Yazarlar hangi sözlükleri kullanıyor?

Edebiyat
Sözlükler sadece bir dilin söz varlığını tespit için değil, aynı zamanda “dil denen mucize”nin sırlarını gün ışığına çıkarmak için yazılır. Cemil Meriç’in “Kamus bir milletin hafızası, yani kendisi; h...
EMOJİLE

Sözlükler sadece bir dilin söz varlığını tespit için değil, aynı zamanda “dil denen mucize”nin sırlarını gün ışığına çıkarmak için yazılır. Cemil Meriç’in “Kamus bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır” derken ne demek istediği, dil meseleleriyle biraz haşir neşir olduktan sonra daha iyi anlaşılır.

Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük’ün 11. baskısını geçtiğimiz ay yayımladı. Sözlüğün son baskısında 122 bin 423 kelime var. Bir önceki baskıya göre kelime sayısındaki artış ise 18 bin. Geçen haftalarda sözlükleri gündeme taşıyan en önemli tartışma ise “kadınları aşağılayan, hor gören, yanlış tutum ve davranışları tavsiye eden, toplumsal barışı zedeleyen deyim ve atasözlerinin” okullar için hazırlanan sözlüklere alınmamasıydı. Türk Dil Kurumu’nun dile bu müdahalesi çok tartışıldı ve eleştirildi. Biz bunları tartışırken Batıda da sözlükler üzerine ilginç bir çalışma yayımlandı. Le Monde gazetesi editörlerinden Villa Gillet’nin hazırladığı The Novelist’s Lexicon (Romancının Sözlüğü) adlı kitap (Columbia Üniversitesi Yayınları), A. S. Byatt’tan Tarık Ali’ye, Etgar Keret’ten Elif Şafak’a kadar farklı yazarların seçtikleri birer sözcük üzerine kısa denemelerinden oluşuyor. Bu ilginç çalışma, yazarların sözlüklerle kurduğu ilişkinin doğası üzerine düşünmek için iyi bir örnek. Son yıllarda yayımlanan Kubbealtı Lügati, Ötüken Türkçe Sözlük gibi eserlerle sözlüklerin iyice çeşitlendiğini de unutmamak gerek. Geçtiğimiz ay yayımlanan The Novelist’s Lexicon kitabından ve Türkçe Sözlük’ün yeni basımından yola çıkarak yazarlara ve şairlere sözlüklerle olan ilişkilerini sorduk.

ORHAN OKAY: ‘100 KADAR SÖZLÜĞÜM VAR’

Çocukluğumdan beri her çeşit sözlükle dostluğum oldu. Fakülteden hocam Rahmeti Arat’ın iki sözü de hiç kulağımdan eksik olmaz. Biri, galiba Kilisli Rifat’tan naklen “Lügate yiğitlik olmaz”. İkincisi, “Bilmediğin kelimeye bak, ama bildiğine iki kere bak!”. Ben bu sözü biraz daha abartarak, şüphelendiğim zaman bildiğimi ve bilmediğimi belki on sözlükte aradığım olur. Sözlükler değer olarak, telif etme güçlüğü olarak benim erişemediğim bir yüksekliktedir. Kelimelerin, kavramların hatta nesnelerin kusursuz tarifleri nasıl yapılır, şaşar dururum. Bu yüzden çeşit çeşit sözlükler -ansiklopedilerle beraber- sırtımı dayadığım güvenli kaynaklardır. Tabii sözlükler kitap gibi okunmaz, ihtiyaç oldukça bakılır. Ama ben ilk defa, birkaç yıl evvel Kubbealtı Sözlüğü’nü, günlük çalışmalarım arasında belli bir zaman ayırarak ve notlar alarak madde madde okudum. Bu bana ayrı bir zevk de verdi.

Hangi sözlüğü sürekli elimin altında bulundurduğumu söyleyemeyeceğim. Böyle bir öncelik tanımak, bana öz evlat, üvey evlat ayırmak gibi gelir. Her sözlüğün, kusurları ve meziyetleriyle ayrı bir yeri vardır. Hâlen kütüphanemde Türkçe ve yabancı diller sözlükleri, terim ve meslek  sözlükleri  olarak,  bazıları   birden fazla baskılarıyla küçüklü büyüklü yüz kadar sözlüğüm var.

RASİM ÖZDENÖREN: ‘EN ÇOK TDK SÖZLÜĞÜNE BAKARIM’
Sözlükler benim başucu kitaplarım mesabesindedir. Onlara yalnızca bilmediğim kelimelere bakmak için müracaat etmem, çoğu kez bildiğim kelimelere de baktığım olur. Kelimenin kullanılışında üzerine tereddüt ettiğim her defasında sözlüğe mutlaka bakarım, üşenmem. Türkçe sözlük olarak en çok Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakarım. Mehmet Doğan’ın Türkçe sözlüğüne de müracaat ederim. Osmanlıcada Devellioğlu’nun sözlüğünü, İngilizcede Redhouse sözlüğünü esas alırım. Bu sözlüklerin dışında kitaplığımda başka birçok sözlük var. Hukuk, felsefe, sosyoloji alanlarının özel sözlükleri veya başka genel sözlükler daima müracaat kitaplarımın arasında yer alır. Bilgisayarımda da Osmanlıca, Türkçe, İngilizce sözlükler var, onlar da sık müracaat ettiklerim arasındadır.

NURSEL DURUEL: ‘ETİMOLOJİK SÖZLÜĞÜMÜZÜN OLMAYIŞI BÜYÜK BİR EKSİKLİK’

Sözlük, yalnızca ihtiyaç duyduğumda baktığım kaynak değil, dil içinde yatay ve dikey yolculuklara çıkmaya, dilin zaman içindeki serüveninden kendimce ipuçları derlemeye olanak veren, son derece çekici bir kitap türüdür benim için. Sözlük karıştırmaya, bir de çeşitli çağlara ilişkin haritalara bakmaya doyamam. Elimde bitirmem gereken bir iş varsa zorunlu olmadıkça sözlüklere el sürmemeye çalışırım. Bilirim ki, sözlük kapağı açtığım anda işi unutup sözcükler arasında avare dolaşmanın, türlü bağlantılar kurmanın çekimine kapılacağım. Elektronik ortamdaki sözlükler acil ihtiyaçlara cevap veriyor, ama yapıları gereği söylediğim türden dil duygusunu basılı olanlar gibi beslemiyor kanımca. 

Hiçbir zaman tek sözlükle idare edemedim. F. Devellioğu’nun, Nihat Özön’ün Osmanlıca-Türkçe sözlüklerinin yanı sıra çeşitli TDK sözlükleri, farklı alanlara ilişkin terim sözlükleri,  argo sözlükleri, Fransızca, İngilizce, Almanca sözlükler her zaman elimin altında olsun isterim. Andreas Tietze’nin yarım kalmış Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügati bir yana, tamamlanmış bir etimolojik sözlüğümüzün olmayışı büyük bir eksiklik. 

SADIK YALSIZUÇANLAR: ‘ABDULLAH YEĞİN’İN YENİ LUGAT’İNDEN ÇOK FAYDALANDIM’

Çalışma masamın yakınındaki rafta Devellioğlu’nun Osmanlıca sözlüğü, TDK’nın Sözlük’ü, D. Mehmed Doğan’ın sözlüğü,  Tahirü’l-Mevlevi’nin Lügat’i, Kamus-ı Türki, İngilizce, Fransızca ve Almanca sözlükler, deyimler sözlüğü külliyatı gibi sözlükler sıralıdır. Bazı ansiklopedik sözlük külliyatları da mevcuttur. İlkgençlik yıllarımda Risale-i Nur’la müşerref olduğumda pek derli toplu olmamakla birlikte Abdullah Yeğin’in Yeni Lügat’inden çok yararlanmıştım. Osmanlıca kelime dağarımı ona borçluyum. Tabii Bediüzzaman kavramlar bakımından zengin bir sözlüğe sahip. Bu ıstılahlara erken yaşlarda aşina olmanın yararını, edebiyat fakültesinde çok gördüm.

SELİM İLERİ: ‘BAŞUCUMDA KUBBEALTI LÜGATİ’NE BAKIYORUM’

Dili nerden öğreniyoruz? Dili öğrenmemizde sözlüklerin katkısı? Sözlükler, sözcüklerin anayurdu… Takılıp kalıyorum. Şimdi yalnız bir sözcük: Abla. Başucumdaki sözlüğe, Kubbealtı Lügati’ne bakıyorum: Yaşça büyük kız kardeş. Başka tanımlamalar da var; ama beni ilgilendiren, şu an beni sarsan bu ilk tanım: Yaşça büyük kız kardeş.

SELÇUK ALTUN: ‘EN HINZIR SÖZLÜĞÜM KADIN ARGOSU SÖZLÜĞÜM’

Yedi dilde, üç düzinelik bir “sözlük haremim” vardır. Yazma Kitap Sanatları Sözlüğü’m de vardır da en hınzırlarını sorarsanız, Kadın Argosu Sözlüğü’dür. En kadimleri Redhouse nam, İngilizce-Türkçe olanıdır. Onu 1969’da üniversiteye girdiğim güz 60 TL’ye almış ve cildini 9.5.1989’da yeniletmişim. İçinde kaç anıtsal ağaç yaprağı kuruttuğumu anımsamıyorum. Ama 2.9.1971 günü, Hakkâri’nin Karadağ’ında gezerken bulduğum bir yırtıcı kuş tüyü, sözlüğün 971. yaprağına tünemiş beklemektedir. 

İLKNUR ÖZDEMİR: ‘TDK, HER ZAMAN ELİMİN ALTINDA’

Elimin altında çeşitli sözlüklerle çalışırım, hatta yalnız Türkçe karşılıklarına bakmam, diğer dillerdeki kullanımlarına da bakarım, daha da öteye gider,  ansiklopedik araştırma yaparım. Bir dili ne kadar iyi bilsem de anadilim olmadığı için gözden kaçırabileceğim farklı kullanımları olabileceğini düşünürüm. Artık basılı sözlüklerden çok internette bulunabilen sözlükler yeğleniyor. Bir anda onlarca sözlük hizmetinizde oluyor. Basılı sözlüklerde, Türkçe karşılıklı sözlükler yanında Thesaurus, Wahrig, Brockhaus, Larousse gibi çeşitli dillerde eşanlamlı sözcükleri veren sözlükleri kullanırım. Çeviri yaparken bazen eşanlamlı sözlük kullanmak daha verimli olabiliyor. İnternette ise pek çok seçenek var. Bir çevirmenin asıl Türkçeye hâkim olması gerektiğini düşündüğümden Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünü de elimin altından eksik etmem.

ÖMER ERDEM: ‘KUBBEALTI LÜGATİ BENİM SON SÖZLÜĞÜM’

Sözcük tohum gibi o topraktan bu mevsime değişir. Bazen ambarda karanlıkta kalır. Öyleyse, sözlük ne, lügat ne ya da kamus ne? Dilin tartışmalı yanları ne ilgimi çeker ne de mizacım onlara kıymet verecek türde. Hapsedilmesinden korkarım sözcüklerin sözlüklere. Bir kanun hükmü gibi oraya yazılıp oradan konuşulmasından korkarım. O yüzden olacak Kubbealtı Lügati benim son sözlüğüm. Bir şekilde, bilsem de bilmesem de bakarım oraya. Güven duygum yüksek ona. Oradaki hareket, çoğunluk ilgimi çekiyor. Dahası, sözlük karıştırırken hem öğrenir, hem hayret eder hem de dinlenirim. Yapabilseydim, tek tek her bir kelimenin şiirini yazmak isterdim. 

BEŞİR AYVAZOĞLU: ‘ÖZEL SÖZLÜKLERE İHTİYAÇ DUYUYORUM’

Türkçe için “misalli” bir sözlük elzemdi

Mustafa Nihat Özön’ün Osmanlıca-Türkçe Sözlük’ünü de edinmiştim, fakat onu pek fazla kullandığımı söyleyemem. M. Bahaeddin’in Yeni Türkçe Lügat’iyle Lugat-ı Nâcî’ye de zamanla sahip olmuştum. Eski kelimelerin anlamlarından emin olmak için mutlaka baktığım sözlüklerden biri de Kamus-ı Türkî’dir. Şemseddin Sami Bey’in bu eserinin maalesef orijinaline değil, Çağrı Yayınları tarafından yapılan tıpkıbasımına sahibim. Bir süredir kısa adı Kubbealtı Lügati olan Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ü de kullanıyorum. Türkçe Sözlük ve Osmanlıca-Türkçe Sözlük ihtiyacını aynı anda karşılayan bu sözlük bence büyük bir boşluğu doldurmuştur. Yüz küsur yıldır sürekli hırpalanan Türkçe için “misalli” bir sözlük elzemdi; çünkü bugün kelime ve deyimleri yerli yerinde kullanabilmek başlı başına bir meseledir. D. Mehmet Doğan ve Yaşar Çağbayır’ın sözlükleri de önemli çalışmalardır.

Kelimelerin hangi kökten geldiklerini ve nasıl değişime uğradıklarını merak ettiğimde önce Andreas Tietze’nin sadece ilk iki cildi yayımlanan Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügati’ne, daha sonra Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’ne bakıyorum. Tuncer Gülensoy’un TDK tarafından yayımlanan iki ciltlik Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü ile Sevan Nişanyan’ın “Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü” alt başlığını taşıyan Sözlerin Soyağacı adlı eserini de yeni edindim.

TDK’nın derleme sözlükleri işime yarıyor

TDK’nın en hayırlı çalışması olan tarama ve derleme sözlükleri işime çok yarıyor. Ayrıca Kaşgarlı’nın Divanü Lugati’t-Türk’ünü kütüphanemde ihtiyaç duyduğumda kolayca erişebileceğim bir köşede tutuyorum. Arapça-Türkçe, Farsça-Türkçe, Fransızca-Türkçe, İngilizce-Türkçe gibi iki dilli sözlükler ayrı bir bahis.

Okuyup yazarken isimlerini verdiğim bu sözlüklerin kâfi gelmediğini, özel sözlüklere de ihtiyaç duyduğumu ayrıca belirtmeme gerek var mı? Mesela Osmanlı tarihi ve kültürüyle ilgili bilmediğim bir terim veya kavramla karşılaşırsam önce Mithat Sertoğlu’nun Osmanlı Tarih Lügati’ne, daha geniş bilgi gerekirse Mehmet Zeki Pakalın’ın üç ciltlik Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’ne başvuruyorum. Kısa bir süre önce yayımlanan Dr. Fehmi Yılmaz imzalı Osmanlı Tarih Sözlüğü de çok faydalı bir çalışma.

Kütüphanemdeki sözlükler

Celâl Esat Arseven’in Sanat Lügati ve beş ciltlik Sanat Ansiklopedisi, Yılmaz Öztuna’nın iki ciltlik Türk Musikisi Ansiklopedisi ve Mahmut R. Gazimimal’in Musiki Sözlüğü her zaman elimin altında. Orhan Hançerlioğlu, Süleyman Hayri Bolay ve Ahmet Cevizci’nin felsefe sözlükleri elimi uzattığımda ulaşabileceğim bir rafta yan yana duruyor. Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü, Tahirü’l-Mevlevî’nin Edebiyat Lügati, İskender Pala’nın Divan Şiiri Sözlüğü, Abdülbaki Gölpınarlı’nın Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri sözlüğü, Süleyman Uludağ’ın Tasavvuf Terimleri Sözlüğü…

Kütüphanemdeki önemli sözlüklerden biri, Nureddin Rüştü Büngül imzasını taşıyor: 1934 tarihinde yayımlanan Eski Eserler Ansiklopedisi… Mehmet Yılmaz tarafından hazırlanan Edebiyatımızda İslamî Kaynaklı Sözler adlı ansiklopedik sözlükten de çok faydalanıyorum. Osman Cilacı’nın Dinler ve İnançlar Terminolojisi, Hasan Eren’in Türklük Bilimi Sözlüğü, Ferit Devellioğlu’nun Türk Argosu Sözlüğü, Hulki Aktunç’un Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü... Birkaç yıl önce bir sahafta Ergün Arıkdal imzalı Ansiklopedik Metapsişik Terimleri Sözlüğü adlı bir sözlük gözüme ilişmişti, hemen almıştım.

Kitap Zamanı