay Arkadaş: 5.5
Ye Dua Et Sev (Eat Pray Love): 3
Yine Mi Sen? (You Again): 3.1
Yukarıdaki Tehlike (Skyline): 6

Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

keremakca@haberturk.com

.