Baba-oğlu Çatışması ve Rüyalar

Filmler
Yönetmen Tolga Karaçelik, ilk filmi Gişe Memuru’yla 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ödüllerle dönmüştü. En İyi İlk Film, En İyi Erkek Oyuncu (Serkan Ercan) ve En İyi Görüntü...
EMOJİLE

Yönetmen Tolga Karaçelik, ilk filmi Gişe Memuru’yla 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ödüllerle dönmüştü. En İyi İlk Film, En İyi Erkek Oyuncu (Serkan Ercan) ve En İyi Görüntü Yönetmeni (Ercan Özkan) dallarında Altın Portakal kazanan Gişe Memuru, sinema anlamında insana heyecan veren yaratıcı bir film olmuş. Karakterlerin ve mekânların yansımaları bu heyecanı arttırıyor. Serkan Ercan’ın canlandırdığı Kenan karakteri sinemamızın özel şahsiyetlerinden biri olmaya aday. Serkan Ercan, Zafer Diper, Nergis Öztürk ve Nur Aysan’ın oynadığı film, gerçekten iyi ve Antalya’da kazandığı ödüllerle de bunu kanıtlıyor.
 
Bırakmayan geçmiş…

Kenan, gişe memuru olarak çalışıyor. İçine kapanık, fazla konuşmayan, rüyalarında güzel şeylerin yanı sıra, kabûslar da gören biri. Babası Hakkı, çocukluğundan bu yana ona zihinsel anlamda baskı yapan hasta ve yaşlı bir adam. Hakkı, yıllar önce ölmüş karısını hiç unutamamış. Oğluna acı çektirmesi belki de geçmişin acılarını ona anımsatmasından kaynaklanıyor olabilir. Gündüzleri kendisine bakan komşularından Nurgül’le oğlunu evlendirmek istiyor Hakkı, çünkü Nurgül’ü Kenan’ın annesine, yani karısına benzetiyor. Kenan’ın bu ıstıraplı hayatında sığındığı tek şey, babasının kendisi çocukken kullandığı arabasını tamir etmek. Kenan, arada bir çocukluğuna dair kabûslar da görüyor. Her şey böyle sıradan bir şekilde akıp giderken, Kenan’ın bir bunalım anındaki durumu onun sürgüne gönderilmesi, hayatının bambaşka yönlere kaymasına da neden oluyor. Ayçiçeği tarlalarının ortasındaki gişede göreve başlayan Kenan, hayatının kadınıyla karşılaşıyor. Genç kadının arabası da, tıpkı babasının arabasına benziyor. Arabası bozulan kadına yardım eden Kenan, kabûslarının yanına genç kadının huzur veren rüyalarını da yerleştiriyor.

Gerçeküstücü tarafları olan bu film, Kenan’ın ruh halini yansıtmasındaki başarısıyla sinemamız için çok önemli bir yerde duruyor. Hakkı, oğluyla tartıştıktan sonra hayatını kaybediyor. Ardından gelişen olaylar, gerçekten övgüyü hak ediyor. Finalin açık uçlu olması da gayet iyi. Elbette sinemaskop görüntülerin çarpıcılığını da belirtmeden geçmemek gerek. [Taraf]