Başarının Sırrı Amatör Ruhta

Filmler
Röportaj: Gülay Gümüş Aylık sinema dergisi Altyazı, 100. sayısını yayımladı. Herşeyin hayallerle başladığını söyleyen Altyazı dergisi yayın kurulu üyelerinden Berke Göl ve Zeynep Dadak‘la A...
EMOJİLE

Röportaj: Gülay Gümüş

Aylık sinema dergisi Altyazı, 100. sayısını yayımladı. Herşeyin hayallerle başladığını söyleyen Altyazı dergisi yayın kurulu üyelerinden Berke Göl ve Zeynep Dadak‘la Altyazı’nın 100 sayılık macerasını konuştuk.

Altyazı’nın Mithat Alam Film Merkezi’nde film izleyip, film konuşan genç sinema tutkunlarının kurduğu bir dergi olduğunu söylüyorsunuz. Bu 100 sayılık macerayı özetler misiniz?


Berke Göl
: 2000 yılında kurulan Mithat Alam Film Merkezi’nde, çoğu şahsen Mithat Alam’dan ders almış olan bir grup arkadaş, önce Film Merkezi’nin program kitapçığına yazılar yazmaya başladılar. 2001 başlarında popüler filmleri dışlamayan ama festival filmlerine, farklı türlere, dünya sinemasına da ağırlık veren bir dergi kurma fikri ortaya çıktı. Yamaç Okur, Fırat Yücel, Enis Köstepen, Nadir Öperli ve Övül Durmuşoğlu’nun bu fikri, Geniş Açı fotoğraf dergisinden Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler’in de desteğiyle 2001’in Eylül ayında, şirketlere ve reklam verenlere gönderilen bir sıfırıncı sayıyla hayata geçirildi. Beyoğlu’nda Geniş Açı’yla aynı ofiste geçen iki yılın ardından dergi Boğaziçi Üniversitesi’ne, köklerine döndü. O gün bugündür Boğaziçi’ndeyiz.

Altyazı dergisi 100. sayısına ulaştı. Türkiye’de bir sinema dergisi için 100. sayıyı devirmek büyük başarı. Altyazı’nın başarısının sırrı nedir sizce?

Berke Göl: Bağımsız dergilerde, en önemli itici güç, ortaya çıkan iş ne kadar profesyonel olsa da, o işin amatör bir ruhla hazırlanması bize göre. Altyazı’nın da en büyük gücü burada. Kâr amacı güden bir yayın grubu tarafından çıkarılsaydı, sektördeki pek çok başka dergi gibi Altyazı da çoktan kapanmış olurdu.

Öte yandan, amatörlükten bahsetsek de, işin ekonomik kısmını tümüyle görmezden gelmek mümkün değil elbette. İlk dönemde Fida Film’in sponsorluğu, 2003’ten bu yana da Boğaziçi Üniversitesi’nin ve Mithat Alam Film Merkezi’nin artarak devam eden maddi ve manevi desteği, derginin hayatta kalabilmesinde büyük pay sahibidir.

Zeynep Dadak: Bunların yanı sıra derginin iyi işleyen bir yayın kurulu var. Bu ekip, her iki üç yılda bir eksilmelerle ve yeni katılımlara sürekli bir devir daim içinde. Yayın kurulu gerek derginin yayın politikası, gerek gelecek vizyonu anlamında, derginin devam etmesi anlamında uyumlu çalışan bir ekipten oluşuyor. Birbirimizden aldığımız ilham ve kolektif üretime duyduğumuz inanç, maddi süreçlerden bağımsız olarak -hepimiz bir yandan başka işler yapıyoruz- derginin devamındaki en önemli itici güç.

Ekibinizden bahsedebilir misiniz? Kaç kişilik bir ekip var bu derginin arkasında?


Zeynep Dadak
: Şu an 11 kişiden oluşan bir yayın kurulumuz var. Tüm kararlar yayın kurulunda alınıyor. O ayın içeriği belirleniyor, yazılar paylaştırılıyor. Yayın kurulundan dört kişi ise (Senem Aytaç, Fırat Yücel, Abbas Bozkurt, Berke Göl) ofis ekibi olarak işi ortaya çıkaranlar. Onlarla birlikte ofiste çalışan grafik tasarımcımız Zeynep Özel ve reklam müdürümüz Aslı Dadak var.

Boğaziçi Üniversitesi yayınları arasında çıkıyor Altyazı. Bunun avantajları neler?

Berke Göl: Az önce bahsettiğim maddi desteğin yanında, arkamızda ülkenin en saygın üniversitelerinden birinin olması bize cesaret veriyor. Ayrıca sürekli üniversite ortamında olmak bizim için büyük şans. Biz de yavaş yavaş yaşlanıyoruz ama sanki öğrenciler arasında olmak o yaşlanmayı unutturuyor zaman zaman.

Boğaziçi Üniversitesi iletişim fakültesi olmamasına rağmen özellikle sinema alanında oldukça aktif bir üniversite. Köklü iletişim fakültelerinde bile Altyazı gibi bir dergi yok. Nedir bu ilginin sebebi?


Berke Göl
: Yıllar boyunca sinema kulübünün yaptığı çalışmaları görmezden gelemeyiz. Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Reha Erdem, Mehmet Açar gibi isimlerin sinema tutkusunun hep burada doğduğunu unutmamak gerek. Bizim tanık olduğumuz dönemdeyse, özellikle Mithat Alam Film Merkezi’nin inanılmaz bir çabası oldu. Altyazı dışında, Film Merkezi’ndeki gösterim programları, söyleşiler, paneller, yapılan yayınlar, bunların da ötesinde kısa film yapımına verilen destek çok önemli. Tüm bunları mümkün ve sürekli kılan ise, bana göre iletişim fakültesi olmayan üniversitede, sinemaya entelektüel anlamda merak duyan çok sayıda öğrencinin olması.

Altyazı içeriğiyle diğer sinema dergilerinden kolayca ayrılıyor. İçeriği belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz?


Berke Göl
: Aslında temel prensibimiz çok basit. Kişisel olarak ya da ekip halinde önem verdiğimiz yönetmenleri, senaristleri, filmleri, festivalleri, etkinlikleri öne çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken bir şeyin popüler olup olmamasını çok da fazla dikkate almıyoruz.

Daha popüler bir içerikle okuyucu karşısına çıkmayı düşündünüz mü hiç?

Zeynep Dadak: Hayır. İlk başlarda bu konu üzerine daha çok düşünüyorduk yine de. Örneğin kapaklarımız derginin popüler içeriğini yansıtıyordu. Oysa sonra fark ettik ki, bağımsız bir dergi olarak popüler sinema-sanat sineması ayrımının tuzaklarına düşmek yerine önemsediğimiz, üzerine yazmak, söz söylemek istediğimiz her şeyi taşıyabiliriz derginin sayfalarına. Bu zaman zaman popüler bir film, zaman zaman ise 100 kişinin izlediği bir film olur. Ayrıca popüler içeriklerin kendilerine yer bulmaları çok daha kolay. Altyazı olarak biz daha bütünlüklü bir film kültürünün parçası olmayı hedefledik, hedefliyoruz.

Sizce Türk sinema izleyicisi bir sinema dergisinden neler bekliyor?


Zeynep Dadak
: İnsanların beklentilerinin onlara sunulanlarla da değişebileceğine inanıyoruz. Yani bizden bu bekleniyor, insanlar bunu istiyor diye kalıplara kendimizi hapsedersek, hem üreten hem de tüketen insanlara haksızlık etmiş oluruz. İnsanlar elbette öncelikli olarak, vizyona girecek filmlerin tanıtımıyla ilgileniyor. Buna ek olarak, daha derinlikli eleştiriler okumak isteyen de bir grup var. Bir yandan da insanlar artık evlerinde film seyrediyorlar, DVD’den ya da bilgisayardan. Bu insanların talepleri çeşitlilik gösterebilir. Örneğin siz bir dosya hazırlarsınız; orada gördükleri filmler ilgilerini çeker, sonra gidip o filmleri alıp izlerler. Altyazı bu anlamda okuruyla birlikte hareket eden bir dergi. Onların beklentileriyle, bizi isteklerimiz birleşince ortaya çok daha zengin içerikler çıkıyor. Birçok okurumuzun yıllar içerisinde dergiye yazmaya başlamaları ve yazarımız olmaları bunun en iyi kanıtı olsa gerek.

Geriye dönüp baktığınızda 100 sayıdan en çok aklınızda kalan hangisi, neden?

Zeynep Dadak: 50. sayımız bizim için çok özeldi. Hatta oldukça kişisel bir içerik hazırlamıştık. O zaman 100. sayı bize çok uzak geliyordu.

Berke Göl: Çok örnek var ama vizyonun ötesine geçerek geniş kapsamlı bir Jim Jarmusch dosyası hazırladığımız 86. sayımızı, yıllardır bir şekilde dergide yer almasını isteğim Yeni Hollywood sinemasını incelediğimiz 97. sayımızı özellikle seviyorum.

Özel sayınızda bizi bekleyen sürprizler neler?

Zeynep Dadak: 100. özel sayıda kendimizi biraz geriye çekerek, aşağı yukarı 10 yıldır parçası olduğumuz sinema ortamında bize ilham veren, söyleşi yaptığımız, filmlerini izlediğimiz, kısacası Altyazı’nın varlığını anlamlı kılan herkes bir şeyler yaptı. Sinema ve edebiyat dünyasından çok kıymetli isimlerin yanı sıra, okuyucularımız ve yazarlarımızın da dahil olduğu böylesine kolektif bir şey ortaya koyabilmek bizim için en özel şey.

Altyazı’nın gelecek planları neler?


Berke Göl: En somut planımız, içerik ve tasarım kalitemizi korumak ve geliştirmek. Ama dergiciliğin ötesine geçmeyi, son yıllarda Türkiye’nin ve dünyanın İstanbul, Antalya, Rotterdam, Abu Dhabi, Linz gibi çok sayıda festivaliyle yaptığımız işbirliğini daha ileri aşamalara taşımayı istiyoruz. Farklı yayınlar yapmaya devam etmeyi umuyoruz. Ayrıca başka etkinlikler de yapabilir, belki küçük bir film festivali düzenlemeye bile başlayabiliriz.

On5yirmi5.com okurlarına neler söylemek istersiniz?


Zeynep Dadak:
Bu ekip bir araya geldiğinde, hepimiz üniversiteyi yeni bitirmiştik. Birlikte bir hayal kurduk. Altyazı işte bu kolektif hayalin sonucu. Her şey hayallerle başlıyor.