Arapça’da “topluluk” anlamındaki bu kelime hemen bütün sözlüklerde “boynuzdan yapılan basit bir mûsiki aleti” olarak tanımlanır. Haydar Sanal borunun eski okunuşuyla borguyun nefîr ile aynı saz olduğunu söyler. Organolojinin tabii çalgılar grubunda incelediği ve mehter çalgısı olarak da kullanılan nefîr boynuz, bronz ve gümüşten yapılmış ağızlıklı, alttan yukarıya genişleyip dar ucundan üflenen, üzerinde perde delikleri bulunmayan bir borudan ibarettir. Melodi çalmaya elverişli olmaması sebebiyle ancak bir temel ses ve onun birkaç armoniği elde edilebilir.
Eski kaynaklarda nefîr ile ilgili en geniş bilgi Abdülkādir-i Merâgī tarafından verilmiştir. Câmiʿu’l-elḥân’da nefîrin basit bir borudan ibaret, yaklaşık 170 cm. boyunda, nefesli çalgıların en uzunu olduğunu, biraz daha uzununa “burgu”, ucu kıvrık olanına “kurrenây” (kerrenây) adı verildiğini söyledikten sonra parmak delikleri bulunmadığından çalınmasının da çok zor olduğunu kaydeden Merâgī Maḳāṣıdü’l-elḥân’da da buna benzer ifadeler kullanılır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinin pek çok yerinde Osmanlı ordusunun bir yerden ayrılırken nefîr-i rihlet veya nefîr-i irtihallerin (göç nefîri) çalındığından bahseder. Yine Evliya Çelebi’nin nefîrin kamış sîsi ile (sipsi [?]) çalındığını söylemesine rağmen Henry George Farmer’in Evliya Çelebi döneminde nefîrin düz bir metal boru olduğunu ifade etmesinin sebebi anlaşılamamaktadır. Bu sazın icracıları arasında bestekâr Nefîrî Behram Ağa’dan (XVI. yüzyıl) özellikle söz edilmelidir.
Ortaçağ’da İslâm ordularında kullanılan nefîr XIII. yüzyıldan itibaren İspanya ve Haçlı seferleri yoluyla Avrupa’ya geçmiştir. İspanyollar bu aleti Arapça “en-nefîr”in karşılığı olarak “añafil” (okunuşu “anyafil”) biçiminde kullanmışlardır. İspanya Kralı X. Alphonso için hazırlanmış “Cantigas de Santa Maria” başlıklı şarkı derlemesinde yer alan çok sayıdaki renkli minyatürde Endülüs müslümanlarından alınan mûsiki aletleri arasında nefîri de görmek mümkündür.
Eskiden bir şehrin düşman saldırısına uğrayacağı anlaşıldığı zaman halk nefîr çalınarak uyarılır, erkekler savaşa çağrılırdı. Herkes savaşa katılacaksa buna “nefîr-i âm”, bir kısım cengâver savaşacaksa bunu da “nefîr-i hâs” adı verilirdi. Ayrıca geçmiş dönemlerde gezginci dervişler, herhangi bir konaklama yerine geldiklerinde veya yolda yırtıcı hayvanları ürkütüp kaçırmak suretiyle kendilerini korumak için nefîr çalarlardı. “Derviş borusu” ve “yuf borusu” olarak da bilinen nefîrler bele ve göğse takılarak taşınırdı.
KAYNAK: TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ