Acıyı Bal Eyleyen Dedeler!

Filmler
Film muhtemel, Babam ve Oğlum gibi çok izlenecek, konuşulacak, seyircileri ağlatacak. Sezonun merakla beklenen ve bu hafta vizyona girecek Çağan Irmak’ın Dedemin İnsanları, pek çok yönden, yönet...
EMOJİLE

Film muhtemel, Babam ve Oğlum gibi çok izlenecek, konuşulacak, seyircileri ağlatacak.

Sezonun merakla beklenen ve bu hafta vizyona girecek Çağan Irmak’ın Dedemin İnsanları, pek çok yönden, yönetmenin hâlâ akıllarda olan Babam ve Oğlum filmini anımsatıyor.

Dün basın gösterimi yapılan ve ilk defa görücüye çıkan Dedemin İnsanları da Babam ve Oğlum da, öncelikle Irmak’ın yaşamından kesitlet içeriyor. İkisi de dönem filmi, odak noktasında bir aile var ve filmler biz seyircileri büyük acılarla yüzleştirmeye çalışıyor. İki filmde Ege’nin taşrasında geçiyor, ‘kötü adamı’ rolünde 12 Eylül askeri darbesi var. Ve Çetin Tekindor başrolde.

O zaman hemen akla ‘Dedemin İnsanları, Babam ve Oğlum gibi seyirci üzerinde bir etki yapar mı?’ sorusu akla düşüyor. Dedemin İnsanları da Babam ve Oğlum gibi muhtemel çok izlenecek, konuşulacak, yine seyircileri ağlatacak bir yapım.

Ama bu kadar ortak noktaya rağmen Dedemin İnsanları, Babam ve Oğlum’dan farklı bir film. Çağan Irmak, Dedemin İnsanları’nda 1920’lerdeki mübadeleyle Girit’ten Türkiye’ye yedi yaşında göç etmek zorunda kalan dedesi Mehmet Bey’in, 10 yaşındaki torunu Ozan’la olan ilişkisini anlatıyor.

Mübadil olan Mehmet Bey’in acısı büyük. Doğduğu toprakları, evini bir daha görmemek üzere terk etmiş, yolda küçük kardeşini kaybetmiş. İçinde büyük bir acı ve özlem var. Mübadil olarak yaşadıklarına, yeni memleketinde ‘gavur’ olarak anılmasına kulak asmadan o bu acıyla yüzleşmiş. Acısını öfkeye kurban etmek yerine, içinden büyük bir hayat sevgisi çıkarmış. Torununa da bu sevgiyi aşılamak derdinde.

DEDENİN ZERAFETİ

Fakat torunu çevresindeki ‘siz gavursunuz’ suçlaması karşısında hırçınlaşıyor, tavır alıyor dedesine. Mehmet Bey de torununa geçmişteki büyük acıların kapılarını açıyor ve bu acılardan nasıl bir insaniyet ve zerafet çıkarılır bunun yollarını gösteriyor.

Tıpkı torun Ozan gibi bizlerin de, acısı bol bir coğrafyada bu zerafete ve insaniyete ihtiyacımız var. Çünkü bu zerafette namuslu olmak, doğru söylemek, hak yememek, acıyı bal eylemek, öfkeye yenilmemek, muhtaç olana gönülden yardım etmek, haksızlığa karşı gelmek, gerektiğinde iktidara halkın gücünü hatırlatmak var. Yani uzun zamandır ihtiyaç duyduğumuz insanlığın güzel erdemleri…

Artık yok mu bu erdemler insanlarda! Elbette var. Ama, geçmişe göre daha az. Peki ‘Testi nerede kırıldı?’ derseniz. Dedemin İnsanları’nda buna cevap olarak 12 Eylül darbesi gösteriliyor. Mübadillerin öyküsü Türkiye sineması için bakir sayılabilecek bir alan.

Birtakım belgeseller, Tomris Giritlioğlu’nun Suyun Öte Yanı gibi filmler dışında elde pek de bir şey yok. Irmak da bir mübadil torunu olarak, bu acıyı son decere insani bir şekilde anlatmanın ötesinde, dedesinin insanlarına ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

IRMAK DAHA YETKİN

Çağan Irmak’ın, Babam ve Oğlum’dan sonra hem yönetmen hem de senarist olarak kendiğini geliştirdiği bir gerçek. Bu gelişim Çetin Tekindor, Hümeyra, Yiğit Özşener, Gökçe Bahadır, Sacide Taşaner, Durukan Çetinkaya’nın başrol oynadığı Dedemin İnsanları’nda da kendini gösteriyor.

Senarist olarak daha ölçülü yaklaşıyor anlattığı hikayeye, hüznü de mizahı da dozunda kullanıyor. Hikaye seyirciyi ‘duygusal olarak’ kavradığı noktalarda aşırılığa kaçmıyor. Yönetmen Irmak ise, daha yetkin. Özellikle göç sahnelerinde.

Sabah