Özlem Ertan
Besteci ve orkestra şefi Selman Ada’nın bestelediği Mevlid Kantatı’nın dünya prömiyerinin Sultanahmet Meydanı’nda yapılacağı açıklanmıştı önceden. Tarihî yarımadanın her tarafında olduğu gibi Sultanahmet Meydanı’nda da, yaşadığımız toprakların yüzlerce yıllık tarihini anlatarak esiyor rüzgâr. O atmosferde ne dinlerseniz dinleyin ezgiler daha bir güzel geliyor kulağınıza. Ancak İstanbul semalarından elini eteğini çekmeyen yağmur bulutları yüzünden, Ali Baba ve Kırk Haramiler ile Aşk-ı Memnu operalarının yaratıcısı ve orkestra şefi Selman Ada’nın, kantat formunda bestelediği Mevlid’in dünya prömiyeri Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde yapıldı.
Mevlid Kasidesi’ni, 1409 yılında Süleyman Çelebi yazmıştı. Bir Müslümanın vefatının 40’ıncı gününde, adak ve nikâh törenlerinde, hacıların dönüşünde ve sünnet merasiminde okunan Mevlid’in bu yeni ve çoksesli halini herkes çok merak ediyordu. Bunun da etkisiyle hıncahınç doluydu, İstanbul Kongre Merkezi’nin salonu. Ancak Mevlid Kantatı’nın 20 nisan çarşamba akşamı yapılan dünya prömiyerini takip etme şansına sahip olanlar, İstanbul Kongre Merkezi’nin salonundaki davetlilerle sınırlı değildi. TRT’nin canlı yayını ve EBU’ya verilen canlı yayın sinyaliyle, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki milyonlarca televizyon izleyicisi de Mevlid Kantatı’nı dinleme fırsatı buldu.
Operacı değil, hafız gibi
Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından oluşan 320 kişilik devasa koro ve 110 kişilik orkestranın yerini almasından sonra Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, orkestra şefi Rengim Gökmen’in kısa konuşmasını dinledik. Rengim Gökmen’in konuşmasının ana ekseninde Türkiyeli bestecilerin doğup büyüdükleri toprakların kültüründen yola çıkarak evrensel eserler üretmeleri gerektiği düşüncesi vardı. 12 yaşındayken, Harika Çocuklar Yasası’yla, müzik eğitimi alması için Fransa’ya gönderilen ve buradaki eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek birbirinden güzel ve evrensel nitelikte eserlere imza atan Selman Ada, Rengim Gökmen’in konuşmasında tarif ettiği türde bir besteci. Onun, Avrupa’da da sahnelenen Ali Baba ve Kırk Haramiler ile Aşk-ı Memnu operalarını dinleyenler, ne demek istediğimi elbette anlamıştır. Zira opera sözünü duyunca tüyleri diken diken olan insanların bile akıllarında yer eden ve Türk müziği renkleri barındıran aryalarla doludur bu operaların ikisi de.
Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde hazırladığı eserini yönetmek üzere Selman Ada’nın sahneye çıkmasından sonra tenor Murat Karahan orkestranın önündeki yerini aldı ve müzik başladı. Eserin ilk notaları duyulur duyulmaz Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Murat Karahan’ın bu eser için ne kadar uygun bir seçim olduğunu düşündüm. Çünkü Karahan, söyleyiş biçimi ve yorumuyla opera sanatçısından ziyade bir hafızı andırıyordu. Aslında eserin gerektirdiği söyleyiş biçimi de tam olarak buydu bence. Eserin bas partilerini ise Ankara Operası sanatçısı Tuncay Kurtoğlu seslendirdi.
En etkileyicisi Salavat’tı
Olasılıkla, Mevlid’in özüne aykırı olduğu gerekçesiyle bu esere karşı çıkanlar, beğenmeyenler olacaktır, ama ben öyle düşünmüyorum. Selman Ada, Mevlid Kantatı’nda İslam dinine ait bir kavramı evrensel bir dille yeniden yaratmış. Zaman zaman duyulan vurmalılar insanın kendini bir tekkedeymiş gibi hissetmesine neden oluyor. Ancak genel anlamda, Süleyman Çelebi’nin Hz. Muhammed’i anlatan kasidesinin dinî havası, Selman Ada’nın müziğinde var. Selman Ada’nın Mevlid Kantatı, İslam dinine ait bir kavram olan Mevlid’in dünya çapında tanınmasını sağlayabilecek bir yapıt. Eserin ‘Salavat’ bölümü, kolaylıkla tahmin edileceği gibi dinleyicilerin en çok etkilendiği bölüm oldu. Tüm koro, orkestra ve solislerin katılımıyla biten final bölümü de aynı derece etkileyiciydi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakareci Egemen Bağış ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in de dinlediği Mevlid Kantatı’nın bitişinden sonra salondaki neredeyse tüm dinleyiciler ayaktaydı. Dakikalarca şiddetini yitirmeden devam eden alkış sesleri, eserin etkileyiciliğinin de bir göstergesi.
Bu arada konserden sonra gazetecilere konuşan İstanbul Hafızlar ve Mevlidhanlar Cemiyeti Başkanı Hafız Halil Akıncı, Mevlid formunun, başka bestelerle ‘saptırılmasını’ halkın tasvip etmeyeceğini savundu ve “Bu, Mevlid formatında bir Mevlid değil, yepyeni bir beste. Mevlidle uzaktan yakından alakası olan bir form değil” dedi. Evet ama Selman Ada bu eseri kandillerde ve dinî toplantılarda değil, konser salonlarında icra edilmesi için yazdı. Mevlid Kantatı, dinî değil, sanatsal amaçlarla yazılmış bir eser ve mevlidhanların okuduğu Mevlid’in alternatifi değil.
Belki bir süre sonra Mozart, Verdi ve Brahms’ın Requimleri gibi Selman Ada’nın, Süleyman Çelebi’nin kasidesi üzerine bestelediği Mevlid Kantatı da dünyanın önemli konser salonlarında seslendirilir, kim bilir. [Taraf]