Banu Öğüt
Grubun davulcusu Sam Fogarino ‘Türk seyircisinin inanılmaz olduğunu duymuştum. Bir an önce gelip çalmak istiyoruz’ diyor. Eski Interpol albümleri tozlu raflardan insin, yeni parçalar hemencecik ezberlensin, “Rosemaryyyy” mırıltıları ağızlara çalınsın. Son 10 yılın indie rock camiasına yeni bir soluk getiren New Yorklu grubun bu seneki konser duraklarından biri nihayet İstanbul. 1 Haziran’da Türk seyircisiyle ilk kez buluşacakları için heyecanlı olduğunu belirten grubun davulcusu Sam Fogarino’ya telefonla bağlanıp albümleri, müzik endüstrisi ve İstanbul hakkında konuştuk.
John Peel’in radyo programı müzik camiasına girişinizde önemli bir yer tutuyor. Programdan sonra Matador plak şirketi size ulaştığında ilk tepkileriniz ne oldu?
Açıkçası Matador köklü ve önemli bir plak şirketi. Özellikle Matador’un tarihine ve oluşumuna büyük bir saygımız var. Bunun yanı sıra albümün yapım aşaması harikaydı. Bu yüzden bizimle anlaşmaya karar verdiklerinde adeta zafer kazanmış gibi hissettik.
‘Turn on the Bright Lights’ albümünüzle başarılı bir çıkış yaptınız. Bu başarıya tepkileriniz ne oldu ve bu albümün başarısı ikinci albümünüz ‘Antics’in yapım aşamasını nasıl etkiledi?
Aslında büyük bir beklentimiz yoktu. Bence adım adım yol aldık. Her albümümüz kendi çapında başarılı ve şaşırtıcıydı. İstediğimiz şeyi yapma fırsatı bulduk albümlerimizle, dünyanın her yerinde çalma imkanı bulduk. Albümlerin yapım aşamasında hep geriye dönüp ne yapmışız diye baktık.
Başından beri New York şehrinin müziğiniz üzerinde önemli bir etkisi var. Müzik endüstrisindeki 10 senelik tecrübenizden sonra New York’un hâlâ aynı öneme sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet bir bakıma. New York yaşamak için inanılmaz bir şehir ve sanatçı olsun veya olmasın çoğu insanın hayatına bir etkisi mutlaka vardır bence. New York’ta o kadar uzun zamandır yaşıyoruz ki bir hafta önce bir albüm yayınlasaydık insanlar yine hakkımızda 20. yy New York grubu derdi heralde. Bu kesinlike bu şehirde bu kadar uzun zaman yaşamanın getirdiği bir şey.
Basçınız Carlos Dengler’in ayrılışı grubu nasıl etkiledi? Bu ayrılığın ve iki yeni üyenin gruba dahil oluşunun bundan sonraki albümün sound’una herhangi bir etkisi olacak mı?
Carlos bir sonraki albümümüzde olmayacak ve tabi ki de sesi olmayacağı için albüm etkilenecek. Fakat en azından bu grubu negatif anlamda etkilemeyecek. Carlos’un gidişi biz üçümüzü biraz daha yakınlaştırdı. İletişimimiz biraz daha farklılaştı. Gelecek albümle ilgili bilgi vermek gerekirse herhalde biraz daha ilginç olacak. Bu şekilde çalışmak nasıl olacak biz de merak ediyoruz.
Matador plak şirketinden sonra büyük bir plak şirketi olan Capitol’la anlaştınız. İki senenin sonunda Matador’a tekrar dönüşünüzün sebebi nedir?
Açıkçası daha büyük bir plak şirketiyle çalışmak nasıl olur diye görmek istedik, müzikal açıdan değil fakat daha çok grubun nasıl sunulduğunu görmek açısından bir tecrübe oldu. Fakat doğal olarak pek yolunda gitmedi, bize biraz kızdılar (gülüyor) çünkü istediğimiz gibi bir kayıt olmadı. Biz her zamanki yaptığımız şeyi yapmak istedik. Sonucunda iyi bir ürün çıktı fakat biz doğru yerde olmak istedik ve sonrasında Capitol’la çalışmak biraz anlamsız olurdu. Matador’a geçmek çok basit bir karardı aslında o uzun zaman içinde düşünüyorduk zaten bunu.
Avrupa’da pek çok turneniz oluyor. Avrupa ve Amerika seyircisini karşılaştırsanız?
Aslında çok ilginç farklar var. Avrupa seyircisi müziğe sanki biraz daha önem veriyor. Avrupa’da müzik daha karakteristik ve bir kültürün parçası gibi. Avrupa’da müzik bir anlamda eğlence adına yapılan ama politik bir duruşu temsil ediyor, farklı yerlerden referans alıyor fakat Amerika’da devlet bile müzikle ilgilenmiyor. (gülüyor) Bu yüzden Avrupa’da yaşayan bir insan için müzik çok farklı sanki bir beslenme biçimi gibi. Konserlerde bile bunu hissediyoruz. Amerikalılar müziği sevmiyor demek tabi ki de çok yanlış olur fakat sadece onlar için ikinci sırada geliyor.
Son dönem gruplarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu dönemde bir çok yeni grup çıkmaya devam ediyor, özellikle birkaç senedir çıkan gruplar ilgi çekici. Bunu gözlemlemek heyecan verici çünkü bilindiği gibi epeydir gitar ağırlıklı gruplar ve elektronik müzik arasında bir rekabet var. Elektronik müzik daha popüler. Bu yüzden gitar ağırlıklı grupların oluşumlarını görmek güzel.
Bu İstanbul’daki ilk konseriniz olacak. Türk seyircisinden beklentileriniz neler?
Aslında kendi adıma konuşmak gerekirse Türkiye’ye geldiğimde Türk kızlarıyla tanışmak ve içmek istiyorum. (gülüyor) İstanbul’un çok güzel olduğunu duymuştum. Hep gelmek istiyordum. Geçen sene karım ve çocuğumla iki haftalık bir tatil için gelmek istemiştik fakat son dakikada plan iptal olmuştu. Şimdi bu şekilde gelme şansımız oldu ve gerçekten çok heyecanlıyım. Türk seyircisinin inanılmaz olduğunu duymuştum. Bir an önce gelip çalmak istiyoruz. Şimdiye kadar hep Batı Avrupa’da çalma fırsatı bulmuştuk ve şimdi Doğu tarafına gelmek bizim için de çok heyecan verici olacak.
Peki konserde bizi neler bekliyor?
Güzel bir konser olmasını bekliyoruz. İstanbul gibi bir şehirde çalmak heyecan verici olacak ve bu bile yeter bence.
Interpol, Garanti Bankası’nın ana sponsorluğunda, Radyo Eksen’in desteğiyle 1 Haziran akşamı Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda sahneye çıkacak. Ön grup ise Türkiye’nin en büyük rock gruplarından Mor ve Ötesi olacak. Konserin biletleri Biletix’ten 55 liraya satılıyor. Sahne önü biletleri ise 130 lira.