Cansu Uras
Yeni solistleri Noémie Wolfs ile yoluna devam eden grubun üyelerinden Alex Callier ile konser öncesi konuşma fırsatı yakaladık.
Son albümünüz ‘The Night Before’un turnesi nasıl gidiyor?
Turne harika gidiyor. Belçika ve Hollanda ile başladık. İzleyiciden gelen tepkiler harikaydı, biletler neredeyse tükenmişti. Her şey çok iyi gidiyor ve bu durumdan çok memnunuz.
‘The Night Before’ adlı albümünüzü nasıl tanımlıyorsunuz?
Retro türünden ilham aldığımız bir albüm. 1950’li ve 60’lı yılların etkisi çok fazla. Bu albümünü ‘köklerimize geri döndüğümüz albüm’ olarak tanımlayabilirim. Bir önceki albümümüz ‘The President of the LSD Golf Club’ daha karanlıktı ve bizim için farklı bir müzik türüne yolculuk gibiydi. Bu albümde kısa sürede akılda yer edinen şarkılar ve birçok filmden etkilenmeler de var. İnsanların şarkıları iTunes’tan indirdiği bir dönemde olduğumuz için olabildiğince dinleyiciyi hemen yakalayacak şarkılar yapmak istedik; fakat kalite ve derinliği de elden bırakmadık.
Grubun yeni solisti Noémie Wolfs’la çalışmak nasıl? Hayranlarınızın bu konudaki tepkisi nasıldı?
Noémie’yle çalışmak harika. Grupta şu an üç jenerasyon var. Birimiz 51 yaşında, ben 38 yaşındayım ve Noémie de 23 yaşında. Bakıldığında arada büyük yaş farkı var; fakat üçümüz de müziğe âşığız ve ortak birçok özelliğimiz var. Birbirimizi bulma nedenlerimiz de bunlar. Noémie harika bir iş çıkarıyor, çok güzel bir sesi var. Hayranlarımızın çoğu onu kabul etmiş durumda. Birçok övgü dolu sözler, iltifatlar alıyor. Açık olmak gerekirse, Noémie’yi çok beğenmiştik; fakat hayranlarımızın tepkilerinin nasıl olacağını kestiremiyorduk. İlk başlarda bu konuda endişelerimiz oldu. Yeni bir solistle albüm yayıMladığınızda ister istemez birtakım endişeleriniz oluyor. Fakat dinleyicilerden aldığımız tepkilerden çok memnunuz.
Trip-hop, elektronik ve indie günümüzde en çok popüler olan müzik türleri. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunu her zaman tahmin edebilirsiniz. Dört yıl önce trip-hop’ın bugünlerde tekrar popüler olacağını hissediyordum. Yirmi yılın döngüsü gibi. 80’li ve 90’lı yıllara geri dönüş oldu. Indie popüler hale geldi. Bu türlerin popüler olması güzel bir şey. Pop müzik de günümüzde yeni bir form kazandı. Fakat Hooverphonic için konuşacak olursak bugün artık orkestraya daha çok ağırlık veren ve trip-hop’tan biraz uzaklaşan bir grubuz. Fakat başka müzisyenlerin trip-hop ve elektronik türde bir şeyler üretmesi güzel.
‘The Night Before’ turnesinden sonra ne gibi projeleriniz var?
Turneye hâlâ devam ediyoruz ve turne bittikten sonra konserlere devam etmek istiyoruz. Tanıtım çalışmalarını artırma düşüncemiz var. Bunun haricinde üzerinde çalıştığımız bir proje var. 15 parçadan oluşan bir orkestra ile konser vermek istiyoruz. Bizim için yıllardır süregelen bir hayaldi bu. Şimdilik sadece proje aşamasında; ama muhtemelen 2012 ilkbaharında bu hayalimizi gerçekleştireceğiz.
Salon İKSV’deki konserinizde dinleyiciyi ne gibi sürprizler bekliyor? Cover seslendirecek misiniz?
Eski ve yeni şarkılarımızın bir karışımını sunacağız. Bazı eski şarkıları yeniden yorumladık ve konserde de bu şekilde çalacağız. Eski şarkılarımızdan bazılarının tamamen farklı versiyonlarını dinleyeceksiniz. Bir İngiliz grubunun şarkısının cover’ını seslendireceğiz; fakat size hangi grup olduğunu söyleyemem (Gülüyor).
‘Mad About You’ ve ‘The World is Mine’ı dinleyebilecek miyiz?
Evet, ‘Mad About You’ ve ‘The World is Mine’ı çalacağız. Konserde bütün eski hitlerimize yer vereceğiz. Hayranlarımızın sadece çok iyi bilmedikleri, yeni şarkılarımızı dinlemelerini istemiyoruz. Hooverphonic’i tanıdıkları, eski hitlere de yer vermek önemli bizim için.
Konserden önce Türkiye’deki hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Sahnede yaşadığımız en güzel anlardan biri Galatasaray Üniversitesi’nde çaldığımız zamandı. Bütün herkes bizimle birlikte tüm şarkıları söyledi. Bütün şarkıların sözlerini biliyorlardı. Mükemmel bir deneyimdi bizim için. Daha önce böyle bir şey yaşamamıştık. Umarım bu sefer de şarkılarımızı dinleyicilerle birlikte söyleriz. [Radikal]